Bize Hennâd b. es-Serrî, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Yahya b. Hâni, ona Ubu Huzeyfe, ona Abdulmelik b. Muhammed b. Beşir, Abdurrahman b. Alkame es-Sakafî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Sakîf heyeti Hz. peygamber'e (sav) gelmiş ve hediye de getirmişlerdi. Hz. Peygamber “Bu getirdiğiniz hediye midir, yoksa sadaka mıdır?” diye sordu. (Sonra şöyle devam etti) “Eğer hediye ise bu hediye ile Allah’ın Rasulü memnun edilmek ve (heyetin) ihtiyacı giderilmek istenmiştir. Eğer sadaka ise Allah’ın rızası kazanılmak istenmiştir.” Sakîf heyeti, “Hayır bu sadaka değil hediyedir” dediler.Hz. Peygamber (sav) de onların getirdikleri bu hediyeyi kabul etti. Heyetle beraber oturup konuştu. Onlara bazı şeyler sordu, onlar da Hz. Peygamber'e (sav) sordular. (O kadar çok oturup konuştular ki) öğle ile ikindi namazını birlikte kıldı.
Açıklama: İsnadında yer alan ravilerden Ebû Bekir b. Ayyaş el-Esedi ömrünün sonunda hafızası zayıflamakla tenkide uğramıştır. Bazı nüshalrda Yahya b. Ebî Hani şeklinde yanlış nakiller vardır doğrusu Yahya b. Hanidir. İbn Huzeyfe nispeti bilinmemktedir. Yahya b. Hanî Ebu Huzeyfe Abdullah b. Muhammed el-Kufî'den bu rivayeti dışında rivayeti bilinmemekte hali meçhul bir ravidir. Ayrıca onun da rivayet ettiği Ebu Beşir Abdulmelik b. Muahmed el-Kufî de hali meçhuldür. Bu rivayetin isnadında tenkide uğrayan ravileri sebebiyle zayıf bir rivayettir. bkz. Muhammed b. Ali b. Adem b. Musâ el-Etyobî el-Vallâvî, Şerhu Süne'n-Nesâi (Zahiretü'l-Ukba fi şerhi'l-Müctebâ), (yy.:d3arü âli birevm, 1424/2003), 30/261.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29664, N003789
Hadis:
أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ هَانِئٍ عَنْ أَبِى حُذَيْفَةَ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ بَشِيرٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَلْقَمَةَ الثَّقَفِىِّ قَالَ قَدِمَ وَفْدُ ثَقِيفٍ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَعَهُمْ هَدِيَّةٌ فَقَالَ « أَهَدِيَّةٌ أَمْ صَدَقَةٌ فَإِنْ كَانَتْ هَدِيَّةً فَإِنَّمَا يُبْتَغَى بِهَا وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَضَاءُ الْحَاجَةِ وَإِنْ كَانَتْ صَدَقَةً فَإِنَّمَا يُبْتَغَى بِهَا وَجْهُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ » . قَالُوا لاَ بَلْ هَدِيَّةٌ . فَقَبِلَهَا مِنْهُمْ وَقَعَدَ مَعَهُمْ يُسَائِلُهُمْ وَيُسَائِلُونَهُ حَتَّى صَلَّى الظُّهْرَ مَعَ الْعَصْرِ .
Tercemesi:
Bize Hennâd b. es-Serrî, ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona Yahya b. Hâni, ona Ubu Huzeyfe, ona Abdulmelik b. Muhammed b. Beşir, Abdurrahman b. Alkame es-Sakafî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Sakîf heyeti Hz. peygamber'e (sav) gelmiş ve hediye de getirmişlerdi. Hz. Peygamber “Bu getirdiğiniz hediye midir, yoksa sadaka mıdır?” diye sordu. (Sonra şöyle devam etti) “Eğer hediye ise bu hediye ile Allah’ın Rasulü memnun edilmek ve (heyetin) ihtiyacı giderilmek istenmiştir. Eğer sadaka ise Allah’ın rızası kazanılmak istenmiştir.” Sakîf heyeti, “Hayır bu sadaka değil hediyedir” dediler.Hz. Peygamber (sav) de onların getirdikleri bu hediyeyi kabul etti. Heyetle beraber oturup konuştu. Onlara bazı şeyler sordu, onlar da Hz. Peygamber'e (sav) sordular. (O kadar çok oturup konuştular ki) öğle ile ikindi namazını birlikte kıldı.
Açıklama:
İsnadında yer alan ravilerden Ebû Bekir b. Ayyaş el-Esedi ömrünün sonunda hafızası zayıflamakla tenkide uğramıştır. Bazı nüshalrda Yahya b. Ebî Hani şeklinde yanlış nakiller vardır doğrusu Yahya b. Hanidir. İbn Huzeyfe nispeti bilinmemktedir. Yahya b. Hanî Ebu Huzeyfe Abdullah b. Muhammed el-Kufî'den bu rivayeti dışında rivayeti bilinmemekte hali meçhul bir ravidir. Ayrıca onun da rivayet ettiği Ebu Beşir Abdulmelik b. Muahmed el-Kufî de hali meçhuldür. Bu rivayetin isnadında tenkide uğrayan ravileri sebebiyle zayıf bir rivayettir. bkz. Muhammed b. Ali b. Adem b. Musâ el-Etyobî el-Vallâvî, Şerhu Süne'n-Nesâi (Zahiretü'l-Ukba fi şerhi'l-Müctebâ), (yy.:d3arü âli birevm, 1424/2003), 30/261.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Umrâ 5, /2335
Senetler:
1. Abdurrahman b. Ebu Alkame es-Sekafî (Abdurrahman b. Alkame)
2. Ebu Beşir Abdulmelik b. Muhammed el-Kûfî (Abdülmelik b. Muhammed b. Beşir)
3. Ebu Huzeyfe Abdullah b. Muhammed el-Kûfî (Abdullah b. Muhammed)
4. Yahya b. Hani el-Muradî (Yahya b. Hani b. Urve)
5. Ebu Bekir b. Ayyaş el-Esedî (Ebu Bekir b. Ayyaş b. Salim)
6. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Hediye, Hediyeleşmek
KTB, HEDİYELEŞMEK
Kulluk, Allah'ın rızasını istemek
Namaz, cem'i Sadaka, Allah için vermek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29638, B007372
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى الأَسْوَدِ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أُمَيَّةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ صَيْفِىٍّ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا مَعْبَدٍ مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ يَقُولُ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ يَقُولُ لَمَّا بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مُعَاذًا نَحْوَ الْيَمَنِ قَالَ لَهُ « إِنَّكَ تَقْدَمُ عَلَى قَوْمٍ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ فَلْيَكُنْ أَوَّلَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَى أَنْ يُوَحِّدُوا اللَّهَ تَعَالَى فَإِذَا عَرَفُوا ذَلِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ اللَّهَ فَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِى يَوْمِهِمْ وَلَيْلَتِهِمْ ، فَإِذَا صَلُّوا فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ اللَّهَ افْتَرَضَ عَلَيْهِمْ زَكَاةً فِى أَمْوَالِهِمْ تُؤْخَذُ مِنْ غَنِيِّهِمْ فَتُرَدُّ عَلَى فَقِيرِهِمْ ، فَإِذَا أَقَرُّوا بِذَلِكَ فَخُذْ مِنْهُمْ وَتَوَقَّ كَرَائِمَ أَمْوَالِ النَّاسِ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Ebu Esved (el-Basrî), ona Fadl b. Alâ (el-Kûfî), ona İsmail b. Ümeyye (el-Emevî), ona Yahya b. Abdullah b. Muhammed b. Sayfî, ona Mabed mevlâ (Abdullah) b. Abbas, ona da (Abdullah) b. Abbas (r. anhümâ) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sav) Muaz'ı (b. Cebel) Yemen tarafına göndereceği vakit ona şöyle buyurdu: 'Şüphesiz sen, ehl-i kitaptan olan bir kavme gidiyorsun. Bu nedenle onları davet edeceğin ilk şey, Allah teâlâyı bir kabul etmeleri olsun. Bunu benimsedikleri vakit Allah'ın onlara gündüz ve gecelerinde beş vakit namazı farz kıldığını kendilerine haber ver. Namaz kılmaya başladıkları vakit de zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere mallarında Allah'ın onlara zekatı farz kıldığını kendilerine bildir. Bunu kabul ettikleri vakit de zekatlarını al. Ancak insanların değerli mallarını zekat olarak almaktan sakın."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 1, 2/742
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Mabed Nafiz Mevla ibn Abbas (Nafiz)
3. Yahya b. Abdullah el-Kuraşi (Yahya b. Abdullah b. Muhammed b. Yahya)
4. İsmail b. Ümeyye el-Emevî (İsmail b. Ümeyye b. Amr b. Said b. Âs)
5. Fadl b. Alâ el-Kufi (Fadl b. Alâ)
6. Abdullah b. Ebu Esved el-Basri (Abdullah b. Muhammed b. Humeyd b. Esved)
Konular:
İbadet, Zekat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29705, B007411
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَدُ اللَّهِ مَلأَى لاَ يَغِيضُهَا نَفَقَةٌ ، سَحَّاءُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ - وَقَالَ - أَرَأَيْتُمْ مَا أَنْفَقَ مُنْذُ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ ، فَإِنَّهُ لَمْ يَغِضْ مَا فِى يَدِهِ - وَقَالَ - عَرْشُهُ عَلَى الْمَاءِ وَبِيَدِهِ الأُخْرَى الْمِيزَانُ يَخْفِضُ وَيَرْفَعُ » .
Tercemesi:
Bize Ebu’l-Yemân, ona Şuayb, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah’ın eli dopdoludur, hiçbir harcama onu eksiltmez, o gece ve gündüz cömertçe infak eder. –Ayrıca devamla dedi ki:- Gökleri ve yeri yarattığı günden bu yana infak ettiklerini bir düşünün, bu, elinde olanlardan bir şey eksiltmemiştir. –Yine buyurdu ki- Onun Arşı da su üstünde olup, diğer elinde mizan vardır, (kimini) alçaltır, (kimini) yükseltir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 19, 2/749
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Allah İnancı, Cemil, Tayyib, Kerim
Allah İnancı, varlığı ve birliği
KTB, ALLAH TASAVVURU
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ رَجُلاً قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنَّ أُمِّى افْتُلِتَتْ نَفْسُهَا وَإِنَّهَا لَوْ تَكَلَّمَتْ تَصَدَّقَتْ أَفَأَتَصَدَّقُ عَنْهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . فَتَصَدَّقَ عَنْهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29728, N003679
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ رَجُلاً قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنَّ أُمِّى افْتُلِتَتْ نَفْسُهَا وَإِنَّهَا لَوْ تَكَلَّمَتْ تَصَدَّقَتْ أَفَأَتَصَدَّقُ عَنْهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « نَعَمْ » . فَتَصَدَّقَ عَنْهَا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Mesleme, ona (Abdullah) b. Kasım,ona MAlik (b. Enes) ona Hişam b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyr), Aişe'nin (r.anha) şöyle deiğini rivayet etti:
Bir adam Hz. Peygamber'e (sav)(gelerek): "Ey Allah'ın Rasulü (sav), annem ansızın öldü(; vasiyette de bulunmadı). Kanaatimce konuşabilseydi (malından) tasadduk (etmemizi vasiyyet) ederdi. Acaba onun namına ben sadaka versem onun için bir sevap olur mu? "diye sordu.'Evet!' onun namına tasaddukta bulun. buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Vesâyâ 7, /2329
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
6. Ebu Hâris Muhammed b. Seleme el-Muradî (Muhammed b. Seleme b. Abdullah b. Ebu Fatma)
Konular:
Sadaka, ölen bir kimse adına
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29730, N003681
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنَا الْعَلاَءُ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا مَاتَ الإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إِلاَّ مِنْ ثَلاَثَةٍ مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ وَعِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ وَوَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail (İsmail b. Uleyye), ona Alâ (b. Abdurrahman), ona babası (Abdurrahman b. Yakub), ona da Ebu Hüreyre (ra), Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlât.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Vesâyâ 8, /2329
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Alâ Abdurrahman b. Yakub el-Cühenî (Abdurrahman b. Yakub)
3. Alâ b. Abdurrahman el-Hırakî (Alâ b. Abdurrahman b. Yakub)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Bilgi, fazileti Sadaka, kazandıran ameller, öldükten sonra
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنِ الْعَلاَءِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلاً قَالَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِنَّ أَبِى مَاتَ وَتَرَكَ مَالاً وَلَمْ يُوصِ فَهَلْ يُكَفِّرُ عَنْهُ أَنْ أَتَصَدَّقَ عَنْهُ قَالَ « نَعَمْ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29731, N003682
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنِ الْعَلاَءِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلاً قَالَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِنَّ أَبِى مَاتَ وَتَرَكَ مَالاً وَلَمْ يُوصِ فَهَلْ يُكَفِّرُ عَنْهُ أَنْ أَتَصَدَّقَ عَنْهُ قَالَ « نَعَمْ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. el-Alâ, ona babası Abdurrahman b. Yakub el-Cühenî, ona Ebû Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip "Babam öldü ve mal bıraktı. Her hangi bir vasiyeti de yoktu. Onun yerine sadaka versem günahlarına kefaret olur mu?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Evet" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Vesâyâ 8, /2329
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Alâ Abdurrahman b. Yakub el-Cühenî (Abdurrahman b. Yakub)
3. Alâ b. Abdurrahman el-Hırakî (Alâ b. Abdurrahman b. Yakub)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
KTB, ADAB Sadaka, ölen bir kimse adına
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29734, N003685
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ الأَزْهَرِ قَالَ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ قَالَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا بْنُ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَجُلاً قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أُمَّهُ تُوُفِّيَتْ أَفَيَنْفَعُهَا إِنْ تَصَدَّقْتُ عَنْهَا قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ فَإِنَّ لِى مَخْرَفًا فَأُشْهِدُكَ أَنِّى قَدْ تَصَدَّقْتُ بِهِ عَنْهَا .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Ezher, ona Ravh b. Ubade, ona Zekeriyya b. İshak, ona Amr b. Dinar, ona da İkrime (Mevla İbn Abbas), (Abdullah) b. Abbas'ın (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet etti:
Bir adam Rasulullah'a (sav) (gelerek) şöyle dedi: "Ey Allah’ın Rasulü (sav)! Annem vefat etti, onun adına bir şeyler tasadduk etsem ona faydası dokunur mu?"
Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Evet"
O adam da: 'Öyleyse benim bir hurma bahçem var seni şahit tutuyorum ki o bahçeyi onun için tasadduk ettim'dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Vesâyâ 8, /2329
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
4. Zekeriyya b. İshak el-Mekki (Zekeriyya b. İshak)
5. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
6. Ahmed b. Ezher el-Abdî (Ahmed b. Ezher b. Meni')
Konular:
Sadaka, ölen bir kimse adına
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ صَدَقَةَ الْحِمْصِىُّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ شُعَيْبٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَهُ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَادَةَ أَنَّهُ اسْتَفْتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فِى نَذْرٍ كَانَ عَلَى أُمِّهِ فَمَاتَتْ قَبْلَ أَنْ تَقْضِيَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اقْضِهِ عَنْهَا » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29738, N003688
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ صَدَقَةَ الْحِمْصِىُّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ شُعَيْبٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَهُ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ عُبَادَةَ أَنَّهُ اسْتَفْتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فِى نَذْرٍ كَانَ عَلَى أُمِّهِ فَمَاتَتْ قَبْلَ أَنْ تَقْضِيَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اقْضِهِ عَنْهَا » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Sadaka el-Hımsî, ona Muhammed b. Şuayb (b. Şabur), ona el-Evzâî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed), ona (İbn Şihab) ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Sa'd b. Ubade annesinin adadığı ancak yerine getiremeden vefat ettiği adağı hakkında ne yapması gerektiğini Rasulullah'a (sav) sordu. Rasulullah da (sav) "O adağı annenin yerine sen gerçekleştir." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Vesâyâ 8, /2330
Senetler:
1. Sa'd b. Ubâde el-Ensarî (Sa'd b. Ubade b. Duleym b. Hârise b. Ebu Hazîme)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
6. Muhammed b. Şuayb el-Kuraşi (Muhammed b. Şuayb b. Şâbûr)
7. Muhammed b. Sadaka el-Cüblanî (Muhammed b. Sadaka)
Konular:
Adak, ölen kimsenin adağı
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Muâz b. Hişâm, ona babası (Muâz b. Muâz), ona da Katade şöyle demiştir:
Süleyman b. Hişâm bana Umrâ hakkında sordu. Ben de “Muhammed b. Şirin'in Şurayh’ten aktardığına göre Hz. Peygamber (sav) Umrâ'nın caiz olduğuna hükmetmiştir” dedim.
Katâde der ki: Bana Nadr b. Enes, ona Beşir b. Nehîk, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur.
Katâde der ki: Hasan Umrâ'nın caiz olduğunu söylerdi.
Katâde der ki: Zührî şöyle dedi: Umrâ yapan kimse, kendisi için hibe yapılana ve onun çocuklarına hibe ederse geçerli olur. Eğer kendisinden sonra çocuklarına geçecek diye şart koşmazsa, o zaman umrâ şart koşana geri döner.
Katâde der ki: Atâ b. Ebu Rebâh'a (Umra'dan) soruldu o da şöyle dedi: Bana Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur.
Katâde der ki: Zührî “Halifeler umrâ ile hüküm vermezdi” demiştir. Atâ ise “Abdülmelik b. Mervân umra ile hüküm vermiştir” demektedir.
Açıklama: UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29660, N003786
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ قَتَادَةَ قَالَ سَأَلَنِى سُلَيْمَانُ بْنُ هِشَامٍ عَنِ الْعُمْرَى فَقُلْتُ حَدَّثَ مُحَمَّدُ بْنُ سِيرِينَ عَنْ شُرَيْحٍ قَالَ قَضَى نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّ الْعُمْرَى جَائِزَةٌ . قَالَ قَتَادَةُ وَقُلْتُ حَدَّثَنِى النَّضْرُ بْنُ أَنَسٍ عَنْ بَشِيرِ بْنِ نَهِيكٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الْعُمْرَى جَائِزَةٌ » . قَالَ قَتَادَةُ وَقُلْتُ كَانَ الْحَسَنُ يَقُولُ الْعُمْرَى جَائِزَةٌ . قَالَ قَتَادَةُ فَقَالَ الزُّهْرِىُّ إِنَّمَا الْعُمْرَى إِذَا أُعْمِرَ وَعَقِبَهُ مِنْ بَعْدِهِ فَإِذَا لَمْ يَجْعَلْ عَقِبَهُ مِنْ بَعْدِهِ كَانَ لِلَّذِى يَجْعَلُ شَرْطُهُ . قَالَ قَتَادَةُ فَسُئِلَ عَطَاءُ بْنُ أَبِى رَبَاحٍ فَقَالَ حَدَّثَنِى جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الْعُمْرَى جَائِزَةٌ » . قَالَ قَتَادَةُ فَقَالَ الزُّهْرِىُّ كَانَ الْخُلَفَاءُ لاَ يَقْضُونَ بِهَذَا . قَالَ عَطَاءٌ قَضَى بِهَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ مَرْوَانَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Muâz b. Hişâm, ona babası (Muâz b. Muâz), ona da Katade şöyle demiştir:
Süleyman b. Hişâm bana Umrâ hakkında sordu. Ben de “Muhammed b. Şirin'in Şurayh’ten aktardığına göre Hz. Peygamber (sav) Umrâ'nın caiz olduğuna hükmetmiştir” dedim.
Katâde der ki: Bana Nadr b. Enes, ona Beşir b. Nehîk, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur.
Katâde der ki: Hasan Umrâ'nın caiz olduğunu söylerdi.
Katâde der ki: Zührî şöyle dedi: Umrâ yapan kimse, kendisi için hibe yapılana ve onun çocuklarına hibe ederse geçerli olur. Eğer kendisinden sonra çocuklarına geçecek diye şart koşmazsa, o zaman umrâ şart koşana geri döner.
Katâde der ki: Atâ b. Ebu Rebâh'a (Umra'dan) soruldu o da şöyle dedi: Bana Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur.
Katâde der ki: Zührî “Halifeler umrâ ile hüküm vermezdi” demiştir. Atâ ise “Abdülmelik b. Mervân umra ile hüküm vermiştir” demektedir.
Açıklama:
UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Umrâ 4, /2335
Senetler:
1. Ebu Ümeyye Şurayh b. Haris el-Kadî (Şurayh b. Haris b. Kays b. Cehm)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Abdullah Muaz b. Hişam ed-Destevâî (Muaz b. Hişam b. Senber)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Vakıf, malı vb. her şeyi vakfetmek
Yüce Allah'ın "Aralarındaki işlerini istişare ederek yürütürler" (Şûrâ, 38); "Karara bağlanacak işlerde onlarla istişare et" (Alu İmrân, 158) buyrukları ve "Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan" (Alu İmrân, 158) ayetinin de beyan ettiği üzere istişarenin karar verilmeden önce yapılması gerektiği Babı
Allah Rasulü (sav) bir karar verdiği zaman, hiç bir beşerin, Allah ve Rasulü'nün önüne geçme imkanı yoktur. Hz. Peygamber'in (sav) Uhud günü savaş için Medine'de kalmak veya dışına çıkmak konusunda ashabı ile yaptığı istişare sonucunda savaşın Medine dışında yapılaması uygun görüldü. Hz. Peygamber (sav) zırhını giyip yola çıkmaya karar verince, “(istersen) Medine'de kal ” dediler ama Hz. Peygamber (sav) bu teklife kulak asmadı ve "Bir Peygamber'e zırhını giydikten sonra Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar onu çıkarması yaraşmaz" buyurdu. Yine Hz. Peygamber (sav) İfk hadisesinde, Hz. Âişe'ye atılan iftira konusunda Hz. Ali ve Usame ile istişare etti ve ikisinden birini dinledi. Ancak Kur'an'ın hükmü inince, tartışmalara kulak asmayıp iftiracılara sopa vurdu ve Allah'ın emrettiği hükmü uyguladı.
Hz. peygamber'den (sav) sonra da yöneticiler, mubah işlerde, en kolay hüküm ile amel etmek üzere ehl-i ilimden güvenilir kimselerle istişare yaptılar. Kitap ve sünnet bir konuda açık hüküm beyan ettiği zaman da, Hz. Peygamber'in sünnetine uyarak asla o hükmün dışına çıkmadılar. Hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlerle savaşmayı uygun gördüğünde, Hz. Ömer ona “Peygamber (sav) "ben insanlarla 'lâ ilâhe İllallah' deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. 'Lâ ilâhe İllallah' dediklerinde canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, ancak İslam hakkı hariç. Onun da hesabını Allah'a verirler" buyurduğu halde sen o insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir “vallahi Allah Rasulü'nün (sav) birleştirdiği şeylerin (namaz ile zekatın) arasını ayıranlarla elbette savaşırım” dedi. Sonra Ömer de ona uydu. Bu konuda Ebu Bekir istişare etmedi. Çünkü onun yanında, Allah Rasulü'nün (sav), namaz ile zekat arasını ayıran, dini ve dinin ahkamını değiştirmek isteyen kimselerle ilgili verdiği hüküm vardı. Hz. Peygamber (sav) "kim dininin değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Hz. Ömer'in istişare heyeti, ister genç isterse yaşlı olsun Kurrâ kimselerdi. O, Aziz ve Celil Allah'ın kitabına uyma konusunda son derece titizdi.
Bize Üveysî, ona İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs ve Übeydullah, onlara da Âişe (r.anha), iftiracıların kendisi hakkında ileri geri konuştukları zaman şöyle demiştir:
Vahiy gecikince Rasulullah (sav), eşi ile ayrılığı konusunda fikirlerini sormak ve istişare etmek üzere Ali b. Ebu Tâlib ile Usame b. Zeyd'i yanına çağırdı. Usame, Rasulullah'ın ailesinin, atılan iftiradan beri olduğunu bildiğini ifade etmiş, ancak Ali “ey Allah'ın Rasulü, Allah Sana darlık vermemiş. Âişe'den dışında bir sürü kadın vardır. Âişe'nin hizmetçisi Berîre'ye de sor. O doğrusunu Sana söyler” demişti.
Bunun üzerine Rasulullah (sav) Berîre'yi çağırıp "ey Berire, Âişe'nin şüpheli her hangi bir durumunu gördün mü?" diye sordu. Berîre de “hayır ey Allah'ın Rasulü, görmedim. Benim, onda görebildiğim en büyük kusur şu oldu. Âişe küçük yaşta bir kız çocuğu olarak hamur yoğururken uyuyakalırdı da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o günü minbere çıkıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar topluluğu, ailem hakkında bana eziyet eden bir adama karşı, bana kim yardım eder ve benim o kimseyi kınamamı haklı görür? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bildiğim bir şey yok" dedi ve Âişe'nin atılan iftiradan beri olduğunu söyledi.
Allah Rasulü (sav) bir karar verdiği zaman, hiç bir beşerin, Allah ve Rasulü'nün önüne geçme imkanı yoktur. Hz. Peygamber'in (sav) Uhud günü savaş için Medine'de kalmak veya dışına çıkmak konusunda ashabı ile yaptığı istişare sonucunda savaşın Medine dışında yapılaması uygun görüldü. Hz. Peygamber (sav) zırhını giyip yola çıkmaya karar verince, “(istersen) Medine'de kal ” dediler ama Hz. Peygamber (sav) bu teklife kulak asmadı ve "Bir Peygamber'e zırhını giydikten sonra Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar onu çıkarması yaraşmaz" buyurdu. Yine Hz. Peygamber (sav) İfk hadisesinde, Hz. Âişe'ye atılan iftira konusunda Hz. Ali ve Usame ile istişare etti ve ikisinden birini dinledi. Ancak Kur'an'ın hükmü inince, tartışmalara kulak asmayıp iftiracılara sopa vurdu ve Allah'ın emrettiği hükmü uyguladı.
Hz. peygamber'den (sav) sonra da yöneticiler, mubah işlerde, en kolay hüküm ile amel etmek üzere ehl-i ilimden güvenilir kimselerle istişare yaptılar. Kitap ve sünnet bir konuda açık hüküm beyan ettiği zaman da, Hz. Peygamber'in sünnetine uyarak asla o hükmün dışına çıkmadılar. Hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlerle savaşmayı uygun gördüğünde, Hz. Ömer ona “Peygamber (sav) "ben insanlarla 'lâ ilâhe İllallah' deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. 'Lâ ilâhe İllallah' dediklerinde canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, ancak İslam hakkı hariç. Onun da hesabını Allah'a verirler" buyurduğu halde sen o insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir “vallahi Allah Rasulü'nün (sav) birleştirdiği şeylerin (namaz ile zekatın) arasını ayıranlarla elbette savaşırım” dedi. Sonra Ömer de ona uydu. Bu konuda Ebu Bekir istişare etmedi. Çünkü onun yanında, Allah Rasulü'nün (sav), namaz ile zekat arasını ayıran, dini ve dinin ahkamını değiştirmek isteyen kimselerle ilgili verdiği hüküm vardı. Hz. Peygamber (sav) "kim dininin değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Hz. Ömer'in istişare heyeti, ister genç isterse yaşlı olsun Kurrâ kimselerdi. O, Aziz ve Celil Allah'ın kitabına uyma konusunda son derece titizdi.
Bize Üveysî, ona İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs ve Übeydullah, onlara da Âişe (r.anha), iftiracıların kendisi hakkında ileri geri konuştukları zaman şöyle demiştir:
Vahiy gecikince Rasulullah (sav), eşi ile ayrılığı konusunda fikirlerini sormak ve istişare etmek üzere Ali b. Ebu Tâlib ile Usame b. Zeyd'i yanına çağırdı. Usame, Rasulullah'ın ailesinin, atılan iftiradan beri olduğunu bildiğini ifade etmiş, ancak Ali “ey Allah'ın Rasulü, Allah Sana darlık vermemiş. Âişe'den dışında bir sürü kadın vardır. Âişe'nin hizmetçisi Berîre'ye de sor. O doğrusunu Sana söyler” demişti.
Bunun üzerine Rasulullah (sav) Berîre'yi çağırıp "ey Berire, Âişe'nin şüpheli her hangi bir durumunu gördün mü?" diye sordu. Berîre de “hayır ey Allah'ın Rasulü, görmedim. Benim, onda görebildiğim en büyük kusur şu oldu. Âişe küçük yaşta bir kız çocuğu olarak hamur yoğururken uyuyakalırdı da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o günü minbere çıkıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar topluluğu, ailem hakkında bana eziyet eden bir adama karşı, bana kim yardım eder ve benim o kimseyi kınamamı haklı görür? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bildiğim bir şey yok" dedi ve Âişe'nin atılan iftiradan beri olduğunu söyledi.
Bu hadisi Ebu Usâme, Hişâm'dan rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 28, 2/741
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
UHUD GAZVESİ