حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال حدثنا حماد بن زيد عن ليث عن مجاهد قال :
" يكره أن يحد الرجل إلى أخيه النظر أو يتبعه بصره إذا ولى أو يسأله من أين جئت وأين تذهب"
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Hammad b. Zeyd, ona da Leys, Mücahit'ten rivayet etmiştir:
"Bir kişinin, yakınında ise kardeşine gözünü dikip bakması, ya da onu göz hapsine alması, ya da nereden geldin, nereye gidiyorsun şeklinde (onu rahatsız edecek) soru sorması mekruhtur."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165050, EM000771
Hadis:
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال حدثنا حماد بن زيد عن ليث عن مجاهد قال :
" يكره أن يحد الرجل إلى أخيه النظر أو يتبعه بصره إذا ولى أو يسأله من أين جئت وأين تذهب"
Tercemesi:
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Hammad b. Zeyd, ona da Leys, Mücahit'ten rivayet etmiştir:
"Bir kişinin, yakınında ise kardeşine gözünü dikip bakması, ya da onu göz hapsine alması, ya da nereden geldin, nereye gidiyorsun şeklinde (onu rahatsız edecek) soru sorması mekruhtur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 771, /613
Senetler:
0. Maktu' (Maktu')
1. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
Konular:
Adab, insanlara rahatsızlık vermemek
Alay, alay etmek, istihza / alay etme
Saygı, insanlara karşı saygılı ve nazik olmak
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو الحارث الكرماني قال : سمعت رجلا قال لأبي رجاء أقرأ عليك السلام وأسأل الله أن يجمع بيني وبينك في مستقر رحمته قال وهل يستطيع أحد ذلك قال فما مستقر رحمته قال الجنة قال لم تصب قال فما مستقر رحمته قال رب العالمين
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165047, EM000768
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا أبو الحارث الكرماني قال : سمعت رجلا قال لأبي رجاء أقرأ عليك السلام وأسأل الله أن يجمع بيني وبينك في مستقر رحمته قال وهل يستطيع أحد ذلك قال فما مستقر رحمته قال الجنة قال لم تصب قال فما مستقر رحمته قال رب العالمين
Tercemesi:
Ebû Recâ'ya bir adam şöyle dedi: «Sana selâm ederim ve Allah'ın, seninle beni, rahmetinin bulunduğu yerde toplamasını kendisinden dilerim. Ebû Reca dedi ki:
— Buna kimsenin gücü yeter mi? O'nun rahmetinin bulunduğu yer neresidir? Adam:
— Cennet'tir, dedi. Ebû Recâ :
— İsabet edemedin, dedi. Adam:
— O halde, O'nun rahmetinin bulunduğu yer neresidir? dedi.
— Âlemlerin Rabbı'dır (diye Ebû Recâ) cevap verdi.»[257]
Hakİkai ve mecaz manası olmak üzere, rahmetin bulunduğu yer sözü iki manaya gelir. Rahmet Allah'ın bir sıfatı olduğundan onun zatı ite kaim bulunur. Ondan ayrı değildir. Onun İçin rahmetin gerçekten bulunduğu varlık âlemlerin Rabbı'dır.
Merhamet sıfatının eseri olarak Cennet nimetlerine kavuşulduğundan Allah'ın rahmetini Cennet'de göstermek mecaz olur. Gerçek manada Allah'ın rahmetinin bulunduğu yerde olmak mümkün ve caiz olamayacağı cihetle, bu manadan kaçınmak için haberdeki ifade şeklinin söylenmesi hoş görülmemiştir. Bununla beraber mecaz manasiyle kullanılmasında bir beis yoktur.
Ebû Recâ 'nın adı Imran ibni M ilhan olup, Peygamber (SallallahüAîeyhiveSellem) "m zamanına yetişmiş; fakat Hz, Peygamberi görmemiştir. Fetih senesinden sonra müslüman oldu. Kuran ilmine vakıf olup, ibadetsever bir zat İdî. 40 yıl kavmine imamlık etmiş ve 120 yaşını aşkın olarak hicretin 109. yılında vefat etmiştir..Allah ondan razı olsun...[258]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 768, /610
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, Allah tasavvuru
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا حاتم بن إسماعيل عن أبي بكر بن يحيى الأنصاري عن أبيه عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يقل أحدكم يا خيبة الدهر قال الله عز وجل أنا الدهر أرسل الليل والنهار فإذا شئت قبضتهما ولا يقولن للعنب الكرم فإن الكرم الرجل المسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165049, EM000770
Hadis:
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا حاتم بن إسماعيل عن أبي بكر بن يحيى الأنصاري عن أبيه عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يقل أحدكم يا خيبة الدهر قال الله عز وجل أنا الدهر أرسل الليل والنهار فإذا شئت قبضتهما ولا يقولن للعنب الكرم فإن الكرم الرجل المسلم
Tercemesi:
Ebû Hüreyre'den, Peygamber (Sailaltahü Aleyhi ve Sellem)'İTL şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
«Sizden biriniz : Ey ziyankâr dehr, demesin. Allah (Aıze ve Celle) buyurmuştur ki, ben dehrim (onun sahibi ve yaratıcısıyım), geceyi ve gündüzü gönderirim; dilediğim zaman ikisini de alırım. Bir de (sizden biriniz) üzüme KERM demesin; çünkü KERM, müslüman adamın ismidir.»[261]
Kerm kelimesi, iyilik ve fazilet manasını taşıyan KEREM sözünden alınmış ve yaş üzüme bir isim olarak kullanılmıştır. Şarap yaş üzümden yapıldığı için, onu içenlere izafeten bu ismi aldığı hatıra gelmesin diye, üzümde KEREM sözünün kullanılmasını Peygamber'İmiz yasaklamışlardır. Asıl fazilet ve kerem mü'mîndedir, onun nurlu kalbindedİr. O halde kerm ve kerim ismi mü'minin vasfıdır, mü'm inler hakkında kullanılmalıdır. Kerem lâfzından türeyen kerîm isminde iman, hidayet, nur ve takva sıfatlan vardır. Bu sıfatlara da ancak mü'min hak kazanır.[262]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 770, /612
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, Allah tasavvuru
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
KTB ZAMAN FENOMENİ
Küfretmek, zamana veya dehre sövmek
حدثنا موسى قال حدثنا همام عن قتادة عن أنس : أن النبي صلى الله عليه وسلم رأى رجلا يسوق بدنة فقال اركبها فقال إنها بدنة قال اركبها قال إنها بدنة قال اركبها قال فإنها بدنة قال اركبها ويلك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165051, EM000772
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا همام عن قتادة عن أنس : أن النبي صلى الله عليه وسلم رأى رجلا يسوق بدنة فقال اركبها فقال إنها بدنة قال اركبها قال إنها بدنة قال اركبها قال فإنها بدنة قال اركبها ويلك
Tercemesi:
— Enes'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (ŞattaÜahil Aleyhi vt5#/tem,Jkurbanlık bir deveyi sürmekte olan bir adam gördü de: Bin ona.» dedi. Adam:
— Bu kurbanlık devedir, dedi. Peygamber:
«Bin ona.» dedi. Adam; bu kurbanlık devedir, dedi. Peygamber: «Bin ona.» dedi. Adam yine:
— Kurbanlık devedir bu, dedi. Peygamber: «Bin ona, yatıklar olsun sana.» dedi.[265]
Cahiliyet devrinde muhtelif sebeplerle adak yapılan kurbanlık hayvanlara binilmez ve sütleri sağılmazdı. Böyle bir zihniyet içinde bulunan ve ismi hadîste açıklanmayan şahıs sürmekte olduğu kurbanlık deveye binmek istememiştir. Adamın ısrarının yerinde olmadığını ve bu tutumundan vazgeçmesinin gerekliliğini İfade yolunda «Yazıklar olsun sana» buyurülmuş-tur. Böyle hallerde bu sözü kullanmanın sakıncalı olmadığı hükmü ortaya çıkmış oluyor.[266]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 772, /613
Senetler:
()
Konular:
Cahiliye, inançları, düzeltilmesi
Hz. Peygamber, üslubu, sözü tekrarı
Kurban, kurbanlık hayvana binmek
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا سفيان قال قال عمرو عن بن عباس : لا يقولن أحدكم لشيء لا يعلمه الله يعلمه والله يعلم غير ذلك فيعلم الله ما لا يعلم فذاك عند الله عظيم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165043, EM000764
Hadis:
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا سفيان قال قال عمرو عن بن عباس : لا يقولن أحدكم لشيء لا يعلمه الله يعلمه والله يعلم غير ذلك فيعلم الله ما لا يعلم فذاك عند الله عظيم
Tercemesi:
Ibni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Sizden biriniz, bilmediği bir şey için, Allah o şeyin gayrini bildiği halde: Allah onu bilir, (şöyledir) demesin. Böyle yaparsa, sanki bilmediği bir şeyi, Allah'a öğretmeye kalkmış gibi olur ki, bu Allah katmda büyük bir suçtur.[249]
Bilhassa cehaletin yayıldığı ve manevî sorumluluğun idrak edilmediği zamanlarda insanların çoğuna bilmedikleri şeyler sorulduğu zaman, kibirlerinden ve hafifliklerinden dolayı nefislerine mağlûp olarak «bilmiyorum» demezler. Bilmedikleri mesele hakkında : «Allah bilir, bu mesele böyledir» diyerek cevap verirler. Halbuki Allah'ın ilminde gerçek bu değildir. Böylece Allah'a yalan isnad ederler. Allah'a yalan isnad etmekten büyük suç olur mu?
İnsan şek ve şüpheden ârî olarak yakînen bildiği meseleler hakkında : «Bu iş Allah bilir şöyledir» söyleyebilir. Bunda bir mahzur yoktur.
O halde insan bilmediği bir şey için çekinmeden «bilmiyorum» demeli, onur etmemeli, kibir taslamamalıdır, manevî sorumluluktan korkmalıdır. Aksi halde insanın dinden çıkması gibi tehlikeli haller olur. Ancak kesin olarak bilinen işler hakkında «Allah bilir, böyledir» denebilir. Bunda bir sakınca yoktur.[250]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 764, /608
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
Yalan, yalancılık
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا عبد الوارث عن علي بن زيد قال حدثني يوسف بن مهران عن بن عباس قال : المجرة : باب من أبواب السماء ، وأما قوس قزح : فأمان من الغرق بعد قوم نوح عليه السلام
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165044, EM000765
Hadis:
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا عبد الوارث عن علي بن زيد قال حدثني يوسف بن مهران عن بن عباس قال : المجرة : باب من أبواب السماء ، وأما قوس قزح : فأمان من الغرق بعد قوم نوح عليه السلام
Tercemesi:
İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştin:
«— Saman yolu, gök kapılarından bir kapıdır. Gök kuşağına gelince, o Nuh Aleyhisselâmın kavminden sonra, boğulmaktan bir kurtuluş alâmetidir.»[251]
Saman yolu, gökte geniş ve beyaz bir şerit halinde uzanan ve gözle ayırt edilemeyen sayısız yıldızlar kümesinden meydana gelen parlak bir yolun adıdır. Eskiden böyle bir clâmet görülünce çeşitli rivayetler ileri sürülür ve efsaneler uydurulurdu. Bu gibi asılsız haberleri yok etmek için İbni A b b a s hazretleri umumî bir ifade kullanarak gök kapılarından bir kapı şeklinde izahını yapmış ve böylece asılsız rivayetleri önlemiştir.
Gök kuşağı hakkında da aynı İfadeyi kullanmıştır. Gök kuşağı = Kavsi Kuzah, yağmurdan sonra gökte muhtelif renkler serisinden teşekkül eden bir çemberdir. Güneş ışınlarının havadaki su damlacıklarında kırılmasından renk ayırımını doğuran fiziksel bir olaydır. Nuh tufanında büyük yağmur felâketi olmuş ve felâketin sona erdiğini gök kuşağı müjdelemiş bulunduğundan, boğulmadan kurtuluş alâmeti sayılmıştır. Böylece diğer asılsız rivayetlere yer verilmemiştir.[252]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 765, /609
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, gökyüzü
- حدثنا الحميدي قال حدثنا سفيان عن بن أبي حسين وغيره عن أبي الطفيل : سأل بن الكواء عليا عن المجرة قال هو شرج السماء ومنها فتحت السماء بماء منهمر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165045, EM000766
Hadis:
- حدثنا الحميدي قال حدثنا سفيان عن بن أبي حسين وغيره عن أبي الطفيل : سأل بن الكواء عليا عن المجرة قال هو شرج السماء ومنها فتحت السماء بماء منهمر
Tercemesi:
Hazreti Ali'ye Saman Yolu'ndan sorulmuş, şöyle cevap vermiştir: «O, göğün yoludur; akan yağmurla gök oradan açılmıştır.[253]
Hz. A I i 'nin tarifi ile Hz. I b n i A b b a s in tarifleri arasında lâfız bakımından fark vardır. Her ikisi de çeşitli yorumları ortadan kaldıran umumî ve fiziksel ifade kullanmışlardır. Bu alâmetleri bazı hikmet ve olaylara yormamak gerektiğini açıklamış oluyorlar.
(Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.)[254]
767— (177-s.) Ibni A bb a s 'dan rivayet edilmiştir:
«— Gök kuşağı, yeryüzü halkı için boğulmaktan kurtuluş alâmetidir. Saman Yolu ise, göğün bir kapısıdır ki, gök oradan yarılır.»[255]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 766, /610
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, gökyüzü
حدثنا عارم قال حدثنا أبو عوانة عن أبي بشر عن سعيد بن جبير عن بن عباس : القوس أمان لأهل الأرض من الغرق والمجرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165046, EM000767
Hadis:
حدثنا عارم قال حدثنا أبو عوانة عن أبي بشر عن سعيد بن جبير عن بن عباس : القوس أمان لأهل الأرض من الغرق والمجرة
Tercemesi:
Ibni A bb a s 'dan rivayet edilmiştir:
«— Gök kuşağı, yeryüzü halkı için boğulmaktan kurtuluş alâmetidir. Saman Yolu ise, göğün bir kapısıdır ki, gök oradan yarılır.»[255]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 767, /610
Senetler:
()
Konular:
Doğa Tasavvuru, gökyüzü
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن أبي الزناد عن الأعرج عن أبي هريرة أن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يقولن أحدكم يا خيبة الدهر فإن الله هو الدهر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165048, EM000769
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني مالك عن أبي الزناد عن الأعرج عن أبي هريرة أن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يقولن أحدكم يا خيبة الدهر فإن الله هو الدهر
Tercemesi:
Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«Sizden biriniz: Ey ziyankâr dehr, demesin; çünkü Allah dehrdir, (dehriır = zamanın sahibidir, yaratıcısıdır.)»[259]
Dehr, geniş zamana, uzun müddete ve zaman İçinde vukua gelen musibetlere denir. Cahiliyet devrinde Araplar, kendilerine bir musibet, bir felâket veya hoşa gitmeyecek ölüm gibi ağır bîr şey İsabet ettiği zaman, dehre söverler ve kötü yorumda bulunurlardı, zamanı Icınartardı. Halbuki felâketler kendi başlarına meydana gelmez, Allah'ın yaratmasiyle vücut bulurlar. Dehre ve hâdiseye sövmek, onlara sebep olana, yaratıcıya kadar gidebilecek bir mana taşıdığından Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) bu şekilde söz söylemekten bizi yasaklamıştır. Bir de zamanı kötü görmek, kabahati zamana İsnat etmek bir iş ve marifet değil, hali düzeltmek ve İslah çarelerini aramak vazifesini görmekle sorumlu olduğumuzu bize hatırlatmaktadır.[260]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 769, /611
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, Allah tasavvuru
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
KTB ZAMAN FENOMENİ
Küfretmek, zamana veya dehre sövmek
حدثنا علي قال حدثنا سفيان قال حدثني أبو الزبير عن جابر قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم حنين بالجعرانة والتبر في حجر بلال وهو يقسم فجاءه رجل فقال اعدل فإنك لا تعدل فقال ويلك فمن يعدل إذا لم أعدل قال عمر دعني يا رسول الله أضرب عنق هذا المنافق فقال إن هذا مع أصحاب له أو في أصحاب له يقرأون القرآن لا يجاوز تراقيهم يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمية ثم قال سفيان قال أبو الزبير سمعته من جابر قلت لسفيان رواه قرة عن عمرو عن جابر قال لا أحفظه عن عمرو وإنما حدثناه أبو الزبير عن جابر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165053, EM000774
Hadis:
حدثنا علي قال حدثنا سفيان قال حدثني أبو الزبير عن جابر قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم حنين بالجعرانة والتبر في حجر بلال وهو يقسم فجاءه رجل فقال اعدل فإنك لا تعدل فقال ويلك فمن يعدل إذا لم أعدل قال عمر دعني يا رسول الله أضرب عنق هذا المنافق فقال إن هذا مع أصحاب له أو في أصحاب له يقرأون القرآن لا يجاوز تراقيهم يمرقون من الدين كما يمرق السهم من الرمية ثم قال سفيان قال أبو الزبير سمعته من جابر قلت لسفيان رواه قرة عن عمرو عن جابر قال لا أحفظه عن عمرو وإنما حدثناه أبو الزبير عن جابر
Tercemesi:
— Câbir'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Huneyn (savaşında dönüş) günü Resûlüllah (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem) Ci'rane mevkiinde idi. Altın külçeleri Hz. Bilâl'in kucağında idi, Peygamber de (bu ganimet mallarını askerlere) bölüyordu. Bir de Peygambere bir adam gelip:
— Adalet et, muhakkak ki sen adalet etmiyorsun, dedi. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu:
«Sana yazıklar olsun, ben adalet etmezsem, kim adalet eder?» Hz. Ömer:
— Beni bırak, ey Allah'ın Resulü, şu münafıkın boynunu vurayım, dedi. Peygamber şöyle buyurdu:
— Bu kimse kendi arkadaşlarıyla beraber (yahut kendi arkadaşları arasında) Kur'an okurlar; fakat Kur'an boğazlarından aşağı geçmez (kalb-lerine nüfuz etmez). Ok, avlanan hayvanı (kan lekesi almadan, hiç bulaşmadan) delip çıktığı gibi, bunlar dinden çıkarlar.»
Sonra ravi Süfyan anlatmıştır ki, Ebû Zübeyr, bu hadîsi ben C « b i r 'den işittim, dedi. Ben Süfyana sordum : Bu hadîsi Kurre, Amr'dan, o da Câbir'den rivayet etti mi? Süfyan dedi ki, ben bu hadîsi A m r tankından almadım; bize bunu Ebû Zübeyr, Câbir'den rivayet ederek anlattı.[269]
Beşeriyete gerçek ve İlâhî adaleti getiren ve onu her yönü ife uygulayan Peygambere karsı «Sen adalet etmiyorsun, adalet et!» seklinde yersiz bir hitap ve çirkin bir tecavüz karşısında Peygamber sabır ve sükûnetini muhafaza edip, sadece ona :
«Sana yatıklar olsun.»
Şeklinde mukabelede bulunmuş ve öldürülmesine müsaade etmemiştir. Sadece bu ve bu zihneyete bağlı ahmakların İslâm'daki yerini tarif etmiştir. Bunlar İslâm'dan ve Kur'an'dan nasibini alamayan, onun nuru ile nurlanamayan zavallılardır. Kur'an okurlar; fakat onun manası kalblerine sınmaz ve emirlerine uymazlar. Kur'an'dan bir hisse almazlar. Onu yalnız dilleriyle okurlar, geçer giderler. Nitekim ok atılıp da hayvanı delip geçince kanla bulaşmaz, bir hisse almaz. Girer çıkar, farkında olmaz. Bunlar da ne yaptıklarını bilmeyerek hemen dinden çıkarlar. Peygamberin adaletine inanmamak ve onu tahkir etmek, dinden çıkmayı gerektirir. Ancak Peygamber'e bîr kasıd değil de, cehaletten ötürü bir terbiyesizlik eseri olarak bu hâdise meydana geldiğinden, Hz. Peygamber buna müsamaha göstermişler ve :
«Sona yazıklar olsun; ben adalet etmezsem, kim adalet eder.» Hitabiyle yetinmişlerdir. Zaten bu gibileri Peygamber (Sallalkthfi Aleyhi veSellem) kendilerine fitne isabet etmiş kör ve sağır cahiller diye vasıflandırmışhr.
İşte Kur'an'ın yüksek ahlâk ve ahkâmından hisse almaksızın sırf menfaat ve şöhret İçin okuyanlar, onu madde ve mevki teminine vasıta yapanlar aynı akibete düşmüş kimselerdir. Ulvî ve mukaddes mefhumlar benimsenir ve yaşanır; hasis menfaatlere alet edilmez. Huneyn vakası hakkında fazla bilgi İçin 757 sayıtt hadîs-i şerife ve açıklamasına bakılsın.[270]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 774, /614
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, Hz. Peygamber'in taksimi
Hariciler / Haruriler / Haricilik / Harurilik
Hz. Peygamber, adaleti
Hz. Peygamber, Hz. Peygamber'e karşı kaba davranışlar
Münafık, Nifak / Münafık
Siyer, Huneyn gazvesi