6725 Kayıt Bulundu.
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası, ona Şube, ona Mansur, ona da Rib'î, Amir oğullarından bir adamın rivayet ettiğini göre (o adam) Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna girmek için izin istemiş diyerek önceki hadisi manen rivayet etti. (Devamında ise) adam şöyle dedi: "Hz. Peygamber'i işittim, bunun üzerine es-Selamu aleyküm girebilir miyim? dedim."
Açıklama: D005177 nolu rivayette olayı bir başkası anlatırken burada bizzat yaşayan kişi anlatmaktadır. Hz. Peygamber'in sözlerini işitmiş ve o şekilde izin almıştır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Ahvas, ona Mansur, ona da Rib'î Amir oğullarından birisinin şöyle dediğini rivayet etti: Bu kişi, Hz. Peygamber, bir evde iken huzuruna girmek istemiş ve girebilir miyim? demiştir. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem, hizmetçisine "çık, şu adama izin istemeyi öğret; ona 'es-Selamü aleyküm, girebilir miyim demesini söyle!" buyurdu. Adam, Rasulullah'ın (sav) söylediklerini işitti ve es-Salamü aleyküm, girebilir miyim dedi? Hz. Peygamber de ona içeri girmesi için izin verdi, o da Hz. Peygamberin huzuruna girdi.
Bize Müemmel b. el-Fadl el-Harrani, onlara Bakiyye b. Velîd, ona Muhammed b. Abdurrahman, ona da Abdullah b. Büsr'ün şöyle dediğini rivayet etti: Hz. Peygamber birinin kapısına geldiği zaman kapının tam karşısında durmazdı. Bilakis kapının sağına ya da soluna çekilir ve (oradan) "es-Selamü aleyküm, es-selamü aleyküm" derdi. Çünkü o günlerde evlerin kapılarında perdeler yoktu.
Bize Yahya b. Eyyüb el-Mekabirî, ona İsmail b. Cafer, ona Muhammed b. Amr, ona da Ebu Seleme Nafi' b. Abdulharis'in şöyle dediğini rivayet etti: (Birgün) Rasulullah'la (sav) birlikte dışarı çıkıp bir bahçeye girdik. Bana, "kapıyı tut (da kimse izinsiz girmesin)" buyurdu. Hemen arkasından kapı çalındı. Kim o? dedim. (Nafi' b. Abdulharis sözlerine devam ederek bir önceki) hadisi rivayet etti. [Ebû Davud, Ebu Musa el-Eş'arî'nin hadisini kastederek şöyle dedi: Ebu Musa kapıyı çaldı.]
Bize Hüseyin b. Muaz, ona Abdula'lâ, ona Said, ona Katade, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Biriniz bir yemeğe davet edilir de o davete elçi olarak gönderilen kişiyle birlikte gelirse bu durum eve girmek için bir izindir." [Ebu Ali el-Lü'lüî şöyle dedi: Ebû Davud'un Katade, Ebu Rafi'den hiçbir hadis işitmemiştir dediğini duydum.]
Bize İbn Serh, ona Süfyan; (T) Bize İbn Sabbah b. Süfyan ve İbn Abde –hadis İbn Abde'nin lafızlarıyla rivayet edilmiştir-, onlara Süfyan, ona da Ubeydullah b. Ebu Yezid b. Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etti: "(Bir ayeti kerime vardır ki); insanların çoğu (sanki) onunla emrolunmamışlar (gibi hareket ediyorlar. Bu ayet) izin ayetidir. Ben şu küçük kız çocuğuma dahi (sözü geçen ayetin emri uyarınca üç vakitte) yanıma izin alarak girmesini emrediyorum." [Ebû Davud şöyle dedi: Aynı şekilde İbn Abbas'dan izin isteme emri ile ilgili hadisi Ata da rivayet etti.]
Bize Muhammed b. Kesî, ona Cafer b. Süleyman, ona Avf, ona Ebu Racâ, ona da İmran b. Husayn'ın (ra) şöyle dediğini rivayet etti. Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) geldi ve es-Selamü aleyküm dedi. Rasulullah da (sav) onun selamını aldı. Sonra adam oturdu. Hz. Peygamber (sav); "On (sevap) vardır" buyurdu. Sonra bir başka adam geldi ve es-Selamü aleyküm ve rahmetullah diyerek selam verdi. Rasulullah (sav) onun da selamını aldı. Sonra o da oturdu. Hz. Peygamber (sav); "Yirmi (sevap) vadır" buyurdu. Sonra başka bir adam daha geldi, o da es-Selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatüh diye selam verdi. Rasulullah (sav) onun da selamını aldı. Sonra o da oturdu. Hz. Peygamber (sav); "Otuz (sevap) vardır" buyurdu.
Bize İshak b. Süveyd er-Remlî, ona Nafi b. Yezid’'den işittiğimi zannediyorum diyerek İbn Ebu Meryem, ona Ebu Merhum, ona Sehl b. Muaz b. Enes, ona da babası, Rasulullah'tan (sav) bu mana ile (bir önceki hadisi) rivayet etti, sonra şunları ekledi; Sonra bir başkası geldi ve es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu ve mağfiretuhu diye selam verdi. Rasulullah (sav); Kırk (sevap)" dedi ve şöyle buyurdu: "İşte faziletler bu şekilde (eklenen her kelime ile) artar."
Bize Ahmed b. Salih, ona Abdullah b. Vehb, ona Amr, ona Ebu Nadr, ona Süleyman b. Yesar'ın naklettiğine göre Peygamber'in (sav) zevcesi Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben, Rasulullah'ın (sav) abartılı ve küçük dili görünecek şekilde ağzını açarak kahkaha attığını hiç görmedim. O, sadece tebessüm ederdi. Bir bulut veya rüzgâr gördüğünde endişelenirdi ve endişesi yüzünden anlaşılırdı. Kendisine Ey Allah'ın elçisi! İnsanlar bulutu gördükleri zaman, yağmur yağacağını ümit ederek seviniyorlar, sen ise bir bulut görünce endişen yüzünden anlaşılıyor, niçin böyle oluyor? dedim. Bunun üzerine "Ey Aişe! Bunda bir azab bulunmadığına dair bana kim teminat verebilir ki? Geçmişte bir kavim şiddetli rüzgarla azaba maruz kalmıştır. Bir kavim de azabı (getiren bulutu uzaktan) görmüşler ve (Bakın bulut çıktı, yağmur yağacak!) (Ahkâf, 46/24) demişlerdi" buyurdu.
Açıklama: Rivayet mürseldir. Abdurrahman b. Aclan ile Hz Peygamber arasında irsal vardır.