6731 Kayıt Bulundu.
Bize Yusuf b. Musa, ona Cerir b. Abdulhamid, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona Muaz b. Cebel'in rivayet ettiğine göre iki adam Hz. Peygamber'in yanında çekişti. (Onlardan) biri (diğerine) öyle aşırı bir şekilde öfkelendi ki, bana (öfkesinden) burnu çatlayacak gibi geldi. Bunun üzerine Peygamber (sav), "ben bir söz biliyorum ki eğer (bu adam) o sözü söylerse (içinde) duymakta olduğu bu öfke kendisinden gider." Orada bulunanlardan biri Ey Allah'ın Rasulü o söz nedir? diye sordu. Hz. Peygamber de "Allahümme inni euzu bike mine'ş-şeytani'r-racim (Ey Allah'ım, kovulmuş şeytandan sana sığınırım)" buyurdu. [Bu hadisi Muaz'dan rivayet eden (Abdurrahman b. Ebu Leyla) dedi ki: Bunun üzerine Muaz, o adama (bu sözü söylemesini) emretmeye başladı. O adam da kabule yanaşmadı. Ve münakaşaya girişti, öfkesi de artmaya başladı.]
Açıklama: Abdurrahman b. Ebu Leyla ile Muaz b. Cebel arasından inkıta' vardır.
Bize Ahmed b. Ebu Şuayb, ona Züheyr, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (kamil anlamda) iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selamı yayınız."
Açıklama: Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.
Bize Müsedded ve Bişr (Mufassal), ona Ebu Mesleme b. Said b. Yezid, ona Ebu Nasr, ona da Mutarrif şöyle rivayet etmiştir: "Babam dedi ki:(Ben bir gün) Amir oğullarının elçileriyle birlikte (elçi olarak) Rasulullah'ın huzuruna gitmiştim. (Orada Hz. Peygamber'e): 'Sen bizim Seyyidimizsin' diyerek iltifat ettik. (Bundan rahatsız olduğu için) O; "Seyyid, Allah'dır" buyurdu. Biz de, 'Sen bizim en faziletli olanımız, eşe, dosta iyilik elini uzatma bakımından da en üstünümüz sensin' dedik. O da; "bunu söyleyin -yahud da- bu sözün bir kısmını söyleyin; fakat bir kısmını bırakın ki, şeytan sizi sözlerinizle kendi yoluna sürüklemesin" buyurdu.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Sabit, ona da Enes'in rivayet ettiğine göre Muhacirler Hz. Peygamber'e (sav): 'Ey Allah'ın Rasulü! Ensar, sevabın hepsini aldı' diyerek dertlendiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Hayır, Onların size yaptıkları iyilikleri dikkate alarak, onlar hakkında Allah'a dua ettiğiniz ve sizlere yaptıkları hayırlardan dolayı kendilerini övdüğünüz sürece, onların yaptıklarına siz de ortak olursunuz."
Bize Ahmed b. Said el-Hemdânî, ona İbn Vehb, ona Muaviye b. Salih, ona Ebu Musa, ona Ebu Meryem, ona da Ebu Hureyre'den şunu nakletmektedir: "Biriniz (din) kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selam versin. Eğer aralarına bir ağaç, duvar veya (büyükçe) bir taş girip de tekrar bir araya geldiklerinde yine ona selam versin." [(Ravi) Muaviye şöyle demektedir: Bu hadisin aynısını Abdülvehhab b. Buht, ona Ebu'z-Zinad, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'tan rivayet etmiştir.]
Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysere ve Ahmed b. Said es-Serhasî, onlara Ebu Âmir, ona Muhammed b. Hilal, ona babası Hilal, ona Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir müminin mümin kardeşine üç günden fazla dargın kalması helal değildir. Eğer üç gün geçerse onunla karşılaştığında selam versin. Eğer selamını alırsa ecri paylaşırlar. Eğer selamı almazsa günahıyla kalır." Ahmed şu ilavede bulunmuştur: "Selam veren dargınlık günahından kurtulmuş olur."
Bize Hasan b. Muhammed b. Sabbah, ona Affan, ona Abdülvahid, ona Süleyman el-A'meş, ona da Malik b. Haris rivayet etmiştir - Ameş, 'onların bu hadisi Musab b. Sa'dın babasından, Hz. Peygamber'e ref ederek rivayet ettiğini işittim' dedi: "Ahirette karşılığı olanlar dışında her işte teenniyi elden bırakmayınız."
Açıklama: Teenni kavramı, acele etmemek, ihtiyatlı olmak, ilerisini düşünmek anlamında ahlaki bir davranışı ifade etmektedir. Ahirette karşılığı olan, emir ya da sevap kazandıracak hayırlı işlerdir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Veki', ona Sufyan es-Sevrî, ona İbrahim, ona Hemmam Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmiştir: Bir adam gelip (Rasulullah'ın huzurunda) Hz. Osman'ı yüzüne karşı övdü. (Orada bulunan) el-Mikdad b. el-Esved de (yerden bir avuç) toprak alıp (öven kimsenin) yüzüne saçtı ve Rasulullah (sav) "(böyle yüze karşı) medhedenlerle karşılaştığınız zaman yüzlerine toprak saçınız" buyurdu dedi.
Bize Ahmed b. Yunus, ona Ebu Şihâb, ona Halid el-Hazzâ, ona Abdurrahman b. Ebu Bekre, ona da babasının rivayet ettiğine göre, bir kişi bir başkasını, Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda övdü. Bunun üzerine Allah Rasulü üç defa; "arkadaşının boynunu kestin" dedi. Sonra da şöyle buyurdu: "Biriniz arkadaşını övecekse, ben onun şöyle şöyle olduğunu sanıyorum; onu Allah'a karşı temize çıkaramam desin."
Bize Müslim b. İbrahim, ona Rabi' b. Müslim, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmez."