10631 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Selâm, ona Abdülvehhâb, ona Hâlid el-Hazzâ, ona Enes b. Sîrîn, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav), Ensâr'dan bir hane halkını ziyaret etmiş ve onların yanında yemek yemişti. Evden çıkmak istediğinde evin bir tarafına hasır serilmesini emredip üzerinde namaz kılmış ve hane halkı için dua etmişti."
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir: Abdurrahman b. Avf yanımıza (Medine'ye) geldiğinde, Rasulullah (sav) onunla Sad b. Rebi' arasında kardeşlik akdi yaptı. Sonra (Abdurrahman evlendiğinde ona) şöyle buyurdu: "Bir koyun kesmek suretiyle de olsa düğün yemeği ver."
Bize Hibban b. Musa, ona Abdullah, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Rifaa el-Kurazî eşini boşadı ve bu boşamayı kesin bir şekilde yaptı. Sonra da o kadınla Abdurrahman b. Zebîr evlendi. Bir süre sonra kadın, Rasulullah'a (sav) gelip şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasulü (sav), (kendisini kasdederek) bu kadın Rifaa'nın eşiydi. Rifaa da onu üç boşamayla kesin bir şekilde boşadı. Ondan sonra bu kadınla Abdurrahman b. Zebîr el-Kurazî evlendi. Fakat, ey Allah'ın Rasulü vallahi onunki (Abdurrahman'ın erkeklik organı) aynı şu elbisenin saçağı gibidir (iktidarsızdır)' Kadın bu sırada üst elbisesinden sarkan bir püskülü tutup gösterdi. Ravi dedi ki: Bu sırada Ebu Bekir de Rasulullah'ın yanında, Halid b. Said b. As ise kendisine (içeri girmesine) izin verilmesi için kapının kenarında oturuyordu. (Kadının konuştuklarını duyunca) Halid dışarıdan Ebu Bekir'e: 'Ey Ebu Bekir! Şu kadına, Rasulullah'ın (sav) huzurunda açıkça kötü konuşmasını niçin yasaklamıyorsun?' diyerek seslendi. Rasulullah sadece (sav) tebessüm ediyordu ve kadına şöyle buyurdu: "Sanıyorum sen (eski kocan) Rifaa'ya dönmek istiyorsun. Fakat sen (şimdiki kocan) Abdurrahman ile zifafa girmedikçe bu dönüş olmaz."
Bize İbn Nümeyr, ona İbn İdris, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerîr b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber (sav) beni meclisine girmekten asla alıkoymamıştır ve beni gördüğünde hep yüzüme gülümsemiştir."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdussamed, ona babası (Abddülvaris b. Said), ona da Yahya b. Ebu İshak şöyle rivayet etti: Salim b. Abdullah bana “İstebrak nedir?” dedi. Ben de “Dîbâc denilen ipek kumaşın kalın ve sert olan türüdür” dedim. O da ben, babam Abdullah b. Ömer’den işittim, şöyle diyordu dedi: Hz. Ömer, bir adamın üzerinde istebrak kumaştan yapılmış bir takım elbise gördü ve o takım elbiseyi Hz. Peygamber’e getirdi de “Yâ Rasûlallah! Bu takım elbiseyi satın al da insanların hey’etleri senin huzuruna geldikleri zaman onu giy! dedi.” Hz. Peygamber: “ipek elbiseyi ancak (ahiretten) nasibi olmayan kimse giyer” buyurdu. Aradan bir süre geçti. Sonra Hz. Peygamber (sav) Hz. Ömer’e (istebrak türünden ipek) bir takım elbise gönderdi. Hz. Ömer hemen bu elbiseyi Peygamber'e getirdi ve “(Yâ Rasulallah!) Bunun benzeri olan takım elbise hakkında o söylediklerin ortada dururken bunu bana gönderdin?” dedi. Hz. Peygamber: “Ben bunu sana ancak (satılıp da) karşılığında bir mal elde edesin diye gönderdim” dedi. [(Ravi) “İbn Ömer bu hadisten dolayı kumaşta (ipek) nişan olmasından hoşlanmazdı” demiştir.]
Açıklama: Sahihu'l-buhârî ravilerinden Müstemli ve Hamevî لِتُصِيبَ بِهَا şeklinde مَالاً temyizi zikretmeden nakletmişlerdir. bkz. Kastallânî, Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr b. Abdilmelik, İrşâdü's-sârî li şerhi sahihi'l-Buhârî (Mısır: el-Matbaatü'l-Kübrâ el-Emiriyye, 1323), 9/55.
Bize İbrahim, ona Hişâm, ona Ma'mer (T) Bize Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Urve b. Zübeyr, ona da Rasulullah'ın (sav) eşi Aişe şöyle söylemiştir: Ben, anne ve babamın sadece Müslüman olarak yaşadıkları dönemi biliyorum. Onlar hayatta iken Rasulullah'ın (sav) sabah-akşam bize gelmediği gün olmazdı. Yine biz bir gün öğlenin ilk saatlerinde (sıcağında) Ebu Bekir'in (babamın) evinde oturuyorduk. Evden birisi: 'İşte Rasulullah (sav), bize her zamankinden farklı bir vakitte geliyor!' dedi. Ebu Bekir de: 'O, bu saatte buraya mutlaka çok önemli bir iş için geliyordur' dedi. Rasulullah (sav) geldiğinde şöyle buyurdu: "Bana buradan çıkmam (Mekke'den Medine'ye hicret etmem) için izin verildi."
Bize Kuteybe b. Said, ona Süfyân, ona Amr, ona Ebu Abbas, ona da Abdullah b. Amr şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) Taif gazvesinde iken (muhasara uzayınca) "İnşallah yarın dönüyoruz" diye (orduya) bildirdi. Bunun üzerine sahabilerden bazıları (savaşı bırakıp dönmek ağır geldiği için) 'Biz buradan Taif'i fethedinceye kadar ayrılmayız!' dediler. Rasulullah da (sav) "Öyleyse yarın sabah savaş için hazır olun" diye emretti. Ravi dedi ki: Ertesi sabah çok çetin bir savaş oldu ve çok sayıda Müslüman yaralandı. Bunun üzerine Rasulullah (sav): "İnşallah yarın döneceğiz" buyurdu. Bu defa sahabiler bu karara sevinip sessiz kaldılar (itiraz etmediler). Rasulullah da (sav) onların bu haline gülümsedi. Humeydî dedi ki: Bize Süfyân (b. Uyeyne) bu hadisin tamamını ihbar lafzıyla rivayet etmiştir.