حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا عبد الملك بن عمرو قال حدثنا زهير بن محمد عن محمد بن عمرو بن حلحلة عن عطاء بن يسار عن أبى سعيد الخدري وأبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ما يصيب المسلم من نصب ولا وصب ولا هم ولا حزن ولا أذى ولا غم حتى الشوكة يشاكها إلا كفر الله بها من خطاياه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164692, EM000492
Hadis:
حدثنا عبد الله بن محمد قال حدثنا عبد الملك بن عمرو قال حدثنا زهير بن محمد عن محمد بن عمرو بن حلحلة عن عطاء بن يسار عن أبى سعيد الخدري وأبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ما يصيب المسلم من نصب ولا وصب ولا هم ولا حزن ولا أذى ولا غم حتى الشوكة يشاكها إلا كفر الله بها من خطاياه
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeUem)'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu :
«— Bir müslümani iğneleyen dikene varıncaya kadar, ona isabet eden bir meşakkat, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir tasa sebebiyle muhakkak Allah onun günahlarından örter.»[960]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 492, /393
Senetler:
()
Konular:
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة عن عبد الملك بن عمير عن عبد الرحمن بن سعيد عن أبيه قال : كنت مع سلمان وعاد مريضا في كندة فلما دخل عليه قال أبشر فإن مرض المؤمن يجعله الله له كفارة ومستعتبا وإن مرض الفاجر كالبعير عقله أهله ثم أرسلوه فلا يدرى لم عقل ولم أرسل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164693, EM000493
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة عن عبد الملك بن عمير عن عبد الرحمن بن سعيد عن أبيه قال : كنت مع سلمان وعاد مريضا في كندة فلما دخل عليه قال أبشر فإن مرض المؤمن يجعله الله له كفارة ومستعتبا وإن مرض الفاجر كالبعير عقله أهله ثم أرسلوه فلا يدرى لم عقل ولم أرسل
Tercemesi:
— (117-s.) Abdurrahman İbni Saîd, babası Saîd'in şöyle dediğini rivayet etmiştir :
— Selman, Kinde kabüesindeki hasta bir dostunu ziyaret ettiği zaman onunla beraberdim. Hastanın yanına girdiği zaman :
«— Sana müjde olsun; çünkü müminin hastalığını Allah ona keffaret yapar ve kusurlarını bağışlayıcı sebep kılar. Facirin hastalığı ise, sahibi tarafından bağlanan devenin hali gibidir. Sonra onu salıverirler de, niçin bağlandığını ve neden salıverildiğini bilmez.»[961]
Insan müptelâ olduğu hastalıktan iyileşir ve şifa bulrsa, o hastalık geçen günahlarına keffaret olur, gelecek zaman İçin bir İbret ve öğüte vesile teşkil eder. Allah Tealâ hazretlerinin mümin kula dünyada hastalık gibi musîbet vermesi, onu böyle bîr meşakkatle müptelâ kılması, ona buğzun-dan ötürü değildir. Ya mümin kuldan bir fenalığı kaldırmak, ya günahlarını örtmeye vesile olmak, ya da derecesini yükseltmek içindir.[962]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 493, /393
Senetler:
()
Konular:
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
حدثنا موسى قال حدثنا حماد قال أخبرنا عدى بن عدى عن أبى سلمة عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يزال البلاء بالمؤمن والمؤمنة في جسده وأهله وماله حتى يلقى الله عز وجل وما عليه خطيئة
حدثنا محمد بن عبيد قال حدثنا عمر بن طلحة عن محمد بن عمرو : مثله وزاد في ولده
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164694, EM000494
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا حماد قال أخبرنا عدى بن عدى عن أبى سلمة عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يزال البلاء بالمؤمن والمؤمنة في جسده وأهله وماله حتى يلقى الله عز وجل وما عليه خطيئة
حدثنا محمد بن عبيد قال حدثنا عمر بن طلحة عن محمد بن عمرو : مثله وزاد في ولده
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre, Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«— Mümin erkekle mümin kadının bedeninde, ehlinde ve malında belâ bulundukça, günahsız olarak Allah (Azze ve Celle)'ye kavuşur.»[963]
Muhammed Ibnİ Amr'dan da bu hadîsin aynı rivayet edilmiş, yalnız «çocuğunda» kelimesini ziyade etmiştir.[964]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 494, /394
Senetler:
()
Konular:
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا أبو بكر عن محمد بن عمرو عن أبى سلمة عن أبى هريرة قال جاء أعرابى فقال النبي صلى الله عليه وسلم : هل أخذتك أم ملدم قال وما أم ملدم قال حر بين الجلد واللحم قال لا قال فهل صدعت قال وما الصداع قال ريح تعترض في الرأس تضرب العروق قال لا قال فلما قام قال من سره أن ينظر إلى رجل من أهل النار أي فلينظره
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164696, EM000495
Hadis:
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا أبو بكر عن محمد بن عمرو عن أبى سلمة عن أبى هريرة قال جاء أعرابى فقال النبي صلى الله عليه وسلم : هل أخذتك أم ملدم قال وما أم ملدم قال حر بين الجلد واللحم قال لا قال فهل صدعت قال وما الصداع قال ريح تعترض في الرأس تضرب العروق قال لا قال فلما قام قال من سره أن ينظر إلى رجل من أهل النار أي فلينظره
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre demiştir ki, bir Bedevi geldi. Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) ona şöyle buyurdu:
«— Ümmü Mildem hastalığına yakalandın mı?»
Bedevi:
— Ümmü Mildem nedir? dedi. Hazreti Peygamber:
«— Et ile deri arasında bir hararettir, ateşli bir hastalıktır.» buyurdu.
Adam;
— Hayır, dedi. Peygamber sordu : «— Başın ağrıdı mı?»
Adam:
— Baş ağrısı nedir? dedi. Hazreti Peygamber:
— Başa arız olan bir hastalıktır ki, damarları çarpar.» buyurdu. Adam:
— Hayır, dedi. Ebû Hüreyre demiştir ki:
— Adam kalkınca, Peygamber şöyle buyurdu:
«— Ateş ehlinden bir adama bakmayı kim severse, buna baksın.»[965]
UmumiyeHe insanlar büyük ve küçük günahlardan beri olamayacaklarından, hastalık ve emsali musibetler günahlarını örtmeye vesile olurlar ve böylece ateş azabından kurtulurlar. Hayatında hiç bir hastalık geçirmeyen insan, günahlarından keffaret yolu ile bir şey kurtaramadığı cihetle günahlarının cezasını âhirette çeker ve ateşe girmiş olur.[966]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 495, /394
Senetler:
()
Konular:
Cehennem, Cehennemlikler
Hastalık, Hz. Peygamber döneminde
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
Soru, bedevilerin soruları, Rasulullah'a
حدثنا عمران بن ميسرة قال حدثنا بن فضيل قال حدثنا حصين عن شقيق بن سلمة عن خالد بن الربيع قال : لما ثقل حذيفة سمع بذلك رهطه والأنصار فأتوه في جوف الليل أو عند الصبح قال أي ساعة هذه قلنا جوف الليل أو عند الصبح قال أعوذ بالله من صباح النار ثم قال جئتم بما أكفن به قلنا نعم قال لا تغالوا بالأكفان فإنه إن يكن لي عند الله خير بدلت به خيرا منه وإن كانت الأخرى سلبت سلبا سريعا قال بن إدريس أتيناه في بعض الليل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164697, EM000496
Hadis:
حدثنا عمران بن ميسرة قال حدثنا بن فضيل قال حدثنا حصين عن شقيق بن سلمة عن خالد بن الربيع قال : لما ثقل حذيفة سمع بذلك رهطه والأنصار فأتوه في جوف الليل أو عند الصبح قال أي ساعة هذه قلنا جوف الليل أو عند الصبح قال أعوذ بالله من صباح النار ثم قال جئتم بما أكفن به قلنا نعم قال لا تغالوا بالأكفان فإنه إن يكن لي عند الله خير بدلت به خيرا منه وإن كانت الأخرى سلبت سلبا سريعا قال بن إدريس أتيناه في بعض الليل
Tercemesi:
— (118-<ş.) .Halid İbni Rabi'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
— Huzeyfe'nin hastalığı, ağırlaşınca, bunu kendi yakınları ve Ensar duyup gece ortasında, yahut sabah vakti kendisine geldiler. Huzeyfe sordu:
— Hangi vakittir, bu? Şiz:
— Gece yarısı, yahut sabah vakti, dedik. Huzeyfe :
— Ateşin sabahından Allah'a sığınırım, dedi. Sonra:
— Kefenleneceğim şeyi getirdiniz mi? dedi. Biz:
— Evet, dedik.
— Kefenlerde aşırı gitmeyin, israf etmeyin, çünkü Allah katında benim bir hayrım olursa, ondan daîıa hayırlısına çevrilir. Eğer başka türlüsü olursa, benden çabuk soyulur ve çürür, dedi.
îbnü îdrîs, rivayetinde:
— Gecenin bir kısmında kendisine geldik, demiştir.[967]
Fevkalâde hallerde, gece yarısı veya sabah erken hasta ziyaretine gitmede bir beis olmadığını bu eserden öğreniyoruz. Normal haller nazarı itibara alındığı zaman hasta ziyaretinde şu hususlara riayet edebden sayılır:
1— İzin isteyip içeri girmek istendiği zaman kapının karşısında durmamak, kenara çekilmek,
2— Kapıyı yavaşça çalmak,
3— Kimliğini gizlememek,
4— Hastayı yemek-içrnek vakitleri dışında ziyaret etmek,
5— Hastanın yanında az beklemek, hastanın ihtiyaç ve rızası varsa veya hastalığa bir zarar olmayacaksa fazla kalınabilir,
6— Gözü koruyup öfeye beriye bakmamak,
7— Hastaya az soru sormak,
8— Hastaya şefkat ve rikkat hafi göstermek,
9— Hastaya ihlâsla dua etmek,
10— Hastaya maneviyatını yükseltici ve ömtd verici telkinde bulunmak.
Huzeyfe hazretleri bir de kefenlenmode israf edilmemesine işaret etmektedir. Kefen, insanın hayatında giydiği iç elbiseler kıymetinden yüksek vasıfta olmamalıdır. Beyaz bezden erkekler için üç, kadınlar için beş parça olması sünnettir. Zaruret halinde i)u miktar azaltılır. Huzeyfe'-nin hal tercemesi İçin 233 sayılı hadîsin açıklamasına bakılsın.[968]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 496, /395
Senetler:
()
Konular:
Cenaze, kefenlemek
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
حدثنا مسدد قال حدثنا يحيى عن بن عجلان عن سعيد بن أبى سعيد المقبري عن أبيه عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إياكم والظلم فإن الظلم ظلمات يوم القيامة وإياكم والفحش فإن الله لا يحب الفاحش المتفحش وإياكم والشح فإنه دعا من كان قبلكم فقطعوا أرحامهم ودعاهم فاستحلوا محارمهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164680, EM000487
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا يحيى عن بن عجلان عن سعيد بن أبى سعيد المقبري عن أبيه عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إياكم والظلم فإن الظلم ظلمات يوم القيامة وإياكم والفحش فإن الله لا يحب الفاحش المتفحش وإياكم والشح فإنه دعا من كان قبلكم فقطعوا أرحامهم ودعاهم فاستحلوا محارمهم
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«— Zulümden sakınınız; çünkü zulüm, kıyamet günü karanlıklardır. Kötü şeylerden de sakınınız; çünkü Allah kötü söyleyeni ve kötülüğe teşvik edeni sevmez. Bahillikten de sakınınız; çünkü o, sizden öncekileri sürükledi de akrabalık bağlarını kestiler ve onları, haram olan şeylerini helâl kabul etmeye götürdü.»[952]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 487, /383
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Cimrilik, zemmedilişi
Hz. Peygamber, sosyolojik tespitleri
Kıyamet, ahvali
Kötülük
Toplumsal Düzen, sosyolojik tespitler
Zulüm / Zalim, zulmetmek
حدثنا عبد الله بن مسلمة قال حدثنا داود بن قيس عن عبيد الله بن مقسم عن جابر عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إياكم والظلم فإن الظلم ظلمات يوم القيامة واتقوا الشح فإنه أهلك من كان قبلكم وحملهم على أن سفكوا دماءهم واستحلوا محارمهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164682, EM000488
Hadis:
حدثنا عبد الله بن مسلمة قال حدثنا داود بن قيس عن عبيد الله بن مقسم عن جابر عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إياكم والظلم فإن الظلم ظلمات يوم القيامة واتقوا الشح فإنه أهلك من كان قبلكم وحملهم على أن سفكوا دماءهم واستحلوا محارمهم
Tercemesi:
— Câbir, PeygambeT (Sallalkıhü Aleyhi ve Üeilem) 'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«— Zulümden sakınınız; çünkü zulüm, kıyamet günü karanlıklardır, (felâketlere sebeptir). Bahillikten de sakınınız; çünkü o, sizden öncekileri helak etmiştir ve onları, kanlarını akıtmaya, haramlarını helâl kabul etmeye götürmüştür.»[953]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 488, /383
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ubeydullah b. Miksem el-Kuraşi (Ubeydullah b. Miksem)
3. Ebu Süleyman Davud b. Kays el-Kuraşi (Davud b. Kays)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Cimrilik, zemmedilişi
Hz. Peygamber, sosyolojik tespitleri
Kıyamet, ahvali
Toplumsal Düzen, sosyolojik tespitler
Zulüm / Zalim, zulmetmek
حدثنا سليمان بن حرب قال حدثنا حماد بن زيد عن عاصم عن أبى الضحى قال اجتمع مسروق وشتير بن شكل في المسجد فتقوض إليهما حلق المسجد فقال مسروق لا أرى هؤلاء يجتمعون إلينا إلا ليستمعوا منا خيرا فإما أن تحدث عن عبد الله فأصدقك أنا وإما أن أحدث عن عبد الله فتصدقنى فقال حدث يا أبا عائشة قال هل سمعت عبد الله يقول : العينان يزنيان واليدان يزنيان والرجلان يزنيان والفرج يصدق ذلك أو يكذبه فقال نعم قال وأنا سمعته قال فهل سمعت عبد الله يقول ما في القرآن آية أجمع لحلال وحرام وأمر ونهى من هذه الآية إن الله يأمر بالعدل والإحسان وإيتاء ذي القربى قال نعم قال وأنا قد سمعته قال فهل سمعت عبد الله يقول ما في القرآن آية أسرع فرجا من قوله ومن يتق الله يجعل له مخرجا قال نعم قال وأنا قد سمعته قال فهل سمعت عبد الله يقول ما في القرآن آية أشد تفويضا من قوله يا عبادي الذين أسرفوا على أنفسهم لا تقنطوا من رحمة الله قال نعم قال وأنا سمعته
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164685, EM000489
Hadis:
حدثنا سليمان بن حرب قال حدثنا حماد بن زيد عن عاصم عن أبى الضحى قال اجتمع مسروق وشتير بن شكل في المسجد فتقوض إليهما حلق المسجد فقال مسروق لا أرى هؤلاء يجتمعون إلينا إلا ليستمعوا منا خيرا فإما أن تحدث عن عبد الله فأصدقك أنا وإما أن أحدث عن عبد الله فتصدقنى فقال حدث يا أبا عائشة قال هل سمعت عبد الله يقول : العينان يزنيان واليدان يزنيان والرجلان يزنيان والفرج يصدق ذلك أو يكذبه فقال نعم قال وأنا سمعته قال فهل سمعت عبد الله يقول ما في القرآن آية أجمع لحلال وحرام وأمر ونهى من هذه الآية إن الله يأمر بالعدل والإحسان وإيتاء ذي القربى قال نعم قال وأنا قد سمعته قال فهل سمعت عبد الله يقول ما في القرآن آية أسرع فرجا من قوله ومن يتق الله يجعل له مخرجا قال نعم قال وأنا قد سمعته قال فهل سمعت عبد الله يقول ما في القرآن آية أشد تفويضا من قوله يا عبادي الذين أسرفوا على أنفسهم لا تقنطوا من رحمة الله قال نعم قال وأنا سمعته
Tercemesi:
— (115-s.) Ebu'd-Duha şöyle anlatmıştır:
— Mesrûk ile Şuteyr îbni Şekil Mescid'de birleştiler. Mescidin çevrelerinde bulunanlar,,dağılıp &u ikisi etrafında toplandılar. Mesrûk dedi ki:
— Görüyorum, fşü etrafımızda toplananlar ;bizden hayırlı söz dinlemek istiyorlar; ya sen Abdullah'dan hadîs rivayet' et de beri seni tasdik edeyim, ya ben Abdullah'dan rivayet edeyim de sen beni tasdik et. Şuteyr İbni Şekil:
— Sen anlat, ey'Ebû Âişe (Mesrûk)! dedi. Mesrûk:
— Abdullah'ın : «Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina ederler; fere, ya bu hareketi tasdik eder, ya tekzîb eder.» dediğini işittin mi? dedi. Şuteyr: .
— Evet, dedi. Mesrûk, ben de ondan işittim, dedi. Mesrûk:
— Abdullah'ın: «Kur'ân'da helâl ile haramı, emirle yasağı bir arada tophyan şu — Gerçekten Allah adaletle, ihsanla ve yakınlara vermekle emreder = âyetinden daha toplu bir âyet yoktur.» dediğini işittin mi? dedi.
Şuteyr :
— Evet, dedi. Mesrûk, ben de ondan işittim, dedi. Mesrûk:
— Abdullah'ın şöyle dediğini işittin mi : «Kur'ân'da = AUah'dan korkan kimse için, Allah çıkış ve kurtuluş yolu yaratır — sözünden daha çaouK ieranıiK veren Kurtıaug âyeti yoktur.» £uıeyr:
— Evet, dedi. Mesrûk, ben de ondan işittim, dedi. Mesrûk:
— Abüuiıan'ın şöyıe dediğini işittin mı.': «= fcy nensıerıne kargı, (günah işlemekle) üactai ağmış Kullarım! Alian'ın raumeıınaen umıdı *ea-meyinız = âyetinden dana çolt teveKKÜl iiaae eaer Dır ayet
yoktur.» Şuteyr:
— Evet, üedi. Mesrûk, ben de ondan işittim, dedi.[954]
Gözler bakmakla, eller dokunmakla ve ayaklar kötülüğe yürümekle haram işlerler, zina ederler. Bunlar zinanın başlangıcı sayılırlar, zinayı hazırlayan sebepler olurlar. Fenalığı hazırlayıcı olan bu vasıtalara ya, ti len (fercın) iştîrai olur, ya da Allah Korkusundan fi lî tecavüz olmaz. Allah korkusu ile geri çetcilen kimse, küçük günah işlemiş olur ve tevbe ile mağfireti umulur. Fakat Allah korkusu ile sakınma olmazsa, hem zinayı hazırlayıcı sebepler, hem de fiil büyük günah, kebîre olurlar. Fiilden aciz kalıp da, yani imkân bulamayıp da hazırlayıcı sebeplerle yetinen ve zevKİenen yine büyÜK günah İşlemiş sayılır.
Nahl sûresi 90. âyet-i kerîmenin delâlet ettiği mana, kısa ve özlü olarak helâl ile haramı, emirle yasağı ihtiva etmektedir. Çünkü adalet, başkasına tecavüz etmemek, haramdan sakınmak ve helâl şeyleri, kendi yerlerine koymaktır. İhsan da, bir şeyi güzel yapmak, onu yerli yerine koymak demektir. O halde adalet ve ihsan ile emretmek, helâl şeyleri emretmek ve haram olan şeyleri yasaklamak olur.
Dünya ve âhiret kederlerinden kurtulmaya vesile olan hal, takva halidir. Takva sahibi kimse, ihlâs sahibi olup, Allah'ın emirlerine bağlı kalan ve yasaklarından sakınandır. Böyle kimseyi Allah, hem dünyada, hem de âhİ-rette korur ve kurtarır. Talâk sûresinin 2. âyet-i kerimesi bunu ifade etmektedir.
Beşerî imkânları kullandıktan sonra işleri Allah'a bırakmak ve Allah -dan ümid kesmemek hususunda kullara en ziyade tevekkülü müjdeleyici âyet-İ kerîme, Zümer sûresinin metinde geçen 53. âyetidir.
Metin, taşıdığı mana itibariyle haksızlık ve zulümle ilgili bulunduğundan «Zulüm» bölümünde zikredilmiştir.[955]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 489, /384
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Ayet Yorumu
Zina, zina çeşitleri
حدثنا عبد الأعلى بن مسهر أو بلغني عنه قال حدثنا سعيد بن عبد العزيز عن ربيعة بن يزيد عن أبي إدريس الخولاني عن أبى ذر عن النبي صلى الله عليه وسلم عن الله تبارك وتعالى قال : يا عبادي إني قد حرمت الظلم على نفسي وجعلته محرما بينكم فلا تظالموا يا عبادي إنكم الذين تخطئون بالليل والنهار وأنا أغفر الذنوب ولا أبالى فاستغفرونى أغفر لكم يا عبادي كلكم جائع إلا من أطعمته فاستطعموني أطعمكم كلكم عار إلا من كسوته فاستكسونى أكسكم يا عبادي لو أن أولكم وآخركم وإنسكم وجنكم كانوا على قلب أتقى عبد منكم لم يزد ذلك في ملكي شيئا ولو كانوا على أفجر قلب رجل لم ينقص ذلك من ملكى شيئا ولو اجتمعوا في صعيد واحد فسألونى فأعطيت كل إنسان منهم ما سأل لم ينقص ذلك من ملكى شيئا إلا كما ينقص البحر أن يغمس فيه المخيط غمسة واحدة يا عبادي إنما هي أعمالكم أجعلها عليكم فمن وجد خيرا فليحمد الله ومن وجد غير ذلك فلا يلوم إلا نفسه كان أبو إدريس إذا حدث بهذا الحديث جثا على ركبتيه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164687, EM000490
Hadis:
حدثنا عبد الأعلى بن مسهر أو بلغني عنه قال حدثنا سعيد بن عبد العزيز عن ربيعة بن يزيد عن أبي إدريس الخولاني عن أبى ذر عن النبي صلى الله عليه وسلم عن الله تبارك وتعالى قال : يا عبادي إني قد حرمت الظلم على نفسي وجعلته محرما بينكم فلا تظالموا يا عبادي إنكم الذين تخطئون بالليل والنهار وأنا أغفر الذنوب ولا أبالى فاستغفرونى أغفر لكم يا عبادي كلكم جائع إلا من أطعمته فاستطعموني أطعمكم كلكم عار إلا من كسوته فاستكسونى أكسكم يا عبادي لو أن أولكم وآخركم وإنسكم وجنكم كانوا على قلب أتقى عبد منكم لم يزد ذلك في ملكي شيئا ولو كانوا على أفجر قلب رجل لم ينقص ذلك من ملكى شيئا ولو اجتمعوا في صعيد واحد فسألونى فأعطيت كل إنسان منهم ما سأل لم ينقص ذلك من ملكى شيئا إلا كما ينقص البحر أن يغمس فيه المخيط غمسة واحدة يا عبادي إنما هي أعمالكم أجعلها عليكم فمن وجد خيرا فليحمد الله ومن وجد غير ذلك فلا يلوم إلا نفسه كان أبو إدريس إذا حدث بهذا الحديث جثا على ركبتيه
Tercemesi:
— Ebû Zer, Peygamber (Sallaîîahü Aleyhi ve SeJlem)'den, Peygamber de Allah (Tebareke ve Teâlâ)'dan aldığına göre, Allah şöyle buyurdu :
«— Ey kullarım! Ben zulmü kendimden kaldırdım ve sizin aranızda da onu haram kıldım; artık birbirinize zulmetmeyiniz.
— Ey kullarım! Siz gece ve gündüz günah işlersiniz; ben ise günahları bağışlarım ve beis görmem. O halde benden mağfiret dileyin, sizi bağışlıyayım.
— Ey kullarım! Ben doyurmazsam, hepiniz açsınız, O halde benden rızık isteyin, sizi doyurayım. Ben giydirmezsem, hepiniz çıplaksınız. O halde benden giyim isteyin, sizi giydireym.
— Ey kullarım! Eğer sizden öncekiler ve sonrakiler, insanlarınız ve cinleriniz, sizden en takva sahibi bir kulun kalbinde bulunsalar, bu benim mülkümde bir şey çoğaltmaz ve eğer en facir bir adamın kalbinde bulunsalar, bu da benim mülkümden bir şey azaltmaz. Eğer bir arazi üzerinde toplanıp da benden isteseler, ben de onlardan her insana istediğini versem, bu benim mülkümden bir şey azaltmaz; ancak denize bir defa batırılan iğnenin denizi azaltması kadar azaltır.
— Ey kullarım! İşte tu ameiierinizdir ki, onları size karşı tespit ederim, hesaba geçiririm. O halde kim amellerinde hayır bulursa, Allah'a hamd etsin. Kim de bundan başkasını k ulursa, neuinden îıaşkasuu kötülemesin, (suç nefsinindir).»
Ebu İdris, bu kudsî hadîsi anlattığı zaman, dizleri üzere çökerek otururdu.[956]
Peygamber (Sallaliahü Aleyhi veSetle/n)'\n Allah Tealâya nispet ederek buyurdukları Kur'ân'dan ve daha önceki kitaplardan olmayan kelâma «Kudsî Hadîs» denir. Bir de kudsî hadîs şöyle tarif edilir: Peygamber (Sailattahü Aıeyhi ve Setlem) "\n manasını Allah Katından alıp da, lâfızlarını kendisi ifadelendirdiği kelâma «Kudsi Hadîs» denir. Fakat bu ikinci tarif hadîs âlîmîerince muteber sayılmamaktadır; Çünkü Peygamber kendiliğinden hiç bir dinî hüküm söylemez, ancak Allah'dan vahy edileni bildirir. Böyle olunca diğer bütün hadîsler de bu tarifin İçine girmiş olurlar.
Kur'ân'la Kudsî hadîsin arası şöyle ayrılır: Melek Cebrail tarafından tilâvet edilerek (okunarak) Peygambere gelen vahy ki, bunlar Kur'ân âyetleridir. Tilâvet edilmeyerek (okunmayarak) kalbe vahyedilerek bırakılan manalar ki, bunlar da kudsî hadîslerdir. (Kale Allahu) ve (Yekûlü Allahu) kelâmı ile Peygamber in kelâma başladığı hadîslerdir. Bunların sayısı yüzden fazladır. Ebu Zer hazretlerinden rivayet edilen bu kudsî hadîs en meşhurlarıdır.
Allah Tealâ Hazretlerine nispet edilen kelâmlar üç kısma ayrılır:
1— Kur'ân : İlâhî kelâmların en şereflisi Kur'ân'dır; çünkü lâfız ve ma-nasİyle kıyamete kadar bâkİ kalacak olan ve insanları her devirde acziyete düşüren icazkâr kelâmdır. Tahrif ve tebdilden korunmuştur. Abdestsİzlerin ona dokunması ve cünub olanların onu okuması haramdır. Namaz, ancak ondan bir kısım okumakla sıhhat bulur. Şüphe ve tereddüde yer vermeyecek bir nakil olan tevatür yolu ile gelmiştir.
2— Daha önceki Peygamberlere gelen ve değişikliğe uğramadan önce olan kitaplar.
3— Ahad yolu ile bize kadar nakledilen Kudsî hadîsler.
Bu Kudsî Hadîs, zulüm bölümünde getirilmiştir; çünkü baş tarafında zulmün haram olduğuna işaret vardır. Zulüm iki nevidir; biri, insanın kendi nefsine zulmetmesi ki, bunun en büyüğü şirk ve küfür haline düşmesidir.
Sonra bunu takiben gelen diğer günahları işlemesidir. İkincisi, insanın başkasına zulüm etmesidir ki, burada bahis konusu olan zulüm bu ikinci nevidir. Kimse kimseye zulüm etmesin, haksızlık ve tecavüzde bulunmasın. Zulüm günahı hem Peygamberlik, hem de velîlik rütbesine engeldir.
Kudsî hadîsin 2. bölümü, istiğfar ve dua ile ilgilidir. Beşeriyet İcabı, İnsanlar gece ve gündüz çeşitli günah İşlemekten kurtulamazlar. Bundan kurtuluş çaresi, kulun kendini muhasebe ederek günah ve sevabların düşünüp Allah'dan mağfiret dilemesi ve bir daha o günaha dönmemeye azmetmesidİr.
Duaya gelince : Allah Tealâ bütün İhtiyaçlar için kulların kendisinden talepte bulunmalarını ve istemelerini sever, buna rıza gösterir. İhtiyaçların dünya ve âhiret işlerine ait olmalarında bir ayrılık yoktur; her ikisi İçin dua edilir. Allah'dan hidayet, mağfiret dilendiği gibi, yemek, içmek ve ıgiymek gibi ihtiyaçlar için dua edilir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi vs Selltm) bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurdular:
«— Sizden her biriniz, Rabbinden bütün ihtiyaçlarım istesin; ayakkabınızın kesilen kayışına varmaya kadar...»
Ashabı kiramdan bir kısmı, hayvanlarının yemine ve yemeklerinin tuzuna varıncaya kadar ihtiyaçlarını Allah'dan İsterlerdi, (Fadlu'llah: C. 1, s. 575)
Allah Tealâ nin hazineleri sonsuz ve tükenmez olduğu için, insanların bütününe vereceği şeyler, onun mülkünden hiç bir şey eksiltmez. Bunun için denize batırılan iğnenin, deniz suyundan azaltması gibi bir benzerlik yapılmıştır.[957]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 490, /385
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu İdris el-Havlanî (Aizullah b. Abdullah b. Amr)
3. Rabi'a b. Yezid el-İyadî (Rabi'a b. Yezid el-İyadî)
4. Said b. Abdülaziz et-Tennuhi (Said b. Abdülaziz b. Ebu Yahya)
5. Ebu Müshir Abdula'la b. Müshir el-Ğassani (Abdula'la b. Müshir b. Abdula'la)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın ihsanı ve nimetleri
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Hadis, Kudsi Hadis
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Zulüm / Zalim, zulmetmek
حدثنا إسحاق بن العلاء قال حدثنا عمرو بن الحارث قال حدثنا عبد الله بن سالم عن محمد الزبيدي قال حدثنا سليم بن عامر أن غطيف بن الحارث أخبره : أن رجلا أتى أبا عبيدة بن الجراح وهو وجع فقال كيف أمسى أجر الأمير فقال هل تدرون فيما تؤجرون به فقال بما يصيبنا فيما نكره فقال إنما تؤجرون بما أنفقتم في سبيل الله واستنفق لكم ثم عد أداة الرحل كلها حتى بلغ عذار البرذون ولكن هذا الوصب الذي يصيبكم في أجسادكم يكفر الله به من خطاياكم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164691, EM000491
Hadis:
حدثنا إسحاق بن العلاء قال حدثنا عمرو بن الحارث قال حدثنا عبد الله بن سالم عن محمد الزبيدي قال حدثنا سليم بن عامر أن غطيف بن الحارث أخبره : أن رجلا أتى أبا عبيدة بن الجراح وهو وجع فقال كيف أمسى أجر الأمير فقال هل تدرون فيما تؤجرون به فقال بما يصيبنا فيما نكره فقال إنما تؤجرون بما أنفقتم في سبيل الله واستنفق لكم ثم عد أداة الرحل كلها حتى بلغ عذار البرذون ولكن هذا الوصب الذي يصيبكم في أجسادكم يكفر الله به من خطاياكم
Tercemesi:
Ğutayf Îbnü'l-Haris anlattığına göre, Ebû Ubeyde İbnü'l-Cerrah hasta iken, ona bir adam şöyle dedi:
— Kumandan nasıl geceleyip ecir aldı? Ebû Ubeyde dedi ki:
— Size hangi şeyden mükâfat = ecir verildiğini biliyor musunuz? Adam:
— Hoşumuza gitmeyen musibetlerimizden, dedi. Ebû Ubeyde şöyle dedi:
— Allah yolunda harcadıklarınızdan mükâfatlandırılırsınız. Ben (bir ordu kumandanı olmam hasebiyle) sizin için harcarım. Sonra Ebû Ubeyde bütün hayvanlara ait nakliye alet ve malzemelerini saydı; atın yularına varıncaya kadar... (Bunların hepsinde, Allah yolunda harcama oldukları için ecir = sevab vardır). Fakat bu bedenlerinize isabet eden meşakkat sebebiyle Allah günahlarınızı örter.[958]
Ebû Ubeyde'nîn ifadesinden anlaşılıyor ki, rıza ve sabır gösteril-meksizin sırf musibetin gelmesinden insan ecir kazanmaz, ancak günahlarından bir kısmını düşürür ve günahları örter. Buna hastantn keffareti denir. Halbuki bazı hadîs-i şerifler açık olarak hastalık gibi musibetlerden sabır olsun veya olmasın, ecir kazanılacağını beyan etmektedirler. Şu muhakkak ki, sabır ve rıza olduğu takdirde, sevab ve mükâfat daha fazla olur. Nitekim merfu olarak rivayet edilen bir hadîs-i şerîf şöyledir:
«— Mümine İsabet eden bir belâ ve ağrıdan dolayı Allah ondan bir derece yükseltir ve bir günahını düşürür.»
Mutlak olarak bu hadîs-i şerîf müminden bir derece yükseltip günahlarından düşüreceğini ispat etmektedir.
(Bu esen İmam Ahmed tahriç etmiştir. Fadlu'llah: C. 1, s. 579-582)
Ubeyde Ibnö'I-Cerrah kimdir?:
Ashabı Kiramdan ve İslâm'ın cesur mücahidlerinden olup, nesebi yedi batın yukarda «Fihr»de Hz. Peygamber'in nesebi ile birleşir. Adı Amir1-dİr, fakat Ebû Ubeyde künyesi ile şöhret bulmuştur. Annesinin adı D m ey m e olup, islâm'ı kabul etmiş; ancak babası Abdullah İslâm'ı kabul etmemiş ve Bedir savaşında müşrikler safında bulunarak oğlu Ebû Ubeyde tarafından öldürülmüştü. Ebû Ubeyde, babasına değil de dedesi Cerrah'a nispet edİür; yani Cerrah'in oğlu olarak söylenir. İlk İslâm'a giren on kişiden biri olup, Habeşistan'a iki defa hicret etmiş, Bedir ve ondan sonraki bütün savaşlarda bulunmuştur.
Uhud savaşında Hz. Peygamber'in yüzüne isabet eden çelik zırh gömleğin İki halkasını dişleriyle çekip çıkaran ve iki dişini düşüren . Ebû Ubeyde'dİr. Ayrıca Cennet'le Hz. Peygamber'in müjdelediği on kişiden biridir. Hz. Peygamber onun hakkında şöyle buyurmuştur:
«— Her ümmetin bir emîni vardır; bu ümmetin emîni de Ebû Ubeyde İbnu'I-Cerrah'dir.»
Ebû Ubeyde'yi ordu kumandanı olarak Şam'a göndermiş ve Şam'ın büyük bîr kismı onun kumandanlığında fethedilmişti. Mühim savaşlarda bulunmuş, bazan Baş Kumandan ve bazan da Hz. H a I i d I b n i V e ! i d 'in maiyetinde olarak savaşmış, büyük boşarHarda bulunmuştu. Adalet ve hakseverliği ile Rumları dahi hayrete düşürmüştü.
Şam'ın fethi sıralarında Ta'un hastalığı çıktığından, Hz. Dm er askerleri geri çekmeyi emredince; Ebû Ubeyde:
«— Allah'ın kaderinden mi kaçıyoruz?» diye halifeye hitap etmiş ve Hz. Ömer ona şu hakimane cevabı vermişti.
«— Ey Ebû Ubeyde! Bu sözü senden başkası soyliyeydi!.. Evet, Allah'en kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz.»
Ebû Ubeyde 'nİn Hz. Ömer gibi bir halifeye bu şekilde bir ifadede bulunması da onun cesaretine delil teşkil eder. Ebû Ubeyde nahif vücutlu, uzunca boylu, seyrek sakallı, yüzü kemikli ve ön dişleri düşük İdİ.
Hicretin 18. yılında 58 yaşında olduğu halde Ürdün arazisinde vefat etti. Allah ondan razı olsun.[959]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 491, /391
Senetler:
()
Konular:
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
İnfak, Allah yolunda