حدثنا بن أبى الأسود قال حدثنا عبد الملك بن عمرو قال حدثنا سحامة بن عبد الرحمن الأصم قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان النبي صلى الله عليه وسلم رحيما وكان لا يأتيه أحد إلا وعده وأنجز له إن كان عنده وأقيمت الصلاة وجاءه أعرابى فأخذ بثوبه فقال إنما بقى من حاجتي يسيرة وأخاف أنساها فقام معه حتى فرغ من حاجته ثم اقبل فصلى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164091, EM000278
Hadis:
حدثنا بن أبى الأسود قال حدثنا عبد الملك بن عمرو قال حدثنا سحامة بن عبد الرحمن الأصم قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان النبي صلى الله عليه وسلم رحيما وكان لا يأتيه أحد إلا وعده وأنجز له إن كان عنده وأقيمت الصلاة وجاءه أعرابى فأخذ بثوبه فقال إنما بقى من حاجتي يسيرة وأخاف أنساها فقام معه حتى فرغ من حاجته ثم اقبل فصلى
Tercemesi:
Enes îbni Malik (RadiyaHahu cmh) 'in şöyle dediği işitilmiştir: «— Peygamber (Sallalkhü Aleyhi ve Sellem) merhametli idi. Kendine her kim gelirse, ona va'dda bulunur ve eğer (istenen şey) yanında bulunursa onu yerine getirirdi. Namaz için ikâmet getirildi. Peygamber'e bir Bedevî gelip elbisesinden tutarak:
"Görülecek işimden az bir şey kaldı. Korkuyorum onu (namazdan sonra) unuturum," dedi. Bunun üzerine Peygamber, işini görüp bitirinceye kadar onunla ayakta durdu. Sonra döndü namaz kıldı.»[554]
Hz. Peygamber sulh ve sükûn zamanlarında bütün insanlara şefkatli ve merhametli oldukları gibi, hayvanlara karşı da merhametli idiler. Savaş halinde ise düşmana karşı şiddetli ve cesur idiler. Bu itibarla kendilerinden bir şey istemek veya bir ihtiyaçlarını temin etmek üzere ona baş vuranların işini, eğer o anda mevcutsa ve görülme İmkânı varsa, hemen dileği yerine getirirlerdi ve şayet o anda mevcut bulunmaz veya görülme imkânı olmazsa, va'd etmek suretiyle yine işlerini görürlerdi. Hz. Peygamber'İn bu hareketlerinde hem cömertlik, hem de merhamet vasıflarının üstün mertebesini görüyoruz.
Dİğer taraftan görgüsü az bir Bedevi'nin, namaza durulma anında Hz. Peygamberi, şahsî bir işi İçin meşgul edip namaz arasına girmeleri karşısında, Hz. Peygamber ona kızmamış ve bu durumda dahi onun dileğini güzel bir şekilde yerine getirmiştir. Bu hareketlerinde de bize şu dersi vermektedirler :
İnsanları anlayış ve durumlarına göre iyi idare etmeli, görülecek işlerini ertelemeden bir an önce yerine getirmelidir.[555]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 278, /248
Senetler:
()
Konular:
Bedevi, bedevilik
Hz. Peygamber, affediciliği
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا على بن عبد الله قال حدثنا الفضيل بن سليمان النميري عن صالح بن خوات بن جبير عن محمد بن يحيى بن حبان عن أبى صالح عن أبى هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : إن الرجل ليدرك بحسن خلقه درجة القائم بالليل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164097, EM000284
Hadis:
حدثنا على بن عبد الله قال حدثنا الفضيل بن سليمان النميري عن صالح بن خوات بن جبير عن محمد بن يحيى بن حبان عن أبى صالح عن أبى هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : إن الرجل ليدرك بحسن خلقه درجة القائم بالليل
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (Radiyallahu anh), Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi veSellem)'m şöyle buyurduğunu anlattı:
«— İnsan, güzel ahlâkı ile, geceyi ibadetle geçirenin derecesine ula-9«[565]
Dinin emirleri, iman ve itikad, ibadetler, muamelât, ceza ve edebler diye kısımlara ayrılır. Bütün bu kısımlara ait hükümleri tafsilâtı ile öğrenip de onları uygulayan kimse, salih bir âlim olur ve buna fakîh denir. Böyle kimselerin ahlâkı, Peygamber ahlâkına yakın olacağı için fazilet ve dereceleri yüksek olur. Bilgisi noksan olarak gece boyunca ibadetle meşgul olanların faziletini kazanırlar.[566]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 284, /252
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
İbadet, Gece ibadeti
Seçki, Güzel ahlak
حدثنا حجاج بن منهال قال حدثنا حماد بن سلمة عن محمد زياد قال سمعت أبا هريرة يقول سمعت أبا القاسم يقول : خيركم إسلاما أحاسنكم أخلاقا إذا فقهوا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164098, EM000285
Hadis:
حدثنا حجاج بن منهال قال حدثنا حماد بن سلمة عن محمد زياد قال سمعت أبا هريرة يقول سمعت أبا القاسم يقول : خيركم إسلاما أحاسنكم أخلاقا إذا فقهوا
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (Radiyallahu anh)'nin şöyle dediği işitilmiştir:
— Ebu'l-Kasım (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu işittim:
«— İslâm bakımından sizin en hayırlınız, bilgili oldukları takdirde, ahlâk yönünden en güzel olanlarınızdır.»[567]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 285, /254
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, dinde fakih olmak
Hayırlı, en hayırlınız
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني موسى بن على عن أبيه عن عبد الله بن عمرو قال : أربع خلال إذا أعطيتهن فلا يضرك ما عزل عنك من الدنيا حسن خليقة وعفاف طعمة وصدق حديث وحفظ أمانة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164101, EM000288
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني موسى بن على عن أبيه عن عبد الله بن عمرو قال : أربع خلال إذا أعطيتهن فلا يضرك ما عزل عنك من الدنيا حسن خليقة وعفاف طعمة وصدق حديث وحفظ أمانة
Tercemesi:
Abdullah ibni Amr 'Radiyallahu anh) 'dan rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
«— Dört haslet vardır ki, sana bunlar verildiği zaman, dünyadan (sahip olmadığın,) senden ayrılan şeyler, sana zarar vermez:
1— Güzel ahlâk,
2— Harama götürmiyen helâl lokma,
3— (Yalan karışmıyan) doğru söz,
4— Emaneti korumak (ve gözetmek).»[572]
1— Güzel ahlâkın manevî değeri hakkında yukarda geçen hadîs-İ şe-rîfler münasebetiyle açıkfamada bulunulmuştu.
2— İnsanın hayatını devam ettirebilecek ve vazifelerini yerine getirebilecek kadar lokmaya ve geçim imkânlarına sahip olması, onun yaşama hakkıdır ve bunları kazanmak için çalışmak zorundadır. Meşru yollardan kazanılan bu geçim vasıtaları, insanı azgınlığa veya büsbütün cimriliğe sevketmez de vasat bir hayat yolunu tutar ve haramlardan sakınırsa, bu en güzel hasletlerden biri olur. Fazlasına, azgınlığa ve günaha götüren imkânların bulunmayışı insana zarar vermez, fayda kazandırır.
3— Doğru söz söylemek, yalandan sakınmak yine güzel huylardan biridir. İnsanı bu hareket selâmete ve kurtuluşa çıkarır. Bu haslete sahip bulunan, diğer bazı hasletlerden mahrum da olsa, zararı mühim olmaz.
4— Emaneti korumak ve gözetmek. Her hak sahibine hakkını vermek ve her şeyi yerli yerine koymak, emaneti gözetmektir. Bu geniş manaya göre, emaneti İki kısma ayırabiliriz :
a— Allah'ın emaneti ki, onun emirlerini gözeterek icablannı yerine getirmek demektir. Bunu yerine getirmİyen Allah'ın emaneti olan yüce dine ihanet etmiş olur. Allah'ın, emaneti olan ve bu dini kabul edib tahriften ve taarruzdan korumak ve onu üstün kılmak için çalışmak, yaymak ve uygulamak, bu emaneti gözetmek olur.
b— İnsanların emaneti : Herkesi ehliyet ve kabiliyetlerine göre görevlendirmek, insanlara ait hakları yerine getirmek ve emanet bırakılan mal ve söz gibi şeyleri koruyup zarar vermeden muhafaza etmek, İnsanlar arasında gözetilmesi icab eden emanet işlemleridir. Bunları en güzel şekilde ifa eden kimse, büyük haslete, malik demektir. Ona başka şeylerin noksanlığından zarar gelse, büyük haslete malik demektir. Ona başka şeylerin noksanlığından zarar gelmez. İnsanın bütün azalan da, kendisine tevdi edilen emanetlerdir. Bunların hepsini yerli yerinde, hayır işlerinde ve helâl yollarda kullanmak sorumluluğu altındadır. Azalarını meşru ve mubah yol-lardc kullanmayanlar da emanete hİyanet etmiş olurlar. Bu «emanetlerin hakkını verenler de kurtulurlar.[573]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 288, /255
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Dürüstlük, özde ve sözde samimi olmak
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Seçki, Güzel ahlak
Teşvik edilenler, İffetli olmak
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا إبراهيم بن سعد قال أخبرنا بن شهاب عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة أن بن عباس قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود الناس بالخير وكان أجود ما يكون في رمضان حين يلقاه جبريل صلى الله عليه وسلم وكان جبريل يلقاه في كل ليلة من رمضان يعرض عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم القرآن فإذا لقيه جبريل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود بالخير من الريح المرسلة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164105, EM000292
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا إبراهيم بن سعد قال أخبرنا بن شهاب عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة أن بن عباس قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود الناس بالخير وكان أجود ما يكون في رمضان حين يلقاه جبريل صلى الله عليه وسلم وكان جبريل يلقاه في كل ليلة من رمضان يعرض عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم القرآن فإذا لقيه جبريل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود بالخير من الريح المرسلة
Tercemesi:
— îbni Abbas (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
«— Resûlüliah (üallallahü Aleyhi ve Sellem), hayır işlemekte insanların en cömerti idi. En cömertli bulunduğu hali de Ramazanda, Cebrail (Aleyhissetâm) 'le karşılaştığı vakıtta idi. Cibril, Ramazan'da her gece onunla karşılaşırdı. Resûlüliah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona Kur'ân'ı arz ederdi. Peygamber'e Cebrail mülâki olduğu zaman, Resûlüliah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) hayır işlemekte, devamlı rahmet döken rüzgâr gibiydi.»[580]
Güzel ahlâkın her çeşit vasıflarını kemal üzere kendisinde toplayan Hz. Peygamber in, I b n i Abbas hazretleri bu hadîslerinde onun yalnız cömertlik hasletini anlatmaktadır, öyle ki :
a) Peygamber Efendimiz, insanların en cömerdi idi.
b) Her zaman için sahip bulundukları bu üstün cömertlik hasletleri, diğer aylara nispetle Ramazan ayında daha çok olurdu. Ramazan ayının berekti ve bu aydaki feyzin ve manevî inşirahın tesiriyle farklı bir durum arzederlerdi.
c) Her Ramazan gecesinde, Cebrâîl (Aleyhisselâm) ile karşılaşırlar ve Kur'ân-ı Kerim i ona arz ederlerdi. Bu arz ediş, Kur'ân-ı Kerîm in hem lâfızlarını, hem manasını tesbİt için olurdu. Bİr nevi hatadan salim olmak için ders görme kabİlİndendi. Allah Tealâ Kuran ı böyle tesbit buyurdu ve kıyamete kadar da tahriften, değişiklikten onu koruyacağını va'd buyurdu. Bugün dünyanın her tarafına aynı şekilde yayılması, bunun açık delilidir.
d) Cebrâîl İle karşılaşmak ve İlâhî kelâmı mukabele etmek, manevî zevkin ve Allah'ın rahmetine yakınlığın zirvesini teşkil ettiğinden, bu karşılaşmalarda Hz. Peygamber, devamlı rahmet döken bereketli rüzgâr gibi, cömertliğin en bol ve geniş halini yaşarlardı. I b n i Abbas hazretleri, Peygamber Efendimizin cömertliğini, bu mülakatları zamanında devamlı esen rahmet rüzgârlarına benzetmesiyle onun kenem ve ihsanının bolluğunu ve genişliğini hatta rüzgârın bereketinden daha ileri olduğunu anlatmış oluyor. Devamlı hareket halinde olan rüzgârın muhtelif ve geniş sahalara bereket nakletmesi, her tarafı kısa zamanda faydalandırması, rüzgârsız bulutların yağmurundan çok daha bereketlidir. Onun için Hazretİ Peygamberin mülakat esnasındaki cömertliği, bu geniş ve bol rahmete vesile olan devamlı rüzgâra benzetilmiştir.[581]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 292, /259
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kur'an, Hz.Peygamberin Cebrail ile mukabelesi
Ramazan, Ramazan ayının fazileti
Seçki, Güzel ahlak
حدثنا سليمان بن حرب قال حدثنا حماد بن زيد وسليمان بن المغيرة عن ثابت عن أنس قال : خدمت النبي صلى الله عليه وسلم عشر سنين فما قال لي اف قط وما قال لي لشيء لم افعله ألا كنت فعلته ولا لشيء فعلته لم فعلته
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164090, EM000277
Hadis:
حدثنا سليمان بن حرب قال حدثنا حماد بن زيد وسليمان بن المغيرة عن ثابت عن أنس قال : خدمت النبي صلى الله عليه وسلم عشر سنين فما قال لي اف قط وما قال لي لشيء لم افعله ألا كنت فعلته ولا لشيء فعلته لم فعلته
Tercemesi:
Enes (Radiyallahu anh) 'den rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e on yıl hizmet ettim, ba- jbir zaman «Öf» dem&di; ve yapmadığım bir iş için de bana: Onu olaydın? demediği gibi, yaptığım bir iş için de: Bunu niçin demedi.»[552]
Enes ibni Malik'in zekâ ve dirayet üstünlüğü, Resûlül-$a J&arşı hata ve kusur işlemekten kendisini korumaya kâfi idi. Fakat insanlık icabı, tenkide mahal bırakacak söz ve hareketlerin asla kendisinden sadır olamıyacağı iddiasında da bulunulamaz. Gerçek şudur ki, Hz. Peygamber, kemal üzere kendilerini idare etmişler ve ondan sadır olan ufak tefek kusurları bağışlamışlar ve böylece bulundukları hale rıza göstererek Allah'ın emirlerine İcabet etmişlerdir. Bir işin yapılmasını istemek ve yapılmadığına hoşlanmayarak öfkelenmek gına değildir, bir nevi ihtiyaçtır. İşte Peygamber Efendimiz bu türlü ihtiyaçtan da müstağni bulunduğunu, Enes in rivayeti ile bize ispat etmişlerdir. Ayrıca bunda güzel ahlâkın ve insanları İyi idare etmenin her örneği mevcuttur.[553]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 277, /247
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, hizmetçileri, köleleri
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Sahabe, Hz. peygamber'e hizmeti
حدثنا قبيصة قال حدثنا سفيان عن بن المنكدر عن جابر قال : ما سئل النبي صلى الله عليه وسلم شيئا فقال لا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164092, EM000279
Hadis:
حدثنا قبيصة قال حدثنا سفيان عن بن المنكدر عن جابر قال : ما سئل النبي صلى الله عليه وسلم شيئا فقال لا
Tercemesi:
Cabir (Radiyallahu anhyden rivayet edildiğine göre, şöyle dedi;
«— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den istenmiş de, "Hayır!" demiştir, vakî değil.»[556]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 279, /249
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا داود بن يزيد قال سمعت أبى يقول سمعت أبا هريرة يقول قال النبي صلى الله عليه وسلم : تدرون ما أكثر ما يدخل النار قالوا الله ورسوله أعلم قال الأجوفان الفرج والفم وما أكثر ما يدخل الجنة تقوى الله وحسن الخلق
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164102, EM000289
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا داود بن يزيد قال سمعت أبى يقول سمعت أبا هريرة يقول قال النبي صلى الله عليه وسلم : تدرون ما أكثر ما يدخل النار قالوا الله ورسوله أعلم قال الأجوفان الفرج والفم وما أكثر ما يدخل الجنة تقوى الله وحسن الخلق
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre (Radtyallahu anft/nin çöyle dediği işitilmiştir:
— Peygamber (Salla! fohü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «— Cehenneme sokan şeyin en çoğu nedir?» Ashab ;
— Allah ve O'nun Resulü bilir, dediler. Peygamber (SallaÜahü Aleyhi ve Sellem) :
«— tki boşluktur: Bunlardan biri ağızdır, diğeri de ferc'dir. Cennet'e sokan şeyin de en çoğu nedir? Bu da Allah'dan korkmaktır, takva sahili olmaktır ve güzel ahlâktır. (En çok cennete vesile olan bu iki haslettir).»
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 289, /256
Senetler:
()
Konular:
Nefis, nefsin arzularına uymak
Takva, eline ve diline sahip olmak
حدثنا صدقة قال أخبرنا يزيد بن هارون عن محمد بن إسحاق عن داود بن حصين عن عكرمة عن بن عباس قال : سئل النبي صلى الله عليه وسلم أي الأديان أحب إلى الله عز وجل قال الحنيفية السمحة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164100, EM000287
Hadis:
حدثنا صدقة قال أخبرنا يزيد بن هارون عن محمد بن إسحاق عن داود بن حصين عن عكرمة عن بن عباس قال : سئل النبي صلى الله عليه وسلم أي الأديان أحب إلى الله عز وجل قال الحنيفية السمحة
Tercemesi:
îbni Abbas (Radiyalîahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) 'den, Allah (Azze ve Celle) katında dinlerin hangisi daha sevgilidir? diye soruldu.
— Kolay olan dosdoğru Hazreti İbrahim'den gelme = Hanîf dindir.»[570]
Hanîf in lügat manası, meyleden demektir. Hz. İbrahim'e Hanîf denmesi, zamanında putlara tapan insanların yolundan ayrılarak imana ve tevhid dinine meyletmesİndendîr. Bunun için Hz. ibrahim 'in dinine «Hanîf» dini denir ki, son peygamber Hz. Muhammed ve ona bağlı olanlar bu dinin inancı üzeredirler. Tevhîd bakımından arada fark yoktur. Nitekim Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerîmde şöyle buyuruyor:
1— «İyilik eden bir kinı
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 287, /255
Senetler:
()
Konular:
Din, din eksikliği
Din, din kolaylıktır
Hz. peygamber, haniflerle diyalogu
Müslüman, Hoşgörü, müsamaha
حدثنا أبو النعمان قال حدثنا أبو عوانة عن زياد بن علاقة عن أسامة بن شريك قال : كنت عند النبي صلى الله عليه وسلم وجاءت الأعراب ناس كثير من ها هنا وههنا فسكت الناس لا يتكلمون غيرهم فقالوا يا رسول الله أعلينا حرج في كذا وكذا في أشياء من أمور الناس لا بأس بها فقال يا عباد الله وضع الله الحرج إلا أمرءا افترض أمرءا ظلما فذاك الذي حرج وهلك قالوا يا رسول الله أنتداوى قال نعم يا عباد الله تداووا فإن الله عز وجل لم يضع داء إلا وضع له شفاء غير داء واحد قالوا وما هو يا رسول الله قال الهرم قالوا يا رسول الله ما خير ما أعطى الإنسان قال خلق حسن
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164104, EM000291
Hadis:
حدثنا أبو النعمان قال حدثنا أبو عوانة عن زياد بن علاقة عن أسامة بن شريك قال : كنت عند النبي صلى الله عليه وسلم وجاءت الأعراب ناس كثير من ها هنا وههنا فسكت الناس لا يتكلمون غيرهم فقالوا يا رسول الله أعلينا حرج في كذا وكذا في أشياء من أمور الناس لا بأس بها فقال يا عباد الله وضع الله الحرج إلا أمرءا افترض أمرءا ظلما فذاك الذي حرج وهلك قالوا يا رسول الله أنتداوى قال نعم يا عباد الله تداووا فإن الله عز وجل لم يضع داء إلا وضع له شفاء غير داء واحد قالوا وما هو يا رسول الله قال الهرم قالوا يا رسول الله ما خير ما أعطى الإنسان قال خلق حسن
Tercemesi:
— Üsame îbni Şerîk (Radiyalîahu anh) 'den rivayet edildiğine göre, şöyle anlatmıştır:
(Hac esnasında) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanında idim. Öteden beriden kalabalık insanlar, Bedeviler geldi. (Daha önce mevcut) insanlar sustu, (bu gelenlerden) başkası konuşmuyordu. Onlar şöyle dediler:
— Ey Allah'ın Resulü! Kendilerinde bir beis olmayan insanların işlerinden ibaret şu ve şu işlerde bize güçlük var mı, (bunlar bizi günaha götürür mü)?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Ey Allah'ın kullan! Allah güçlüğü kaldırdı; ancak bir insana gıybet suretiyle tecavüz eden kimse müstesnadır, (bunun hareketinde günah vardır). İşte bu kimse, mahrum olup helak olandır.» Sordular:
— Ey Allah'ın Resulü! Tedavi olalım mı? Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Evet, ey Allah'ın kulları! Tedavi olun. Çünkü Allah yarattığı her hastalık için bir ilâç halketmiştîr; ancak bir hastalık müstesnadır, (onun devası yoktur),» dedi. Sordular:
— Nedir o? Ey Allah'ın Resulü! Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) :
«t— İhtiyarlıktır,» dedi. Sordular :
— Ey Allah'ın Resulü! İnsana ihsan edilen şeylerin hayırlısı hangisidir?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«— Güzel ahlâktır,» dedi.[578]
Bir hac mevsiminde, Hz. Peygamber in huzuruna loplu bîr halc'e ge!en sahra müslümantarından ibaret şahısların sorularından şu hükümler çıkmaktadır :
1— İnsanlar, aralarında şundan ve bundan, günlük işlerinden ve çalışmalarından bahsederek aralarındaki konuşmalarda ve sohbetlerinde günah yoktur. Ancak bir müslüman kardeşinin arkasında, hoşlanmayacağı bîr takım sözler söylemek, onu çekiştirmek haramdır ve bu bir hakka tecavüz ve zulümdür. Bunun günahı büyük olması itibariyle insanı helake götürür. Ancak bir kimsenin fesadından ve zararından insanlar: korumak için, kötü hareketi söylenebilir.
2— Hastalıklardan dolayı doktora müracaat etmek, ilâç kullanmak gerektiğini Peygamberimiz beyan buyurmaktadır. Her hastalığa, Allah bir şifa ve ilâç yarattığına göre, onu arayıp bulmak ve kullanmak mubah olan çalışmalardır. Yalnız şunu bilmek lâzımdır ki, ilâç ve vasıtalar bizatihi, kendiliklerinden şifa veremez. Tesiri yaratacak, şifayı verecek Allah dır. Bunlar birer vasıtadır. Esbaba tevessül eimek de tevekküle mani1 değildir. Tedavi daima Allah'ın helâl kıldığı gıda ve maddelerle yapılmalıdır. Haram şeylerle tedavi caiz değildir. Zira Peygamber Efendimiz : Haramı kullanmak ancak şu durumda caiz olur:
«— Allah sizin şifanızı haram şeylerde yaratmadı,» buyurmuştur.
a— Ölüm tehlikesi ile karşı karşıya gelen aç veya susamış bir Kimse, şaraptan veya domuz etinden başka yiyecek ve içecek bulamazsa, hayatını kurtaracak kadar bunlardan yiyip içebilir. Bu kimseye hayatını kurtarmak için, haram şeyleri yemek ve içmek mubahtır. Ancak hududu geçmemek şarttır.
b— Bir hastalığın tedavisi temiz ve helâl maddelerden karşılanamıyor da, mütehassıs inanç sahibi doktor bu hastalığın ancak haram veya temiz olmayan bir madde ile tedavi edilebileceğini iddia ediyorsa, bu takdirde o ilâç kullanılabilir. Bazı fakîhlere göre ise, haram ve pis şeylerle asla tedavi caiz değildir.
3— Tedavisi mümkün olmayan hastalık İhtiyarlıktır. Bundan da anlaşılıyor ki, zamanımızda henüz devası bulunmamış olan kanser hastalığının da bir ilâcı vardır. Onu arayıp bulmak İçin, zamana ve çalışmaya ihtiyaç vardır. Keşfedilmiş veya keşfedilmemiş hastalıklar hakkında deva araştırmaya, hadîs-i şerîf bizi sevk ediyor ve tababetin inkişafına yol açıyor. İhtiyarlıktan başka her hastalık için ilâç arama, imal etme kapıları açıktır. Bu çalışmaları iktisadî baskı İçin değil, insanlığın sıhhatine fayda temin etmek için yapmalıdır.
4— İnsana verilen şeylerin hayırlısı güzel ahlâktır. Zira daha önceki hadîs-i şeriflerde buyurulduğu g'bi, güze! ahlâk, sahibini Cennete götürür. Ona ebedî kurtuluşu sağladığı için, ondan daha hayırlı ne olabilir? Allah güzel ahlâkla ahlâklanmayı bütün beşeriyete müyesser kılsın.[579]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 291, /257
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Seçki, Güzel ahlak
Tedavi, hastalıkları tedavi etmek
Zulüm / Zalim, zulmetmek