Bana Malik, ona Davud b. Husayn, ona Ebu Gatafân b. Tarîf el-Mirrî, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir:
Bir kimse akrabasına ya da herhangi bir şekilde birine bağışta bulunsa, yapmış olduğu bu hibeden dönemez. Bir kimse de karşılık bekleyerek bir hibede bulunsa, o kimse beklediği karşılığı alamazsa hibesinden dönebilir.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizdeki hüküm ittifakla şöyledir: Karşılık beklenerek yapılan hibe, hibe edilenin yanında bir fazlalık ya da eksiklik gibi bir değişikliğe uğrarsa, hibe edilenin, hibe edene hibeyi teslim aldığı günkü kıymetini vermesi gerekir.
Hibeden Cayma Babı:
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse oğluna bir sadaka verse, oğlu da o sadakayı teslim alsa, ya da çocuk, baba ocağında olup babası ona sadaka verdiğine şahit getirse, sadaka verenin sadakadan cayma hakkı yoktur. Çünkü kişi, verdiği sadakadan dönemez.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse, çocuğuna bir bağışta bulunur ya da sadakanın dışında bir hediye verirse, hediyesinden cayabilir. Ancak çocuk bazı kişilerin kendisine, babasının vermiş olduğu bu hediyeye güvenerek borç verdiklerini ortaya koyarsa, borçların varlığı söz konusu olduktan sonra, babanın vermiş olduğu hediyeden cayma hakkı yoktur. Aynı şekilde baba, oğluna veya kızına bir hediye verir de bir kadın, bu adamın oğlu ile, zenginliğinden ve babasının ona vermiş olduğu hediyeden dolayı evlenirse ve baba da yaptığı hibeden caymak isterse; veya bir adam, babasının hediye verdiği bir kızla kadının zenginliğinden ve babasının yaptığı bağıştan dolayı mihrini yüksek tutarak evlenirse, baba da “ben bu hibeden vazgeçiyorum” derse, babanın oğluna ve kızına verdiği hediyeden cayma hakkı yoktur.
Bir kimse akrabasına ya da herhangi bir şekilde birine bağışta bulunsa, yapmış olduğu bu hibeden dönemez. Bir kimse de karşılık bekleyerek bir hibede bulunsa, o kimse beklediği karşılığı alamazsa hibesinden dönebilir.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizdeki hüküm ittifakla şöyledir: Karşılık beklenerek yapılan hibe, hibe edilenin yanında bir fazlalık ya da eksiklik gibi bir değişikliğe uğrarsa, hibe edilenin, hibe edene hibeyi teslim aldığı günkü kıymetini vermesi gerekir.
Hibeden Cayma Babı:
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse oğluna bir sadaka verse, oğlu da o sadakayı teslim alsa, ya da çocuk, baba ocağında olup babası ona sadaka verdiğine şahit getirse, sadaka verenin sadakadan cayma hakkı yoktur. Çünkü kişi, verdiği sadakadan dönemez.
Yahya der ki: Ben Malik'in şöyle dediğini duydum: Bizde ittifak edilen hüküm şöyledir: Bir kimse, çocuğuna bir bağışta bulunur ya da sadakanın dışında bir hediye verirse, hediyesinden cayabilir. Ancak çocuk bazı kişilerin kendisine, babasının vermiş olduğu bu hediyeye güvenerek borç verdiklerini ortaya koyarsa, borçların varlığı söz konusu olduktan sonra, babanın vermiş olduğu hediyeden cayma hakkı yoktur. Aynı şekilde baba, oğluna veya kızına bir hediye verir de bir kadın, bu adamın oğlu ile, zenginliğinden ve babasının ona vermiş olduğu hediyeden dolayı evlenirse ve baba da yaptığı hibeden caymak isterse; veya bir adam, babasının hediye verdiği bir kızla kadının zenginliğinden ve babasının yaptığı bağıştan dolayı mihrini yüksek tutarak evlenirse, baba da “ben bu hibeden vazgeçiyorum” derse, babanın oğluna ve kızına verdiği hediyeden cayma hakkı yoktur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1445, 1/290
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe Bağış, verilen bağışı geri almak
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ رَجُلاً قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنَّ أُمِّى افْتُلِتَتْ نَفْسُهَا وَأُرَاهَا لَوْ تَكَلَّمَتْ تَصَدَّقَتْ أَفَأَتَصَدَّقُ عَنْهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَعَمْ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37282, MU001456
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّ رَجُلاً قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنَّ أُمِّى افْتُلِتَتْ نَفْسُهَا وَأُرَاهَا لَوْ تَكَلَّمَتْ تَصَدَّقَتْ أَفَأَتَصَدَّقُ عَنْهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَعَمْ.
Tercemesi:
Bize Malik (b. Eslem), ona Hişam b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyir), Hz. Peygamber'in (sav) hanımı Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Bir adam Rasulullah'a (sav): "Annem aniden öldü. Sanıyorum ki konuşabilseydi, tasaddukta bulunacaktı. Onun adına sadaka verebilir miyim?" dedi. Rasulullah (s.a.v.): "Evet" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1456, 1/292
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
Konular:
Sadaka, ölen bir kimse adına
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ مِنْ بَنِى الْحَارِثِ بْنِ الْخَزْرَجِ تَصَدَّقَ عَلَى أَبَوَيْهِ بِصَدَقَةٍ فَهَلَكَا فَوَرِثَ ابْنُهُمَا الْمَالَ وَهُوَ نَخْلٌ فَسَأَلَ عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ قَدْ أُجِرْتَ فِى صَدَقَتِكَ وَخُذْهَا بِمِيرَاثِكَ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37283, MU001457
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ مِنْ بَنِى الْحَارِثِ بْنِ الْخَزْرَجِ تَصَدَّقَ عَلَى أَبَوَيْهِ بِصَدَقَةٍ فَهَلَكَا فَوَرِثَ ابْنُهُمَا الْمَالَ وَهُوَ نَخْلٌ فَسَأَلَ عَنْ ذَلِكَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ قَدْ أُجِرْتَ فِى صَدَقَتِكَ وَخُذْهَا بِمِيرَاثِكَ.
Tercemesi:
Bana Malik'in (b. Enes) İmam Malik rivayet ettiğine göre ona şöyle bir rivayet ulaşmıştır: "Ensardan olan Hâris b. Hazrec kabilesinden bir adam, anne babasına tasaddukta bulundu. Bilahare onlar vefat ettiler ve oğulları olan bu kişi tasadduk ettiği o mala varis oldu. Söz konusu bu mal, bir hurmalıktı. Bu meseleyi Rasulullah'a (sav) sordu. Rasulullah (sav); 'Verdiğin sadakanın sevabını aldın. Şimdi de mirastaki hakkın olarak onu alabilirsin.' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1457, 1/292
Senetler:
0. Mürsel (Mürsel)
1. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
Konular:
Niyet, Sadaka, niyet ve samimiyet esastır Sadaka, paylaşmaya önce yakınlardan başlamak Sadaka, verdikten sonra geri almak/almamak Sadaka, verilecek yerler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36999, MU001235
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ كَانَ يَقُولُ فِيمَنْ قَالَ كُلُّ امْرَأَةٍ أَنْكِحُهَا فَهِىَ طَالِقٌ إِنَّهُ إِذَا لَمْ يُسَمِّ قَبِيلَةً أَوِ امْرَأَةً بِعَيْنِهَا فَلاَ شَىْءَ عَلَيْهِ . قَالَ مَالِكٌ وَهَذَا أَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ . قَالَ مَالِكٌ فِى الرَّجُلِ يَقُولُ لاِمْرَأَتِهِ أَنْتِ الطَّلاَقُ وَكُلُّ امْرَأَةٍ أَنْكِحُهَا فَهِىَ طَالِقٌ وَمَالُهُ صَدَقَةٌ إِنْ لَمْ يَفْعَلْ كَذَا وَكَذَا فَحَنِثَ قَالَ أَمَّا نِسَاؤُهُ فَطَلاَقٌ كَمَا قَالَ وَأَمَّا قَوْلُهُ كُلُّ امْرَأَةٍ أَنْكِحُهَا فَهِىَ طَالِقٌ فَإِنَّهُ إِذَا لَمْ يُسَمِّ امْرَأَةً بِعَيْنِهَا أَوْ قَبِيلَةً أَوْ أَرْضًا أَوْ نَحْوَ هَذَا فَلَيْسَ يَلْزَمُهُ ذَلِكَ وَلْيَتَزَوَّجْ مَا شَاءَ وَأَمَّا مَالُهُ فَلْيَتَصَدَّقْ بِثُلُثِهِ .
Tercemesi:
Abdullah b. Mes'ud, "Nikahlayacağım her kadın boş olsun"diyen bir kişi hakkında der ki: "Belli bir kabile ya da belli bir kadın adı söylemezse bir şey lâzım gelmez"
İmam Malik der ki: Duyduğumun en güzeli budur.
Karısına "Sen boşsun, evlendiğim her kadın boş olsun, şöyle şöyle yapmazsam malım sadaka olsun" diyen ve yeminini bozan bir kişi hakkında da Malik der ki: Evli bulunduğu kadınlar boş olur, belli bir kadın, kabile, yer vs. söylemeden, nikâhlanacağım her kadın boş olsun demesinden boş olmaları gerekmez, istediği kadınla evlenir. Malının da üçte birini tasadduk eder.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Talak 1235, 1/214
Senetler:
()
Konular:
Boşanma, nikahlamadığı kadını boşama
باب مَا لاَ يَجُوزُ مِنَ الْعَطِيَّةِ . قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَنْ أَعْطَى أَحَدًا عَطِيَّةً لاَ يُرِيدُ ثَوَابَهَا فَأَشْهَدَ عَلَيْهَا فَإِنَّهَا ثَابِتَةٌ لِلَّذِى أُعْطِيَهَا إِلاَّ أَنْ يَمُوتَ الْمُعْطِى قَبْلَ أَنْ يَقْبِضَهَا الَّذِى أُعْطِيَهَا . قَالَ وَإِنْ أَرَادَ الْمُعْطِى إِمْسَاكَهَا بَعْدَ أَنْ أَشْهَدَ عَلَيْهَا فَلَيْسَ ذَلِكَ لَهُ إِذَا قَامَ عَلَيْهِ بِهَا صَاحِبُهَا أَخَذَهَا . قَالَ مَالِكٌ وَمَنْ أَعْطَى عَطِيَّةً ثُمَّ نَكَلَ الَّذِى أَعْطَاهَا فَجَاءَ الَّذِى أُعْطِيَهَا بِشَاهِدٍ يَشْهَدُ لَهُ أَنَّهُ أَعْطَاهُ ذَلِكَ عَرْضًا كَانَ أَوْ ذَهَبًا أَوْ وَرِقًا أَوْ حَيَوَانًا أُحْلِفَ الَّذِى أُعْطِىَ مَعَ شَهَادَةِ شَاهِدِهِ فَإِنْ أَبَى الَّذِى أُعْطِىَ أَنْ يَحْلِفَ حُلِّفَ الْمُعْطِى وَإِنْ أَبَى أَنْ يَحْلِفَ أَيْضًا أَدَّى إِلَى الْمُعْطَى مَا ادَّعَى عَلَيْهِ إِذَا كَانَ لَهُ شَاهِدٌ وَاحِدٌ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ شَاهِدٌ فَلاَ شَىْءَ لَهُ . قَالَ مَالِكٌ مَنْ أَعْطَى عَطِيَّةً لاَ يُرِيدُ ثَوَابَهَا ثُمَّ مَاتَ الْمُعْطَى فَوَرَثَتُهُ بِمَنْزِلَتِهِ وَإِنْ مَاتَ الْمُعْطِى قَبْلَ أَنْ يَقْبِضَ الْمُعْطَى عَطِيَّتَهُ فَلاَ شَىْءَ لَهُ وَذَلِكَ أَنَّهُ أُعْطِىَ عَطَاءً لَمْ يَقْبِضْهُ فَإِنْ أَرَادَ الْمُعْطِى أَنْ يُمْسِكَهَا - وَقَدْ أَشْهَدَ عَلَيْهَا حِينَ أَعْطَاهَا - فَلَيْسَ ذَلِكَ لَهُ إِذَا قَامَ صَاحِبُهَا أَخَذَهَا .
Tercemesi:
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle dedi: Neden çocuklarına bağışta bulunan kişiler sonradan yaptıkları bağışı vermiyorlar? Oğlu ölen biri, malım elimde, onu hiç kimseye bağışlamadım" der. Eğer kendisi ölmek üzere olsa "o mal oğlumundur. Ben o malı oğluma bağışlamıştım" der. Bağışta bulunan kimse, vereseler bırakarak ölür, bağışlanan da o ölünceye kadar bağışı teslim almazsa, bu bağış hükümsüz olur.
İmam Malik der ki: Bizde hüküm şöyledir. Bir kimse, bir şahsa karşılığını yalnız Allah'tan almak niyetiyle,bir bağışta bulunsa ve bu bağışı da sahicilerle delillendirse bağış, bağışlananın olur. Ancak bağışlanan daha bağışı teslim almadan bağışlayan ölürse bağışlananın olmaz. Bağışlayan, bağış ettiğine dair şahit tuttuktan sonra, bağışı vermemek isterse, buna hakkı olmaz. Bağışlanan dilerse bu bağışı ondan alır.
İmam Malik der ki: Bir kimse bir bağışta bulunsa, sonra bu bağıştan vaz geçse bağışlanan o kişinin bu bağışı kendisine yapmış olduğuna şahitlik edecek bir kişi getirse, -hibe eşya olsun, altın, gümüş veya hayvan olsun- bağışlanana şahidinin şehadetiyle birlikte yemin ettirilir. Eğer yemin etmekten kaçınırsa, bağış
yapana yemin ettirilir. O da yemin etmekten kaçınırsa, bağışlanana, bir şahidi olduğu takdirde iddia ettiği bağışı verir. Eğer bağışlananın şahidi yoksa hiçbir hakkı olmaz.
İmam Malik der ki: Bir kişi, sevabını Allah'tan isteyerek bir bağışta bulunsa, sonra bağışlanan ölse, vereseleri onun yerine geçerler ve haklarını alırlar. Bağışlayan, daha bağışlanan bağışı teslim almadan önce ölse, bağışlananın hiç bir hakkı kalmaz. Çünkü, o kişiye bir bağış yapılmış, o da bu bağışı teslim almamıştır. Bağışı yapan, bağışı yaparken şahitle delillendirdiği halde bağışı vermek istemese, buna hakkı yoktur. Bağışlanan istediği zaman (elinden) bağışı alabilir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Akdiye 1444, 1/289
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37292, MU001466
Hadis:
حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ أَنَّ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ قَالَ مَنْ نَحَلَ وَلَدًا لَهُ صَغِيرًا لَمْ يَبْلُغْ أَنْ يَحُوزَ نُحْلَهُ فَأَعْلَنَ ذَلِكَ لَهُ وَأَشْهَدَ عَلَيْهَا فَهِىَ جَائِزَةٌ وَإِنْ وَلِيَهَا أَبُوهُ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا أَنَّ مَنْ نَحَلَ ابْنًا لَهُ صَغِيرًا ذَهَبًا أَوْ وَرِقًا ثُمَّ هَلَكَ وَهُوَ يَلِيهِ إِنَّهُ لاَ شَىْءَ لِلاِبْنِ مِنْ ذَلِكَ إِلاَّ أَنْ يَكُونَ الأَبُ عَزَلَهَا بِعَيْنِهَا أَوْ دَفَعَهَا إِلَى رَجُلٍ وَضَعَهَا لاِبْنِهِ عِنْدَ ذَلِكَ الرَّجُلِ فَإِنْ فَعَلَ ذَلِكَ فَهُوَ جَائِزٌ لِلاِبْنِ .
Tercemesi:
Said b. el-Müseyyeb'den: Osman b. Affan (r.a.) şöyle dedi: Bir kimse kendisine yapılan bağışa sahip olacak çağa gelmemiş küçük oğluna bir bağışta bulunur, bunu duyurur, şahitlerle pekiştirirse, bu bağış, babasının gözetiminde ise geçerlidir.
İmam Malik der ki: Bir kimse küçük oğluna altın ya da gümüş bağışladıktan sonra -bağışladığı henüz kendi elindeyken- ölse, çocuk bundan bir şey alamaz. Ancak babası bu bağışı tayin ederek ayırır veya onu oğlu adına başka birinin yanına koyarsa bu bağış oğlu için geçerlidir; oğlunun olur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Vasiyyet 1466, 1/297
Senetler:
()
Konular:
Bağış, Hibe
باب الْوَصِيَّةِ لِلْوَارِثِ وَالْحِيَازَةِ . قَالَ يَحْيَى سَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ فِى هَذِهِ الآيَةِ إِنَّهَا مَنْسُوخَةٌ . قَوْلُ اللَّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ نَسَخَهَا مَا نَزَلَ مِنْ قِسْمَةِ الْفَرَائِضِ فِى كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ . قَالَ وَسَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ السُّنَّةُ الثَّابِتَةُ عِنْدَنَا الَّتِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهَا أَنَّهُ لاَ تَجُوزُ وَصِيَّةٌ لِوَارِثٍ إِلاَّ أَنْ يُجِيزَ لَهُ ذَلِكَ وَرَثَةُ الْمَيِّتِ وَأَنَّهُ إِنْ أَجَازَ لَهُ بَعْضُهُمْ وَأَبَى بَعْضٌ جَازَ لَهُ حَقُّ مَنْ أَجَازَ مِنْهُمْ وَمَنْ أَبَى أَخَذَ حَقَّهُ مِنْ ذَلِكَ . قَالَ وَسَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ فِى الْمَرِيضِ الَّذِى يُوصِى فَيَسْتَأْذِنُ وَرَثَتَهُ فِى وَصِيَّتِهِ وَهُوَ مَرِيضٌ لَيْسَ لَهُ مِنْ مَالِهِ إِلاَّ ثُلُثُهُ فَيَأْذَنُونَ لَهُ أَنْ يُوصِىَ لِبَعْضِ وَرَثَتِهِ بِأَكْثَرَ مِنْ ثُلُثِهِ إِنَّهُ لَيْسَ لَهُمْ أَنْ يَرْجِعُوا فِى ذَلِكَ وَلَوْ جَازَ ذَلِكَ لَهُمْ صَنَعَ كُلُّ وَارِثٍ ذَلِكَ فَإِذَا هَلَكَ الْمُوصِى أَخَذُوا ذَلِكَ لأَنْفُسِهِمْ وَمَنَعُوهُ الْوَصِيَّةَ فِى ثُلُثِهِ وَمَا أُذِنَ لَهُ بِهِ فِى مَالِهِ . قَالَ فَأَمَّا أَنْ يَسْتَأْذِنَ وَرَثَتَهُ فِى وَصِيَّةٍ يُوصِى بِهَا لِوَارِثٍ فِى صِحَّتِهِ فَيَأْذَنُونَ لَهُ فَإِنَّ ذَلِكَ لاَ يَلْزَمُهُمْ وَلِوَرَثَتِهِ أَنْ يَرُدُّوا ذَلِكَ إِنْ شَاءُوا وَذَلِكَ أَنَّ الرَّجُلَ إِذَا كَانَ صَحِيحًا كَانَ أَحَقَّ بِجَمِيعِ مَالِهِ يَصْنَعُ فِيهِ مَا شَاءَ إِنْ شَاءَ أَنْ يَخْرُجَ مِنْ جَمِيعِهِ خَرَجَ فَيَتَصَدَّقُ بِهِ أَوْ يُعْطِيهِ مَنْ شَاءَ وَإِنَّمَا يَكُونُ اسْتِئْذَانُهُ وَرَثَتَهُ جَائِزًا عَلَى الْوَرَثَةِ إِذَا أَذِنُوا لَهُ حِينَ يُحْجَبُ عَنْهُ مَالُهُ وَلاَ يَجُوزُ لَهُ شَىْءٌ إِلاَّ فِى ثُلُثِهِ وَحِينَ هُمْ أَحَقُّ بِثُلُثَىْ مَالِهِ مِنْهُ فَذَلِكَ حِينَ يَجُوزُ عَلَيْهِمْ أَمْرُهُمْ وَمَا أَذِنُوا لَهُ بِهِ فَإِنْ سَأَلَ بَعْضُ وَرَثَتِهِ أَنْ يَهَبَ لَهُ مِيرَاثَهُ حِينَ تَحْضُرُهُ الْوَفَاةُ فَيَفْعَلُ ثُمَّ لاَ يَقْضِى فِيهِ الْهَالِكُ شَيْئًا فَإِنَّهُ رَدٌّ عَلَى مَنْ وَهَبَهُ إِلاَّ أَنْ يَقُولَ لَهُ الْمَيِّتُ فُلاَنٌ - لِبَعْضِ وَرَثَتِهِ - ضَعِيفٌ وَقَدْ أَحْبَبْتُ أَنْ تَهَبَ لَهُ مِيرَاثَكَ . فَأَعْطَاهُ إِيَّاهُ فَإِنَّ ذَلِكَ جَائِزٌ إِذَا سَمَّاهُ الْمَيِّتُ لَهُ . قَالَ وَإِنْ وَهَبَ لَهُ مِيرَاثَهُ ثُمَّ أَنْفَذَ الْهَالِكُ بَعْضَهُ وَبَقِىَ بَعْضٌ فَهُوَ رَدٌّ عَلَى الَّذِى وَهَبَ يَرْجِعُ إِلَيْهِ مَا بَقِىَ بَعْدَ وَفَاةِ الَّذِى أُعْطِيَهُ . قَالَ وَسَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ فِيمَنْ أَوْصَى بِوَصِيَّةٍ فَذَكَرَ أَنَّهُ قَدْ كَانَ أَعْطَى بَعْضَ وَرَثَتِهِ شَيْئًا لَمْ يَقْبِضْهُ فَأَبَى الْوَرَثَةُ أَنْ يُجِيزُوا ذَلِكَ فَإِنَّ ذَلِكَ يَرْجِعُ إِلَى الْوَرَثَةِ مِيرَاثًا عَلَى كِتَابِ اللَّهِ لأَنَّ الْمَيِّتَ لَمْ يُرِدْ أَنْ يَقَعَ شَىْءٌ مِنْ ذَلِكَ فِى ثُلُثِهِ وَلاَ يُحَاصُّ أَهْلُ الْوَصَايَا فِى ثُلُثِهِ بِشَىْءٍ مِنْ ذَلِكَ .
Tercemesi:
Bize İbn Şihab, ona Âmir b. Sa'd b. Ebu Vakkâs, ona da babasının (Sa'd b. Ebu Vakkâs) naklettiğine göre o şöyle demiştir: "Vedâ haccı yılında yakalandığım ağır bir hastalık sebebiyle Rasulullah beni ziyarete geldi. O zaman ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Hastalığımın hangi boyutlara ulaştığını görüyorsun. Zengin biri olmama rağmen bir kızım dışında hiçbir mirasçım yoktur. Mal varlığımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı?' dedim. Rasulullah (sav) da 'Hayır.' dedi. Ben 'O halde yarısını vereyim.' deyince o yine 'Hayır.' dedi. Daha sonra Rasulullah (sav) 'Üçte birini ver. Ne var ki üçte biri bile sadaka olarak vermek için çok fazla. Aileni insanlara el açar ve muhtaç bir halde arkanda bırakmandan zengin olarak bırakman daha hayırlıdır. Allah rızası için harcadığın her şeyden sevap kazanırsın. Hatta karına yedirdiğin sadece bir lokmandan bile sana sevap vardır.' dedi. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Ben Medine’ye dönenarkadaşlarımdan geri kalacak mıyım?' dedim. O (sav) da 'Onlardan geri kalmayacaksın. Aksine ilerde her işleyeceğin her bir amel için bir derece ve yüksek makam kazanacaksın. Bir grup insan senden fayda görüp diğer bir grup da zarar görünceye dek yaşayacaksın. Allahım! Ashabımın hicretini tamamına erdir. Onları ökçeleri üzere geri çevirme. Asıl talihsiz Sa'd b. Havle'dir.' dedi. Rasulullah (sav) onun Mekke'de vefat etmesine olan üzüntüsünü dile getirdi."
Malik şöyle demiştir: Hamilenin vasiyetine ve mali hukukuna ilişkin duyduğum en güzel şey onun hasta gibi değerlendirilmesidir. Eğer hastalık ölüm korkusu oluşturmayacak şekilde hafif ise böyle bir kişi malı hakkında dilediği gibi tasarrufta bulunur. Hastalığı ölüm korkusu oluşturuyorsa malının hepsinde değil sadece üçte biri üzerinde dilediği tasarrufta bulunabilir. Hamile kadının durumu da böyledir. Hamileliğinin ilk zamanları sevinç ve mutluluk evresidir, korkulacak bir durum ve hastalık hali yoktur. Zira Allah tebâreke ve teâlâ kitabında "Biz onu İbrahimîn karısını İshâk'ın doğumu ile müjdeledik. İshâk'ın ardından da Yakup ile." (Hûd, 11/71) ve "... eşi hafif bir yük yüklenir gebe kalır ve bir müddet onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri olan Allah'a, 'Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız' diye dua ederler." (Araf, 7/189) buyurmuştur. Hamileliği ağırlaşan kadın, malının sadece üçte birine yönelik dilediği gibi tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Hamilelik, altı ay geçtikten sonra ağır hastalık niteliği kazanır. Zira Allah tebâreke ve teâlâ kitabında "Anneler, bebeklerini tam iki sene emzirsinler."Bakar, 2/233 buyurmuştur. Keza "Hamilelik ve sütten ayrılması toplam olarak otuz ay sürer." (Ahkâf, 46/15) buyurmuştur. Hamilelik süresi altı ayı dolmuş kadının malının üçte biri dışında tasarrufta bulunma hakkı yoktur. Savaşa katılıp safta yerini alan kişinin de malının üçte biri dışında tasarrufta bulunması caiz değildir. Çünkü o bu durum süresince hamileliği ağırlaşmış ve ölüm korkusu taşıyan hasta gibidir.
Şu ayet nesh edilmiştir: "Birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir mal bırakmışsanız ananıza, babanıza ve yakın akrabanıza meşru bir tarzda vasiyette bulunmanız farz kılındı.” (Bakara, 2/180) Bu ayeti miras paylaşımına dair ayetler nesh etmiştir. Bizim bildiğimiz Medine uleması arasında tartışma bulunmayan sabit sünnete göre ölünün -diğer varislerinin izin vermesi dışında- varis için vasiyette bulunması caiz değildir. Şayet bazı varisler buna izin verip diğerleri vermezse izin verenlerin payına yönelik vasiyet geçerli olurken izin vermeyenlerin malında geçersiz sayılır. Malının üçte biri dışında tasarruf hakkına sahip olmayan hasta kişi malının üçte birinden fazlasında bir varisi lehine tasarrufta vasiyette bulunmak için diğer mirasçılarından izin ister, onlar da izin verirse artık onların cayma hakları yoktur. Şayet cayma hakları olsaydı hepsi vasiyette bulunan ölü hayattayken vasiyette bulunması için yetki ve izin verip o öldükten sonra da cayıp vasiyete konu olan malı alı koyarlar, malının üçte birine ve kendine izin verilen kadarına yönelik vasiyeti görmezden gelirlerdi.
Kişi sağlıklıyken bir varisi lehine vasiyette bulunmak amacıyla diğer varislerinden izin istese onlar da izin verseler bu onlar için bağlayıcı olmaz. Varislerin izin verme hakkı doğmadan izin vermeleri sebebiyle dilerlerse bunu reddetme ve cayma hakları vardır. Çünkü adam sağlıklı iken malının tamamına yönelik varislerden izin almaksızın dilediği gibi tasarrufta vasiyette bulunma hakkına sahiptir. Şayet malının tamamını gözden çıkarıp hepsini sadaka olarak dağıtır veya birine vermek isterse bunun için hakkı ve yetkisi vardır. Kişinin varislerinden izin istemesi, malının tamamına yönelik tasarruf yetkisi ortadan kalkıp sadece üçte birlik bölümünde tasarrufta bulunma hakkı kaldığı ve varislerin kalan üçte ikilik bölümünde tasarruf yetkisi kazandıkları zaman caiz olur. Şayet kişi vefatına yakın payında tasarrufta bulunmak için varislerinden birinden izin istese o da verse, ancak herhangi bir tasarrufta bulunmasa o pay varise döner. Ancak ölen kişi bu hakkı tanıyan varisine “falanca, yoksul ve zayıf olduğu için kendi payını ona bağışlamanı istiyorum” dese, o da bunu kabul etse, kendisine bağış yapılan kişi ismen belli olduğu takdirde bu caizdir. Eğer varislerden biri kendi payını, miras sahibine tasarrufta bulunabilmesi içinbağışlar, o da bir bölümünde tasarrufta bulunup diğer bölümünde tasarrufta bulunmazsa kalan bölüm bağışta bulunan varise geri döner. Şayet kişi sağlıklı iken bir varisine kabzetmediği bir şey verdiğini hatırlasa diğer varisler de bunu kabul etmezse kabzedilmeyeno pay Allah’ın kitabında belirlendiği üzere miras olarak bütün varislere döner. Çünkü ölen kişi malının üçte birlik kısmı için böyle bir şeyin gerçekleşmesini murad etmemiştir ve malın üçte birlik bölümü kendilerine vasiyet edilen mirasçılar bunu paylaşıma katmazlar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Vasiyyet 1461, 1/293
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. İbn Ebu Vakkas Amir b. Sa'd el-Kuraşî (Amir b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
Konular:
Sadaka, aileye yapılan harcama Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
Vasiyet, malı
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ بْنِ سُهَيْلِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ وَعَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اسْتَعْمَلَ رَجُلاً عَلَى خَيْبَرَ فَجَاءَهُ بِتَمْرٍ جَنِيبٍ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَكُلُّ تَمْرِ خَيْبَرَ هَكَذَا. فَقَالَ لاَ وَاللَّهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا لَنَأْخُذُ الصَّاعَ مِنْ هَذَا بِالصَّاعَيْنِ وَالصَّاعَيْنِ بِالثَّلاَثَةِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ تَفْعَلْ بِعِ الْجَمْعَ بِالدَّرَاهِمِ ثُمَّ ابْتَعْ بِالدَّرَاهِمِ جَنِيبًا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37139, MU001314
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ بْنِ سُهَيْلِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ وَعَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اسْتَعْمَلَ رَجُلاً عَلَى خَيْبَرَ فَجَاءَهُ بِتَمْرٍ جَنِيبٍ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَكُلُّ تَمْرِ خَيْبَرَ هَكَذَا. فَقَالَ لاَ وَاللَّهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا لَنَأْخُذُ الصَّاعَ مِنْ هَذَا بِالصَّاعَيْنِ وَالصَّاعَيْنِ بِالثَّلاَثَةِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ تَفْعَلْ بِعِ الْجَمْعَ بِالدَّرَاهِمِ ثُمَّ ابْتَعْ بِالدَّرَاهِمِ جَنِيبًا .
Tercemesi:
Bize (Yahya b. Yahya) Malik'ten (b. Enes), ona Abdülhamid b. Süheyl b. Abdurrahman b. Avf, ona Sa'd b. Müseyyeb, ona da Ebu Said el-Hudrî ve Ebu Hureyre şöyle nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav), Hayber'e bir adamı zekat memuru olarak gönderdi. O da kaliteli hurmalarla geldi. Hz. Peygamber (sav) ona; "Hayber'in bütün hurmaları böyle kaliteli mi?" diye sordu. Adam; hayır Ey Allah'ın Rasulü! biz iki veya üç ölçek karşılığında bu kaliteli hurmalardan bir ölçek alıp değiştiriyoruz, dedi. Hz. Peygamber (sav) ona: Böyle yapma, topladıklarının hepsini para karşılığında dirhemle sat. Sonra o parayla iyi hurmaları al" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Buyû' 1314, 1/230
Senetler:
()
Konular:
Alış-Veriş, aynı cins malların değiştirilmesi, fazlalık ribası
Ticaret, ribasız aynı cins malların değişebilmesi
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم التَّمْرُ بِالتَّمْرِ مِثْلاً بِمِثْلٍ. فَقِيلَ لَهُ إِنَّ عَامِلَكَ عَلَى خَيْبَرَ يَأْخُذُ الصَّاعَ بِالصَّاعَيْنِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ادْعُوهُ لِى. فَدُعِىَ لَهُ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَتَأْخُذُ الصَّاعَ بِالصَّاعَيْنِ . فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لاَ يَبِيعُونَنِى الْجَنِيبَ بِالْجَمْعِ صَاعًا بِصَاعٍ . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِعِ الْجَمْعَ بِالدَّرَاهِمِ ثُمَّ ابْتَعْ بِالدَّرَاهِمِ جَنِيبًا.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37138, MU001313
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم التَّمْرُ بِالتَّمْرِ مِثْلاً بِمِثْلٍ. فَقِيلَ لَهُ إِنَّ عَامِلَكَ عَلَى خَيْبَرَ يَأْخُذُ الصَّاعَ بِالصَّاعَيْنِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ادْعُوهُ لِى. فَدُعِىَ لَهُ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَتَأْخُذُ الصَّاعَ بِالصَّاعَيْنِ . فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لاَ يَبِيعُونَنِى الْجَنِيبَ بِالْجَمْعِ صَاعًا بِصَاعٍ . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِعِ الْجَمْعَ بِالدَّرَاهِمِ ثُمَّ ابْتَعْ بِالدَّرَاهِمِ جَنِيبًا.
Tercemesi:
Atâ b. Yesâr'dan: Resûlullah (s.a.v.): " Hurma hurma ile eşit olarak (misli misline) satılır" buyuranca, kendisine: "Ya Resûlullah, senin Hayber'deki zekât memurun bir Ölçek hurmayı iki ölçek hurma karşılığında alıyor" denildi. Bunun üzerine Resûlullah: "Onu bana çağırın" buyurdu. Çağırdılar, huzura gelince Resûlullah (s.a.v.): "İki ölçek hurma karşılığında bir ölçek hurma mı, alıyorsun?" dedi. Memur: "Ya Resûllallah, bana iyi cins hurmayı kötü cins hurmayla değişirken eşit olarak vermiyorlar" deyince, Resûlullah (s.a.v.): " O halde kötü cins hurmayı para ile sat, sonra bu para ile iyi cinsini al." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Buyû' 1313, 1/230
Senetler:
()
Konular:
Ticaret, kuru hurma karşılığı yaş hurma satın alma
Ticaret, ribasız aynı cins malların değişebilmesi
Ticaret, yasak olan şekilleri
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى رَافِعٍ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ اسْتَسْلَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَكْرًا فَجَاءَتْهُ إِبِلٌ مِنَ الصَّدَقَةِ قَالَ أَبُو رَافِعٍ فَأَمَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ أَقْضِىَ الرَّجُلَ بَكْرَهُ فَقُلْتُ لَمْ أَجِدْ فِى الإِبِلِ إِلاَّ جَمَلاً خِيَارًا رَبَاعِيًا . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَعْطِهِ إِيَّاهُ فَإِنَّ خِيَارَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37200, MU001376
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى رَافِعٍ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ اسْتَسْلَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَكْرًا فَجَاءَتْهُ إِبِلٌ مِنَ الصَّدَقَةِ قَالَ أَبُو رَافِعٍ فَأَمَرَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ أَقْضِىَ الرَّجُلَ بَكْرَهُ فَقُلْتُ لَمْ أَجِدْ فِى الإِبِلِ إِلاَّ جَمَلاً خِيَارًا رَبَاعِيًا . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَعْطِهِ إِيَّاهُ فَإِنَّ خِيَارَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً.
Tercemesi:
Resûlullah (s.a.v. )'in azatlı kölesi Ebû Râfi'den (r.a.) şöyle rivayet edildi: Resûlullah (s.a.v.) genç bir deve borç aldı. Nihayet kendisine zekat malından bir sürü deve geldi.
Ebu Râfî' diyor ki: Resûlullah (s.a.v.) bana, O adama genç devesini vermemi emretti. Ben de: "Develer arasında yedi yaşında iyi bir deveden başka bir deve bulamadım" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Onu o adama ver. Çünkü insanların en hayırlısı, verirken en çok ihsan edendir." buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Buyû' 1376, 1/255
Senetler:
()
Konular:
Ticaret, hayvanı hayvan karşılığında veresiye satmaktan nehiy
Ticaret, hayvanların