10631 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Sa’id, ona Ya’kub b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl b. Sa’d şöyle rivayet etti: (Bir gün) kadının biri bir bürde (cübbe) ile geldi. – Sehl Ebu Hâzim’e “Bilir misin, bürde nedir?” diye sordu. Ebu Hâzim “Evet bilirim. Kenarında saçaklar bırakılarak dokunmuş bir şemledir (omuz atkısı, pelerin)” diye cevap verdi.- (Sehl olayın devamını şöyle anlattı) Kadın Hz. Peygamber’e “Yâ Rasulallah! Bu bürdeyi sana giydirmek için kendi elimle dokudum” dedi. Hz. Peygamber (sav) de o bürdeyi aldı ve zaten kendisinin böyle bir bürdeye ihtiyacı vardı. Ardından Hz. Peygamber (sav) o bürdeyi omuzuna atmış olarak bizim yanımıza geldi. Orada bulunanlardan birisi (sa'd b. Ebî Vakkas veya Abdurrahman b. Avf) bürdeye eliyle dokundu ve “Yâ Rasülallah! Bunu bana giydir!” dedi. Rasûl-i Ekrem “Evet, (tamam)” dedi ve aramızda Allah’ın dilediği kadar oturdu. Sonra evine döndü. Ardından (o bürdeyi sırtından çıkarıp) dürdü. Sonra da onu isteyen adama gönderdi. Orada bulunanlar, o kişiye “Bunu söylemekle iyi etmedin. Hz. Peygamber’in hiçbir isteyeni reddetmez olduğunu bildiğin halde bunu kendisinden istedin” dediler. O da “Vallahi ben bu bürdeyi ancak öldüğüm gün kefenim olsun diye istedim” dedi. Sehl ibn Sa'd “Hakîkaten bu bürde o zâtın kefeni oldu” demiştir.
Açıklama: Hz. Peygamber'den bürdeyi isteyen sahabinin Abdurrahmna b. Avf veya Sa'd b. Ebî Vakkas olduğu zikredilmiştir. İbn Hacer, Ahmed b. Ali, Fethu'l-bârî şerhu Sahihu'l-Buhârî, thk. Muhammed Fuat Abdülbâkî (Beyrut: Dâru'l-Ma'rife, 1379), 1/268.
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu’be; (T) bize Muhammed b. Beşşar, ona Gunder, ona Şu’be, ona Abdulmelik b. Meysera, ona Zeyd b. Vehb, Hz. Ali’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Hz. Peygamber bana siyerâ elbisesi denilen ibrişimle karışık alaca kumaştan bir tür elbise giydirdi. Müteakiben ben o elbiseyi giyerek dışarı çıktığımda, Rasûlullah’ın (sav) yüzündeki öfkeyi gördüm. Bunun üzerine elbiseyi parçalayıp, eşlerim arasında bölüştürdüm."
Açıklama: Ahmed b. Hanbel Hz. Fatma ve onun (Hz. Peygamber'in) halası Müslim rivayetinde "Fevatım fatmalar" arasında İbn Hacer bunların Hz. Fatma ve Hz. Ali'nin annesi Fatma bintiii Esed b. Hişam olduğu beyan edilmiştir. Ahmed b. Hanbel, Müsned, thk. Şuayb el-Arnaud-Adil Mürşid vd. (yy.: Müessetür-risâle, 1421/2001), 2/360; Müslim b. Haccâc, el-Müsnedü'l-sahihi'l-muhtasar bi naklil adli anil adli ila rasülilahi sallahü aleyhi vesellem, thk. Muhammed Fuad Abdül bâkî (Beyrut: Daru İhyai Türasi'l-Arabî, ts.) 3/1645; İbn Hacer, Ahmed b. Ali, Fethul bâri şerhi sahihil Buharî, thk. Muhammed Fuat Abdülbâkî ( Beyrut: daru'l-Ma'rife, 1379), 1/285.
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona da Asım b. Ebu Osman şöyle demiştir: "Azerbaycân'da bulunduğumuz esnada Ömer (ra) bize bir mektup yazdı ve o mektupta Rasulullah'ın (sav) iki parmağını gösterip “şu kadar genişlik haricinde” diyerek, saf ipek giymeyi yasakladığını bize bildirdi. Râvî Zuheyr, bu tarifi yaparken, orta ve şehadet parmağını birlikte kaldırıp göstermiştir."
Bize Âdem, ona Şu'be, ona Abdulaziz b. Suheyb, ona da Enes b. Malik, çok net ve kesin ifade rivayet etmiş ve Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu ifade etmiştir: "Her kim bu dünyada hâlis ipek giyerse, ahirette onu asla giyemeyecektir"
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Hişam, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Hind bt. Haris, ona da Ümmü Seleme şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bir gece şöyle uyandı ve “Lâ ilahe illallâh! Bu gece ne fitneler, ne hazineler de indirildi! Odalarındaki kadınları (yani Hz. Peygamber'in eşlerini, namaz kılmaları için) kim uyandırır? Dünyada nice giyinmiş kadın vardır ki, kıyamet gününde çıplaktır!” buyurdu." [Zührî der ki: Hind'in geniş elbisesinin, iki kolunu (açılıp gözükmesin diye), parmaklarının arasında (bağlayan) birçok düğmesi vardı.]
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden yetmiş bin kişi (hesapsız) cennete girer. Onların yüzleri dolunay gibi parıldamaktadır." Bu sırada Ukkâşe b. Mıhsan el-Esedî, üzerinde kaplan derisi gibi çizgili bir elbise olduğu halde ayağa kalkarak “ey Allah'ın Rasulu, Allah'a dua et de beni onlardan kılsın” dedi. Rasulullah (sav) da "Allah'ım Ukkâşe'yi de onlardan kıl" diye dua etti. Ardından Ensâr'dan bir adam da ayağa kalktı ve “ey Allah'ın Rasulü, Allah'a dua et de beni de onlardan kılsın” dedi. Rasulullah (sav) de "Ukkâşe seni geçti" buyurdu.
Bize Muhammed b. Beşşâr (el-Abdî), ona Abdülvehhab (b. Abdülmecid es-Sakafî), ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona da İkrime'nin (mevla İbn Abbas) rivayet ettiğine göre Rifâa karısını boşadı. Bilahare bu kadınla Abdurrahman b. Zübeyr el-Kurazî evlendi. Olayla ilgili olarak Hz. Âişe (r. anhâ) şöyle demiştir: Kadının üzerinde yeşil bir baş örtüsü vardı. Kadın, (kocasıyla ilgili olarak) Hz. Âişe'ye dert yandı. Ona (gördüğü şiddetten kaynaklanan) cildindeki yeşil rengi gösterdi. Rasulullah (sav) gelince -(ravi İkrime şöyle dedi;) ki kadınlar genellikle birbirine arka çıkarlar- Hz. Âişe (r. anhâ); "Mü'min kadınların karşılaştıkları çile gibisini görmedim. Kadının cildi, giysisinden çok daha yeşil!" dedi. Bu arada Abdurrahman b. Zübeyr, kadının Rasulullah'ın (sav) yanına geldiğini duymuştu. Hemen yanına başka bir kadından olan iki oğlunu alıp o da geldi. Kadın; "Vallahi, benim ona karşı hiçbir suçum yok. - Elbisesinden bir püskül alarak- şu da var ki ondaki şey, benim (cinsel) ihtiyacımı şundan daha iyi gideriyor değil!" dedi. Abdurrahman b. Zübeyr de; "Vallahi, yalan söylüyor, ya Rasulallah! Ben onu kesinlikle deri silkeler gibi silkeliyorum. Fakat o, (tekrar) Rifâa'yı istediği için sıkıntı çıkarıyor." dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) kadına hitaben; "Durum öyleyse kocan Abdurrahman senin balından tatmadıkça Rifâa'ya helal olmazsın ya da (ravi tereddüt etmiştir) Rifâa'ya uygun olmazsın." buyurdu. Ardından Abdurrahman b. Zübeyr'in yanındaki iki oğluna baktı ve "Oğulların mı bunlar?" diye sordu. Abdurrahman b. Zübeyr; "Evet." diye cevap verdi. Bu durum karşısında Rasulullah (sav) kadına şöyle buyurdu: "Davasını sürdüğün iddian işte bu! Vallahi, oğulları ona, karganın kargaya benzediğinden çok daha fazla benziyorlar."
Bana Muhammed, ona Vekî, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir: "Rasûlullah (sav), Zübeyr b. el-Avvâm ile Abdurrahmân b. Avf'a, ciltlerindeki kaşıntı ve tahriş sebebiyle ipek elbise giymelerine ruhsat verdi."