10631 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Bir topluluğu sevdiği halde henüz onlara kavuşamamış bir adam hakkında ne dersiniz?' diye sordu. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." Bu hadisi Ameş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah, ona Rasulullah'dan (sav) rivayet etmekte Cerîr b. Hâzım, Süleyman b. Karn ve Ebu Avâne mutabaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Cerîr b. Hâzim arasında inkıta vardır.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Bir topluluğu sevdiği halde henüz onlara kavuşamamış bir adam hakkında ne dersiniz?' diye sordu. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." Bu hadisi Ameş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah, ona Rasulullah'dan (sav) rivayet etmekte Cerîr b. Hâzım, Süleyman b. Karn ve Ebu Avâne mutabaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Süleyman b. Karm arasında inkıta vardır.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Bir topluluğu sevdiği halde henüz onlara kavuşamamış bir adam hakkında ne dersiniz?' diye sordu. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." Bu hadisi Ameş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah, ona Rasulullah'dan (sav) rivayet etmekte Cerîr b. Hâzım, Süleyman b. Karn ve Ebu Avâne mutabaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyân, ona Ameş, ona Ebu Vâil, ona da Ebu Musa'nın söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam henüz kavuşamadığı bir topluluğu seviyor (bu konuda ne dersiniz) denilince, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." Ebu Muaviye ve Muhammed b. Ubeyd bu hadise mutabaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Ubeyd arasında inkıta vardır.
Bize Abdan, ona Abdullah, ona ez-Zührî, ona Ebu Ümame ona da babasının (Sehl b. Huneyf) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sakın sizden biriniz 'nefsim habis oldu' demesin. Bunun yerine 'nefsim kötüleşti' desin." (Buhârî:) Ukayl da (bu hadisi ez-Zührî'den rivayet ederek) Yunus ibn Yezîd'e mütabaat etmiştir.
Açıklama: Hadiste geçen "habise" ve "lakise" kelimeleri "kirlenme" açısından aynı anlama gelse de Hz. Peygamber (sav) müslümanın nefsine habislik izafe etmesini hoş görmediği için aynı anlama gelen başka bir kelime kullanılmasını tavsiye etmiştir. Bir bakıma "habis" kelimesini çağrışımları açısından kullanmayı uygun görmemiştir. Hadis Hz. Peygamber'in (sav) hassasiyetleri hakkında bize bilgi vermesi açısından önemlidir. Kötü çağrışımları olan kelimeleri benzer çağrışımları olmayan eş anlamlı diğer kelimelerle değiştirmek Hz. Peygamber'in âdetleri arasındadır (bk. Aynî, Umdetü'l-kārî, [Beyrut, ts], 22/201-2).
Bize Ebu Nuaym, ona Süfyân, ona Ameş, ona Ebu Vâil, ona da Ebu Musa'nın söylediğine göre Rasulullah'a (sav) bir adam henüz kavuşamadığı bir topluluğu seviyor (bu konuda ne dersiniz) denilince, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." Ebu Muaviye ve Muhammed b. Ubeyd bu hadise mutabaat etmişlerdir.
Bize Abdullah b. Abdülvehhab, ona Halid b. Haris, ona Şube, ona Vâkıd b. Muhammed b. Zeyd, ona babası (Muhammed b. Zeyd) ona da İbn Ömer'in (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurdu: "Vay halinize veya size yazık 'Şube, ravinin bu iki kelimede şüpheye düştüğünü belirtmiştir'. Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kâfirlere dönmeyin." Nadr, Şube'nin "size yazık (vayhake)" lafzıyla; Ömer b. Muhammed ise babasının (Muhammed b. Zeyd) "vay halinize (veyleküm)" veya "size yazık (veyhaküm)" lafızlarıyla rivayet ettiğini söylemişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ömer b. Muhammed arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Zührî; (T) Bize İsmail, ona kardeşi (Abdülhamid b. Abdullah), ona Süleyman, ona Muhammed b. Ebu Atik, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyir, ona da Usame b. Zeyd (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bedir'den (savaşından) önce, Rasulullah (sav) üzerinde fedek dokuması saçaklı bir kadife örtü bulunan bir merkebe binip, arkasına da Usame'yi alarak Haris b. Hazrec oğulları mahallesinde bulunan Sad b. Ubade'ye hasta ziyaretine gitti. Yoldayken aralarında Abdullah b. Übey b. Selül'ün de bulunduğu bir meclisin yanından geçtiler. Bu olay Abdullah b. Selül'ün Müslüman olmasından önceydi. Bu mecliste Müslümanlar, müşrikler, puta tapanlar ve Yahudiler karışık halde bulunuyorlardı. Müslümanlardan Abdullah b. Revaha'da orada bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz bulutu etrafı kaplayınca Abdullah b. Übey kaftanıyla burnunu kapattı ve “Bizim üzerimizi toza bulamayın” dedi. Rasulullah (sav) onlara selam verdi sonra da orada durdu ve merkebinden indi. Onları Allah'a inanmaya davet etti ve onlara Kur'ân okudu. Bunun üzerine Abdullah b. Übey b. Selül “ey kişi! Eğer bu söylediklerin doğruysa bunlardan daha güzel bir söz yoktur. (Ama) Bizim meclislerimizde bunlarla bizi rahatsız etme. Her kim sana gelirse sen bunları ona anlat” dedi. Abdullah b. Revaha da “Aksine ey Allah'ın Rasulü! Sen bizim meclisimizi Kur'an'la kapla. Zira biz bunu çok seviyoruz” dedi. Bunun üzerine Müslümanlar, müşrikler ve Yahudiler birbirlerine hakaret etmeye başladı, hatta ayaklanıp neredeyse kavgaya tutuşacaklardı. Rasulullah da (sav) onları yatıştırmaya çalışıyordu nihayet sakinleşip sustular. Ardından Rasulullah (sav) merkebine binerek yola koyulup Sad b. Ubade'nin evine ulaştı. Rasulullah (sav) ona "Ey Sad! -Abdullah b. Übey'i kastederek- Ebu Hubab'ın neler söylediğini duymadın mı? O şöyle şöyle şeyler söyledi" diyerek olan biteni anlattı. Bunun üzerine Sad b. Ubade “Ey Allah'ın Rasulü! (sav), babam sana feda olsun. Sen onu affet, bağışla. Sana Kitâb'ı indirene and olsun ki, Allah, sana indirilenle hakkı getirmiştir. Şu Medine halkı, İbn Übey'e yönelmiş ona taç giydirmeye, üzerine de krallara layık olan sarığı sarmaya ittifak etmişlerdi. Allah onların bu işlerini sana vermiş olduğu peygamberlikle reddedince, bu iş onların kursaklarında kaldı. Böylece İbn Übey de bu gördüğün işi yaptı” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onu affetti. Zaten Rasulullah (sav) ve ashabı, Allah'ın emrettiği üzere müşriklerin ve ehl-i kitabın kusurlarını affediyor, eziyetlerine de sabrediyorlardı. Allah şöyle buyurmuştur: "...Ehl-i kitaptan sözler duyacaksınız..." (Ali İmran-186). Yine Allah şöyle buyurmuştur: "Ehl-i kitaptan bir çoğu isterler ki..." (Bakara-109). Rasulullah (sav), onları affetme hususunda Allah'ın emirlerini uyguluyor, onların kusurlarını affediyordu. Nihayet Rasulullah'a cihad izni verildi. Böylece Rasulullah (sav) Bedir savaşına girdi. Allah, Bedir savaşında kafirlerin yiğitlerinden ve Kureyş'in ileri gelenlerinden bir kısmını öldürdü. Rasulullah (sav) ve ashabı zafer elde ederek yanlarında kafirlerin yiğitlerinden ve Kureyş'in ileri gelenlerinden esirlerle birlikte Medine'ye döndüklerinde İbn Übey b. Selül ve beraberindeki müşrikler, puta tapanlar “Bu iş, Müslümanlar için açık bir zaferdir. Hadi İslam'a girmek üzere, Rasulullah'a (sav)biat ediniz” deyip Müslüman oldular.
Açıklama: Hadiste geçen ayetler aşağıdadır: Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir. (Ali İmran-186) Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. (Bakara-109)
Bize Amr b. Asım, ona Hemmâm, ona Katâde, ona da Enes şöyle söylemiştir: Bedevilerden bir kişi Rasulullah'a (sav) geldi ve şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet ne zaman kopacaktır?' Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Yazık sana! Kıyamet için ne hazırladın?" O kimse de: 'Kıyamet için (çok) bir şey hazırlamadım. Fakat ben Allah'ı ve Rasulünü seviyorum' dedi.' Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Sen sevdiklerinle beraber olacaksın." Enes dedi ki: Biz de olacak mıyız? diye sorduk. Rasulullah da (sav) "Evet" buyurunca, o gün biz de çok mutlu olduk. Bir gün Muğire'nin benim yaşlarımda olan çocuğu (yanımızdan) geçti de Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şayet bu çocuğun eceli ertelenirse, bu çocuk ihtiyarlamadan kıyamet kopar." Bu hadisi Şube, ihtisar ederek Katâde'den o da Enes'ten o da Rasulullah'dan (sav) nakletmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şube b. Haccâc arasında inkıta vardır.
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd, ona Sabit, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir yolculuktaydı. İsmi Enceşe olan siyahi bir köle de şarkı söyleyerek kadınların bindikleri develeri (hızlı hızlı) sürüyordu. Rasulullah (sav) ona "Kristalleri (kadınları) taşıyan develeri sürerken yavaş ol, Ey Enceşe!" dedi. Ravi Ebu Kilâbe, Kristallerle kastedilenin kadınlar olduğunu söyledi.