10631 Kayıt Bulundu.
Bize İbrahim b. Musa, ona İsa b. Yunus, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Zürayk oğullarından Lebib b. A'sam adında bir adam Rasulullah'a (sav) sihir yaptı. Bundan dolayı Rasulullah (sav) yapmadığı bir işi yaptığını zannediyordu. Nihayet günün birinde veya gecenin birinde benim yanımda iken kendisi için dua etti, yine dua etti. Sonra da bana şöyle dedi: ""Ey Aişe! Aklımı kurcalayan sorunun cevabını Allah'ın bana verdiğini bildin mi? Bana iki adam geldi. Bunlardan birisi baş ucumda diğeri ise ayak ucumda duruyordu. Biri diğerine; 'Bu şahsın hastalığı nedir?' diye sordu. Diğeri ise; 'Sihirlenmiştir' dedi. Öteki; 'Buna kim sihir yaptı' deyince diğeri, 'Lebib b. A'sam' cevabını verdi. Sonra, 'hangi seyle yapıldı?' diye sordu. O da: 'bir tarak, saç sakal kılları ve erkek hurmanın kurumuş çiçek kabuğu ile, dedi. Nerede yapılmış, deyince de, Zervan kuyusunda diye cevap verdi." Hz. Aişe şöyle devam etti: Rasulullah (sav) ashabından bazıları ile çıkıp bu kuyuya gitti. Oradan dönüp gelince bana: "Ey Aişe! O kuyunun suyu kına suyu gibi kırmızı veya etrafındaki hurma ağaçlarının uçları şeytanların başları gibidir." buyurdu. Ben kendisine: 'Ey Allah'ın Rasulü! Sen o sihri oradan çıkarmadın mı?' diye sordum. Rasulullah da (sav) "(Çıkarmadım çünkü) Allah bana şifa vermiştir. Ben onu çıkarmakla insanların arasına şer yaymak istemedim." buyurdu. Hz. Aişe dedi ki: Rasulullah (sav) o kuyunun kapatılmasını emretti de kuyu kapatıldı. Ebu Üsame, Ebu Damra ve İbn Ebu'z-Zinâd bu hadisi Hişâm'dan rivayet etmede ona mutabaat etmişlerdir. Leys ve İbn Uyeyne Hişam'dan olan rivayetlerinde 'tarak ve keten lifi' şeklinde söylemişlerdir. Denilir ki; 'el-Muşâta' tarandığında saçtan çıkan kıllar, 'el-Muşâka' ise ketenin lifleridir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Süfyan b. Uyeyne arasında inkıta vardır.
Bana Ahmed b. Ebu Recâ, ona Nadr, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle söyleyerek (şifa macıyla hastaya) rukye yapardı: "Ey insanların Rabbi! Rahatsızlığı gider. Şifa senin elindedir. Onu senden başka çözecek (giderecek) yoktur."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Abdurabbih b. Said, ona Amra, ona da Aişe (r.anha), şöyle rivayet etti: Nebi (sav) hastaya şöyle dua ederdi: "Allah'ın adıyla! Şu birimizin tükürüğü ile karışmış beldemizin toprağıdır. Rabbimizin izniyle, bununla hastamız şifalanır."
Bize Sadaka b. Fadl, ona İbn Uyeyne, ona Abdurabbih b. Said, ona Amra, ona da Aişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Nebi (sav) hastaya yaptığı duada (rukye) şöyle söylemiştir: "Şu birimizin tükürüğü ile karışmış beldemizin toprağıdır. Rabbimizin izniyle bunlarla hastamız şifalanır."
Bize Müsedded, ona Süfyan, ona Amr, ona Ata ve Tavus, o ikisine de İbn Abbas şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) ihramlı iken hacamat yaptırmıştır."
Bize İmran b. Meysere, ona İbn Fudayl, ona Husayn, ona da Âmir şöyle demiştir: İmran b. Husayn’ın (r.anhumâ) “Rukye tedavisi, ancak göz değmesinden ve zehirli (hayvan sokmasın)dan olur” dedi. Ben de bunu Saîd b. Cübeyr’e söyleyince, o şöyle dedi: İbn Abbas bize rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bana ümmetler gösterildi, bir nebi ve iki nebi beraberlerinde bir topluluk ile birlikte, bir diğer nebi beraberinde hiç kimse olmadığı halde geçiyordu, sonunda bana büyük bir kalabalık gösterildi. Ben, “bu ümmetim mi?” dedim. “Bu, Musa ve kavmidir” diye cevap verildi. Ardından “Şu ufka bak” denildi. Ufku dolduran bir karartı gördüm. Sonra semanın ufuklarında “şuraya da bak, şuraya da bak” denildi. Ufku dolduran kalabalık bir karartı gördüm. “İşte, senin ümmetin budur. Bunlardan yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden cennete gireceklerdir” denildi.” Sonra (Allah Rasulü) onlara bir açıklama yapmadan içeri girdi. Orada bulunanlar söze daldılar ve “biz Allah’a iman eden, Rasulü’ne uyan kimseleriz, onlar bizler olmalıyız ya da İslam geldikten sonra doğan çocuklarımızdır. Çünkü biz cahiliye döneminde dünyaya gelmiştik” dediler. Bu söyledikleri Nebi’ye (sav) ulaşınca, dışarı çıktı ve şöyle buyurdu: “Onlar Rukye ile tedavi olmayanlar, bir şeylerin uğursuzluğuna kapılmayanlar, yaralarını dağlamayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir” buyurdu. Bu sefer Ukkâşe b. Mihsan, “ben onlardan birisi miyim? Ey Allah’ın Rasulü” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Evet” buyurdu. Bir başkası daha kalkarak “Ben onlardan mıyım”, diye sordu. Allah Rasulü: “Bu hususta Ukkâşe senden öne geçti” buyurdu."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: لاَ رُقْيَةَ إِلاَّ مِنْ عَيْنٍ أَوْ حُمَةٍ
Bize İshak b. Mansur, ona Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) 'Nazar (göz değmesi) haktır' buyurdu ve vücuda dövme yaptırmayı yasakladı."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْعَيْنُ حَقٌّ
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona Süleyman, ona Sevr b. Zeyd, ona Ebu Ğays, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Büyük günahlardan olan Allah'a şirk koşmak ve sinirden kaçının."
Bize Müsedded, ona Husayn b. Numeyr, ona Husayn b. Abdurrahman, ona Saîd b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhumâ) “Bir gün Nebi (sav) yanımıza çıkıp geldi ve şöyle buyurdu” demiştir: "Bana ümmetler gösterildi, bir nebi beraberinde bir adamla, bir başka nebi iki adamla, bir diğeri beraberinde bir topluluk ile geçmeye başladılar. Hatta kimi nebi ile beraber hiç kimse yoktu. Derken ufku kapatan çok kalabalık bir topluluk gördüm. Bunun benim ümmetim olacağını ümit ettim, ancak “Bu, Musa ve onun kavmidir” denildi. Sonra bana “bir bak” denildi. Baktım ve ufku kapatan çok sayıda bir kalabalık gördüm. Bana, “Şuraya ve şuraya da bak” denildi. Yine ufku kapatan çok sayıda kalabalık gördüm. “İşte bunlar senin ümmetindir, bunlarla beraber hesapsız olarak cennete girecek yetmiş bin kişi vardır” denildi. Rasulullah (sav) kendilerine geniş bir açıklama yapmadan insanlar dağıldı. Nebi’nin (sav) ashabı kendi aralarında müzakere ederek “Bizler müşrik olarak doğduk, fakat Allah’a ve Rasulü’ne iman ettik, Fakat bunlar (bu sözü edilen yetmiş bin kişi) bizim oğullarımız olmalıdır” dediler. Bu söyledikleri Nebi’ye (sav) ulaşınca, O şöyle buyurdu: “Onlar herhangi bir şeyi uğursuzluk saymayan, rukye, dağlama yapmayan ve Rablerine tevekkül edenlerdir” buyurdu. Bunun üzerine Ukkâşe b. Mihsan ayağa kalkarak “Ey Allah’ın Rasulü, ben onlardan birisi miyim?” dedi. Rasulullah (sav) “Evet” buyurdu. Bir başkası ayağa kalkarak “Ben onlardan birisi miyim?” dedi. Allah Rasulü: “Ukkâşe bunu senden önce sordu” buyurdu."