10631 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Biz Cuma günü gelince çok sevinirdik. Bir yaşlı hanım vardı, Cuma günleri pazı köklerini toplar, bir tencereye koyar, üzerine biraz arpa tanesi katıp pişirirdi. Namazı kıldıktan sonra onu ziyaret ederdik, o da bize bu yemeği ikram ederdi. Bunun için Cuma günlerini çok sevinirdik. Cuma namazından sonra yemek yer ve öğlen uykusunu da Cuma namazından sonra uyurduk. Vallahi, bu yemeğin içinde ne iç yağı ne de et yağı vardı."
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdussamed, ona Şu'be, ona da Vâkıd b. Muhammed, ona da Nâfi şöyle rivayet etti: "İbn Ömer kendisiyle birlikte yemek yemek üzere sofrasına bir fakir getirilmedikçe yemek yemezdi. Ben bir gün onunla beraber yemek yiyecek bir adamı içeri aldım. Fakat adam çok yemek yedi. Bunun üzerine İbn Ömer, 'Ey Nâfi! Bu adamı bir daha yanıma sokma! Çünkü ben Hz. Peygamber'i (sav) "Mü'min bir mideye, kafir yedi bağırsağına yer" derken işittim' dedi."
Bize Ali b. Abdullah, ona Hişam b. Yusuf, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ebu Umâme b. Sehl, ona İbn Abbas, ona Hâlid b. Velîd şöyle demiştir: Peygamber'e (sav) kızartılmış keler eti getirildi. Peygamber (sav) ondan yemeye yeltendi, ama kendisine etin keler eti olduğu söylenmesi üzerine elini geri çekti. Hâlid “bu haram mıdır?” diye sordu. Peygamber (sav) "hayır, fakat o benim memleketimin arazisinde bulunmaz, onun için ben kendimi ondan hoşlanmıyor hissettim" buyurdu. Hâlid, Rasulullah bakıp dururken o keleri yedi. Mâlik, İbn Şihâb'dan rivayetinde "Meşviyyin" yerine "Mahnûzin" ifadesini kullanmıştır.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Muhammed b. Cafer, ona Ebu Hâzim, ona Abdullah b. Ebu Katâde es-Sülemî, ona da babası (Ebu Katâde) şöyle demiştir: "Bir gün Rasulullah’ın (sav) ashabından bazı kimselerle Mekke yolundaki bir konaklama yerinde idim. Rasulullah (sav) ise bizden daha ileride konaklamıştı. Beraberindekiler ihramlı idi, bense ihramlı değildim. Derken yabani bir eşek gördüler. Ben de ayakkabımı dikmekle meşgul idim. Onlar ondan beni haberdar etmediler, bununla birlikte benim onu bir görmemi de arzuladılar. Ona doğru bakınca onu gördüm, derhal kalkıp atımın yanına gittim, onu eyerledim, sonra bindim. Fakat kamçıyı ve mızrağı unutmuştum, onlara “Bana kamçıyı ve mızrağı uzatın” dedim. Onlar “Hayır, vallahi, onun için bu hususta sana hiç yardım etmeyiz” dediler. Ben kızarak indim, kamçım ile mızrağımı aldım sonra tekrar bindim, o yaban eşeği üzerine atımı hızlıca koşturdum. Ona hamle yaparak onu vurdum. Arkasından o yaban eşeğini getirdim, ölmüştü. Üzerine hücum edercesine atılıp ondan yemeğe başladılar. Sonra ihramlı oldukları halde onu yemek hakkında şüpheye düştüler. Bunun üzerine yola koyulduk. Beraberimde onun kolunu saklamıştım. Rasulullah’a (sav) yetiştik ve ona bu hususu sorunca, “Yanınızda ondan kalmış bir şey var mı?” buyurdu. Ben hemen kolu ona uzattım, o da ihramlı olmakla birlikte kemiği üzerindeki etleri sıyıracak kadar onu yedi." [İbn Cafer der ki: Ayrıca Zeyd b. Eslem, Ata b. Yesâr, ona da Ebu Katâde bana bu hadisinin benzerini rivayet etmiştir.]