Giriş

Bize Hennâd b. es-Serrî, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Yahya b. Hâni, ona Ubu Huzeyfe, ona Abdulmelik b. Muhammed b. Beşir, Abdurrahman b. Alkame es-Sakafî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Sakîf heyeti Hz. peygamber'e (sav) gelmiş ve hediye de getirmişlerdi. Hz. Peygamber “Bu getirdiğiniz hediye midir, yoksa sadaka mıdır?” diye sordu. (Sonra şöyle devam etti) “Eğer hediye ise bu hediye ile Allah’ın Rasulü memnun edilmek ve (heyetin) ihtiyacı giderilmek istenmiştir. Eğer sadaka ise Allah’ın rızası kazanılmak istenmiştir.” Sakîf heyeti, “Hayır bu sadaka değil hediyedir” dediler.Hz. Peygamber (sav) de onların getirdikleri bu hediyeyi kabul etti. Heyetle beraber oturup konuştu. Onlara bazı şeyler sordu, onlar da Hz. Peygamber'e (sav) sordular. (O kadar çok oturup konuştular ki) öğle ile ikindi namazını birlikte kıldı.


Açıklama: İsnadında yer alan ravilerden Ebû Bekir b. Ayyaş el-Esedi ömrünün sonunda hafızası zayıflamakla tenkide uğramıştır. Bazı nüshalrda Yahya b. Ebî Hani şeklinde yanlış nakiller vardır doğrusu Yahya b. Hanidir. İbn Huzeyfe nispeti bilinmemktedir. Yahya b. Hanî Ebu Huzeyfe Abdullah b. Muhammed el-Kufî'den bu rivayeti dışında rivayeti bilinmemekte hali meçhul bir ravidir. Ayrıca onun da rivayet ettiği Ebu Beşir Abdulmelik b. Muahmed el-Kufî de hali meçhuldür. Bu rivayetin isnadında tenkide uğrayan ravileri sebebiyle zayıf bir rivayettir. bkz. Muhammed b. Ali b. Adem b. Musâ el-Etyobî el-Vallâvî, Şerhu Süne'n-Nesâi (Zahiretü'l-Ukba fi şerhi'l-Müctebâ), (yy.:d3arü âli birevm, 1424/2003), 30/261.

    Öneri Formu
29664 N003789 Nesai, Umrâ, 5


    Öneri Formu
29638 B007372 Buhari, Tevhid, 1


    Öneri Formu
29705 B007411 Buhari, Tevhid, 19


    Öneri Formu
29728 N003679 Nesai, Vesâyâ, 7


    Öneri Formu
29730 N003681 Nesai, Vesâyâ, 8


    Öneri Formu
29731 N003682 Nesai, Vesâyâ, 8


    Öneri Formu
29734 N003685 Nesai, Vesâyâ, 8


    Öneri Formu
29738 N003688 Nesai, Vesâyâ, 8

Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Muâz b. Hişâm, ona babası (Muâz b. Muâz), ona da Katade şöyle demiştir:

Süleyman b. Hişâm bana Umrâ hakkında sordu. Ben de “Muhammed b. Şirin'in Şurayh’ten aktardığına göre Hz. Peygamber (sav) Umrâ'nın caiz olduğuna hükmetmiştir” dedim.

Katâde der ki: Bana Nadr b. Enes, ona Beşir b. Nehîk, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur.

Katâde der ki: Hasan Umrâ'nın caiz olduğunu söylerdi.

Katâde der ki: Zührî şöyle dedi: Umrâ yapan kimse, kendisi için hibe yapılana ve onun çocuklarına hibe ederse geçerli olur. Eğer kendisinden sonra çocuklarına geçecek diye şart koşmazsa, o zaman umrâ şart koşana geri döner.

Katâde der ki: Atâ b. Ebu Rebâh'a (Umra'dan) soruldu o da şöyle dedi: Bana Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur.

Katâde der ki: Zührî “Halifeler umrâ ile hüküm vermezdi” demiştir. Atâ ise “Abdülmelik b. Mervân umra ile hüküm vermiştir” demektedir.


Açıklama: UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.)

    Öneri Formu
29660 N003786 Nesai, Umrâ, 4

Yüce Allah'ın "Aralarındaki işlerini istişare ederek yürütürler" (Şûrâ, 38); "Karara bağlanacak işlerde onlarla istişare et" (Alu İmrân, 158) buyrukları ve "Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan" (Alu İmrân, 158) ayetinin de beyan ettiği üzere istişarenin karar verilmeden önce yapılması gerektiği Babı

Allah Rasulü (sav) bir karar verdiği zaman, hiç bir beşerin, Allah ve Rasulü'nün önüne geçme imkanı yoktur. Hz. Peygamber'in (sav) Uhud günü savaş için Medine'de kalmak veya dışına çıkmak konusunda ashabı ile yaptığı istişare sonucunda savaşın Medine dışında yapılaması uygun görüldü. Hz. Peygamber (sav) zırhını giyip yola çıkmaya karar verince, “(istersen) Medine'de kal ” dediler ama Hz. Peygamber (sav) bu teklife kulak asmadı ve "Bir Peygamber'e zırhını giydikten sonra Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar onu çıkarması yaraşmaz" buyurdu. Yine Hz. Peygamber (sav) İfk hadisesinde, Hz. Âişe'ye atılan iftira konusunda Hz. Ali ve Usame ile istişare etti ve ikisinden birini dinledi. Ancak Kur'an'ın hükmü inince, tartışmalara kulak asmayıp iftiracılara sopa vurdu ve Allah'ın emrettiği hükmü uyguladı.

Hz. peygamber'den (sav) sonra da yöneticiler, mubah işlerde, en kolay hüküm ile amel etmek üzere ehl-i ilimden güvenilir kimselerle istişare yaptılar. Kitap ve sünnet bir konuda açık hüküm beyan ettiği zaman da, Hz. Peygamber'in sünnetine uyarak asla o hükmün dışına çıkmadılar. Hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlerle savaşmayı uygun gördüğünde, Hz. Ömer ona “Peygamber (sav) "ben insanlarla 'lâ ilâhe İllallah' deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. 'Lâ ilâhe İllallah' dediklerinde canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, ancak İslam hakkı hariç. Onun da hesabını Allah'a verirler" buyurduğu halde sen o insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir “vallahi Allah Rasulü'nün (sav) birleştirdiği şeylerin (namaz ile zekatın) arasını ayıranlarla elbette savaşırım” dedi. Sonra Ömer de ona uydu. Bu konuda Ebu Bekir istişare etmedi. Çünkü onun yanında, Allah Rasulü'nün (sav), namaz ile zekat arasını ayıran, dini ve dinin ahkamını değiştirmek isteyen kimselerle ilgili verdiği hüküm vardı. Hz. Peygamber (sav) "kim dininin değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Hz. Ömer'in istişare heyeti, ister genç isterse yaşlı olsun Kurrâ kimselerdi. O, Aziz ve Celil Allah'ın kitabına uyma konusunda son derece titizdi.

Bize Üveysî, ona İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs ve Übeydullah, onlara da Âişe (r.anha), iftiracıların kendisi hakkında ileri geri konuştukları zaman şöyle demiştir:

Vahiy gecikince Rasulullah (sav), eşi ile ayrılığı konusunda fikirlerini sormak ve istişare etmek üzere Ali b. Ebu Tâlib ile Usame b. Zeyd'i yanına çağırdı. Usame, Rasulullah'ın ailesinin, atılan iftiradan beri olduğunu bildiğini ifade etmiş, ancak Ali “ey Allah'ın Rasulü, Allah Sana darlık vermemiş. Âişe'den dışında bir sürü kadın vardır. Âişe'nin hizmetçisi Berîre'ye de sor. O doğrusunu Sana söyler” demişti.
Bunun üzerine Rasulullah (sav) Berîre'yi çağırıp "ey Berire, Âişe'nin şüpheli her hangi bir durumunu gör­dün mü?" diye sordu. Berîre de “hayır ey Allah'ın Rasulü, görmedim. Benim, onda görebildiğim en büyük kusur şu oldu. Âişe küçük yaşta bir kız çocuğu olarak hamur yoğururken uyuyakalırdı da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o günü minbere çıkıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar topluluğu, ailem hakkında bana eziyet eden bir adama karşı, bana kim yardım eder ve benim o kimseyi kınamamı haklı görür? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bildiğim bir şey yok" dedi ve Âişe'nin atılan iftiradan beri olduğunu söyledi.

Bu hadisi Ebu Usâme, Hişâm'dan rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
29635 B007369 Buhari, İ'tisâm, 28