حدثنا مسدد قال حدثنا أبو عوانة عن عمر بن أبي سلمة عن أبيه عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا تمنى أحدكم فلينظر ما يتمنى فإنه لا يدري ما يعطى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165074, EM000794
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا أبو عوانة عن عمر بن أبي سلمة عن أبيه عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا تمنى أحدكم فلينظر ما يتمنى فإنه لا يدري ما يعطى
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resülüllah (Sailaîtahü Aleyhi ve Selle m) şöyle buyurdu:
—bizden biriniz (bir şeyin elde edilmesini) temenni ettiği zaman hangi şeyi temenni ettiğine baksın; çünkü o, kendisine ne verileceğini bilemez.»[309]
Gelecek zamaıida bir şeyin husule gelmesini istemeğe temenni denir. 6u manaya göre, iyi ve kötü şeylerin meydana gelmesini istemek temenni olur. Ancak iyİ şeylerin meydana gelmesini istemek ve bunları arzu etmek dinen iyidir ye makbuldür. Bir kimseye haset ederek onda fena şeylerin vuku bulmasını istemek ise, haramdır, büyük günahtır. Onun için, bir kimse temennide bulunacağı zaman, neyi istediğini düşünmeli, hayır veya şer olup olmadığına bakmalıdır. Eğer temenni edeceği şeyde iyilik ve hayır varsa onu istem eti, aksi halde istememelidir. Zira insan körü körüne bir şeyi te-menin ederse, neticede kendisine iyilik veya kötülükten ne verileceğini bİl-memiş olur. Onun için temenninin hoşlanılan ve hoşlanılmayan tarafları vardır.
(Bu hadîs Kütüb-i Sitte'de yoktur.)[310]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 794, /631
Senetler:
()
Konular:
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
حدثنا أحمد بن خالد قال حدثنا محمد بن إسحاق عن عمه موسى بن يسار عن أبي هريرة : مر النبي صلى الله عليه وسلم برجل يسوق بدنة فقال اركبها فقال يا رسول الله إنها بدنة فقال اركبها قال إنها بدنة قال في الثالثة أو في الرابعة ويحك اركبها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165076, EM000796
Hadis:
حدثنا أحمد بن خالد قال حدثنا محمد بن إسحاق عن عمه موسى بن يسار عن أبي هريرة : مر النبي صلى الله عليه وسلم برجل يسوق بدنة فقال اركبها فقال يا رسول الله إنها بدنة فقال اركبها قال إنها بدنة قال في الثالثة أو في الرابعة ويحك اركبها
Tercemesi:
— Ebü Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Aleyhi ve Seltem) bir kurbanlık deve (Harem'de kesmek üzere) sevket-mekte olan bir adama rasgeldi. Bunun üzerine (adama) :
«— Hayvana bin.» dedi. Adam:
Ey Allah'ın Resulü, bu bir kurbanlıktır, (ona nasıl binebilirim) diye cevap verdi. Yine Hazreti Peygamber:
«— Hayvana bin.» dedi. Adam:
Bu bir kurbanlıktır, dedi. Hz. Peygamber üçüncü yahut dördüncü defada :
«Sana yazıklar olsun! Deveye bin.» buyurdu.[313]
Hac farizasını edâ ötmek üzere giderken Haremde kurban edilmek için götürülen kurbanlık hayvana «Bedene veya Hedy» denir. Aslında Bedene, devenin erkeğine ve dişisine, bir de sığır cinsine denir. Fakat kurbanlık deve manasında kullanılışı meşhur olmuştur.
Cahiliyet devrinde müşrikler putlarına adamış oldukları kurbanlıklardan hiç bir suretle faydalanmazlardı. Hz. Peygamber kurbanlık bir deveyi sev-ketmekte olan adama : «Ona bin» diye emretmekle, kurbanlıklardan fay-dalcnı'abileceğini beyan buyurarak müşriklere muhalefet etmiştir. Ancak bu emrin mutiak olup olmadığı yolunda müctehidlerin birbirinden farklı görüşleri vardır. Yani bir kısmına göre ihtiyaç duyulsun veya duyulmasın, bu gibi hayvanlardan faydalanmak caizdir. Bir kısmına göre de ihtiyaç ve zaruret duyulduğu zaman bu caizdir. İmam Malik ve İmam A h m e d birinci görüşte, Ebû Hanife ve. Şafiî, ikinci görüştedirler. Bunlar delil olarak da, bizzat Hz. Peygamberin sevkettiği kurbanlık deveye kendilerinin binmediğini ve insanlara da ona binmeleri için emretmemiş olduğu hâdisesini gösteriyorlar. Netice olarak ihtiyaç halinde kurbanlık hayvanlardan faydalanmakta bir sakınca yoktur.
Bu bölüm asıl itibariyle «Vehy ve Veyheke» sözü üzerine getirilmiştir. Bir kimseye acıyarak yahut İyi bir İş yapmadığın İşaret ederek onu uyarmak için kullanılan bir tâbirdir. Türkçemİzde «sana yazıklar olsun» İfadesi bunun karşılığıdır. İşte bir kimseyi uyarmak için bu sözü kullanmakta bir beis bulunmadığını öğrenmiş oluyoruz. Fakot Müslim, Ebu Davud ve B u -hârî'nin Camİ'indeki rivayetlerinde «Veyheke» yerine «Veyleke» diye kaydedilmiştir. Bu takdirde mana, «helak olası, azab olası» demek olur ki, adam Peygamber'in birkaç defa ihtarına rağmen emri yerine getirmeyi-şinden buna hak kazanmış oluyor.
772 sayılı hadîs-i şerife bakılsın.[314]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 796, /632
Senetler:
()
Konular:
Cahiliye, inançları, düzeltilmesi
Hz. Peygamber, üslubu, sözü tekrarı
Kurban, kurbanlık hayvana binmek
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
حدثنا عصام قال حدثنا حريز عن سلمان بن سمير الإلهاني عن فضالة بن عبيد وكان بجمع من المجامع : فبلغه أن أقواما يلعبون بالكوبة فقام غضبانا ينهى عنها أشد النهي ثم قال ألا ان اللاعب بها ليأكل قمرها كآكل لحم الخنزير ومتوضىء بالدم يعني بالكوبة النرد
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165067, EM000788
Hadis:
حدثنا عصام قال حدثنا حريز عن سلمان بن سمير الإلهاني عن فضالة بن عبيد وكان بجمع من المجامع : فبلغه أن أقواما يلعبون بالكوبة فقام غضبانا ينهى عنها أشد النهي ثم قال ألا ان اللاعب بها ليأكل قمرها كآكل لحم الخنزير ومتوضىء بالدم يعني بالكوبة النرد
Tercemesi:
Fudale ibni Ubeyd'den rivayet edildiğine göre, kendisi topluluklardan bir toplulukta idi. Ona, bir takım kimselerin tavla oynadıkları haberi ulaştı. Bunun üzerine Öfke ile kalkıp bu oyunu şiddetle yerdi ve yasakladı. Sonra şöyle dedi:
«Bu tavlanın kumarını (hasılatını) yemek için onu oynayan kimse, domuz etini yenvş ve kan ile abdest almış gibidir.»
Metinde geçen «Kûbe» kelimesinden murad tavla oyunudur.[297]
Tavla oyunu bir eğlencedir. Kumar şekline sokulmaksızın oynanması, doğuracağı fenalıklara veya zararsız durumlara göre hüküm taşır. Bİr menfaat karşılığında kumar için bir âlet olarak kullanılırsa haram olur. Domuz etini yemek, kan İle abdest almak haram olduğu gibi...
Bu rivayet 1267 sayıda aynen gelecektir.[298]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 788, /627
Senetler:
()
Konular:
Eğlence, Oyun, tavla, satranç vs.
حدثنا عبد الله بن أبي الأسود قال حدثنا عبد الواحد بن زياد قال حدثنا الحارث بن حصيرة قال حدثنا زيد بن وهب قال سمعت بن مسعود يقول : إنكم في زمان كثير فقهاؤه قليل خطباؤه قليل سؤاله كثير معطوه العمل فيه قائد للهوى وسيأتي من بعدكم زمان قليل فقهاؤه كثير خطباؤه كثير سؤاله قليل معطوه الهوى فيه قائد للعمل اعلموا أن حسن الهدي في آخر الزمان خير من بعض العمل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165068, EM000789
Hadis:
حدثنا عبد الله بن أبي الأسود قال حدثنا عبد الواحد بن زياد قال حدثنا الحارث بن حصيرة قال حدثنا زيد بن وهب قال سمعت بن مسعود يقول : إنكم في زمان كثير فقهاؤه قليل خطباؤه قليل سؤاله كثير معطوه العمل فيه قائد للهوى وسيأتي من بعدكم زمان قليل فقهاؤه كثير خطباؤه كثير سؤاله قليل معطوه الهوى فيه قائد للعمل اعلموا أن حسن الهدي في آخر الزمان خير من بعض العمل
Tercemesi:
îbni Mçs'ud'un şöyle dediği işitilmiştir:
«Siz bir zamandasınız ki, din âlimleri çok, hutbe okuyanları az (kısa hutbe okur, uzun namaz kılarlar), dilencileri az, (Allah yolunda) mal verenleri çoktur; bu zamanda işler nefis arzularını idare eder (onlara hakim olur). Fakat sizden sonra bir zaman gelecek ki, din bilginleri az, hutbe okuyanları çok (kısa namaz kılarlar, hutbeyi çok uzatırlar, fazla söz söylerler), dilencileri çok, vericileri azdır; bu zamanda nefis arzusu işleri kumanda eder. Biliniz ki, ahir zamanda, iyi hal (ye ahlâk) bir kısım ibadetten daha hayırlıdır.»[299]
Ashab-ı Kiramın büyüklerinden olan Abdullah İbni Mes'ud hazretleri, hem Peygamber devri olan asr-ı saadeti, hem de bundan sonra gelen ve İkinci derecede ümmetin hayırlısı olan Tabiîn devrini yaşamış, her iki devri mukayese ederek gelecek zamandaki ümmetlerin ahvaline dair bir netice çıkarmıştır. Daha doğrusu Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Mfem/in, istikbalde meydana gelecek ahvale dair vermiş oldukları gerçek haberlere dayanarak ve bunlardan ilham alarak söz söylemiştir. Zira bu mealde hadîs-i şerifler varid olmuştur.
En sağlam ve en sahih İmanı taşıyan ashab-ı kiram, şöhret ve gösterişten uzak, ruha ve manaya, öze ve İçe; bağlı bir güçle sırf Allah ve Resulünün rızasını kazanmak niyyetiyle hareket ettiklerinden gerçek manada âlimleri çoktu. İlmi, menfaat için değil, Allah'ın bir emri olduğu için öğreniyorlar ve onunla amel ediyorlardı. Fazla söz söyleyip insanlara gösteriş ve onları meşgul etme yerine, İlâhî emirleri bizzat kendilerinde uygulamakla meşguldüler. Bu bakımdan uzun söz ve hutbelere meyletmiyorlardı; daha çok kendi namaz ve ibadetlerini uzatıyor, çoğaltıyorlardı.
Dilenmenin vebalini bilerek Allah korkusundan ve iffetlerinden ötürü dilenenleri azdı; buna karşı fakirlere ve lüzumlu yerlere para ve mal harcayanları Çoktu. Çünkü Allah yolunda para harcamamın ne derece büyük mükâfat taşıdığını gönülden inanarak biliyorlardı.
Bİr de şuur ve iradeleri hakimiyeti altında iş yaptıklarından nefis arzuları mahkûm durumda idi. Din emirlerine aykırı olan istekler sönüyor, akıl ve mantık ferman okuyordu; İşte bu ruhladır ki, islâm nuru kısa zamanda büyük ve uzak ülkelere yayılmış ve o beldeler jçİn feyiz kaynağı olmuştur. Fakat bu sağlam inanç ve uygulamanın zamanla gevşeyip bozulması üzerine İşler tamamen aksine seyretmeye başlamış ve...I b_n | M e s ' u d Hazretlerinin buyurmuş olduğu neticeler doğmuştur; Gerçek âlimler azalmış, söz söyleyen hatipler çoğalmış, dilenciler artmış, verenler azalmış, nefis arzuları işleri idareye koyulmuştur. Bunlardan kurtuluş, ancak ilk devirdeki anlayış ve uygulamaya dönmekle mümkün olur.
fşte gerçeklerin taklitleştiği, özlerin kısırlaştığı devirlerde güzel hal ve ahlâk sahibi olmak, amellerin bir kısmından daha hayırlı olacağının buyurulmuş olması, amellerde riya olabileceğinden ötürüdür. Güzel ahlâk İse, yaşanan şeydir; onda riya olmaz.[300]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 789, /628
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet, alametleri, Gelecek Tasavvuru
Kıyamet, alametleri, işlerin kötüye gitmesi
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا خالد بن عبد الله عن الجريري عن أبي الطفيل قال : قلت لأبي الطفيل رأيت النبي صلى الله عليه وسلم قال نعم ولا أعلم على ظهر الأرض رجلا حيا رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قال وكان أبيض مليح الوجه وعن يزيد بن هارون عن الجريري قال كنت أنا وأبو الطفيل عامر بن واثلة الكناني نطوف بالبيت قال أبو الطفيل ما بقي أحد رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قلت ورأيته قال نعم قلت كيف كان قال كان أبيض مليحا مقصدا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165069, EM000790
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا خالد بن عبد الله عن الجريري عن أبي الطفيل قال : قلت لأبي الطفيل رأيت النبي صلى الله عليه وسلم قال نعم ولا أعلم على ظهر الأرض رجلا حيا رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قال وكان أبيض مليح الوجه وعن يزيد بن هارون عن الجريري قال كنت أنا وأبو الطفيل عامر بن واثلة الكناني نطوف بالبيت قال أبو الطفيل ما بقي أحد رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قلت ورأيته قال نعم قلت كيف كان قال كان أبيض مليحا مقصدا
Tercemesi:
— Cüreyrî demiştir ki, Ebu't-Tufeyl'e sordum; Peygamber (Sallaltahü Aleyhi veSellemfi gördün mü? O:
— Evet, dedi. Yeryüzünde benden başka onu görenlerden hayatta kimseyi bilmiyorum. Yine Ebu't-Tufeyl dedi ki:
— Peygamber beyazdı, tatlı yüzlü idi.
Diğer bir rivayette de Cüreyrî'nin şöyle dediği nakledilmiştir: Ben ve Ebu't-Tufeyl (Amir ibni Vasile El-Kinanî) birlikte Beytullah'ı tavaf diyorduk. Ebû't-Tufeyl dedi ki:
— Benden başka Peygamber (Salîaiiahü Aleyhi ve Settem)'i gören kak madı. Ben: Sen de onu gördün mü? dedim. O:
— Evet, dedi. Ben:
— O nasıldı? diye sordum. Dedi ki:
— Beyazdı, tatlı yüzlü idi, her bakımdan ölçülü idi.[301]
Bu hadîslerle Hz. Peygamberin güzel hali ve güzel halini ifade eden görünüşü açıklanarak iyi ahlâka değer vermeye teşvik vardır. Peygamberi sevmek, onun ahlâkı ile ahlâktanmak ibadetin esasıdır. Güzel ve iyi ahlâk daima geçerlidir, Allah katında makbuldür ve sahibini selâmete erdirir.[302]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 790, /628
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا فروة قال حدثنا عبيدة بن حميد عن قابوس عن أبيه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من خمسة وعشرين جزءا من النبوة
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا زهير قال حدثنا قابوس أن أباه حدثه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إن الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من سبعين جزءا من النبوة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165070, EM000791
Hadis:
حدثنا فروة قال حدثنا عبيدة بن حميد عن قابوس عن أبيه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من خمسة وعشرين جزءا من النبوة
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا زهير قال حدثنا قابوس أن أباه حدثه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إن الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من سبعين جزءا من النبوة
Tercemesi:
Ibnı Abbas'dan, Peygamber(Sailaiiahü Aleyhi ve Seltem)*in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
«Dürüst gidişat, güzel görünüş ve 'bütün işlerde ölçülü hareket, nübüvvetin yirmibeş cüz'ünden bir cüzdür.»[303]
Hedy-i salİh : Dürüst ve dosdoğru gidişat ki, insanın güzel ahlâk ve iyi huylan demektir.
Semt-i salih : Görünüşte tatlı ve hoş bir tutumda olmaktır ki : insanın dış yapısı İle ilgili hallerdir. Her ikisi, yanı iç ve dış güzelliği insanın ahlâk yönünden olgunluğunu tamamlarlar.
Iktisad : Bir şeyi tam kararında ve ölçüsünde muhafaza edip, onu gerekli yerine koymaktır, işte sayılan bu vasıflar, tam bir olgunlukla peygamberlerde bulunan halterdir. Bu vasıfların dışında daha pek çok kemal vasıfları vardır. İnsanlardan her kim böyle güzel vasıflara sahip bulunursa, Allah ona takva elbisesini giydirmiş demektir, insanların hürmet ve ikramını kazanmıştır. Bir de bu hasletler, Peygamberlere mahsus olan güzel vasıflardır, bunlara uymak ve bunları kazanmak gerekir. Bu güzel huylara insanları teşvîk vardır. Bu mealdeki bir hadîs-i şerîf 468 sayıda geçmiştir. Oraya bakılsın.
Başka bir rivayet yolu ile I b n i A b b a s 'dan nakledildiğine göre, yine Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Dürüst gidişat, güzel bir görünüş ve bütün işlerde ölçülü hareket, nübüvvetin yetmiş cüz'ünden bir cüzdür.»[304]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 791, /629
Senetler:
()
Konular:
Dostluk, Düşmanlık, dostluk ve düşmanlıkta itidal
Sadık Rüya, nübüvvetten bir cüzdür
حدثنا محمد بن الصباح قال حدثنا الوليد بن أبي ثور عن سماك عن عكرمة قال : سألت عائشة رضي الله عنها هل سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يتمثل شعرا قط فقالت أحيانا إذا دخل بيته يقول ويأتيك بالأخبار من تزود
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165072, EM000792
Hadis:
حدثنا محمد بن الصباح قال حدثنا الوليد بن أبي ثور عن سماك عن عكرمة قال : سألت عائشة رضي الله عنها هل سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يتمثل شعرا قط فقالت أحيانا إذا دخل بيته يقول ويأتيك بالأخبار من تزود
Tercemesi:
— îkrime'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Hazreti ya sordum:
— Hiç Resûlvllah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellemfm şiir okuduğunu işittin mi? Hz. Aişe şöyle buyurdu:
— Bazı zamanlarda evine girdiğinde: «Zamanla gelir suna, beklemediğin haberler.» derdi. (Ibni Revaha'mn beytini okurdu).[305]
Şiir, murad edilen manayı daha güzel ifade edip, güzelleştirdİği takdirde iyidir. Fakat hak ölçülerden taşarak ömür boyu insanı meşgul eden şiir, hiç bir zaman dinde makbul değildir. İşte bir gerçeği ifade eden ve Peygamber (SalUtilahü Aleyhi ve Sellem)"m hoşuna giden Ibni Ravaha'-nın şu beytini, bizzat Hz. Peygamber'in zaman zaman okuduğunu Hz. A i ş e (Radiyallahü anha) nakletmİştir ;
Açıklar sana, bilmediğini, yakında günler; Zamcnla gelir sana, beklemediğin haberler.
Yine Abdullah ibni Revana, Peygamber (SallaHahÜ Aleyhi veSellemfin Ömre haccını kaza etmesi sırasında, Mekke'ye girdiklerinde düşmana karşı şiir okuduğu zaman, Hz. Ömer ona :
— Ey ibni Reva ha, hem Peygamber'in yanında, hem d* Horem-i Şerifte şiir okunur mu? dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selkm) şöyle buyurdu :
«— Bırak okusun, ya Ömer! Onun söyledikleri, ok atışından daha tesirlidir.»
Bu hâdiseyi, Tirmizî ve Nese'î nakletmektedirler.[306]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 792, /630
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Hz. Peygamber, Şiir okuması, yazması
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن ليث عن طاوس عن بن عباس قال : انها كلمة نبي ويأتيك بالأخبار من لم تزود
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165073, EM000793
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن ليث عن طاوس عن بن عباس قال : انها كلمة نبي ويأتيك بالأخبار من لم تزود
Tercemesi:
— İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki, şu söz bir Peygamber sözüdür; «Zamanla gelir sana, beklemediğin haberler.»[307]
I b n i A b b a s Hazretleri, beytin bîr mısraını teşkil eden bu sözü Abdullah ibni R~e v a h 'â fya-değh\ Hz. Peygamber e veya daha önceki peygamberlerden bir peygambere ait göstermektedir. Kime nispet edilirse edilsin, mana güzel oldukça bir mahzur teşkil etmez. Zaten şiire dair hadîsler, 869-871 sayılarda gelecektir. , Bundan önceki hadîs-İ şerife de bakılsın.[308]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 793, /630
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Hz. Peygamber, Şiir okuması, yazması
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن سماك عن علقمة بن وائل عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يقولن أحدكم الكرم وقولوا الحبلة يعني العنب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165075, EM000795
Hadis:
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن سماك عن علقمة بن وائل عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : لا يقولن أحدكم الكرم وقولوا الحبلة يعني العنب
Tercemesi:
— Alkame, babası Vail'den rivayet ettiğine göre, Peygamber (Saîlalhhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«— Asla sizden biriniz (üzüme) kerm demesin. Siz, habele yani üzüm deyiniz.»[311]
Bu hususta yeterli bilgiyi özet olarak Kamus tercemesİnden alalım ;«Kerm =r^f» kâfin fethi ve rânın sükûnu ile yaş üzüme denir; ineb = manasına... Hadîste : kerm demeyiniz; çünkü kerm = kerim müslim plan adamdır.»
Buyurulmuştur. Bilinmelidir ki, üzüme kerm söylenmesi, şırasından elde edilen şarap, iyilik ve cömertlik hasletine götürücü ve hareket ettirici olduğuna mebnidir. Asılda kât" ve râ'nın fetheleriyle « r .5" = Kerem» diye isifrı verilmişti. Daha sonra hafifletilerek râ sakin kılındı (ve Kerm = öldü.)
Kaldı kİ keremi hakikî, hazreti kerim, Vehhab Celle şanuhu sıfatıdır. Sonra mü'min ve müslim sıfatıdır. Peygamber (Saltatlakii Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin üzüme Kerm ismini vermekten yasaklamaları hakikate mahmul olmayıp belki şu hususa işarettir: Kerem maddesinden alınan isimle, bu üzüm nev'ini isimlendirmek uygun değildir. Doğrusu müslüman ve mü'min kısmı buna lâyıktır. Hele üzümden haram olan şarap elde edilmesinden ötürü ona bu güzel ismi vermek hiç de uygun değildir. Bunun için Habele ve Zere Cin gibi isimlen «kerm» yerine üzümde kullanınız.[312]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 795, /631
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
حدثنا عبد الرحمن بن شريك قال حدثني أبي عن عبد الله بن محمد بن عقيل عن إبراهيم بن محمد عن عمران بن طلحة عن أمه حمنة بنت جحش قالت قال النبي صلى الله عليه وسلم : ما هي يا هنتاه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165077, EM000797
Hadis:
حدثنا عبد الرحمن بن شريك قال حدثني أبي عن عبد الله بن محمد بن عقيل عن إبراهيم بن محمد عن عمران بن طلحة عن أمه حمنة بنت جحش قالت قال النبي صلى الله عليه وسلم : ما هي يا هنتاه
Tercemesi:
— Cahş kızı Hamne'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, (soracak bir şeyim var, demem üzerine) Peygamber (SallalUıhü Aleyhi ve Selİem) şöyle buyurdu:
«Nedir o, (soracağın)? Ey kadıncağız = ya hentah!..»[315]
Cahş kızı Ha m ne, Hz. Peygamberin zevcesi Zeyneb'inkız kardeşi idi. Peygamber Efendimizin hem baldızı, hem de teyzesi kızı oluyordu. Kadın hallerine ait âdetten temizlenme mevzuunda bir müşkülünü çözmek için H a m n e Peygamber'e gitmiş ve : «Ya Resûlallah, benîm sana soracak bir hacetim var!» demiştir. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) «Nedir o? Ey kadıncağız!» diye ona cevap vermiştir. Bundan sonra da, Ha m ne meselesini anlatmıştır. Mesele taharetle ilgili bir konu olduğu için, Buhârî Hazretleri yalnız hadîs-i şerifin edeble ilgili bir cümlesini buraya almış ve kadınlara :
«Ey kadıncağız = Ya Hentah» şeklinde hitap etmenin edebe aykırı bir ifade olmadığını göstermiştir. Hadîs-i şerîfin tamamını Ibni Mace, Ebû Davud, Tirmizî rivayet etmişlerdir.[316]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 797, /632
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, kadın ve hizmetçilere karşı davranışı