10631 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona Sa'd b. İbrahim, ona Ebu Ümâme b. Sehl b. Huneyf, ona Ebu Said şöyle söylemiştir: "Kurayza ahalisi, Sa’d b. Muâz'ın hükmüne razı olarak teslim oldular. Bunun üzerine Allah Rasulü (sav), Sa’d’a (gelmesi için) haber gönderdi, o da geldi. Rasulullah (sav) 'Efendiniz —veya en hayırlınız— için kalkınız (onu karşılayınız)' buyurdu. Sa'd, Hz. Peygamber'in (sav) yanına oturdu. Hz. Peygamber (sav) 'Şunlar senin hüküm vermen üzerine teslim oldular' dedi. Sa’d 'Savaşan erkeklerin öldürülmesine, çocukların ve kadınların esir edilmesine hükmediyorum' dedi. Bunun üzerine Nebî (sav) 'mutlak melik olan Allah'ın hüküm verdiği gibi hüküm verdin' buyurdu." [Ebu Abdullah el-Buhârî der ki: Arkadaşlarımdan biri, bu hadisin "إِلَى حُكْمِكَ" ibaresine kadar olan kısmını Ebu Velîd'ten, Ebu Saîd'in sözü olarak bana aktardı.]
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: قُومُوا إِلَى سَيِّدِكُمْ
Bize İbrahim, ona Musa b. Ukbe, ona Safvân b. Süleym, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Küçük büyüğe, yoldan geçen oturana, sayıca az olanlar kendilerinden kalabalık olanlara selam verirler."
Bize Ebu Nuaym, ona Zekeriyya, ona Âmir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Hz. Âişe (ra) şöyle rivâyet etmiştir: Rasûlullah (sav) kendisine; “Cebrail (as) sana selam ediyor” demiş. Hz. Âişe (ra) de; “Ve aleyhisselâmü ve rahmetüllahi” diye karşılık vermiştir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik; (T) Bize İsmail, ona Mâlik, ona Nâfi' ona da Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Üç kişi (bir arada) bulunduğunda, (bunlardan) ikisi, üçüncüyü bırakıp da (kendi aralarında) gizlice konuşmasın."
Bana Musa b. İsmail, ona Hemmâm, ona Katâde, ona Enes, ona da Muaz şöyle söylemiştir: Ben Nebi'nin (sav) terkisine (binekte arkasına) binmiştim. Rasulullah (sav): "Ey Muaz" diye seslendi. Ben, 'buyur, emret' dedim. Sonra aynı sözü üç kez söyledi. "Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin? Ona kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır" buyurdu. Sonra bir süre yol aldı ve "Ey Muaz!" diye seslendi. Ben, 'buyur, emret' dedim. O, "Bunu yerine getirdiklerinde kulların Allah üzerindeki hakkı nedir bilir misin? Onlara azap etmemesidir." buyurdu. Bize Hudbe, ona Hemmâm, ona Katâde, ona Enes, ona da Muaz bu hadisi rivayet etti.
Bize İbn Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Abdullah, ona da Abdullah b. Ka'b şöyle demiştir: Tebuk gazasında, Rasulullah'tan (sav), geri kaldığı zamanı anlatırken Ka'b b. Mâlik'i işittim şöyle dedi: Rasulullah (sav) Müslümanlara bizimle konuşmalarını yasakladı. Bazen Hz. Peygamber'e (sav) gelir selam verirdim ve kendi kendime “acaba Rasulullah dudaklarını oynatıp selamımı aldı mı?” diye sorardım. Böylece tam elli gün geçti. Sonra Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırıp, Allah'ın tövbemizi kabul ettiğini bize müjdeledi.
Bize Yusuf b. Behlûl, ona İbn İdris, ona Husayn b. Abdurrahman, ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona da Ali (ra) şöyle demiştir: Rasûlullah (sav) "hadi gidip, Hâh bostanına varın. Orada, yanında, Hâtıb b. Ebu Beltea'nın Mekke müşriklerine yazdığı bir mektup bulunan müşrik bir kadın vardır. (Onu bana getiriniz)" buyurarak beni, Ebu Mirsed'i ve Zübeyir'i gönderdi. Hepimiz süvari idik. Biz o kadına Rasulullah'ın dediği yerde, devesi üzerinde giderken yetiştik. Kadına “çıkar, mektubu” dedik. Kadın “yanımızda mektup falan yok” dedi. Biz onun devesini çöktürüp mektubu aradık, ama hiçbir mektup göremedik. Kadına “Rasulullah (sav) yalan söylemez. Ya sen mektubu çıkarırsın ya da biz elbiseni soyup buluruz” dedik. Kadın bizdeki ciddiliği görünce, elini gömleğinin bağına uzattı, mektup kadının beli üzerindeki bir beze bağlanmış haldeydi. Kadın onu çıkardı. Ardından biz o yazılı sahifeyi Rasulullah'a (sav) getirdik. Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Peygamber (sav) Hâtıb'a "yaptığın bu işe seni sevk eden nedir?" buyurdu. Hâtıb “vallahi Allah'a ve Rasulü'ne imanım tamdır. Ben sadece Mekkeliler yanında, Allah'ın, ailemi ve malımı korumasına vesile olacak bir el (destek) olmasını istedim. Senin yanındaki Muhacirlerin her birinin, Mekke'de ailesini ve malını koruyacak hısımları vardır” dedi. Hz. Peygamber "Hâtıb doğru söylemiştir, onun hakkında hayırdan başka bir şey söylemeyin" buyurdu. Ancak Ömer “ey Allah'ın Rasulü, bu zat Allah'a, Rasulü'ne ve Müminlere hainlik etmiştir. Beni bırakın, onun boynunu vurayım” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) "Hâtıb Bedir ehlinden değil mi?" buyurdu ve "belki de Allah, Bedir ehlinin amelini iyi bildiği için 'istediğinizi yapın, cennet sizlere vacip oldu' yahut 'ben sizleri bağışladım' buyurmuştur" diye devam etti. Bunun üzerine Ömer'in gözünden yaşlar süzüldü ve “Allah ve Rasulü en bilendir” dedi.
Bize Kuteybe, ona Hammâd, ona Kesîr, ona Atâ, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kapların ağzını örtün, kapılarınızı kapatın, kandillerinizi de söndürün. Çünkü fare fitilini çekebilir ve ev halkının yanmasına sebep olabilir".
Bize Musa, ona Ebu Avâne, ona Fırâs, ona Âmir, ona Mesrûk, ona da müminlerin annesi Âişe şöyle demiştir: (Ölüm hastalığı esnasında) Peygamber'in bütün kadınları toplu olarak onun yanında bulunuyorduk. Bizden hiçbir kadın ayrı bırakılmış değildi. Fâtıma (as) yürüyerek bize doğru yönelip geldi. Allah'a yemin ederim ki, Fâtıma'nın yürüyüşü tıpkı Rasulullah'ın yürüyüşüne benzerdi. Rasulullah (sav), Fâtıma'nın gelişini görünce, onu "merhaba kızım" diye selamla karşıladı. Sonra onu sağ yahut sol yanına oturtup ona gizlice bir şey söyledi. Bunun üzerine Fâtıma hüngür hüngür ağladı. Rasulullah (sav) onun hüznünü görünce, ona ikinci defa gizlice bir şey daha söyledi. Bunun üzerine Fâtıma gülmeye başladı. Kadınları arasından ben, Fâtıma'ya hitaben “Rasulullah (sav) biz kadınlar arasından sana gizlice, özel bir şey söyledi. Sonra sen ağlamağa başladın” dedim. Sonra Rasulullah (sav) kalkınca ben Fâtıma'ya “Rasulullah'ın sana gizlice söylediği şey ne idi?” diye sordum. Fâtıma “Ben, Rasulullah'ın gizlice söylediği sırrını ifşa edip yayacak değilim” dedi. Rasulullah (sav) vefat ettiği zaman, yine ben Fâtıma'ya hitaben “ Senin üzerinde bulunan hakkım hatırına o sırrı bana söyle” dedim. Fâtıma “Şimdi evet” dedi ve o sırrı haber verip şöyle dedi: Rasulullah (sav), birinci defasında, Cibril'in her sene bir defa bütün Kur'an'ı kendisiyle mukabele ettiğini söyledi ve "bu sene Cibril Kur'ân'ı benimle iki kere mukabele etti. Bunu da ecelin yaklaşmış olmasından başka bir şey olarak görmüyorum. Sen Allah'ın emrine boyun bük ve sabret. Çünkü ben senin için ne güzel bir öncüyüm" buyurdu. Bunun üzerine ben o gördüğün şekilde ağladım. Rasulullah (sav) benim üzüldüğümü görünce ikinci defa bana gizlice "ey Fâtıma, sen mümin kadınlarının efendisi olmaya razı olmaz mısın" -yahut- "bu ümmetin kadınlarının efendisi olmaya razı olmaz mısın?" buyurdu
Bize Ebu Nuaym, ona İshak b. Said, ona Said, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) zamanında kendi elimle, beni yağmurdan ve güneşten koruyan bir ev yaptığım hala gözümün önündedir. O evin yapımında Allah Teâlâ'nın yarattıklarından hiç kimse bana yardım etmedi.