10609 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Gunder, ona Şu'be, ona Amr b. Amir el-Ensârî, ona da Enes b. Mâlik şöyle söylemiştir: Müezzin ezan okuduğunda sahabeden bazıları kalkıp çabucak direklere doğru durup namaz kılıyorlardı. Hz. Peygamber (sav) mescide çıktığında onları akşam namazından önce iki rekat namaz kılarken buldu. Ezan ile kamet arasında da pek bir vakit yoktu. Osman b. Cebele ve Ebu Davud, Şu'be'den naklen dediler ki; 'Ezan ile kamet arasında az bir vakit vardı.'
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Osman b. Cebele arasında inkita vardır.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Gunder, ona Şu'be, ona Amr b. Amir el-Ensârî, ona da Enes b. Mâlik şöyle söylemiştir: Müezzin ezan okuduğunda sahabeden bazıları kalkıp çabucak direklere doğru durup namaz kılıyorlardı. Hz. Peygamber (sav) mescide çıktığında onları akşam namazından önce iki rekat namaz kılarken buldu. Ezan ile kamet arasında da pek bir vakit yoktu. Osman b. Cebele ve Ebu Davud, Şu'be'den naklen dediler ki; 'Ezan ile kamet arasında az bir vakit vardı.'
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ebu Davud et-Tayalisî arasında inkita vardır.
Bize Ömer b. Hafs b. Ğıyas, ona babası (Hafs b. Ğıyas), ona A’meş, ona İbrahim, ona da Esved şöyle rivayet etmiştir: Biz bir gün Aişe'nin (r.anha) yanındaydık. Namaza devamlı olmak ve onu tazim etmek üzerine konuştuk. Aişe şöyle dedi: Rasulullah (sav), vefat ettiği hastalığa yakalandığında (bir defa) namaz vakti gelmiş, ezan da okunmuştu. Rasulullah (sav) "Ebu Bekir'e söyleyin de insanlara namazı kıldırsın" buyurdu. Kendisine “Ebu Bekir pek yufka yüreklidir, senin makamında durup da halka namaz kıldıramaz” denildi. Rasulullah (sav) emrini tekrar etti. Yanındakiler de kendi söylediklerini tekrar ettiler. Bunun üzerine Rasulullah üçüncü defa yine emretti ve "Şüphesiz ki sizler Yusuf Peygamber'in yanındaki kadınlar gibisiniz. Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir çıkıp namazı kıldırdı. Hz. Peygamber (sav), kendisinde bir hafiflik hissetti ve iki kişiye dayanarak namaza çıktı. Halsizliği sebebiyle yürürken ayaklarını yerlerde sürüdüğü hâlâ gözümün önündedir. Ebu Bekir geriye çekilmek istedi. Peygamber (sav) ona, "yerinde dur" diye işaret etti. Sonra ileriye götürüldü de nihayet Ebu Bekir'in yanına oturdu. A'meş'e “namazı Peygamber (sav) kıldırıyordu da, Ebu Bekir O'nun namazına, cemaat de Ebu Bekir'in namazına uyarak mı namaz kılıyorlardı?” diye soruldu. A'meş, başı ile “evet” dedi. Bu hadisin bir kısmını Ebu Davud, Şu'be'den, o da A'meş'ten rivayet etmiştir. Ebu Muâviye, A'meş'ten yaptığı rivayetinde “Rasulullah, Ebu Bekir'in soluna oturdu. Ebu Bekir de ayakta olarak namaz kılıyordu” ifadesini eklemiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ebu Davud et-Tayalisî arasında inkita vardır.
Bize Ahmed, ona İbn Vehb, ona Amr, ona Abdurabbih b. Said, ona Mahreme b. Süleyman, ona İbn Abbas'ın azadlısı Küreyb, ona da Abdullah b. Abbas şöyle söylemiştir: Ben -bir gece teyzem- Meymune'nin (r.anha) yanında uyudum. Nebi (sav) bu gecede Meymûne'nin yanında bulunuyordu. Hz. Peygamber (sav) abdest aldı. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de onun sol yanında namaza durdum. Hz. Peygamber (sav) beni tuttu ve sağ tarafına geçirdi. On üç rekat namaz kıldı. Sonra az bir iç geçirme sesi duyuluncaya kadar uyudu (hafifçe kestirdi). Uyuduğunda iç geçirme sesi çıkarırdı. Sonra müezzin gelerek seslendi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) çıkıp namaz kıldırdı, abdest de almadı. Amr dedi ki, ben bu hadisi Bukeyr'e rivayet ettim . O, aynı şekilde Küreyb'in de kendisine rivayet ettiğini söyledi.
Açıklama: İbn Hacer, rivayeti muallak sayanın hata ettiğini ifade etmiştir (Fethü'l-bari, II, 191). Hadiste Amr, rivayetin kendisine Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî ona, ona da Bükeyr b. Abdullah el-Kuraşî, yani ali isnadla rivayetin geldiğini ifade ediyor. (Necmettin Oğur)
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona A'meş, ona İbrahim, ona Esved, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav), vefat ettiği hastalığa yakalandığında, Bilâl O'na gelir, namaz vaktini bildirirdi. Peygamber: "Ebu Bekir'e emredin de namazı kıldırsın" buyurdu. Ben “Ebu Bekir ince kalpli bir insandır. Eğer senin makamına geçerse ağlar ve okuyamaz” dedim. Peygamber (sav) yine "Ebu Bekir'e emredin, namazı kıldırsın" buyurdu. Ben de söylediklerime benzer şeyler söyledim. Peygamber (sav) üçüncü veya dördüncü defasında: "Sizler Yusuf Peygamber'in etrafındaki kadınlardansınız. Ebu Bekir'e emredin de namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Bekir namazı kıldırmaya başladı. Peygamber de iki kişiye dayanarak çıktı. Peygamber'in ayakları ile yerde çizgi çizerek gelmesi hâlâ gözümün önündedir. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'i görünce geri çekilmeye çalıştı. Ancak Peygamber (sav) "namazı kıldır" diye işaret etti. Fakat Ebu Bekir imamlık makamından geriye çekildi. Peygamber (sav) Ebu Bekir'in yanı başına oturdu. Ebu Bekir, tekbirleri insanlara duyuruyordu. Bu hadisin A'meş'ten rivayetinde Muhâdır, (Abdullah b. Davud'a) mutâbaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhadir b. Meverri' arasında inkita vardır.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Zührî, ona Abdülmuttalib'in azatlısı Abdurrahman b. Hürmüz -bir defasında da Abdülmuttalib'in azatlısı Rabîa b. Hâris olarak söylemiştir-, ona da Hz. Peygamber'in ashabından, Şenûe kabilesinin Ezd koluna mensup ve Abdumenâf oğullarının anlaşmalısı olan Abdullah b. Buhayne şöyle demiştir: Peygamber (sav) onlara öğle namazı kıldırmıştı. Bu namazda ilk iki rekattan sonra teşehhüt için oturmadan kalkmıştı. Cemaat da O'na uyarak birlikte ayağa kalkmıştı. Namazı bitiminde cemaat selam vermesini beklerken O tekbir alıp, selam vermeden iki sehiv secdesi yapmış ve sonra selam vermiştir.
Bize Ebu Nuaym, ona A'meş, ona Şakîk b. Seleme, ona da Abdullah şöyle demiştir: Peygamber'in arkasında namaz kıldığımız vakitlerde, es-selâmu ala Cibrîle ve Mîkâîle, es-Selâmu alâ fulânin ve fulânin (Cebrail'e ve Mikâîl'e selam olsun. Falan ve falanca meleklere selam olsun) derdik. Rasulullah (sav) bize döndü de şöyle buyurdu: "Selam Allah'ın kendisidir. Her hangi biriniz namaz kıldığında et-Tahıyyâtu li'llâhi ve's-salâvâtu ve't-tayyibâtu. es-Selâmu aleyke eyyühe'n-nebiyyu ve rahmetullâhi ve be-rekâtuhu, es-selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn (Selamlar Allah'a dönücü ve O'na mahsustur. Salavat Allah içindir; tayyibat da O'na mahsustur. Ey Peygamber, selam, Allah'ın rahmeti ve bereketi Senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın salih kullarına selam olsun), desin. Zira 'ibâdullâhi's-sâlihin' dediğinizde, gökte ve yerde olan her salih kula dönmüş olur. (Bundan sonra da:) Eşhedu en lâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu (Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir), deyiniz" buyurdu.