حدثنا أحمد بن خالد قال حدثنا محمد بن إسحاق عن سعيد بن أبى سعيد عن أبيه عن أبى هريرة قال : أهدى رجل من بنى فزارة للنبي صلى الله عليه وسلم ناقة فعوضه فتسخطه فسمعت النبي صلى الله عليه وسلم على المنبر يقول يهدى أحدهم فأعوضه بقدر ما عندي ثم يسخطه وأيم الله لا أقبل بعد عامى هذا من العرب هدية إلا من قرشي أو أنصارى أو ثقفى أو دوسى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164867, EM000596
Hadis:
حدثنا أحمد بن خالد قال حدثنا محمد بن إسحاق عن سعيد بن أبى سعيد عن أبيه عن أبى هريرة قال : أهدى رجل من بنى فزارة للنبي صلى الله عليه وسلم ناقة فعوضه فتسخطه فسمعت النبي صلى الله عليه وسلم على المنبر يقول يهدى أحدهم فأعوضه بقدر ما عندي ثم يسخطه وأيم الله لا أقبل بعد عامى هذا من العرب هدية إلا من قرشي أو أنصارى أو ثقفى أو دوسى
Tercemesi:
Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Fezare oğullarından bir adam Peygamber (SailaİiahÜ Aleyhi ve Selîem)'e bir deve hediye etti. Peygamber de buna karşılık ona hediye verdi. (Adam umduğuna kavuşamayınca) bu onu kızdırdı. Bunun üzerine Peygamber (Salîaîlahü Aleyhi ve Sellem)'m minberde şöyle buyurduğunu işittim:
«— İnsanlardan biri hediye veriyor, ben de ona yanımda olan şey miktarmca mukabele ediyorum da, sonra (bu hediyem) kızdırıyor. Allah'a yemin ederim! Bu yılımdan sonra Arablardan hediye kabul etmiyeceğim; ancak Ktıreyş kabilesine mensub olanlardan, Ensar'dan, Sakaf yahud Devs kabilesinden kabul edeceğim.»[1156]
Bu hadîs-i şerîfi manaca açıklar şekilde Tirmizî Menakıb bahsinde 3940 ve 3941 sayılı hadîsleri tahrİç etmiştir ki, birincisinin manası şöyledir:
«— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre bir bedevi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e genç bir dişi deve hediye etti. Peygamber de ona böyle develerden altı tane vererek ona mukabelede bulundu. (Adam azımsayarak) bunlardan kızdı. Bu hal Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Se/femJ'e ulaştı. Peygamber Allah'a hamd edip onu övdükten sonra buyurdu:
«— Falan kimse bana bir dişi deve hediye etti; ben de bu cinsten ona altı tane vererek hediyesine karşılıkta bulundum. Böylece adam (razı olmayıp) kızgınlığa düştü. Artık karar verdim ki, Kureyş'den, Ensar'dan, yahud Devs kabilesinden olanlardan başka kimseden hediye kabul etmî-yeceğim.»
Peygamber Efendimiz Kureyş kabilesi, Medîne'lt ashab ve Devs kabi-les'nîn cömertliklerini bildiği için bunlardan hediye kabulünü uygun bulmuşlardı. Hediye, hediye verilen kimseyi memnun etmek için verilen ve karşılığında gönül rızasından başka bir şey beklenmiyen bir cömertliktir. Hediye karşıtlında daha fazla bir şey beklemek veya buria nail olmayınca kızrnak kardeşlik duygusu dışında bîr çıkar yolu aramak olur ki, bu makbul değildir. Bu şekilde hareket edenlerin hediyesini kabul etmemek yerinde olur. Hele görgü ve edebden mahrum bulunan bedevî'ler ayarındaki kimselerden kabul edilecek hediyelerin sebebiyet vereceği nahoş haller karşısında bu gibilerden hediye kabul etmemek selâmet yoludur.
Hedîye kabul edip de ona mukabele etmemek, cömertlere yakışmayan ve cimrilik ifade eden bîr haldir. Sevgi bağlarının her İki taraftan kuvvetlendirilmesi için bunun karşılıktı olması lâzımdır. Peygamber Efendimiz faz-lasiyle hediyelere mukabele etmişler ve cömertlikte de örnek olmuşlardır.[1157]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 596, /470
Senetler:
()
Konular:
Hediye, hediyeleşmek muhabbeti artırır
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
Hz. Peygamber, hitabeleri
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن سعد عن صالح عن بن شهاب قال أخبرني يحيى بن سعيد بن العاص أن سعيد بن العاص أخبره أن عثمان وعائشة حدثاه : أن أبا بكر استأذن على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو مضطجع على فراش عائشة لابسا مرط عائشة فأذن لأبى بكر وهو كذلك فقضى إليه حاجته ثم انصرف ثم استأذن عمر رضي الله عنه فأذن له وهو كذلك فقضى إليه حاجته ثم انصرف قال عثمان ثم استأذنت عليه فجلس وقال لعائشة اجمعى إليك ثيابك قال فقضيت إليه حاجتي ثم انصرفت قال فقالت عائشة يا رسول الله لم ارك فزعت لأبى بكر وعمر رضي الله عنهما كما فزعت لعثمان قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إن عثمان رجل حيي وإني خشيت إن أذنت له وأنا على تلك الحال أن لا يبلغ إلى في حاجته
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164872, EM000600
Hadis:
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن سعد عن صالح عن بن شهاب قال أخبرني يحيى بن سعيد بن العاص أن سعيد بن العاص أخبره أن عثمان وعائشة حدثاه : أن أبا بكر استأذن على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو مضطجع على فراش عائشة لابسا مرط عائشة فأذن لأبى بكر وهو كذلك فقضى إليه حاجته ثم انصرف ثم استأذن عمر رضي الله عنه فأذن له وهو كذلك فقضى إليه حاجته ثم انصرف قال عثمان ثم استأذنت عليه فجلس وقال لعائشة اجمعى إليك ثيابك قال فقضيت إليه حاجتي ثم انصرفت قال فقالت عائشة يا رسول الله لم ارك فزعت لأبى بكر وعمر رضي الله عنهما كما فزعت لعثمان قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إن عثمان رجل حيي وإني خشيت إن أذنت له وأنا على تلك الحال أن لا يبلغ إلى في حاجته
Tercemesi:
— Hz. Osman ve Hz. Âişe anlatmışlardır ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'H.z, Âişe'nin yatağında, Âişe'nin hırkasını giyiniş olduğu halde yatarken, o sırada Ebû Bekir içeri girmek için Resûlüllah'dan izin istşdi. Peygamber bulunduğu vaziyette ona izin verdi ve işini gördü, sonra Ebû Bekir dönüp gitti. Sonra Hz. Ömer (Radiyallahu anh) (içeri girmek için) izin istedi. Peygamber o vaziyette iken ona izin Verdi de, ihtiyacını karşıladı. Sonra Hz. Ömer '(İşine) döndü. Hz. Osman demiştir ki:
— Sonra ben (içeri girmek için) Peygamberden izin istedim de (Peygamber yatmışken doğrulup) oturdu ve ÂiŞe'ye şöyle buyurdu.
«Elbiselerini topla, üzerini toparla.» Hz, Osman anlattı:
— Ben deremi Peygambere anlatıp, işimi gördüm;,: sonra ayrıldım. HzVOsman (yine şöyle) demiştir.:
— Hz.Âişe (Peygambere) sordu:
— -Ey Allah'ın Resulü! Hz. Osman (Radiyallahu anh) 'dan sakındığın gibi, Ebû Bekir ile Ömer'den —Allah her ikisinden razı olsun— sakınır sizi görmedim? Resûlüllah (SallalicihüAkyhiveSelletn) şöyle buyurdu;
«— Osman utangaç bir adamdır; korktum ki, bulunduğum o halde (yatarken) ona izin.verirsem, dileğini baha iletmez.[1164]
Haya bakımından Peygamberden sonra en ileri derecede bulunan Hz. O s m a ni'dır. Buna dair pek çok hadîs-i şerif varid olmuştur. Burada anla-tılan hâdise de buna açık bir delildir. Hz. O s m a n in faziletine îsfihyasina. dair hadîsler İçin Mustafa El-Bekrî'nin «Es-Salâvatü'l-Hamia» adlı eserinin terce m es i olan «Peygamberin Dilinden 4 Halifesi» kitabının, 201-231. sayfalarına, hal tevcemesİ için de 198-200. sayfalara möracâat'edİlsin.[1165]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 600, /475
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Amr Osman b. Affân (Osman b. Affân b. Ebu Âs b. Ümeyye b. Abdüşems)
3. Ebu Osman Said b. As el-Ümevi (Said b. As b. Said b. As b. Ümeyye)
4. Yahya b. Said el-Ümevi (Yahya b. Said b. Âs b. Said b. Ümeyye)
5. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
6. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
7. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, ev hayatı
Hz. Peygamber, giyim kuşamı
Hz. Peygamber, hayası
İzin, başkasının evine girerken izin istemek,
Müslüman, haya sahibidir
Sahabe, Hz. Peygamberin, sahabenin vs. sahabelerle ilgili değerlendirmeleri
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا زهير قال حدثنا منصور عن ربعى بن حراش قال حدثنا أبو مسعود عقبة قال قال النبي صلى الله عليه وسلم :
"إن مما أدرك الناس من كلام النبوة إذا لم تستحى فاصنع ما شئت"
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona Mansur, ona Rib'i Hirâş, ona Ebu Mesud'un naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"İnsanların öteden beri öğrene geldikleri peygamberlik sözlerden biri: 'Utanmazsan dilediğini yap!' sözüdür."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164868, EM000597
Hadis:
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا زهير قال حدثنا منصور عن ربعى بن حراش قال حدثنا أبو مسعود عقبة قال قال النبي صلى الله عليه وسلم :
"إن مما أدرك الناس من كلام النبوة إذا لم تستحى فاصنع ما شئت"
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona Mansur, ona Rib'i Hirâş, ona Ebu Mesud'un naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"İnsanların öteden beri öğrene geldikleri peygamberlik sözlerden biri: 'Utanmazsan dilediğini yap!' sözüdür."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 597, /470
Senetler:
()
Konular:
Haya, utanma duygusu imandandır
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Müslüman, haya sahibidir
حدثنا على بن الجعد قال أخبرنا شعبة عن قتادة عن عبد الله بن عبيد الله بن أبى عتبة مولى أنس قال سمعت أبا سعيد قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم أشد حياء من عذراء في خدرها وكان إذا كره عرفناه في وجهه
حدثنا محمد بن بشار قال حدثنا يحيى وبن مهدى قالا حدثنا شعبة عن قتادة عن عبد الله بن أبى عتبة مولى أنس بن مالك عن أبي سعيد الخدري : مثله قال أبو عبد الله وقال غندر وبن أبي عدي مولى أنس
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164870, EM000599
Hadis:
حدثنا على بن الجعد قال أخبرنا شعبة عن قتادة عن عبد الله بن عبيد الله بن أبى عتبة مولى أنس قال سمعت أبا سعيد قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم أشد حياء من عذراء في خدرها وكان إذا كره عرفناه في وجهه
حدثنا محمد بن بشار قال حدثنا يحيى وبن مهدى قالا حدثنا شعبة عن قتادة عن عبد الله بن أبى عتبة مولى أنس بن مالك عن أبي سعيد الخدري : مثله قال أبو عبد الله وقال غندر وبن أبي عدي مولى أنس
Tercemesi:
— Ebû Saîd El-Hudrî'den şöyle dediği işitilmiştir: «— Peygamber (Salîalkthü Aleyhi ve Sellem), haya bakımından kendi köşesine çekilmiş bakireden daha ilerde idi ve bir şeyden hoşlanmadığı eaınan onu yüzühdeft tanırdık, (hoşlanmadığı, şeyi yüze karşı söylemezdi, fakat hoşnudsuzluğunu yüzündeki halden anlardık).»[1162]
Peyaamberljğİn kemal sıfatlarını kendinde toplayan ahir zaman Peygamberinin1 Kdya bakımından da ah'tâkı belirtilmekte ve ziyadeliğİne bu had^s-i 'şerifle işaret edilmektedir.[1163]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 599, /474
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hayası
- حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن بن شهاب عن سالم عن أبيه : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم مر برجل يعظ أخاه في الحياء فقال دعه فإن الحياء من الإيمان
حدثنا عبد الله قال حدثني عبد العزيز بن أبى سلمة عن بن شهاب عن سالم عن بن عمر قال : مر النبي صلى الله عليه وسلم على رجل يعاتب أخاه في الحياء حتى كأنه يقول أضر بك فقال دعه فإن الحياء من الإيمان
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164874, EM000602
Hadis:
- حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن بن شهاب عن سالم عن أبيه : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم مر برجل يعظ أخاه في الحياء فقال دعه فإن الحياء من الإيمان
حدثنا عبد الله قال حدثني عبد العزيز بن أبى سلمة عن بن شهاب عن سالم عن بن عمر قال : مر النبي صلى الله عليه وسلم على رجل يعاتب أخاه في الحياء حتى كأنه يقول أضر بك فقال دعه فإن الحياء من الإيمان
Tercemesi:
Salim babasından rivayet ettiğine göre, Resûlüllah (Sallallofoü Aleyhi \e Sellem), hayadan dolayı (hakkını koruyamıyan) kardeşine öğüt veren bir adama rasgeldi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
«— Onu bırak, çünkü haya imandan bir daldır.» buyurdu.
îbni Ömer'den rivayet edildiğine göre de, şöyle demiştir : — Peygamber (Saîîaîlahü Aleyhi ve Sellem), hayadan dolayı kardeşini azarlıyan bir adama rasgeldi. Öyle ki, adam, (kardeşine) seni döverim (bir daha böyle yaparsan) diyor gibiydi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
— Onu bırak, (azarlama); çünkü haya imandan (bir dal) dır.»[1168]
Hakkım koruyamayacak kadar haya sahibi olan bir kimseyi dahi hayadan arınmaya teşvîk yoktur. Haya baki kalmak suretiyle meşru yoldan hak aramalıdır. Utanma sebebiyle mahrumiyet çekenlerin manevî mükâfatları büyüktür. Bununla beraber dinin helâl veya mubah saydığı yollardan hareket etmemek ve bunlarda bile utangaç olmak makbul hareket değildir. Din adabına uygun olan utanma gözel haslettir.[1169]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 602, /476
Senetler:
()
Konular:
Haya, utanma duygusu imandandır
Müslüman, haya sahibidir
Müslüman, mü'minin kişiliği
Müslüman, vasıfları
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا عبد العزيز بن أبى حازم عن العلاء عن أبيه عن أبى هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا دعا أحدكم فلا يقول إن شئت وليعزم المسألة وليعظم الرغبة فإن الله لا يعظم عليه شيء أعطاه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164880, EM000607
Hadis:
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا عبد العزيز بن أبى حازم عن العلاء عن أبيه عن أبى هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا دعا أحدكم فلا يقول إن شئت وليعزم المسألة وليعظم الرغبة فإن الله لا يعظم عليه شيء أعطاه
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahü A ieyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
— Sizden biriniz duâ ettiği zaman, dilersen (ya Rab, bana şunu ver), demesin; isteğini kesin yapsın ve büyük rağbet göstersin. Çünkü verdiği şey, Allah'a büyük gelmez.»[1177]
Bir nevi istiğna göstererek insanın :
«— Allah'ım! dilersen beni bağışla, dilersen bana merhamet et, dilersen bana rızık ver,» şeklinde dua etmemesini, bir şeyi kesinlik ve istekle İstemesini Peygamberimiz tavsiye buyuruyorlar. Çünkü istenen biı şeyi vermek Allah'a güç gelmez ve büyük bir mesele olmaz. Kul, aczİyetİ ve ihlâsı ile Allah'a tam yönelmelidir.[1178]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 607, /481
Senetler:
()
Konular:
Dua, dua etme adabı
Dua, istersen ver diye dua edilmemeli
Dua, kabul olma şartları
KTB, DUA
حدثنا أبو الربيع قال حدثني إسماعيل قال حدثني محمد بن أبى حرملة عن عطاء وسليمان ابنى يسار وأبى سلمة بن عبد الرحمن أن عائشة قالت : كان النبي صلى الله عليه وسلم مضطجعا في بيتي كاشفا عن فخذه أو ساقيه فاستأذن أبو بكر رضي الله عنه فأذن له كذلك فتحدث ثم استأذن عمر رضي الله عنه فأذن له كذلك ثم تحدث ثم استأذن عثمان رضي الله عنه فجلس النبي صلى الله عليه وسلم وسوى ثيابه قال محمد ولا أقول في يوم واحد فدخل فتحدث فلما خرج قال قلت يا رسول الله دخل أبو بكر فلم تهش ولم تباله ثم دخل عمر فلم تهش ولم تباله ثم دخل عثمان فجلست وسويت ثيابك قال ألا أستحيى من رجل تستحي منه الملائكة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164876, EM000603
Hadis:
حدثنا أبو الربيع قال حدثني إسماعيل قال حدثني محمد بن أبى حرملة عن عطاء وسليمان ابنى يسار وأبى سلمة بن عبد الرحمن أن عائشة قالت : كان النبي صلى الله عليه وسلم مضطجعا في بيتي كاشفا عن فخذه أو ساقيه فاستأذن أبو بكر رضي الله عنه فأذن له كذلك فتحدث ثم استأذن عمر رضي الله عنه فأذن له كذلك ثم تحدث ثم استأذن عثمان رضي الله عنه فجلس النبي صلى الله عليه وسلم وسوى ثيابه قال محمد ولا أقول في يوم واحد فدخل فتحدث فلما خرج قال قلت يا رسول الله دخل أبو بكر فلم تهش ولم تباله ثم دخل عمر فلم تهش ولم تباله ثم دخل عثمان فجلست وسويت ثيابك قال ألا أستحيى من رجل تستحي منه الملائكة
Tercemesi:
— Hz. Âişe şöyle anlatmıştır:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) , baldırından yahut bacaklarının bir kısmı açık olduğu halde yanı üstü yatıyordu. Ebû Bekir (Radiyallahu anh) (içeri girmek için) izin istedi. Peygamber bu halde iken ona izin verdi. O da konuştu (derdini anlattı). Sonra Ömer (Radiyallahu anh) izin istedi; ona da bu halde iken izin verdi. (îçeri girip) konuştu. Sonra Osman (Radiyallahu anh) izin istedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (doğrulup) oturdu ve elbiselerini düzeltti. (Kavilerden Muhammed, bunlar bir gün içinde olmuştur demiyorum, dedi.) Sonra Osman girdi de (işini) anlattı. Hz. Osman çıkınca, ravi demiştir ki:
— Hz. Âişe şöyle anlattı:
— Dedim ki, ey Allah'ın Resulü! Ebû Bekir girdi, kıpırdamadın vg ona beis görmedin. Sonra Ömer girdi, yine kıpırdamadın ve ona beis görmedin. Sonra Osman girdi; doğrulup oturdun ve elbiselerini düzelttin? Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
«— Meleklerin istihya ettiği bir adamdan, ben istihya etmez miyim?[1170]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 603, /477
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
3. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Huveytıb el-Kuraşî (Muhammed b. Ebu Harmele)
5. Ebu İshak İsmail b. Cafer el-Ensarî (İsmail b. Cafer b. Ebu Kesir)
6. Ebu Rabi' Süleyman b. Davud el-Atekî (Süleyman b. Davud)
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, hayası
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
İzin, başkasının evine girerken izin istemek,
Sahabe, Hz. Peygamberin, sahabenin vs. sahabelerle ilgili değerlendirmeleri
حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة قال حدثنا عمر عن أبيه عن أبى هريرة قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا أصبح قال أصبحنا وأصبح الملك لله والحمد كله لله لا شريك له لا إله إلا الله وإليه النشور وإذا أمسى قال أمسينا وأمسى الملك لله والحمد كله لله لا شريك له لا إله إلا الله وإليه المصير
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164877, EM000604
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا أبو عوانة قال حدثنا عمر عن أبيه عن أبى هريرة قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا أصبح قال أصبحنا وأصبح الملك لله والحمد كله لله لا شريك له لا إله إلا الله وإليه النشور وإذا أمسى قال أمسينا وأمسى الملك لله والحمد كله لله لا شريك له لا إله إلا الله وإليه المصير
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir.: — Peygamber, (Saİlaltahü Aleyhi ve Sellem) sabah kalktığı zaman :
«— Sabaha girmiş olduk, bütün mülk de Allah'ın bulunuyor. Bütün hamd ortağı olmıyan Allah'a mahsustur. Allah'dan başka hiç bir ilah yoktu; ve öldükten sonra diriliş O'nadır.» derdi. Gecelediği zaman da :
«— Geceye girmiş olduk, bütün mülk de Allah'ın bulunuyor. Bütün hamd, ortağı olmayan Allah'a mahsustur. Allah'dan başka hiç bir İlâh yoktur ve akıbet dönüş de onadır.» derdi.[1171]
Peygamber Efendimizden sâdır olan duaların manasını öğrenip metinlerini, ezberlemek ve onları aslî lâfızları ile huzur ve tefekküre bağlı bir inançla söylemekte fazilet vardır. Bununla beraber samimiyet ve güvenle herkes düşünebildiği ve dilinin döndüğü kadar bir ifade ile dua etmesinde herhangi bir mahzur yoktur. Ancak Peygamber Efendimizin duaları en güzel ve makbul dualar olduğundan, onları öğrenip söylemekte başka bir bereket ve sevab vardır.
Dua, davet gibi, çağırma manasınadır. Sonra küçükten büyüğe, aşağı rütbeden büyük rütbeye iletilen istek ve yalvarışa bir isim olmuştur. Dua ettim, dua okudum ve dua işittim şeklinde kullanılır. Duanın hakîkafr, kulun Allah'dan yardım ve inayet istemesidir.
Mülkünde ortağı olmayan, dilediği gibİt asarruf eden ve her şey kendine muhtaç olan Allah Teald nın lütuf ve yardımlarına kullan her an muhtaçtır. Ona yalvarıp dua etmek, hem bir tazim ifadesi, hem de kulluk borcudur. İnsan mükellef bulunduğu vazifeleri yerine getirip zahirî sebeplere baş vurduktan sonra ihlâsla Allah'a dua ederse, böyle dualar makbul oıur. Bakara Sûresi 186. âyetinde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
— Kullarım sana benden (dualarımızı işitir mi diye) sorarlarsa (bil-sinler ki,) ben (onlara) çok yakınım, (onların şikâyet ve fısıltılarım işitirim ve) bana duâ ettiği zaman duacının duasını ka^ul ederim. O halde, kullar da benim emirlerime koşsunlar ve bana iman etsinler ki, zafere ulaşsınlar.»
Bu âyet-i kerîme ile Cenab-ı Hak, önce bize, kulluk vazifelerimiz olan sahih iman ve salih amelde bulunmayı, ondan sonra kendisine dua etmemizi ve böylece yapılacak duaların makbul olacağını beyan buyuruyor. Bu asıl şartlar yanında duanın bir takım edebleri vardır kİ, şunlardır:
1— Hayırlı ve bereketli zaman oldukları bildirilen arefe günlerinde, ramazan aylarında, mübarek gecelerde, haftanın cuma günlerinde, gecelerin sahur vaktinde tercihan dua etmek,
2— Kıbleye yönelip eller açık ve omuz hizasında yüze doğru dönük oldukları halde, yahut kolları koltuk altlan görülebilecek şekilde yu'ıarı doğru kaldırarak veya elleri birbirine bitiştirerek dua etmek.
3— Duayı kesin bir inançla yapmak ve kabul olunacağına şüphesiz inanmak,
4— Vezin ve kafiye uygunluğuna kendini zorlamadan tabiî bir yalvarış içinde huzurla dua etmek,
5— Allah dan umarak ve ondan korkarak ihlâsla dua etmek,
6— Dua üzerinde ısrar edip üç defa tekrarlamak,
7— Allah'a hamd ederek veya teşbihte bulunarak duaya başlamak,
8— Bağırıp çağırmakstzın hafif bir yalvarışla, gizli ve aşikâr arasında bir sesle dua etmek,
9— Günahlardan tevbe etmiş olmak, zulüm ve haksızlık gibi şeyleri terk etmiş bulunmak. Bu durumda bütün varlığı ile Hakka yönelip tam bir teslimiyet içinde dua edenin er geç muhakkak Allah Tealâ duasını kabul eder.
Hadîs kitaplarında dua ve ezkâr'a dair özel bölümler vardır. Hangi zamanlarda ve yerlerde ne g:bi dualarda bulunacağı tesbit edilmiştir.[1172]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 604, /478
Senetler:
()
Konular:
Dua, sabah/akşam okunacak
Hz. Peygamber, duaları
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبدة قال أخبرنا محمد بن عمرو قال حدثنا أبو سلمة عن أبى هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ان الكريم بن الكريم بن الكريم بن الكريم يوسف بن يعقوب بن إسحاق بن إبراهيم خليل الرحمن تبارك وتعالى قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لو لبثت في السجن ما لبث يوسف ثم جاءني الداعى لأجبت إذ جاءه الرسول فقال ارجع إلى ربك فاسأله ما بال النسوة اللاتى قطعن أيديهن ورحمة الله على لوط إن كان ليأوى إلى ركن شديد إذ قال لقومه لو إن لي بكم قوة أو آوى إلى ركن شديد ما إن بعث الله بعده من نبي إلا في ثروة من قومه قال محمد الثروة الكثرة والمنعة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164878, EM000605
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبدة قال أخبرنا محمد بن عمرو قال حدثنا أبو سلمة عن أبى هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ان الكريم بن الكريم بن الكريم بن الكريم يوسف بن يعقوب بن إسحاق بن إبراهيم خليل الرحمن تبارك وتعالى قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لو لبثت في السجن ما لبث يوسف ثم جاءني الداعى لأجبت إذ جاءه الرسول فقال ارجع إلى ربك فاسأله ما بال النسوة اللاتى قطعن أيديهن ورحمة الله على لوط إن كان ليأوى إلى ركن شديد إذ قال لقومه لو إن لي بكم قوة أو آوى إلى ركن شديد ما إن بعث الله بعده من نبي إلا في ثروة من قومه قال محمد الثروة الكثرة والمنعة
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre demiştir ki. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
— Şanı yüce ve yüksek olan Rahman'ın Halil'i İbrahim'in oğlu İs-hak, onun oğlu Yakub, Yakub'un oğlu Yûsuf, kerîm oğlu kerîm oğlu kerîm oğlu Kerîm'dir, (yüksek haslet sahibidir).
Havi demiştir ki:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Eğer Yûsuf'un kaldığı kadar, ben hapishanede kalaydım, sonra bana (artık çık diye) davetçi gelse icabet ederdim, (çıkardım). Halbuki ona (Hükümdar tarafından onu çıkarıp bana getirin diye) elçi geldiği zaman (elçiye) şöyle demişti:
— Efendine dön de, o ellerini kesen hanımların hali neydi? diye kendisinden sor. (Böylece suçsuzluğunu itiraf ettirinceye kadar hapishanede kalmış olup, hemen dışarı çıkmamıştı).» (Yûsuf Sûresi, âyet: 50)
«— Allah'ın rahmeti de Lût (Peygamber) üzerine olsun; o kuvvetli bir esasa (Allah'a) dayanmışken, iman etmiyen kavmine:
— Keşke size karşı bir kuvvetim olsa yahut sağlam bir topluluğa dayan sam, (böylece sizin eziyetinizden ve fenalığınızdan korunsam) demişti. (Hud Sûresi, âyet: 80) «AJİah Teâlâ Lût'dan sonra gönderdiği her peygamberi muhakkak kavminden bir kuvvet ve topluluk içinde gönderdi.»
Ravilerden Muhanamed demiştir ki:
«— Servet» çokluk ve koruyucu kuvvet manasınadır.[1173]
Bu hadîs-i şerifte Hz. Y û s u f 'un kerem ve sabır sahibi olduğuna, Hz. Lût Peygamberin İse, tahammül za'fına işaret edilmekte ve ona dua edilerek Allah dan rahmet istenmektedir.
Hz. Yûsuf ve Hz. Lût hakkında geniş bilgi için Yûsuf sûresi ile Hûd sûresini incelemek kâfidir. Hz. Yûsuf uğradığı iftira sebebiyle yedi yıl hapishanede kalmış ve nihayet Hükümdarın gördüğü bir rüyayı tâbir etmesi mükâfatı olarak hapishaneden çıkarılmasını hükümdar istemiş ve bu emri tebliğ için Hz. Yûsuf'a bir elçi göndermişti. Hz. Yûsuf elçinin tebliğini kabul etmemiş ve masum bulunduğunun tahakkukunu istemişti. Bunun için elçiye :
«— Efendine dön de, o ellerini kesen hanımların hali neydi? diye kendisinden sor.»
Demişti. Nihayet hanımlar Hz. Yûsuf'un suçsuz olduğunu itiraf ettikten sonra Hz. Yûsuf hapishaneden çıkmış oldu. İşte Peygamber Efendimiz Hz. Yûsuf'un sabır ve tahammülünü göstererek:
«— Ben onun yerinde hapishanede kalmış olsaydım, beni çıkarimya gelen davet çinin davetini kabul edip çıkardım, daha fazla beklemezdim.»
Buyurmuşlardır. Bir vasıfta olan üstünlüğünü belirtmekle Hz. Yûsuf 'un ahir zaman peygamberinden daha üstün olması lâzım gelmez ve böyle bir düşünce ileri sürülemez.
Hz. Lût Peygambere genç delikanlılar kıyafetinde gelen Allah'ın meleklerine, kavminin kötü ahlâklı insanları tecavüz etmeye yeltendikleri zaman, onların şerrinden kurtulmak İçin :
«— Keşke size karşı bir kuvvetim olsa, yahut sağlam bir topluluğa dayansam.» demişti.
Halbuki kendisinin güveneceği en kuvvetli varlık Allah bulunuyordu ve nitekim onun melekleri vasıtasiyle bu ahlâkı bozuk kavmi helak etmişti. Burada da Hz. L û t 'un za'fı belirtilmektedir.[1174]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 605, /479
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Kur'an, Ayet Yorumu
Peygamberler, Hz. Lut
Peygamberler, Hz. Yusuf
حدثنا عمر بن حفص قال حدثنا أبي قال حدثنا الأعمش قال حدثني مالك بن الحارث عن عبد الرحمن بن يزيد قال : كان الربيع ياتى علقمة يوم الجمعة فإذا لم أكن ثمة ارسلوا إلى فجاء مرة ولست ثمة فلقينى علقمة وقال لي ألم تر ما جاء به الربيع قال ألم تر أكثر ما يدعو الناس وما أقل إجابتهم وذلك أن الله عز وجل لا يقبل إلا الناخلة من الدعاء قلت أو ليس قال ذلك عبد الله قال وما قال قال قال عبد الله لا يسمع الله من مسمع ولا من مراء ولا لاعب إلا داع دعا يثبت من قلبه قال فذكر علقمة قال نعم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164879, EM000606
Hadis:
حدثنا عمر بن حفص قال حدثنا أبي قال حدثنا الأعمش قال حدثني مالك بن الحارث عن عبد الرحمن بن يزيد قال : كان الربيع ياتى علقمة يوم الجمعة فإذا لم أكن ثمة ارسلوا إلى فجاء مرة ولست ثمة فلقينى علقمة وقال لي ألم تر ما جاء به الربيع قال ألم تر أكثر ما يدعو الناس وما أقل إجابتهم وذلك أن الله عز وجل لا يقبل إلا الناخلة من الدعاء قلت أو ليس قال ذلك عبد الله قال وما قال قال قال عبد الله لا يسمع الله من مسمع ولا من مراء ولا لاعب إلا داع دعا يثبت من قلبه قال فذكر علقمة قال نعم
Tercemesi:
— (151-s.) Abdurrahman İbni Yezîd'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
— Rebî' cuma günleri Alkame'ye gelirdi. Ben orada bulunmadığım zaman bana haber gönderirlerdi (ve beni isterlerdi). Bir defa Rebî' geldi, ben orada yoktum. Alkame benimle karşılaştı ve bana dedi ki:
— Rebî'in getirdiği haberi biliyor musun? O şöyle dedi:
— İnsanların ne kadar çok duâ ettiklerini ve (buna karşılık) dualarının ne kadar az kabul edildiğini görmez misin! Bunun sebebi şu; çünkü Azız ve Celîl olan Allah, ancak duanın halis ve özlü olanını kabul eder. Ben dedim ki:
— Abdullah (İbni Mes'ud) bunu söylemedi mi? Alkame dedi ki:
— Abdullah ne demişti? Abdurrahman dedi ki:
— Abdullah şöyle demişti:
— Allah Teâlâ (şöhret ve menfaat için duasını insanlara) duyuran bir duâ ediciden, gösteriş yapandan ve maskaracıdan duâ kabul etmez; ancak kalbinden ihlâsla duâ edenin duasını kabul eder. Abdurrahman dedi ki:
— Alkame hatırladı da, evet, dedi.[1175]
Sahih iman ve salih amelden uzak olarak şöhret kazanmak ve menfaat elde etmek için, iyi hocadır veya güzel duacıdır desinler için gösteriş yaparak edilen duaların hiç biri makbul değildir. Allah katında bunların yeri olmaz. Kalb samimiyeti ile Allah'a İltica etmek lâzımdır. Bu hususta bilgi için 604 sayılı hadîsin açıklamasına bakılsın.[1176]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 606, /480
Senetler:
()
Konular:
Dua, kabul olma şartları