4875 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe ve Ahmed b. Abde ed-Dabbî, onlara Hammâd b. Zeyd, ona Ğaylân b. Cerîr, ona Abdullah b. Ma'bed, ona da Ebu Katâde (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e (sav), 'Ey Allah'ın Rasülü! Günlerinin tamamını oruçlu geçiren kimsenin durumu nasıldır?' diye sorulduğunda, Nebî (sav) 'O ne oruç tutmuş ne de iftar etmiş sayılır" veya 'Oruç da tutmamış iftar da etmemiştir' buyurdu." Bu konuda Abdullah b. Amr, Abdullah b. Şıhhîr, İmrân b. Husayn ve Ebu Musa'dan da hadis nakledilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Katâde hadisi, hasen bir hadistir. İlim ehlinden bazıları senenin tamamını oruçlu geçirmeyi kerih görmüş, bir kısım ise caiz kabul edip şöyle demişlerdir: 'Hadiste zikredilen sene boyu oruç tutmanın oruç sayılmayacağı hükmü, kişinin ramazan ve kurban bayramları ile teşrîk günlerinde de oruç tutması durumu için geçerlidir. Bu günlerde oruç tutmayan kimse, söz konusu mekruhluk dairesinden çıkmış olup, senenin tamamını oruçlu geçiren kimse gibi olmaz.' Mâlik b. Enes'ten de böyle bir görüş nakledilmiş olup, bu aynı zamanda Şâfiî'nin de görüşüdür. Ahmed (b. Hanbel) ve İshâk (b. Râhûye) de buna benzer hüküm vermiş ve şöyle demişlerdir: 'Ramazan ve kurban bayramı ile teşrik günleri olmak üzere Rasulullah'ın (sav) yasakladığı beş gün dışında (kişinin) orucunu bozması şart değildir.'
Açıklama: Hadiste 'O ne oruç tutmuş ne de iftar etmiş sayılır' ifadesini, 'tuttuğu oruçların da yapmış olduğu iftarların da sevabını elde edememiştir' şeklinde anlamak mümkündür.
Bize Ahmed b. Menî, ona Ebu Muâviye, ona Sa'd b. Said, ona Ömer b. Sâbit, ona da Ebu Eyyûb (el-Ensârî), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ramazan ayını oruçlu geçirip akabinde şevvâlden de altı gün oruç tutan kimse, senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibidir." [Bu konuda Câbir, Ebu Hureyre ve Sevbân'dan da hadis nakledilmiştir. Ebu İsa (et-Tirmizî), Ebu Eyyûb hadisinin hasen-sahih bir hadis olduğunu söylemiştir. (İlim ehlinden) bir grup, bu hadisten dolayı şevvâl ayından altı gün oruç tutmayı müstehap görmüştür. İbn Mübârek, şevval orucunun sevap ve tıpkı her ayın üç günü oruç tutmak gibi olduğunu söylemiş, bazı hadislerde 'Şevval orucu, ramazan orucuna ilave edilir' şeklinde nakledildiğini belirtmiştir. İbn Mübârek ayrıca, bu altı günün, şevvâl ayının başında tutulmasını tercih etmiştir. İbn Mübârek'in (bu konuda) şöyle dediği de nakledilmiştir: 'Kişi altı günü (peş peşe değil de) aralıklı olarak tutsa da caizdir.' Bana bu hadisi Abdülaziz b. Muhammed, ona Safvân b. Süleym ve Sa'd b. Said, onlara Ömer b. Sâbit, ona da Ebu Eyyûb, Nebî'den (sav) rivayet etmiştir. Şu'be de, Verkâ' b. Ömer kanalıyla Sa'd b. Said'den bu hadisi rivayet etmiştir. Sa'd b. Said, Yahya b. Said el-Ensârî'nin kardeşi olup, ehl-i hadisten bazıları Sa'd b. Said'i hafızası sebebiyle tenkit etmiştir. Bize Hennâd, ona Hüseyin b. Ali el-Cu'fî, ona da Ebu Musa İsrâîl, Hasan el-Basrî'den naklen şöyle rivayet etmiştir: Hasan'ın yanında şevvâl ayında tutulan altı günlük oruçtan bahsedildiğinde, şöyle demiştir: 'Vallahi, muhakkak ki Allah (cc), bu ayda tutulan oruç vesilesiyle senenin tamamından razı olmuştur!']
Bize İmrân b. Musa el-Kazzâz, ona Abdülvâris b. Said, ona Ali b. Zeyd, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Rabbiniz (olan Allah), 'her iyilik, on katından yedi yüz katına kadar mükafatlandırılır. Oruç ise, benim içindir! Onun karşılığını ben vereceğim! Oruç, cehenneme (karşı) bir kalkandır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Biri, sizden birine oruçlu iken cahillik ederse, (sadece) 'ben oruçluyum' desin' buyurmuştur." [Bu konuda Muaz b. Cebel, Sehl b. Sa'd, Ka'b b. Ucre, Selâme b. Kaysar ve Beşîr b. Hasâsiyye'den de hadis nakledilmiştir. Beşîr'in ismi, Zahm b. Ma'bed olup Hasâsiyye, onun annesidir. Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Hureyre hadisi, bu tarikten hasen-garîb bir hadistir.]
Bize Muhammed b. Yahya, Muhammed b. Râfi, Muhammed b. Ğaylân ve Yahya b. Musa, onlara Abdürezzâk, ona Ma'mer, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona İbrahim b. Abdullah b. Kâriz, ona Sâib b. Yezîd, ona da Râfi b. Hadîc, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kan alan(ın) ve kan aldıran(ın orucu) bozulmuştur." [Ebu İsa der ki: Bu konuda Ali, Sa'd, Şeddâd b. Evs, Sevbân, Üsâme b. Zeyd, Aişe, Ma'kil b. Sinân (İbn Yesâr da denir), İbn Abbas, Ebu Musa ve Bilâl'den de hadis nakledilmiştir. Ebu İsa der ki: Râfi b. Hadîc hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Ahmed b. Hanbel'den rivayet edildiğine göre o, bu konudaki en sahih rivayetin Râfi b. Hadîc hadisi olduğunu ifade etmiştir. Ali b. Abdullah (el-Medînî'den) nakledildiğine göre de o, bu konudaki en sahih rivayetin Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadisleri olduğunu, zira, Yahya b. Ebu Kesîr'in Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadislerini beraberce Ebu Kilâbe'den naklettiğini kaydetmiştir.] [Nebî'nin ashabından ve onlardan başka kimselerden bir kısım ilim ehli, oruçlunun kan aldırmasını (hacamat) kerih görmüştür. Öyle ki, Ebu Musa el-Eş'arî ve İbn Ömer gibi Hz. Peygamber'in bazı sahabîleri geceleyin kan aldırmışlardır. İbn Mübarek de bu görüşü benimsemiştir. Ebu İsa der ki: İshak b. Mansûr'dan işittiğime göre Abdurrahman b. Mehdî “Oruçlu iken kan aldırana kazâ gerekir” demiştir. İshak b. Mansûr'un dediğine göre Ahmed (b. Hanbel) ve İshak (b. Râhûye) de bu görüşü benimsemişlerdir. Bize ez-Za'ferânî'nin rivayet ettiğine göre Şâfiî şöyle demiştir: Nebî'den (sav) nakledildiğine göre o, oruçlu iken kan aldırmıştır. (Yine) Hz. Peygamber'den (sav) rivayet edildiğine göre o, "Kan alan ve aldıranın orucu bozulmuştur" buyurmuştur. (Dolayısıyla) ben, bu iki hadisten hangisinin sabit olduğunu bilemiyorum. Şayet kişi, oruçlu iken (kan aldırmaktan) korunursa, bu benim hoşuma gider. Oruçlu kişi kan aldırırsa da bunun orucunu bozacağını benimsemiyorum. Ebu İsa şöyle demiştir: Şâfiî'nin Bağdat'da iken görüşü bu şekilde idi. Ama o Mısır'da, ruhsata meyledip oruçlunun kan aldırmasında (hacamat) bir beis görmemiştir. (Bu görüşünde), Nebî'nin (sav) veda haccında ihramlı iken kan aldırması (ile alakalı hadisi) delil olarak kullanmıştır.]
Açıklama: Metinde, kendilerinden konu ile alakalı hadis rivayetinde bulunulan sahabîler zikredilirken Sa'd ismi iki defa kaydedilmiştir. Beşşâr Avvad Maruf ve Elbani neşirlerinde Sa'd ismi iki kere değil, bir kere zikredilmiştir. Bundan dolayı tercümede Sa'd ismine bir kez yer verilmiştir. Veri tabanında esas alınan neşir kontrol edilmelidir.
Bize Muhammed b. Yahya, Muhammed b. Râfi, Muhammed b. Ğaylân ve Yahya b. Musa, onlara Abdürezzâk, ona Ma'mer, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona İbrahim b. Abdullah b. Kâriz, ona Sâib b. Yezîd, ona da Râfi b. Hadîc, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kan alan(ın) ve kan aldıran(ın orucu) bozulmuştur." [Ebu İsa der ki: Bu konuda Ali, Sa'd, Şeddâd b. Evs, Sevbân, Üsâme b. Zeyd, Aişe, Ma'kil b. Sinân (İbn Yesâr da denir), İbn Abbas, Ebu Musa ve Bilâl'den de hadis nakledilmiştir. Ebu İsa der ki: Râfi b. Hadîc hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Ahmed b. Hanbel'den rivayet edildiğine göre o, bu konudaki en sahih rivayetin Râfi b. Hadîc hadisi olduğunu ifade etmiştir. Ali b. Abdullah (el-Medînî'den) nakledildiğine göre de o, bu konudaki en sahih rivayetin Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadisleri olduğunu, zira, Yahya b. Ebu Kesîr'in Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadislerini beraberce Ebu Kilâbe'den naklettiğini kaydetmiştir.] [Nebî'nin ashabından ve onlardan başka kimselerden bir kısım ilim ehli, oruçlunun kan aldırmasını (hacamat) kerih görmüştür. Öyle ki, Ebu Musa el-Eş'arî ve İbn Ömer gibi Hz. Peygamber'in bazı sahabîleri geceleyin kan aldırmışlardır. İbn Mübarek de bu görüşü benimsemiştir. Ebu İsa der ki: İshak b. Mansûr'dan işittiğime göre Abdurrahman b. Mehdî “Oruçlu iken kan aldırana kazâ gerekir” demiştir. İshak b. Mansûr'un dediğine göre Ahmed (b. Hanbel) ve İshak (b. Râhûye) de bu görüşü benimsemişlerdir. Bize ez-Za'ferânî'nin rivayet ettiğine göre Şâfiî şöyle demiştir: Nebî'den (sav) nakledildiğine göre o, oruçlu iken kan aldırmıştır. (Yine) Hz. Peygamber'den (sav) rivayet edildiğine göre o, "Kan alan ve aldıranın orucu bozulmuştur" buyurmuştur. (Dolayısıyla) ben, bu iki hadisten hangisinin sabit olduğunu bilemiyorum. Şayet kişi, oruçlu iken (kan aldırmaktan) korunursa, bu benim hoşuma gider. Oruçlu kişi kan aldırırsa da bunun orucunu bozacağını benimsemiyorum. Ebu İsa şöyle demiştir: Şâfiî'nin Bağdat'da iken görüşü bu şekilde idi. Ama o Mısır'da, ruhsata meyledip oruçlunun kan aldırmasında (hacamat) bir beis görmemiştir. (Bu görüşünde), Nebî'nin (sav) veda haccında ihramlı iken kan aldırması (ile alakalı hadisi) delil olarak kullanmıştır.]
Açıklama: Metinde, kendilerinden konu ile alakalı hadis rivayetinde bulunulan sahabîler zikredilirken Sa'd ismi iki defa kaydedilmiştir. Beşşâr Avvad Maruf ve Elbani neşirlerinde Sa'd ismi iki kere değil, bir kere zikredilmiştir. Bundan dolayı tercümede Sa'd ismine bir kez yer verilmiştir. Veri tabanında esas alınan neşir kontrol edilmelidir.
Bize Muhammed b. Yahya, Muhammed b. Râfi, Muhammed b. Ğaylân ve Yahya b. Musa, onlara Abdürezzâk, ona Ma'mer, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona İbrahim b. Abdullah b. Kâriz, ona Sâib b. Yezîd, ona da Râfi b. Hadîc, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kan alan(ın) ve kan aldıran(ın orucu) bozulmuştur." [Ebu İsa der ki: Bu konuda Ali, Sa'd, Şeddâd b. Evs, Sevbân, Üsâme b. Zeyd, Aişe, Ma'kil b. Sinân (İbn Yesâr da denir), İbn Abbas, Ebu Musa ve Bilâl'den de hadis nakledilmiştir. Ebu İsa der ki: Râfi b. Hadîc hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Ahmed b. Hanbel'den rivayet edildiğine göre o, bu konudaki en sahih rivayetin Râfi b. Hadîc hadisi olduğunu ifade etmiştir. Ali b. Abdullah (el-Medînî'den) nakledildiğine göre de o, bu konudaki en sahih rivayetin Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadisleri olduğunu, zira, Yahya b. Ebu Kesîr'in Sevbân ve Şeddâd b. Evs hadislerini beraberce Ebu Kilâbe'den naklettiğini kaydetmiştir.] [Nebî'nin ashabından ve onlardan başka kimselerden bir kısım ilim ehli, oruçlunun kan aldırmasını (hacamat) kerih görmüştür. Öyle ki, Ebu Musa el-Eş'arî ve İbn Ömer gibi Hz. Peygamber'in bazı sahabîleri geceleyin kan aldırmışlardır. İbn Mübarek de bu görüşü benimsemiştir. Ebu İsa der ki: İshak b. Mansûr'dan işittiğime göre Abdurrahman b. Mehdî “Oruçlu iken kan aldırana kazâ gerekir” demiştir. İshak b. Mansûr'un dediğine göre Ahmed (b. Hanbel) ve İshak (b. Râhûye) de bu görüşü benimsemişlerdir. Bize ez-Za'ferânî'nin rivayet ettiğine göre Şâfiî şöyle demiştir: Nebî'den (sav) nakledildiğine göre o, oruçlu iken kan aldırmıştır. (Yine) Hz. Peygamber'den (sav) rivayet edildiğine göre o, "Kan alan ve aldıranın orucu bozulmuştur" buyurmuştur. (Dolayısıyla) ben, bu iki hadisten hangisinin sabit olduğunu bilemiyorum. Şayet kişi, oruçlu iken (kan aldırmaktan) korunursa, bu benim hoşuma gider. Oruçlu kişi kan aldırırsa da bunun orucunu bozacağını benimsemiyorum. Ebu İsa şöyle demiştir: Şâfiî'nin Bağdat'da iken görüşü bu şekilde idi. Ama o Mısır'da, ruhsata meyledip oruçlunun kan aldırmasında (hacamat) bir beis görmemiştir. (Bu görüşünde), Nebî'nin (sav) veda haccında ihramlı iken kan aldırması (ile alakalı hadisi) delil olarak kullanmıştır.]
Açıklama: Metinde, kendilerinden konu ile alakalı hadis rivayetinde bulunulan sahabîler zikredilirken Sa'd ismi iki defa kaydedilmiştir. Beşşâr Avvad Maruf ve Elbani neşirlerinde Sa'd ismi iki kere değil, bir kere zikredilmiştir. Bundan dolayı tercümede Sa'd ismine bir kez yer verilmiştir. Veri tabanında esas alınan neşir kontrol edilmelidir.
Bize Bişr b. Bilâl el-Basrî, ona Abdülvâris b. Said, ona Eyyûb, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), ihramlı ve oruçlu iken kan aldırmıştır (hacamat olmuştur).