10265 Kayıt Bulundu.
Bana Züheyr b. Harb, İshak b. İbrahim, Muhammed b. el-Müsennâ ve İbn Beşşâr, onlara Muaz b. Hişam, ona babası (Hişâm ed-Destevâî), ona Katade, ona Ebu Kılâbe, ona Ebu Esma er-Rahbî, ona da Sevban Hz. Peygamber'in (sav) "Allah benim için yer yüzünü dürüp topladı da ben doğusunu ve batısını gördüm. Şüphesiz benim ümmetimin hükümranlığı, dünyada benim için dürülüp toparlanan yerlere kadar ulaşacak. Ayrıca bana kırmızı (altın) ve beyaz (gümüş) olan iki hazine verildi" buyurduğunu söyledi, sonra hadisi Eyyub’un Ebu Kılâbe’den yaptığı rivayete benzer şekilde zikretti.
Açıklama: hadisin tam metni için [M007258] numaralı rivayete bakınız.
Bana Züheyr b. Harb, İshak b. İbrahim, Muhammed b. el-Müsennâ ve İbn Beşşâr, onlara Muaz b. Hişam, ona babası (Hişâm ed-Destevâî), ona Katade, ona Ebu Kılâbe, ona Ebu Esma er-Rahbî, ona da Sevban Hz. Peygamber'in (sav) "Allah benim için yer yüzünü dürüp topladı da ben doğusunu ve batısını gördüm. Şüphesiz benim ümmetimin hükümranlığı, dünyada benim için dürülüp toparlanan yerlere kadar ulaşacak. Ayrıca bana kırmızı (altın) ve beyaz (gümüş) olan iki hazine verildi" buyurduğunu söyledi, sonra hadisi Eyyub’un Ebu Kılâbe’den yaptığı rivayete benzer şekilde zikretti.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Hâtim, onlara Muaz b. Muaz, ona İbn Avn, ona Muhammed’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Cündüb dedi ki: el-Cere’a günü geldim, oturan bir adam görüverdim. Ben, bugün burada çok kan dökülecek, dedim. O adam: Hayır asla, vallahi, böyle bir şey olmayacak, dedi. Ben: Evet vallahi (böyle olacak), dedim. O: Hayır asla, vallahi (böyle olmayacak), dedi. Ben: Evet, vallahi (böyle olacak) dedim. O: Hayır, asla vallahi (böyle olmayacak). Çünkü Rasulullah’ın (sav) bana söylediği bir hadis bunu gösteriyor, dedi. Bu sefer ben: Şu andan itibaren sen benim için çok kötü bir meclis arkadaşısın, bunu Rasulullah’tan (sav) işittiğin halde, benim sana muhalefet ettiğimi dinliyorsun ve bundan vazgeçmemi bana söylemiyorsun, sonra da: Bu öfke nedir, dedim ve ona dönüp baktım. Meğer adam Huzeyfe imiş.
Açıklama: el-Cere’a: Kûfe'ye yakın bir yerin adıdır. el-Cere’a günü de; Hz. Osman'ın Kûfe'ye vali olarak atadığı Saîd b. el-Âs'ı Kûfe'lilerin karşıladıkları, ancak vali olarak onu kabul etmeyip yerine Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi seçtikleri gündür. Hz. Osman'a bu isteklerini ilettiklerinde o bunu kabul edip Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi Kûfe valisi olarak atamıştır.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Ebu Zinad, ona A'rac, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Siz ayakkabıları kıl olan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Siz, gözleri küçük, burunları yassı bir kavimle harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır."
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Şakîk, ona Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yürürken İbn İbn Sayyâd'a den k geldik. Hz. Peygamber (sav) ona "gönlümde senin için bir şey sakladım, onu bil" buyurdu. İbn Sayyâd "gönlünden geçen şey duh (duman)" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Sus, yıkıl git, haddini aşma" buyurdu. Hz. Ömer "ey Allah'ın Rasulü, izin ver de şunun boynunu vurayım" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Onu bırak, eğer o korktuğun gibi (Deccal) ise sen ona güç yetiremezsin" buyurdu.
Bana Harmele b. Yahya b. Abdullah b. Harmele b. Imrân Et-Tûcîbî, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Sâlim b. Abdullah, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: Hz. Ömer, Rasulullah (sav) ile birlikte bir grup içinde İbn Sayyâd'a gittiler. Onu Benî Mağale konağı yanında erkek çocuklarla oynarken buldular. İbn Sayyâd o zaman buluğ çağına yaklaşmıştı. Rasulullah (sav) eliyle onun sırtına dokunana kadar İbn Sayyâd, onun geldiğinin farkına varamamıştı. Sonra Hz. Peygamber (sav) ona "Benim, Allah'ın Rasulü olduğuma şehadet ediyor musun?" dedi. İbn Sayyâd Rasulullah'a bakıp "Senin, ümmîlerin nebisi olduğuna şehadet ediyorum, sen de benim Allah'ın Rasulü olduğuma şehadet eder misin?" dedi. Rasulullah (sav) onun sözünü dikkate almaksızın "Ben Allah'a ve Resullerine iman ettim" buyurdu, ardından İbn Sayyad'a "ne görüyorsun?" diye sordu. İbn Sayyad "Bana gerçek haberler de gelir, yalan haberler de" diye cevap verdi. Rasulullah "Öyleyse senin işin çok karışıktır" buyurdu. Sonra da ona: "gönlümde senin için bir şey geçirdim, (onu bil bakalım)" buyurdu. İbn Sayyâd " o duh (duman)dır" dedi. Rasulullah (sav) "yıkıl karşımdan, kaderini asla aşamayacaksın" buyurdu. Hz. Ömer "Ya Rasulullah, bana izin ver onun boynunu vurayım" dedi. Rasulullah (sav) "Eğer o (Deccal) ise ona asla üstün gelinemez. Deccal değilse onu öldürmekte hayır yok" buyurdu.
Bize Salim b. Abdullah, ona da Abdullah b. Ömer (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) ve Ubeyy b. Ka'b el-Ensârî, daha sonra İbn Sayyâd'ın bulunduğu hurmalığa gittiler. Hz. Peygamber (sav) onu gafil yakalamak kendi kendine konuşmasını dinlemek istediği için hurma köklerinin ardına gizlendi. Bunun için de İbn Sayyâd Hz. Peygamber'i (sav) görmeden Rasulullah onu görmeliydi. Nitekim Hz. Peygamber (sav) onu kadife hırkasına bürünmüş yatağında yatıyorken gördü. Ondan anlaşılmayan hırıltılı bir ses geliyordu. Tam bu sırada İbn Sayyâd'ın annesi bir hurma ağacının arkasına gizlenmiş bulunan Hz. Peygamber'i (sav) gördü ve hemen İbn Sayyâd'a 'Yâ Safi! İşte Muhammed geldi' diye seslendi. Safi, İbn Sayyâd'ın adıdır. İbn Sayyâd yattığı yerden sıçrayarak kalktı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Şayet şu kadın oğlunu o halde bıraksaydı (ona haber vermeseydi), İbn Sayyâd'ın gerçekte ne olduğu ortaya çıkardı" buyurdu.