حدثنا سليمان بن حرب وموسى بن إسماعيل قالا حدثنا حماد بن سلمة عن ثابت عن أبى رافع عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : زار رجل أخا له في قرية فأرصد الله له ملكا على مدرجته فقال أين تريد قال أخا لي في هذه القرية فقال هل له عليك من نعمة تربها قال لا إني أحبه في الله قال فأنى رسول الله إليك إن الله أحبك كما أحببته
Bize Süleyman b. Harb ve Musa b. İsmail, onlara Hammâd b. Seleme, ona Sâbit, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Bir adam, (başka) bir şehirde olan kardeşini ziyaret etmişti. Allah, o adamın geçeceği yol üzerine bir meleği gözcü göndermiş ve melek ona şöyle demişti 'Nereye gitmek istiyorsun?'. Adam 'Şu şehirdeki kardeşime', dedi. Melek 'Onun, senin üzerinde ödemekle yükümlü olduğun bir iyiliği var mı?' dedi. Adam 'Hayır, (yok)! Ben, onu (bir menfaat için değil), Allah için seviyorum' dedi. Melek şöyle dedi 'Ben, Allah'ın sana gönderdiği elçiyim. Sen o kardeşini sevdiğin gibi, Allah da seni sevdi.'"
Açıklama: Bir menfaat gözetmeksizin veya bir minnet altında kalmaksızın din kardeşini ziyaret etmenin fazileti ve mükâfatı Allah sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Allah rızasını kazanmak da âhiretin ebedî saadet ve nimetini elde etmek demektir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164354, EM000350
Hadis:
حدثنا سليمان بن حرب وموسى بن إسماعيل قالا حدثنا حماد بن سلمة عن ثابت عن أبى رافع عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : زار رجل أخا له في قرية فأرصد الله له ملكا على مدرجته فقال أين تريد قال أخا لي في هذه القرية فقال هل له عليك من نعمة تربها قال لا إني أحبه في الله قال فأنى رسول الله إليك إن الله أحبك كما أحببته
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb ve Musa b. İsmail, onlara Hammâd b. Seleme, ona Sâbit, ona Ebu Râfi', ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Bir adam, (başka) bir şehirde olan kardeşini ziyaret etmişti. Allah, o adamın geçeceği yol üzerine bir meleği gözcü göndermiş ve melek ona şöyle demişti 'Nereye gitmek istiyorsun?'. Adam 'Şu şehirdeki kardeşime', dedi. Melek 'Onun, senin üzerinde ödemekle yükümlü olduğun bir iyiliği var mı?' dedi. Adam 'Hayır, (yok)! Ben, onu (bir menfaat için değil), Allah için seviyorum' dedi. Melek şöyle dedi 'Ben, Allah'ın sana gönderdiği elçiyim. Sen o kardeşini sevdiğin gibi, Allah da seni sevdi.'"
Açıklama:
Bir menfaat gözetmeksizin veya bir minnet altında kalmaksızın din kardeşini ziyaret etmenin fazileti ve mükâfatı Allah sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Allah rızasını kazanmak da âhiretin ebedî saadet ve nimetini elde etmek demektir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 350, /296
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Râfi' Nüfey' b. Râfi' el-Medenî (Nüfey' b. Râfi')
3. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Adab, misafirlik adabı
Allah İnancı, sevdiği ve sevmediği davranışlar
İbadet, Kulluk, ibadeti sırf Allah için yapmak
KTB, ADAB
Kulluk, Allah'ın rızasını istemek
حدثنا محمد قال حدثنا حجاج قال حدثنا حماد بن سلمة عن على بن زيد عن عبد الرحمن بن أبى بكرة عن الأسود بن سريع قال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم فقلت يا رسول الله قد مدحت الله بمحامد ومدح وإياك فقال أما إن ربك يحب الحمد فجعلت أنشده فاستأذن رجل طوال أصلع فقال لي النبي صلى الله عليه وسلم اسكت فدخل فتكلم ساعة ثم خرج فأنشدته ثم جاء فسكتنى ثم خرج فعل ذلك مرتين أو ثلاثا فقلت من هذا الذي سكتنى له قال هذا رجل لا يحب الباطل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164345, EM000342
Hadis:
حدثنا محمد قال حدثنا حجاج قال حدثنا حماد بن سلمة عن على بن زيد عن عبد الرحمن بن أبى بكرة عن الأسود بن سريع قال : أتيت النبي صلى الله عليه وسلم فقلت يا رسول الله قد مدحت الله بمحامد ومدح وإياك فقال أما إن ربك يحب الحمد فجعلت أنشده فاستأذن رجل طوال أصلع فقال لي النبي صلى الله عليه وسلم اسكت فدخل فتكلم ساعة ثم خرج فأنشدته ثم جاء فسكتنى ثم خرج فعل ذلك مرتين أو ثلاثا فقلت من هذا الذي سكتنى له قال هذا رجل لا يحب الباطل
Tercemesi:
— Esved ibni Sürey'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: — Peygamber (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem) 'e gittim de dedim ki, Allah'ı hamd ve senalarla çok övdüm, seni de övdüm. Hazreti Peygamber:
Elbette, senin Rabbin hamdı sever,» buyurdu. Bunun üzerine ben, ona, şiir okumaya başladım. Sonra (içeri girmek için) dazlak ve uzun boylu bir adam izin istedi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bana: «— Sus!» dedi. Adam içeri girdi ve bir müddet konuştu, sonra çıktı gitti. Ben yine Peygamber'e şiir okudum. Sonra adam (tekrar) geldi. Peygamber beni susturdu. Adam sonra çıktı. Adam bu gelişini iki veya üç kere tekrarladı. (Ben Hazreti Peygambere sorup) dedim ki:
— Kendisinden ötürü beni susturduğun bu adam kimdir? Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
— Bu bir adamdır ki, boş şeyi sevmez.»
Esved ibni Sürey'den başka bir yoldan edilen rivayete göre Esved şöyle dedi:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) 'e dedim ki: Seni övdüm, Allah (Azze ve Celle) 'yi de Övdüm.[673]
Hz. Peygamberin huzuruna birkaç defa girip çıkan şahsın Hz. Ömer olduğuna dair hadîs âlimlerinin açıklaması vardır. Peygamber Efendimiz, şür hakkında, batıl = boş şey buyurması, âhiret için bir sevab temin etmediğine bİnaendir. Överek veya yererek şiir san'atı ile kazanç temin etmenin boş şey olduğunu, şair E s v e d 'e, bir vesile ile Peygamberimiz ifade buyurmuşlardır. Her lezzet ki, âhİrette bir lezzet kazandırmaz, o lezzet hoş ve batıl sayılır. Hoşa giden ve âhiret İçin bir sevab kazandırmayan şiirler de böyledir.
Buradan anlaşılıyor ki, Esved'in gönlünü almak ve onu meyus bırakmamak ve ona ihsanda bulunmak için şiir okumasına Hz. Peygamber müsaade etmiş ve buna ihtiyacı bulunmayan Hz. Ömer Efendimize şiir dinletmemişlerdir.[674]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 342, /290
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, sevdiği ve sevmediği davranışlar
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Sosyalleşme, temel prensipler
Tahrik, insanı kışkırtmamak
حدثنا المكى قال حدثنا حنظلة عن سالم بن عبد الله قال سمعت عبد الله بن عمر قال : وجد عمر حلة استبرق فأتى بها النبي صلى الله عليه وسلم فقال اشتر هذه والبسها عند الجمعة أو حين تقدم عليك الوفود فقال عليه السلام إنما يلبسها من لا خلاق له في الآخرة وأتى رسول الله صلى الله عليه وسلم بحلل فأرسل إلى عمر بحلة وإلى أسامة بحلة وإلى على بحلة فقال عمر يا رسول الله أرسلت بها إلى لقد سمعتك تقول فيها ما قلت فقال النبي صلى الله عليه وسلم تبيعها أو تقضى بها حاجتك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164353, EM000349
Hadis:
حدثنا المكى قال حدثنا حنظلة عن سالم بن عبد الله قال سمعت عبد الله بن عمر قال : وجد عمر حلة استبرق فأتى بها النبي صلى الله عليه وسلم فقال اشتر هذه والبسها عند الجمعة أو حين تقدم عليك الوفود فقال عليه السلام إنما يلبسها من لا خلاق له في الآخرة وأتى رسول الله صلى الله عليه وسلم بحلل فأرسل إلى عمر بحلة وإلى أسامة بحلة وإلى على بحلة فقال عمر يا رسول الله أرسلت بها إلى لقد سمعتك تقول فيها ما قلت فقال النبي صلى الله عليه وسلم تبيعها أو تقضى بها حاجتك
Tercemesi:
— Abdullah ibni Ömer'in şöyle dediği işitilmiştir :
— (Babam) Ömer, (istebrak adında) bir ipek elbise buldu. Onu Pey-gamber(Sallallahü Aleyhi ve Seilem)'e getirip şöyle dedi:
— Bunu satın al ve cuma zamanında yahud sana ziyaretçiler geldiğinde bunu giy. Aleyhisselâm buyurdu ki:
«— Bunu, ancak âhirette nasibi olmayan giyer.»
Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) 'e elbiseler getirildi. (Hazreti Peygamber bunlardan) bir elbise Ömer'e, bir elbise Üsame'ye, bir elbise de Ali'ye gönderdi. Ömer şöyle dedi:
— Ey Allah'ın Resulü! Bu elbiseyi bana gönderdin, halbuki bunun hakkında gerekli sözü söylediğini işitmiştim, (bunu yasaklamıştın). Bunun üzerine Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyurdu:
«— Onu satarsın, yahut (giymeyip) ihtiyacında kullanırsın.»[689]
Gerekli açıklama için 26 ve 71 sayılı hadîs-i şeriflere bakılsın.[690]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 349, /295
Senetler:
()
Konular:
Hediye, hediyeleşmek muhabbeti artırır
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
حدثنا عبد الله بن مسلمة قال حدثنا سليمان بن المغيرة عن حميد بن هلال عن عبد الله بن الصامت عن أبى ذر قلت : يا رسول الله الرجل يحب القوم ولا يستطيع أن يلحق بعملهم قال أنت يا أبا ذر مع من أحببت قلت انى أحب الله ورسوله قال أنت مع من أحببت يا أبا ذر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164355, EM000351
Hadis:
حدثنا عبد الله بن مسلمة قال حدثنا سليمان بن المغيرة عن حميد بن هلال عن عبد الله بن الصامت عن أبى ذر قلت : يا رسول الله الرجل يحب القوم ولا يستطيع أن يلحق بعملهم قال أنت يا أبا ذر مع من أحببت قلت انى أحب الله ورسوله قال أنت مع من أحببت يا أبا ذر
Tercemesi:
Ebu Zer'den (rivayet edilmiştir. O diyor,) dedim ki :
— Ey Allah'ın Resulü! İnsan, bir topluluğu sever de onların ameline erişmeye güç yetiremezse (durumu ne olur?) Peygamber:
«— Ya Ebu Zer, sen sevdiğinle berabersin,» buyurdu. Dedim ki:
— Ben, Allah'ı ve onun Peygamberini seviyorum. Peygamber:
«— Sen, sevdiğinle berabersin, ey Ebu Zer!» buyurdu.[693]
İnsan sevdiği kimselerin, ilim ve amellerinde eşiti olamaz. Onların erişmiş oldukları manevî derecelere de ulaşmış bulunamaz. Bununla beraber insan, âhirette sevdiği kimselerle beraber olur. Âhİrette beraber olmak demek, aynı makamda bulunmak demek değildir.
Hazreti Peygamber'i en çok seven, ona en yakın olan olur. Böylece insanlar sevgileri nispetinde, sevdiklerine yakın bulunurlar.[694]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 351, /296
Senetler:
()
Konular:
Sevgi, kişi sevdiğiyle beraberdir
حدثنا مسلم بن إبراهيم قال حدثنا هشام قال حدثنا قتادة عن أنس أن رجلا سأل النبي صلى الله عليه وسلم فقال : يا نبي الله متى الساعة فقال وما أعددت لها قال ما أعددت من كبير إلا انى أحب الله ورسوله فقال المرء مع من أحب قال أنس فما رأيت المسلمين فرحوا بعد الإسلام أشد مما فرحوا يومئذ
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164356, EM000352
Hadis:
حدثنا مسلم بن إبراهيم قال حدثنا هشام قال حدثنا قتادة عن أنس أن رجلا سأل النبي صلى الله عليه وسلم فقال : يا نبي الله متى الساعة فقال وما أعددت لها قال ما أعددت من كبير إلا انى أحب الله ورسوله فقال المرء مع من أحب قال أنس فما رأيت المسلمين فرحوا بعد الإسلام أشد مما فرحوا يومئذ
Tercemesi:
— Enes'den rivayet edilmiştir:
— Bir adam. Peygamber (SallallahüAleyhiveSellem)'e sorup şöyle dedi:
— Ey Allah'ın Peygamberi, kıyamet ne, zamandır? Peygamber ona: «— Sen kıyamet için ne hazırladın,» buyurdu. Adam dedi ki:
— Büyük bir şey hazırlamadım, ancak Allah'ı ve onun peygamberini seviyorum. Bunun üzerine Hazreti Peygamber :
«— Kişi sevdiği ile beraberdir.» buyurdu.
Enes demiştir ki:
— Müslümanların îslâmı kabullerinden sonra, bu günde sevindiklerinden daha çok sevindiklerini görmedim.[695]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 352, /297
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet, zamanı
Müslüman, Allah sevgisi
Sevgi, Allah ve Peygamber sevgisi
Sevgi, kişi sevdiğiyle beraberdir
حدثنا محمد قال حدثنا على بن عبد الله قال حدثنا عبد الرحمن بن مهدى قال حدثنا سفيان بن سعيد عن حبيب بن أبى ثابت عن مجاهد عن أبى معمر قال قام رجل يثنى على أمير من الأمراء فجعل المقداد يحثى في وجهه التراب وقال : أمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أن نحثي في وجوه المداحين التراب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164342, EM000339
Hadis:
حدثنا محمد قال حدثنا على بن عبد الله قال حدثنا عبد الرحمن بن مهدى قال حدثنا سفيان بن سعيد عن حبيب بن أبى ثابت عن مجاهد عن أبى معمر قال قام رجل يثنى على أمير من الأمراء فجعل المقداد يحثى في وجهه التراب وقال : أمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أن نحثي في وجوه المداحين التراب
Tercemesi:
— Ebu Ma'mer'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
— Bir adam kalktı, kumandanlardan bir kumandanı övmeğe durdu. Bunun üzerine Mikdad, adamın yüzüne toprak saçmaya başladı ve dedi ki:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), övücülerin yüzlerine toprak saçmamızı bize emretti.[668]
Övücülerin yüzlerine toprak serpmenin manası üzerinde âlimlerin birbirinden farklı beş görüşü vardır:
1— Mikdad hazretlerinin anladıkları gibi, övücünün yüzüne toprak serpmek gerekir. Lâfzın delâlet ettiği açık mana budur.
2— Övücünün bir şey eide edemediğine ve mahrum kaldığına delâlet eder. Nitekim Arablar, bir kimse murad ettiği şeye nail olamaz ve bir menfaat temin edemezse, onun hakkında :
«— EH toprak dolu olarak döndü.» derler. İşte Peygamber Efendimiz de, övücünün maksadından bir şey kazanamadığını ve sevabdan mahrum olduğunu ifade etmiş oluyorlar.
3— «övücünün yüzüne toprak saçın...» sözü, bu kimsenin davranışına rıza göstermeyin, ondan hoşnud olmayın manasını taşır. Nitekim Arablar, bîr kimsenin sözünden hoşlanmadıkları zaman; «Ağzına toprak dolsun.» derler.
4— Bu söz, medhedil-ene, övülene mahsustur. Övülen kimse eline toprak alıp önüne serpmeli ve onun kendisine ne kazandırabileceğini düşünmelidir. Bundan bir fayda temin edilemeyeceğini anlamakla artık övülmeden dolayı gurur ve taşkınlığı zail olmuş olur.
5— övücünün maksadını anlamak sureti İle onu tatmin için kendisine az bir şey vermekle övmesine engel olmak manasını taşır. Yani, övücünün yüzüne toprak serpin, ona toprak gibi kıymetsiz bîr şey verin ve onu susturun demektir.
Övmenin hangi şartlarla mubah olabileceği, daha önceki hadîs-i şerifler münasebeti ile açıklanmıştı.[669]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 339, /288
Senetler:
()
Konular:
Övgü, insanlar arasında övgü
حدثنا محمد قال حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا حماد عن على بن الحكم عن عطاء بن أبى رباح : أن رجلا كان يمدح رجلا عند بن عمر فجعل بن عمر يحثو التراب نحو فيه وقال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا رأيتم المداحين فاحثوا في وجوههم التراب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164343, EM000340
Hadis:
حدثنا محمد قال حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا حماد عن على بن الحكم عن عطاء بن أبى رباح : أن رجلا كان يمدح رجلا عند بن عمر فجعل بن عمر يحثو التراب نحو فيه وقال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا رأيتم المداحين فاحثوا في وجوههم التراب
Tercemesi:
— Ata ibni Ebi Rebah'dan:
— (Abdullah) İbni Ömer'in yanında bir adam, bir adamı övüyordu. Bunun üzerine İbni Ömer, o adama doğru toprak serpmeğe başladı ve dedi ki:
— Resûlüllah (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— övücüleri gördüğünüz zaman, yüzlerine toprak serpin.»[670]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 340, /288
Senetler:
()
Konular:
Övgü, insanlar arasında övgü
حدثنا محمد قال حدثنا علي قال حدثنا زيد بن حباب قال حدثنا يوسف بن نجيد بن عمران بن حصين الخزاعي عن أبيه قال حدثني أبى نجيد : أن شاعرا جاء إلى عمران بن حصين فأعطاه فقيل له تعطى شاعرا فقال أبقى على عرضى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164346, EM000343
Hadis:
حدثنا محمد قال حدثنا علي قال حدثنا زيد بن حباب قال حدثنا يوسف بن نجيد بن عمران بن حصين الخزاعي عن أبيه قال حدثني أبى نجيد : أن شاعرا جاء إلى عمران بن حصين فأعطاه فقيل له تعطى شاعرا فقال أبقى على عرضى
Tercemesi:
— (84-s.) Yusuf ibni Nüceyd rivayet ederek diyor ki:
— Babam Nüceyd bana şöyle anlatmıştır:
— Bir şair (büyük dedem) İmran ibni Husayn'e geldi. îmran bana (bahşiş) verdi. İmran'a sordu:
— Şaire (bahşiş) veriyorsun? Şöyle cevap verdi:
— Şerefimi (şerrinden) koruyorum.[675]
Bu eserden anlaşılıyor ki, bir insan ırzını ve şerefini korumak için ihsan ve ikramda bulunabilir, insan malı ile, kendi şeref ve şahsiyyetini, başkalarının dilinden veya elinden gelebilecek zararlardan koruması gerekir. Mal ve para, kötülükleri kaldırmaya ve menfaat temin etmeye bir vasıta olmalıdır. Hayır getirmeyen malın insana ancak zararı dokunur. İbret gözü ile bakılınca, cemiyet içerisinde bunun misalleri çok olarak görülebilir.[676]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 343, /291
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir ve şairler
حدثنا محمد قال حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة عن أبى بشر عن عبد الله بن شقيق عن رجاء بن أبى رجاء عن محجن الأسلمى قال رجاء : أقبلت مع محجن ذات يوم حتى انتهينا إلى مسجد أهل البصرة فإذا بريدة الأسلمى على باب من أبواب المسجد جالس قال وكان في المسجد رجل يقال له سكبة يطيل الصلاة فلما انتهينا إلى باب المسجد وعليه بردة وكان بريدة صاحب مزاحات فقال يا محجن أتصلي كما يصلى سكبة فلم يرد عليه محجن ورجع قال قال محجن إن رسول الله صلى الله عليه وسلم أخذ بيدي فانطلقنا نمشي حتى صعدنا أحدا فأشرف على المدينة فقال ويل أمها من قرية يتركها أهلها كأعمر ما تكون يأتيها الدجال فيجد على كل باب من أبوابها ملكا فلا يدخلها ثم انحدر حتى إذا كنا في المسجد رأى رسول الله صلى الله عليه وسلم رجلا يصلى ويسجد ويركع فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم من هذا فأخذت أطريه فقلت يا رسول الله هذا فلان وهذا فلان فقال أمسك لا تسمعه فتهلكه قال فانطلق يمشى حتى إذا كان عند حجرة لكنه نفض يديه ثم قال إن خير دينكم أيسره إن خير دينكم ايسره ثلاثا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164344, EM000341
Hadis:
حدثنا محمد قال حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة عن أبى بشر عن عبد الله بن شقيق عن رجاء بن أبى رجاء عن محجن الأسلمى قال رجاء : أقبلت مع محجن ذات يوم حتى انتهينا إلى مسجد أهل البصرة فإذا بريدة الأسلمى على باب من أبواب المسجد جالس قال وكان في المسجد رجل يقال له سكبة يطيل الصلاة فلما انتهينا إلى باب المسجد وعليه بردة وكان بريدة صاحب مزاحات فقال يا محجن أتصلي كما يصلى سكبة فلم يرد عليه محجن ورجع قال قال محجن إن رسول الله صلى الله عليه وسلم أخذ بيدي فانطلقنا نمشي حتى صعدنا أحدا فأشرف على المدينة فقال ويل أمها من قرية يتركها أهلها كأعمر ما تكون يأتيها الدجال فيجد على كل باب من أبوابها ملكا فلا يدخلها ثم انحدر حتى إذا كنا في المسجد رأى رسول الله صلى الله عليه وسلم رجلا يصلى ويسجد ويركع فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم من هذا فأخذت أطريه فقلت يا رسول الله هذا فلان وهذا فلان فقال أمسك لا تسمعه فتهلكه قال فانطلق يمشى حتى إذا كان عند حجرة لكنه نفض يديه ثم قال إن خير دينكم أيسره إن خير دينكم ايسره ثلاثا
Tercemesi:
— Recâ ibni Ebu Reca, Mihcen El-Eslemî'den rivayet ederek şöyle demiştir :
— Bir gün Mihcen'le beraber bulundum da ikimiz Basra'lıların Mescidine kadar gittik. O anda, mescidin kapılarından bir kapı üzerinde Bü-reydetü'l-Eslemî oturuyordu. (Yine Reca) dedi ki:
— Mescid içerisinde namazı uzatan, (çok namaz kılan) Sekbe adında bir adam vardı. Biz mescidin kapısına kadar girince, aslen şakacı olan ve sırtında bir hırkası bulunan Büreyde (arkadaşıma hitaben) şöyle dedi:
— Ey Mihcen! Sen, (içerde namaz kılmakta olan) Sekbe'nin namaz kıldığı gibi namaz kılar mısın? Mihcen, Büreyde'ye cevap vermedi ve geri döndü. (Sonra) Mihcen'in şöyle dediğini Reca anlattı:
— Resûlüllah (Sallaiiahü Aleyhi ve Sellem) elimden tuttu ve birlikte yürümeğe başladık, tâ Uhud'a çıktık, Hazreti Peygamber yukardan Medine'ye bakıp şöyle buyurdu :
«— Vay yazık, şehirler anası şehir! Ahalisi bu şehri bulunduğundan daha mamur bir şekilde bırakacaktır. Deccal buraya gelecek de, her kapısında (kılıçlı) bir melek bulacak; Deccali (melek) şehire sokmayacak.»
(Sonra Peygamber Uhud dağından) aşağı indi. Ne zaman ki Mescide vardık, Resûlüllah (SallalSahü Aleyhi ve Sellem) gördü ki, bir adam namaz kılıyor, secde.ediyor ve rükûa varıyor. Resûlüllah (SallallahüAleyhlve Setlem) bana:
«— Bu kimdir?» dedi. Ben de onu övmeye başladım ve dedim ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Bu falandır, bu ialancadır (diyerek övdüm). Hazreti Peygamber, (bana) :
«.— Dur, ona işittirme, yoksa onu helak edersin.» buyurdu.
Mihcen dedi ki, Peygamber yürümpğe başladı. Saadethanelerinin yanına varınca, (topraklı olan) ellerini silkti, sonra şöyle dedi:
«— Dininizin en hayırlısı, kolay olanıdır. Dininizin en hayırlısı, kolay olanıdır.» Bunu üç defa buyurdular.[671]
Bu hadîs-i şeriften çıkarılan hükümler:
1— Küfür öncüsü Deccal, Medîne-i Münevvere'ye gitmek isteyecek, fakat Allah Tealâ'nın koruması ile, eskisinden daha çok İmar edilmiş olacak bu şehre giremiyecektİr.
2— Bir kimseyi işitecek şeklldo övmek, onun helakine sebep olmaktır. Bunu yapmamak icab eder. Çünkü böyle övmelerden, övülen gurur duyar, kibirlenir, bulunduğu halde kalır ve ilerlemez. Akıbetinden emin olur da helake düşer.
3— Dinin hayırlısı, kolay olanıdır. İbadetler böyle olduğu gibi, İnsanlar arasındaki münasebetler de böyledir. Ne kadar çok İbadet edilirse edilsin, din daima üstün gelir. Usanacak ve bıkacak şekilde ibadetler makbul değildir. İnsanlar arasındaki işlemlerde kolaylık göstermek de Peygamberimizin emirlerindendİr. Mal alırken kolaylık göstermek, satarken kolaylık göstermek, borcu vermekte kolaylık yapmak, alacağı İsterken sıkıştırmak-sızın müsamaha etmek müslümanlara tavsiye edilen vazifelerdir. Bunlarda hep kolaylık vardır. Güçlüğü terk etmek icab eder.[672]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 341, /289
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, ibadetlerde kolaylığı tercihi
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, üslubu, sözü tekrarı
Kıyamet, alametleri, Deccal
Kıyamet, alametleri, Gelecek Tasavvuru
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
حدثنا أحمد بن عيسى قال حدثنا عبد الله بن وهب عن أبى صخر عن أبى قسيط عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من لم يرحم صغيرنا ويعرف حق كبيرنا فليس منا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164357, EM000353
Hadis:
حدثنا أحمد بن عيسى قال حدثنا عبد الله بن وهب عن أبى صخر عن أبى قسيط عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من لم يرحم صغيرنا ويعرف حق كبيرنا فليس منا
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«— Küçüğümüze acımayan ve büyüğümüzün hakkını tanımayan, tizden değildir.»[696]
İslâmda her şey bir ölçü ve disipline bağlıdır. İnsanlar arasında mevcut hak ve vazifeler tayin ve tespit edilmiştir. Allah'ın ve Peygctmber'in emir ve yasaklarını çiğnememek şartı ile İnsanlara merhamer etmek, İslâm ahlâkının yüksek vasıflarından biridir. Müdafaadan âciz bulunan ve haklarını koruyamayan çocuklarla zavallılara vg muhtaçlara acımak ve onlara şefkat göstererek elden gelen hoş muamelede bulunmak, Allah'ın rızasına uygun bir harekettir ve sevabdır. Zİra Allah Tealâ merhamet edenlerin en merhametlisidİr.
Yalnız kalbin duygulanması ile acınmak, merhamet sayılmaz. Bir kimsenin durumu icabı, ona açındığı zaman, elden gelen yardımı da esirgememek icab eder. Hiç olmazsa onu incİtmeksİzin tatlı ve hoş sözlerle gönlü alınmalıdır. İnsanların bilhassa küçüklerine ve biçarelerine merhamet gerekli olduğu gibi, halini açıklayamayan zavallı hayvanlara da merhamet etmek lâzımdır. Hatta bir hadîs-i şerifte, susayan ve su içmeğe imkân bulc-mıyan bir köpeğe, merhamet ederek su çekip İçiren bir İnsanın bu ameli, onun cennete girmesine vesile olduğu beyan buyurulmuştur. Merhamet aynı zamanda sevgi bağlarını kuvvetlendirir, insanları birbirine yaklaştırır.
Büyüklerin hakkını bilmek ve tanımak, onlara saygı beslemek ve hürmet etmek demektir. Büyüklerin ilminden, tecrübe ve görgülerinden faydalanmak, ancak onlara saygı beslemekle mümkün olur. Büyüklere danışarak iş yapan, büyüklerin tecrübelerine kıymet verip onların yolundan yürüyen hiç bir zaman pişmanlık çekmez. İşlerinde başarılı olur ve büyüklerinin de takdir ve sevgilerine mazhar olarak onlardan daima yardım görür. Böylece cemiyet içinde intizamlı bir hareket husule gelir ve anarşi kalkar.
Her şahıs için, kendinden küçük ve kendinden büyük insanlar bulunacağından, herkes küçüğüne hürmet eder ve büyüğüne saygı beslerse, böyle bir cemiyetle İslâm ahlâkı kemaline ermiş olur. Bu düzen İçine girmeyip de dişarda kalan, Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi, Islâmdan sayılmaz. Yanİ İslâm ahlâkının kemal vasfından hariçle kalır. Islâmın manevî feyiz ve bereketinden mahrum olur.[697]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 353, /298
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdullah Yezid b. Kuseyt el-Leysî (Yezid b. Abdullah b. Kuseyt b. Üsame b. Umeyr)
3. Ebu Sahr Humeyd b. Ebu Muharik el-Medenî (Humeyd b. Ziyad)
4. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
5. Ahmed b. Ebu Musa el-Mısri (Ahmed b. İsa b. Hassan)
Konular:
Müslüman, mü'minin kişiliği
Müslüman, vasıfları
Saygı, büyüklere karşı saygılı, küçüklere karşı şefkatli olmak
Saygı, insanlara karşı saygılı ve nazik olmak