حدثنا أبو اليمان قال حدثنا شعيب عن الزهري قال حدثني عامر بن سعد عن سعد بن أبي وقاص أنه أخبره أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لسعد : إنك لن تنفق نفقة تبتغي بها وجه الله عز وجل إلا أجرت بها حتى ما تجعل في فم امرأتك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165031, EM000752
Hadis:
حدثنا أبو اليمان قال حدثنا شعيب عن الزهري قال حدثني عامر بن سعد عن سعد بن أبي وقاص أنه أخبره أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لسعد : إنك لن تنفق نفقة تبتغي بها وجه الله عز وجل إلا أجرت بها حتى ما تجعل في فم امرأتك
Tercemesi:
— Haber verildiğine göre, Peygamber (Saikülahü Aleyhi ve Sellem) Sa'd ibni Ebî Vakkas'a şöyle dedi:
«— Allah rızasını umarak harcadığın herhangi "bir nafakadan dolayı muhakkak mükâfatlandırılırsın, hatta hanımının ağzına koyduğun nafakadan da.»[225]
Bu hadîs-i şeriften anlaşılıyor ki, vacib olan amellerin sevabı niyyetle çoğalır. Çünkü zevcenin geçimini sağlamak, koca üzerine vacib olan bir vazifedir ve bunu yerine getirmekte sevab vardır. 8u vazife yerine getirilirken Allah rızası gözetil irse, bu n i yy et sebebiyle sevabı ziyadelesir. Bütün meşru harcamalarda mükâfat bulunduğu gibi, bir lokma yedirmeden İbaret küçük İkramların da ecri vardır. Bîr lokma için ecir takdir edildikten sonra, daha çok büyük harcamaların ne kadar mükâfat sebebi olacağını açıklamaya lüzum yoktur.[226]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 752, /596
Senetler:
()
Konular:
Aile, ailede erkeğin hak ve sorumlulukları
Aile, Erkeğin ailesine iyi davranması, geçimini sağlaması
Geçim, ailenin geçimini sağlamak, başkasına el açmamak
Sadaka, aileye yapılan harcama
Sadaka, öncelikle aile efradına ve yakınlara verilmelidir
Sadaka, paylaşmaya önce yakınlardan başlamak
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن سهيل بن أبي صالح عن أبيه عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا سمعت الرجل يقول هلك الناس فهو أهلكهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165038, EM000759
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن سهيل بن أبي صالح عن أبيه عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا سمعت الرجل يقول هلك الناس فهو أهلكهم
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (SallallahU Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
— Adamın: İnsanlar helak oldu, dediğini işittiğin zaman, (bilmiş ol ki) o, onların en ziyade helak olanıdır.»[239]
Bütün insanları helake düşmüş görmek, bir bakıma kendinin iyi yolda olmasıyle gururlanmak ve kibirlenmek manasını ifade eder. Diğer taraftan Allah Tealâ Hazretlerinin geniş merhametini ve merhametin şümulünü inkâr olur. Aynı zamanda Allah'ın rahmetinden ümit kesmek gibi çok tehlikeli netice doğurur. Bu itibarla insan önce kendi kusur ve ayıplarını görüp düzeltmeye çalışmalı, başkalarını kendinden üstün görmelidir. Maddî bakımdan ihtiyaç göstermemek, manevî bakımdan muhtaç durumda olmak selâmet yoludur.
Bir insan başta kendini Allah katında günahkâr kabul ederek ve iyi olmaya teşvik niyyetini de taşıyarak : «İnsanlar helak oldu» derse, bunda bir beis olmadığı ifade edilmektedir.[240]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 759, /605
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Yezid Süheyl b. Ebu Salih es-Semmân (Süheyl b. Zekvan)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
Lanet, Lanetlemek,
Müslüman, müslümana sövmek, hakaret etmek
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا معاذ بن هشام قال حدثني أبي عن قتادة عن عبد الله بن بريدة عن أبيه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا تقولوا للمنافق سيد فإنه إن يك سيدكم فقد أسخطتم ربكم عز وجل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165039, EM000760
Hadis:
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا معاذ بن هشام قال حدثني أبي عن قتادة عن عبد الله بن بريدة عن أبيه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا تقولوا للمنافق سيد فإنه إن يك سيدكم فقد أسخطتم ربكم عز وجل
Tercemesi:
— Abdullah, babası Büreyde'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir : Resûlüllah (Sallaİlahü. Aleyhi ve Sellem):
«— MUnafıka, seyyid = (efendi) demeyiniz; çünkü o, sizin efendiniz olursa, aziz ve cetil olan BaTabınm gadaplandırmış olursunuz.» buyurdu.[241]
Efendilik ve seyyİdlik iyi ve yüksek vasıfları kendinde toplayan kimseye mahsus isimlerdir. Münafık kimse, gerçek imandan mahrum olan büyük noksanlıkla nitelenendir. Münafık olana bu iyi ismi vermek, kelimeyi kullanıldığı yerin başkasında kullanmaktır. Münafık buna lâyık değildir. Bir kimseye de lâyık olmadığı bîr vasıfla hitap etmek, Allah'ın rızasına uygun düşmez. Üstelik bir münafık efendi olarak kabul edildiği takdirde, ona efendi diyenler, onun arkadaşları olurlar; çünkü onu başlarına geçirip efendi etmişlerdir. Şayet kalbden inanarak değil de, sırf sözde bir hitab olarak söylenirse, o zaman yalancı olurlar; çünkü inanmadıkları ve bildikleri şeyin hilafını ifade etmişlerdir. Hangi halde düşünülürse düşünülsün, münafık oland üstünlük ifade eden sözlerle hitap etmek Allah'ın rızasına aykırıdır; onun gadabını gerektirir. Allah'ın bir kimseye gadap etmesi de onun helakine kâfidir.[242]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 760, /605
Senetler:
1. Ebu Abdullah Büreyde b. Husayb el-Eslemî (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)
2. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Abdullah Muaz b. Hişam ed-Destevâî (Muaz b. Hişam b. Senber)
6. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Allah İnancı, kızması / gazabı/ buğzetmesi ve sebepleri
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
Münafık, Hz. Peygamber'in münafıklarla ilişkileri
Münafık, Nifak / Münafık
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن بن شهاب عن أبي عبد الله الأغر عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : ينزل ربنا تبارك وتعالى في كل ليلة إلى السماء الدنيا حين يبقى ثلث الليل الآخر فيقول من يدعوني فأستجيب له من يسألني فأعطيه من يستغفرني فأغفر له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165032, EM000753
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن بن شهاب عن أبي عبد الله الأغر عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : ينزل ربنا تبارك وتعالى في كل ليلة إلى السماء الدنيا حين يبقى ثلث الليل الآخر فيقول من يدعوني فأستجيب له من يسألني فأعطيه من يستغفرني فأغفر له
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Saltaltahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Noksanlıklardan münezzeh ve yüce olan Rabbimiz (in rahmeti), her gece — gece sonunun üçte biri kalınca — aşağı (kat) göğe iner de şöyle buyurur:
— Bana dua eden yok mu, onun duasını kabul edeyim? Benden isti-yen yok mu, ona vereyim? Benden mağfiret dileyen yok mu, onu bağışlıyayım?»[227]
Hadîs-i şerif metninde i-Babbimiz her gece aşağı semaya iner.» buyu-ru(maktadır. Bu mânâ çeşitli surette açıklanmıştır. Allah Tealâ hazretlerinin şanına lâyık bir şekilde ve keyfiyetini bilmeye gücümüz yetmeyecek bir halde vukuuna inanmak selefin akİdesidir. İkinci ve muteber olan bir görüş de, Rabb'in inmesinden m ura d rahmetinin inmesidir, suretinde yapılan tevildir. Bu her iki görüş, ehl-i sünnetin inancıdır. Bunlar dışında muteber olmayan değişik fikirler vardır.
Bu beyandan maksad, gecenin sonundan üçte birine ait olan vakit içerisinde edilecek duaların ve İbadetlerin daha faziletli ve mükemmel olduğunu, kabule daha şayan bulunduklarını bize bildirmektir. Bu vakit içinde ister namazdan Önce, ister namazdan sonra ve ister namaz (almaksızın olsun edilen dualar daha makbuldür. Sebebi şu
Bu vakit uykuya dalmanın ve uykudan lezzet almanın zamanıdır. Her tarafın sakın ve boş bulunduğu bir gaflet anıdır. En iyi bir istirahat halinden, tatlı bir uykudan ayrılmak, soğuk gecelerde böyle bir ibadet İçin kalkmak çok zor olduğundan fazileti de o derece büyüktür. Hele yorgun zamanlarda, kısa gecelerde kalkmak daha meşakkatlidir. İşte böyle anlarda Rabbİne yalvarmak, ona İbadet ve dua etmek için kalkan kimsenin ihlâsı tam ve niyyeti sağlam demektir; Rabbi katında olan nimetlere rağbeti vardır. Bu vakıfta İnsanın dünyalık arzuları ayrılmış olur ve Rabbine tam bir ihlâsla yönelmiş bulunur. Şüphesiz böyle bir hal ile İbadette bulunanın da duası makbul olur.[228]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 753, /597
Senetler:
()
Konular:
Dua, faziletlisi
Dua, geceleri yapılacak dualar
Dua, kabul saati
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Zihin İnşası, gece tasavvuru
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن سعد عن صالح بن كيسان عن بن شهاب قال أخبرني بن أخي أبي رهم كلثوم بن الحصين الغفاري أنه سمع أبا رهم وكان من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم الذين بايعوه تحت الشجرة يقول : غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم غزوة تبوك فقمت ليلة بالأخضر فصرت قريبا منه فألقى علينا النعاس فطفقت أستيقظ وقد دنت راحلتي من راحلته فيفزعني دنوها خشية أن تصيب رجله في الغرز فطفقت أؤخر راحلتي حتى غلبتني عيني بعض الليل فزاحمت راحلتي راحلة رسول الله صلى الله عليه وسلم ورجله في الغرز فأصبت رجله فلم أستيقظ إلا بقوله حس فقلت يا رسول الله استغفر لي فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم سر فطفق رسول الله صلى الله عليه وسلم يسألني عن من تخلف من بني غفار فقال وهو يسألني ما فعل النفر الحمر الطوال الثطاط قال فحدثته بتخلفهم قال فما فعل السود الجعاد القصار الذين لهم نعم بشبكة شدخ فتذكرتهم في بني غفار فلم أذكرهم حتى ذكرت أنهم رهط من أسلم فقلت يا رسول الله أولئك من أسلم قال فما يمنع أحد أولئك حين يتخلف أن يحمل على بعير من إبله امرءا نشيطا في سبيل الله فإن أعز أهلي علي أن يتخلف عن المهاجرين من قريش والأنصار غفار وأسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165033, EM000754
Hadis:
حدثنا عبد العزيز بن عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن سعد عن صالح بن كيسان عن بن شهاب قال أخبرني بن أخي أبي رهم كلثوم بن الحصين الغفاري أنه سمع أبا رهم وكان من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم الذين بايعوه تحت الشجرة يقول : غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم غزوة تبوك فقمت ليلة بالأخضر فصرت قريبا منه فألقى علينا النعاس فطفقت أستيقظ وقد دنت راحلتي من راحلته فيفزعني دنوها خشية أن تصيب رجله في الغرز فطفقت أؤخر راحلتي حتى غلبتني عيني بعض الليل فزاحمت راحلتي راحلة رسول الله صلى الله عليه وسلم ورجله في الغرز فأصبت رجله فلم أستيقظ إلا بقوله حس فقلت يا رسول الله استغفر لي فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم سر فطفق رسول الله صلى الله عليه وسلم يسألني عن من تخلف من بني غفار فقال وهو يسألني ما فعل النفر الحمر الطوال الثطاط قال فحدثته بتخلفهم قال فما فعل السود الجعاد القصار الذين لهم نعم بشبكة شدخ فتذكرتهم في بني غفار فلم أذكرهم حتى ذكرت أنهم رهط من أسلم فقلت يا رسول الله أولئك من أسلم قال فما يمنع أحد أولئك حين يتخلف أن يحمل على بعير من إبله امرءا نشيطا في سبيل الله فإن أعز أهلي علي أن يتخلف عن المهاجرين من قريش والأنصار غفار وأسلم
Tercemesi:
— Ebû Rühm'den işitilmîştir; Ebû Rühm, ağaç altında Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'* bîat eden Resûlüllah'ın ashabından idi. Şöyle anlatıyordu:
Tebük savaşında Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraberce savaştım. (Ta i f'de) Ah dar dağında bir gece kalktım; Peygamber'e yaklaştım. Bizi uyku bastırdı. Kendimi ayık tutmaya başladım, devem de Peygamberin devesine yaklaşmıştı. Peygamberin ayağı üzengiye dokunur korkusundan, devenin yaklaşması beni ürpertiyordu. Bundan ötürü devemi geri bırakmıya koyuldum; öyle ki gecenin bir kısmında gözüm bana üstün geldi (uyudum). Böylece devem, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in devesini sıkıştırdı. —Peygamberin ayağı üzengideydi—. Ben ayağına çarptım da, ancak onun «Ay...» demesiyle uyandım. Ben dedim ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Benim için (Allah'dan) mağfiret dile, (ben büyük kusur işledim). Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Yürü!» dedi. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) , Gifar Oğullarından savaşa katılmayıp, geri kalanlardan bana sormaya başladı. O bana sorarak şöyle dedi:
«— Kırmızı İnsanlar, uzun boylu köseler ne yaptı?»
Ebû Rühm dedi ki, onların savaştan geri kalmaları sebebini Peygamber'e anlattım. Peygamber sordu:
— (Hicaz'da) Şebeke'i Sedan mevkiinde davarları bulunan kıvırcık saçlı siyahlar, kısa boylular ne yaptı?» Ben, onları Gifar Oğulları kabilesinde düşündüm, fakat onları hatırlayamadım. Nihayet hatırladım ki onlar, Eşlem kabilesinden bir guruptur. Dedim ki, ey Allah'ın Resulü! Onlar Eşlem kabilesindendir. Peygamber şöyle buyurdu:
Onlardan biri savaştan geri kalınca, develerinden bir deveye, Allah yolunda (savaş için) bir kimseyi neş'eli olarak yükleyip göndermesinden kendini engelliyen nedir? Zira Kureyş muhacirlerinden, Ensar'dan, Gifar ve Eşlem kabilelerinden (bir özürle) benim savaşıma katıla-mayıp geri kalnnlar, benim aziz ehlimdirler.»[229]
Bu hadîs-i şerifi anlatan E b û R ü h m, ashabı kiramdan olup, Kinane beldesinde Gifar kabilesindendir. İsmi Gülsüm ibni Husayn olup, hem künyesi, hem de adı ile şöhret bulmuştur. Peygamber (Sallaltahii Aleyhi veŞeUem) Medine'ye hicret ettikten sonra m üs I uman oldu. Uhud savaşında bulunarak bu savaşta göğsünden yara aldı. Yaralt olarak Hz. Peygamberin huzuruna varmış ve bizzat Peygamber tarafından tedavi olmuştu. E b û R û h m hazretlerinin kabileleri içinde yüksek bir mevkii vardı. Hz. Peygamber de onu iki defa Medine'de istİhlâf etmiştir, (yerine bakmak üzere görevlendirmiştir). Birinci defa görevlendirme, Ömre haccı yerine getirildiği zaman olmuştur. Hüdeybiye barışının şartlarından biri, müslümonların barıştan bir sene sonra Kabe'yi ziyaret etmeleriydi. Bu anlaşmaya göre müslü-manlar silâhsız olarak, Hüdeybiye barışından bir sene sonra, Mekke'ye girdiler ve Ömre tavafı yaptılar. Oç gün Mekke'de kaldıktan sonra geri döndüler. İşte birinci istihlâf, Peygamberimizin Kabe'yi bu ziyaretleri sırasında olmuştu.
İkinci defa görevlendirme de, Mekke'nin müslümanlar tarafından fethi zamanında olmuştu.
E b 0 R ü h m Hudeybiyede ağaç altında Peygamber e biat edenlerden biridir. Bu bîata, Rıdvan Bîat'ı denir. Şöyle olmuştur :
Hac ibadetini yerine getirmek üzere Hüdeybiye mevkiine kadar giden müslümanları, müşrikler Mekke'ye sokmamak istemişlerdi. Müslümanların işgal gayesi ile hareket etmediklerini, sırf ibadet için hareket ettiklerini anlatmak üzere Hz. Osman, Peygamber tarafından Mekke müşriklerine elçi olarak gönderilmişti. Kureyş müşrikleri Hz. Osman'ı hapsetmişlerdi. Bu olay etrafa, Hz. Osman 'in öldürüldüğü şeklinde yayıldı. Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Seltem) 'e şehid edildiği haberi gelince, Kureyş'e hadlerini bildirmek üzere bütün müslümanlardan İslâmiyet uğruna canlarını feda edeceklerine dair söz almak istemişti. Bu bîat = söz alma İşi bir ağacın altında vuku buldu. Peygamberin erkek ve kadın bütün ashabı, ölünceye ködar Peygamberle birlikte sebat etmeye karar vermişlerdi. İslâm tarihinde çok önemli olan bu bîat hâdisesine «Rıdvan-Bİatı» denir Çünkü Allah bundan razı olmuştur. Cenab-ı Hale bu hâdise münasebetiyle Fetih sûresinde söyle buyurmuştur:
«— Müminler sana ağaç altında bîat ettikleri zaman, Allah onlardan razı olmuştu. Böylece kalblerinde olan sadakati bildi de, üzerlerine manevî huzuru indirdi. Kendilerine de yakın bir zafer (Hayber'in fethini) verdi.» (Fetih Sûresi, âyet: 18)
Daha sonra Hz. Osman 'in öldürülmediği anlaşıldı ve Hudeybiye barışı yapıldı. İşte Ebû Rühm bu mutlu günde bulunmuş ve Allah'ın hoşnutluğunu kazananlardan biri olmuştu. Allah hepsinden razı olsun.
Hadîs-i şerifin mevzu ile ilgisi : Hicretin dokuzuncu yılında Bizans'ın Arabistan'ı İstilâya hazırlandığı haberleri etrafa yayıldı. Bizans'ın bu hazırlıklarına karşı müslümanlar endişeye kapılarak onlar do hazırlığa başladılar. Hz. Peygamber bütün kabilelere müracaat ederek ordunun takviyesini ve yardım toplanmasını İstemişti. Hz. Osman üçyüz devesini vermiş, birçok kimseler de büyük yardımlarda bulunmuşlardı. Buna rağmen vasıtası bulunmayan, fakirliğinden savaşa katılamayan kimseler de çok olmuştu. Böyle savaştan geri kalmaya mecbur olanlar, acizliklerinden dolayı Pey-g a m berin huzurunda ağlamışlar ve üzüntülerini belirtmişlerdi. Bunlar arasında Eşlem ye Ğifar kabilelerinden epeyce zevat bulunuyordu. İşte Hz. Peygamber bunların savaştan geri kalış sebeplerini Ebû Rühm'e soruyor ve ondan bilgi alıyordu. Çünkü Ebû Rühm Ğifar kabİtesindendİ ve Eşlem kabilesi de bunlara yakındı. Bu iki kabile mensuplarını tanıtmak için onları renk ve biçimleri İle vasıflıyordu. Böyle tanıtma için yapılan vasıfla-malarin gıybet sayılmadığı bize bildirilmiş oluyor.
Toplanan kırk bin kişilik bir ordu ile Medine ile Şam arasında ve yolun orta mesafesinde bulunan Tebûk'e varıldı. Burada, Bizans'ın istilâ hareketinin yalan olduğu öğrenildi. Tebük'de yirmi gün kalındıktan sonra ve Rum'lar cizyeye bağlandıktan sonra geri dönüldü. Bu sefere Tebük Seferi denir. Bu savaştan haklı bir özürle geri kalan muhacirler, En sar, Gifar ve Eşlem kabileleri topluluğunu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) burada övmüş ve Cenab-ı Hak da haklarında şöyle buyurmuştur;
«— O kimselere günah yoktur ki, kendilerini bindirip savaşa'sevk edesin diye sana geldikleri zaman, kendilerine: Sizi bindirecek bir hayvan bulamıyorum, demiştin (ey Resulüm). Bu uğurda harcıyacakları bir şey bulamadıklarından dolayı kederlerinden gözleri yaş döke döke geri döndüler,- (Tevbe Sûresi, âyet: 92)
Böylece Tebük seferine İçten gönüllü olup, imkânsızlıklarından katılamayanlar hem Allah tarafından, hem de Peygamber tarafından teskin edilmişler ve ilâhî hoşnudluğa kavuşmuşlardı. (Hadîs-i şerifin son cümlesi 1 b n i H i şa m rivayetine göre terceme edilmiştir.)[230]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 754, /599
Senetler:
()
Konular:
Biat, Hz. Peygambere biat etmek
Dua, Hz. Peygamber'den dua, istiğfar istenmesi
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Müslüman, peygamber sevgisi
Siyer, Hudeybiye Günü
Siyer, Tebük gazvesi
حدثنا مسدد قال حدثنا حماد بن زيد عن عاصم بن بهدلة عن أبي وائل عن بن مسعود قال : لما قسم رسول الله صلى الله عليه وسلم غنائم حنين بالجعرانة ازدحموا عليه فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ان عبدا من عباد الله بعثه الله إلى قوم فكذبوه وشجوه فكان يمسح الدم عن جبهته ويقول اللهم اغفر لقومي فإنهم لا يعلمون قال عبد الله بن مسعود فكأني أنظر إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم يحكي الرجل يمسح عن جبهته
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165036, EM000757
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا حماد بن زيد عن عاصم بن بهدلة عن أبي وائل عن بن مسعود قال : لما قسم رسول الله صلى الله عليه وسلم غنائم حنين بالجعرانة ازدحموا عليه فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ان عبدا من عباد الله بعثه الله إلى قوم فكذبوه وشجوه فكان يمسح الدم عن جبهته ويقول اللهم اغفر لقومي فإنهم لا يعلمون قال عبد الله بن مسعود فكأني أنظر إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم يحكي الرجل يمسح عن جبهته
Tercemesi:
— Ibni Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Ci'rane mevkiinde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) Huneyn savaşında elde edilen ganimetleri böldüğünde, savaşanlar (ganimet paylarını almak için) Peygamberin üzerine varıp sıkışıklık verdiler. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Allah'ın kullarından bir kulunu Allah bir kavme peygamber olarak gönderdi de, onlar onu yalanladılar (yaraladılar) ve berelediler. O peygamber abımdan kanı silerek şöyle diyordu: Allah'ım! Kavmimin günahlarım bağışla; çünkü onlar (gerçeği) bilmezler. buyurdu.
Abdullah ibni Mes'ud demiştir ki, sanki görüyorum, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)\ alnından (teri) silerek o peygamberi hikâye ediyor.[235]
Mekke'nin fethinden sonra İslâm'ı kabul etmeyen bazı müşrikler kalmıştı. Bunların Mekke'yi müslümanlardan geri almak için hazırlıkta bulundukları öğrenilince, hicretin sekizinci yılında bunların hücumuna karşı Mekko ve Taif arasında Huneyn denilen yerde müslömanlar savaşa çıktı, önce müşrikler üstün durumda göründülerse de, nihayet mağlûp edilerek onlardan ganimetler alındı ve Mekke'ye yakın Taif yolu üzerindeki CiVane ve Ci'irrane denilen yerde bu ganimetleri Peygamber savaşanlara bölmüştü. İşte bu esnada Hz. Peygamberin sıkışık duruma düşmesi üzerine, daha önceki peygamberlerin çektikleri eziyeti ve buna karşı onların müsamahasını hikâye olarak hatırlatmış ve ashab-ı kirama da nazikâne İkazda bulunmuştu. Anlaşılıyor ki, eskiden vuku bulmuş bir hâdiseyi bir maksat için anlatmakta bir beis yoktur.[236]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 757, /603
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, Hz. Peygamber'in taksimi
Hz. Peygamber, duaları
Siyer, Huneyn gazvesi
Siyer, Hz. Peygamber'in Mekke döneminde çektiği sıkıntılar
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن نشيط عن كعب بن علقمة عن أبي الهيثم قال : جاء قوم إلى عقبة بن عامر فقالوا إن لنا جيرانا يشربون ويفعلون أفنرفعهم إلى الإمام قال لا سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول من رأى من مسلم عورة فسترها كان كمن أحيا موءودة من قبرها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165037, EM000758
Hadis:
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال حدثنا إبراهيم بن نشيط عن كعب بن علقمة عن أبي الهيثم قال : جاء قوم إلى عقبة بن عامر فقالوا إن لنا جيرانا يشربون ويفعلون أفنرفعهم إلى الإمام قال لا سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول من رأى من مسلم عورة فسترها كان كمن أحيا موءودة من قبرها
Tercemesi:
Bir cemaat Ukbe ibni Amir'e gelip dediler ki, bizim komşularımız var; şarap içiyorlar ve kötü iş yapıyorlar. Onları idareciye (zabıta âmirine) şikâyet edelim mi? Ukbe, hayır, dedi. Peygamber 'in şöyle buyurduğunu işittim:
«— Kim bir müslümandan bir ayıp görür de, onu örterse, diri diri gömülmüş (bigünah) bir km mezarından dirilten gibi (sevab almış) olur.»[237]
Günah İşleyen bazı kimseler vardır ki, yaptıkları işlerin zararı açığa çıkmayıp başkasına sirayet etmez. Bu gibilerin günahını araş.tınp ortaya çıkarmak ve idare makamlarına şikâyette bulunmak doğru değildir. Hem günah işleyen İnsanlara teşhir ecfilrhiş ve fenalıkların işlenmekte olduğu bildirilmiş olur, hem de günah işleyen utandırılarak cemiyet İçinde mahcup duruma düşürülmüş olur. Bu gibi kimselere özel olarak tatlı dille nasihatte bu-lunulı ". Böyle mahcup ve perişan duruma bir müslümanı düşürmeden onun günahını örtmek ve açığa vurmamak, bir ölüyü diriltmek kadar makbul bir iştin Ancak başkalarına ve cemiyete zararı dokunacak şekilde açığa çıkan ve insanlara zulüm getiren günahlar böyle değildir. Bunlarr önlemekte birbirine vardımct olmak ve kötülüâü birlikte vok etmek icab eder.[238]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 758, /603
Senetler:
()
Konular:
Günahı, günahı örtmek, masiyeti gizlemek gerekir
حدثنا مخلد بن مالك قال حدثنا حجاج بن محمد قال أخبرنا بن المبارك عن بكر بن عبد الله المزني عن عدي بن أرطأة قال كان الرجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم إذا زكي قال : اللهم لا تؤاخذني بما يقولون واغفر لي ما لا يعلمون
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165040, EM000761
Hadis:
حدثنا مخلد بن مالك قال حدثنا حجاج بن محمد قال أخبرنا بن المبارك عن بكر بن عبد الله المزني عن عدي بن أرطأة قال كان الرجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم إذا زكي قال : اللهم لا تؤاخذني بما يقولون واغفر لي ما لا يعلمون
Tercemesi:
— (173-s.) Adiyy ibni Ertât'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabından olan adam Övüldüğü zaman :
— Allah'ım! Söyledikleriyle beni hesaba çekme ve bilmedikleri şeyleri (günahlarımı) bağışla.» derdi.[243]
Bir kimseyi yüzüne karşı övmenin ve bir kimse hakkında kesin hüküm vermenin doğru olmayacağına dair hadîs-İ şerifler birinci cildin 339-341 sayılarında geçmiş ve gerekli açıklama yapılmıştı. Ancak yalan olmamak, övülene kibir vermemek ve övülen fasık olmamak, övücü de alışkanlık halinde olmamak ve övüleni hayırlı işlere teşvik etmek şartlariyle medhe-pılabİlir. Bu şartlar dahilinde övülen kimse; «Allah'ım, beni temize çıkarıp övdükleri sözlerle beni hesaba çekme ve bilmedikleri günahlarımı mağfiret eti» diye dua eder. Böylece kibirden kurtulur ve hakkında edilen övgülerden manevî bir zarar çekmez. (Bu haberi B e y h a k î îman bölümünde tah-riç etmiştir. Başka bir kaynak gösterilmemiştir. Fadlu'llah : C. II, s. 231).[244]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 761, /606
Senetler:
()
Konular:
Dua, her konuda
حدثنا أبو عاصم عن الأوزاعي عن يحيى بن أبي كثير عن أبي قلابة أن أبا عبد الله قال لأبي مسعود أو أبو مسعود قال لأبي عبد الله ما سمعت النبي صلى الله عليه وسلم في زعم قال : بئس مطية الرجل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165041, EM000762
Hadis:
حدثنا أبو عاصم عن الأوزاعي عن يحيى بن أبي كثير عن أبي قلابة أن أبا عبد الله قال لأبي مسعود أو أبو مسعود قال لأبي عبد الله ما سمعت النبي صلى الله عليه وسلم في زعم قال : بئس مطية الرجل
Tercemesi:
— Ebû Kılâbe'den rivayet edildiğine göre, Ebû Abdullah, Ebû Mes'ud'a yahut Ebû Mes'ud, Ebû Abdullah'a demiştir ki: «Zu'metmek =zannetmek» sözü hakkında Peygamber-fSa/toiJa/m Aleyhi ve Sellem) 'den ne duydun. (Bu hususta Peygamber) :
«— insanın ne kötü bineğidir.» buyurdu.[245]
Ebû Abdullah'in Huzeyfe hazretleri olduğu söylenmekte ise de Huzeyfe 'den başkası olduğu, hakkında da görüş vardır. H u z e y -fe'nin mi Ebû Mes'ud'a, yahut EbûMes'ud'unmu Huzeyfe ye sorduğunu ravi kesinlikle ayırt edememiş ve burada tereddüt etmiştir. Hangisi sormuş olursa olsun, mesele «Zu'm — zan besleme» kelimesi üzerindedir. Bu kelime Arapçada «Za'm, Zu'm ve-Zi'm» telâffuzlartyla üç şekilde kullanılır ve birbirine zıd manaları vardır. Doğru ve" hak olan sözde kullanıldığı gibi, yalan ve batıl olan sözde de kullanılır*. Ekseriya gerçek olmayıp, şüphe ve zan yerinde kullanılır. Şüphe ve yalan yerinde kullanıldığı için «İnsanın kötü bineği» diye Peygamber (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) tarafından izah buyurulmuştur. Çünkü şüphe ve'tereddüt insanı yalana götürür. Yalpn, ise en kötü bir şeydir. İnsan gerçek olarak bilmediği bir haberi veya sözü anlatmamalı, zan' üzere hareket edip, kötü akıbetlere düşmemeli ve başkalarını da düşürmemelidir. Hadîs-i şerif rivayetlerinde ise asla kullanışı caiz değildir.[246]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 762, /607
Senetler:
()
Konular:
Sosyalleşme, temel prensipler
Yalan, yalancılık
حدثنا يحيى بن موسى قال حدثنا عمر بن يونس اليمامي قال حدثنا يحيى بن عبد العزيز عن يحيى بن أبي كثير عن أبي قلابة عن أبي المهلب أن عبد الله بن عامر قال يا أبا مسعود ما سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول في زعموا قال سمعته يقول : بئس مطية الرجل وسمعته يقول لعن المؤمن كقتله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165042, EM000763
Hadis:
حدثنا يحيى بن موسى قال حدثنا عمر بن يونس اليمامي قال حدثنا يحيى بن عبد العزيز عن يحيى بن أبي كثير عن أبي قلابة عن أبي المهلب أن عبد الله بن عامر قال يا أبا مسعود ما سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول في زعموا قال سمعته يقول : بئس مطية الرجل وسمعته يقول لعن المؤمن كقتله
Tercemesi:
— Abdullah ibni Amir demiştir ki, ey Ebû Mes'ud! Resûlüllah (SallalUıhü Aleyhi ve Sellemfden «Zulmettiler = zannettiler^ sözü hakkında ne buyurduklarını işittin? O, şöyle buyurduğunu işittim, dedi: «— Insanm ne kötü bineğidir.» Yine şöyle buyurduğunu işittim: «— Mü'mine lanet etmek, onu Öldürmek gibidir.[247]
Abdullah ibni Amir, bir rivayete göre Hz. Peygamber'in irti-hal zamanında onüç yaşında İdiyse de, doğru olan diğer rivayetlerde 2-3 yaşlarında bulunuyordu. Hz. Osman'ın dayısı oğlu olup, doğumundan sonra Peygamber (SallallahüAleyhiveSellemi'e getirildiğinde: «Bu bizim benzeri m izdir» buyurmuştu. Böylece ashab-ı kiramdan olduğu bilinmiştir. Çok cesurdu ve gayet cömert İdi. Hicretin 29. yılında Hz. Osman onu, Musa El-Eş'arî 'den sonra Basra valiliğine tayin etmiş ve orada kanallar açmış, nehirler akıtmıştı. Tedbir sahibi büyük bir kumandan, cesur bir binici ve siyaset adamı olmakla Irarr, Horasan, Sicistan, Kabil ve Afganistan beldelerini fethetmİşti. Ayrıca imar ve inşa işleriyle ziraat ve ağaç yetiştirme hizmetleri de çok olmuştur. Arafat gibi kuru bîr arazide havuzlar yaptırıp, hurmalıklar yetiştirmişti.
Basra valiliğinden ayrıldıktan sonra Medine'de ikamet etti ve 58-59 yıllarında orada vefat etti. Allah ondan razı olsun...
Rivayet ettiği buradaki hadîsin birinci kısmı «Zu'm = zan» kelimesi ila ilgüİ olup, bu hususta gerekli açıklama bir önceki hadîs-i şerîf münasebetiyle yapılmıştı. İkinci kısım, mü'mine lanet etmenin,, onu öldürmek gibi olduğu hususudur. Lanet, bir kimseyi Allah'ın rahmetinden uzak tutmak ve ona helaki reva görmektir. Bir kimseyi manen öldürmek, helak etmek çok defa onu maddeten yok etmekten daha ağır bir iştir. Bu bakımdan mü'mine lanet etmek, onu öldürmek gibi günaha vesile olur.[248]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 763, /608
Senetler:
1. Ebu Mesud el-Ensarî (Ukbe b. Amr b. Sa'lebe b. Esire b. Asire)
2. Ebu Muhammed Abdullah b. Uveymir el-Ezdi (Abdullah b. Amir)
3. Ebu Mühelleb Muaviye b. Amr el-Basri (Amr b. Muaviye b. Zeyd)
4. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
5. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
6. Yahya b. Abdülaziz eş-Şami (Yahya b. Abdülaziz)
7. Ebu Hafs Ömer b. Yunus el-Hanefî (Ömer b. Yunus b. Kasım)
8. Ebu Zekeriyya Yahya b. Musa el-Huddanî (Yahya b. Musa b. Abdirabbihi b. Salim)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Lanet, Lanetlemek,
Sosyalleşme, temel prensipler
Yalan, yalancılık