10631 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Cafer, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivaet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah, Adem’i kendi sureti üzere yarattı. Boyu altmış zira‘ idi. Onu yarattığında kendisine; 'Git, şu oturmakta olan melek gurubuna selam ver. Sana nasıl karşılık vereceklerini dinle. O selam, senin ve zürriyetinin selamı olacaktır' buyurdu. Bunun üzerine Adem gidip; 'es-Selâmu aleyküm' diye selam verdi. Melekler, 'es-Selâmu aleyke ve rahmetullâh' dediler. Selamlarında 've rahmetullâh' ifadesini eklediler. Cennete giren herkes, Adem'in suretinde olacaktır. İnsanlar o günden bu yana kısalarak geldiler."
Açıklama: Güvenlik ve esenlik manasına gelen, rahmet ve bereket duası olan selam, insanlarla kurulacak olan güzel ilişkinin ilk adımıdır. Cenâb-ı Hakk'ın Âdem'i yarattığında ilk olarak ona âdâbı muaşeret ve insanlarla güzel ilişki kurmanın ilk adımını öğretmiş olması önemli görülmelidir. 'Kendi sureti' ifadesindeki zamirin mercii konusunda iki görüş vardır: 1- Zamir Allah'a râcididr, dolayısıyla cümle, Âdem'i Allah kendi sûretinde yarattı manasına gelir. Bu durumda buradaki "sûret" lafzını sıfat diye anlamak gerekir; yani Allah Âdemi, hayat, ilim, semi, basar gibi kendisinde kâmil manada bulunan bazı sıfatları nâkıs manada olmak üzere Âdem'e de verdi demektir. Bu ibare teşrîf manasına da gelir; yani Allah Âdem'i mahlukatın en şereflisi olarak yaratmış ve onu üstün niteliklerle donatmıştır. 2- Zamir Âdem'e râcidir, buna göre de Allah Adem'i Adem sûretinde, insanların dünyada yaşadıkları sûrette yarattı demektir.Yani Âdem'i yaşayıp vefat ettiği sûrette yaratmıştır, dünyada şekil değiştirmemiştir. Cennetteki sûreti ile dünyadaki sûreti aynıdır. Onun nesli de boy-pos ve güzellik itibariyle aslî sûretlerinde cennete gireceklerdir. Bu hadîsin vurûd sebebi olarak İbn Hamza, el-Beyan ve't-ta'rîf adlı eserinde şöyle bir rivayet kaydeder: "Bir adam kölesini dövüyordu, Hz. Peygamber onu görünce, kendisini azarladı ve; 'Allah Âdem'i de onun sûretinde yarattı' buyurdu." Yani Allah Âdem'i de, senin dövdüğün köle sûretinde yarattı, buyurmuştur. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: خَلَقَ اللَّهُ آدَمَ عَلَى صُورَتِهِ
Bize Muhammed, ona Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Ziyad, ona Abdurrahman b. Zeyd'in azadlı kölesi Sabit, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Resulullah şöyle buyurdu: "Binek üzerindeki yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olanlar, kendilerinden sayıca çok olanlara selam vermelidir."
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Ebu Amir, ona Züheyr, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Sakın yol üstüne oturmayın”. Bunu üzerine ashâb-ı kiramdan bazıları “Ey Allah’ın Resulü! Bazen konuşmak için oturmamız gerekebiliyor” dediler. Hz. Peygamber “Eğer illa oturacaksanız, yola hakkını veriniz” buyurdu. “Yol hakkı nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber “Gözü haramdan sakınmak, yoldan geçenlere rahatsızlık vermemek, selamı almak, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak” buyurdu.
Bize Müsedded, ona Hammad, ona Sabit el-Bünânî, ona da Enes b. Malik; (T) Bize Eyyüb, ona Ebu Kilabe, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bir seferdeyken, yanında Enceşe isimli siyah tenli bir kölesi deve kervanını (hızlı) sürüyordu. Rasulullah (sav) ona "Yazık sana ey Enceşe! Cam şişeleri (nazik hanımların develerini) yavaş sür!" buyurdu.
Açıklama: Cam şişelerden kastedilen develerin üzerindeki zarif ve narin kadınlardır.
Bize Muhammed b. Selam, ona Mahled b. Yezid, ona İbn Cüreyc, ona İbn Şihab, ona Yahya b. Urve, ona Urve, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: "İnsanlar Rasulullah'a (sav) kahinlerin durumu hakkında sordular. Rasulullah da (sav) 'Onlar bir şey bilmez' buyurdu. Bunun üzerine oradakiler 'Ey Allah'ın Rasulü! (sav) Onlar bazen bir şey söylüyorlar ve bu söyledikleri doğru çıkıyor' dediler. Rasulullah (sav) da onlara 'Bu doğru sözü, cinler (göklerden kulak hırsızlığı yapıp) kapar, sonra bunları tavuğun gıdakladığı gibi kahinlerin kulaklarına tekrar tekrar söyler dururlar. Kahinler de bunlara, yüzden fazla yalan karıştırırlar' buyurdu."
Açıklama: Cinlerin kelime kaçırması meleklerin kendi aralarında konuşurken kulak hızrsızlığı ile duydukları şeylerdir.
Bize Müsedded, ona Ebu Avane, ona Katade, ona da Safvan b. Muhriz şöyle demiştir: "Bir adam İbn Ömer'e 'Rasulullah'ın (sav) kurtuluş (en-Necvâ) hakkındaki söylediklerini nasıl işittin?' İbn Ömer de 'Rasulullah (sav) şöyle buyurdu' dedi: Biriniz Rabbinize dua eder, öyle ki Allah onu himaye eder ve 'Sen şu, şu (günahları) yaptın' buyurur. Kul da 'Evet yaptım' der. Sonra Rabbi 'Şunu şunu da yaptın' buyurur. Kul da 'Evet yaptım' der. Allah kuluna bunları ikrar ettirdikten sonra 'Ben senin işlediğin bu günahları dünyadayken gizledim. Ben, bu gün de onları senin için affediyorum' buyurur."
Bize Musa b. İsmail, ona Vüheyb, ona Eyyüb, ona Ebu Kilabe, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Ümmü Süleym, (kervanın) yükleri arasındaydı. Hz. Peygamber'in kölesi Enceşe de kervanı sürüyordu. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Ey Enceşe! Şişeleri (narin kadınları) taşıyan (develeri) sürerken ağır ol."
Bize Adem, ona Şube, ona Sabit el-Bünânî, ona da Enes b. Malik şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir seferdeyken, bir deve sürücüsü, kervanını (hızlı) sürüyordu. Rasulullah (sav) ona "Ey Enceşe! Kibar ol! Yazıklar olsun sana! cam şişeler (gibi narin ve zarif olan kadınların) develerini yavaş sür" buyurdu.