Öneri Formu
Hadis Id, No:
224471, İHM002478
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ بِشْرِ بْنِ الْحَكَمِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ سَلَامٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدِ بْنِ الْأَزْرَقِ، عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ الْجُهَنِيِّ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "غَيْرَتَانِ إِحْدَاهُمَا يُحِبُّهَا اللَّهُ، وَالْأُخْرَى يَبْغَضُهَا اللَّهُ: الْغَيْرَةُ فِي الرَّمْيَةِ يُحِبُّهَا اللَّهُ وَالْغَيْرَةُ فِي غَيْرِ رَمْيَةٍ يَبْغَضُهَا اللَّهُ، وَالْمَخِيلَةُ إِذَا تَصَدَّقَ الرَّجُلُ يُحِبُّهَا اللَّهُ، وَالْمَخِيلَةُ فِي الْكِبَرِ يَبْغَضُهَا اللَّهُ" وَقَالَ:"ثَلَاثَةٌ تُسْتَجَابُ دَعْوَتُهُمُ، الْوَالِدُ وَالْمُسَافِرُ وَالْمَظْلُومُ" وَقَالَ:"إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الْجَنَّةَ بِالسَّهْمِ الْوَاحِدِ ثَلَاثَةً، صَانِعَهُ وَالْمُمِدَّ بِهِ، وَالرَّامِيَ بِهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ"
Tercemesi:
Bize Abdurrahman b. Bişr b. Hakem, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Zeyd b. Selam, ona Abdullah b. Zeyd b. Ezrak, ona Ukbe b. Amir el-Cühenî Rasulullah'ın (sav) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kıskançlık iki türdür: Biri Allah'ın sevdiği, diğeri ise Allah'ın kızdığı. Atıcılıktaki kıskançlığı Allah sever, onun dışındakilere kızar. Kişinin sadaka verdiğindeki gururlanmayı Allah sever, Büyüklenme konusundaki kibre ise kızar. "Üç kişi vardır ki onların duası kabul edilir: Baba, Misafir, mazlum." dedi. Ayrıca, "Allah (cc) tek okla üç kişiyi; yapan ustasını, onu (ihtiyacı olana) yardım olarak vereni (veya onu atacak olan kimseye uzatanı) ve onu Allah yolunda atanı Cennet'e sokar!" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Huzeyme, Sahih-i İbn Huzeyme, Zekât 1478, 3/106
Senetler:
1. Ebu Amr Ukbe b. Âmir el-Cühenî (Ukbe b. Âmir b. Abs b. Amr b. Adî)
2. Abdullah b. Ezrak (Abdullah b. Zeyd)
3. Zeyd b. Sellam el-Habeşî (Zeyd b. Sellam b. Memtur)
4. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
7. Abdurrahman b. Bişr el-Abdî (Abdurrahman b. Bişr b. Hakem)
Konular:
Dua, Beddua
Dua, beddua, mazlumun bedduası
Dua, duası makbul kimseler
Kibir, Kibir ve gurur
حَدَّثنا عُمَر بن الخطاب السجستاني، قَال: حَدَّثنا أَبُو حفص التنيسي عَمْرو بن أبي سَلَمَة، قَال: حَدَّثنا صدقة، يعني ابن عَبد الله، عَن الأَوزَاعِيّ، عَن يَحيى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَن أَبِي سَلَمَة، عَن أبي هُرَيرة، قَالَ: قَالَ رَسُول اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيه وَسَلَّم: "جعل رزقي تحت ظل رمحي وجعل الذلة والصغار على من خالف أمري، وَمَنْ تشبه بقوم فهو منهم." وهذا الحديث قد خولف صدقة في إسناده فرواه غيره، عَن الأَوْزاعِيّ بغير هذا الإسناد مرسلا ولم يتابع صدقة على روايته هذه، عَن الأَوْزاعِيّ بهذا الإسناد.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
227074, BM008606
Hadis:
حَدَّثنا عُمَر بن الخطاب السجستاني، قَال: حَدَّثنا أَبُو حفص التنيسي عَمْرو بن أبي سَلَمَة، قَال: حَدَّثنا صدقة، يعني ابن عَبد الله، عَن الأَوزَاعِيّ، عَن يَحيى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَن أَبِي سَلَمَة، عَن أبي هُرَيرة، قَالَ: قَالَ رَسُول اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيه وَسَلَّم: "جعل رزقي تحت ظل رمحي وجعل الذلة والصغار على من خالف أمري، وَمَنْ تشبه بقوم فهو منهم." وهذا الحديث قد خولف صدقة في إسناده فرواه غيره، عَن الأَوْزاعِيّ بغير هذا الإسناد مرسلا ولم يتابع صدقة على روايته هذه، عَن الأَوْزاعِيّ بهذا الإسناد.
Tercemesi:
Bize Ömer b. Hattâb es-Sicistânî, ona Ebû Hafs et-Tenîsî Amr b. Ebî Seleme, ona Sadaka (İbn Abdullah), Evzâî'den, o Yahya b. Ebu Kesîr'den, o Ebu Seleme'den, o da Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Rızkım mızrağımın gölgesindedir. Zillet ve hakirlik emrime karşı gelenleredir. Kim bir kavme benzerse onlardan olur." Bu hadiste Sadaka'ya isnadında muhalefet edilmiştir. Sadaka dışındakiler hadisi Evzâî'den bu isnad dışında mürsel olarak rivayet etmiştir. Sadaka'nın Evzâî'den bu isnadla olan rivayetine mutabaat edilmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Bezzâr, Müsned-i Bezzâr, Ebu Hureyre 8606, 15/204
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Teşebbüh, Özenme, ehl-i kitaba, kafirlere benzemek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
224522, İHM002502
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ الْقَزَّازُ، حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ يَعْلَى، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَجُلًا قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أُمَّهُ تُوُفِّيَتْ أَفَيَنْفَعُهَا إِنْ تَصَدَّقْتُ بِهِ عَنْهَا؟ . وَقَالَ أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ قَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أُمِّي تُوُفِّيَتْ، وَقَالَ: فَإِنَّ لِي مَخْرَفًا - يَعْنِي: بُسْتَانًا -
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Sinan el-Kazzâz, ona Ebu Asım, ona İbn Cüreyc, ona Ya'la, ona da İkrime (Mevla İbn Abbas), (Abdullah) b. Abbas'ın (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Bir adam Rasulallah'a (sav) 'annesinin öldüğünü söyleyip, onun adına sadaka versem kendisine faydası olur mu?' dedi.
Ahmed b. Meni', 'Ya Rasulallah! Annem öldü.' dediğini rivayet etti. Soru soran adam, 'benim bir hurma bahçem var onu annem için sadaka verdim' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Huzeyme, Sahih-i İbn Huzeyme, Zekât 2502, 3/116
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
230932, İHS001642
Hadis:
1642 - أَخْبَرَنَا أَبُو يَعْلَى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ الْحَسَنِ بْنِ شَقِيقٍ، سَمِعْتُ أَبِي، يَقُولُ: أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ وَاقِدٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «فِي الْإِنْسَانِ سِتُّونَ وَثَلَاثُ مِائَةِ مَفْصِلٍ، عَلَيْهِ أَنْ يَتَصَدَّقَ عَنْ كُلِّ مَفْصِلٍ مِنْهُ بِصَدَقَةٍ» قَالُوا: وَمَنْ يُطِيقُ ذَلِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: «النُّخَاعَةُ تَرَاهَا فِي الْمَسْجِدِ فَتَدْفِنُهَا، أَوِ الشَّيْءُ تُنَحِّيهِ عَنِ الطَّرِيقِ، فَإِنْ لَمْ تَجِدْ فَرَكْعَتَا الضُّحَى تَجْزِيَانِكَ».
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: «هَذِهِ سُنَّةٌ تَفَرَّدَ بِهَا أَهْلُ مَرْوَ، وَالْبَصْرَةَ»
Tercemesi:
Bize Ebû Ya'lâ haber verdi: Bize Muhammed İbn Alî İbnü'l-Hasen İbn Şakîk anlattı: Babamı işittim diyordu ki: El-Huseyn İbn Vâkid bize Abdullâh İbn Büreyde'den, o da babasından haber verdi:
Allâh'ın Elçisi (sas) buyurdu ki: İnsanda, her biri için bir sadaka vermesi gereken, 360 eklem vardır. Kimin buna gücü yeter ey Allâh'ın Elçisi, diye sordular. Şöyle buyurdu: Mescitte gördüğün bir balgamın üzerini örtmen ya da yoldaki bir şeyi kenara çekmen, eğer bunları bulamazsan iki rekât kuşluk namazı kılman sana yeter.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (ra): Bu, Merv ve Basra halkının aktarmada yalnız kaldıkları bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 1642, 4/520
Senetler:
0. Ebu Abdullah Büreyde b. Husayb el-Eslemî (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
230960, İHS001670
Hadis:
1670 - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْأَزْدِيُّ، حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ عَبَّادِ بْنِ أُنَيْسٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «الْمُؤَذِّنُونَ أَطْوَلُ النَّاسِ أَعْنَاقًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ».
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ: «الْعَرَبُ تَصِفُ بَاذِلَ الشَّيْءِ الْكَثِيرِ بِطُولِ الْيَدِ، وَمُتَأَمِّلَ الشَّيْءِ الْكَثِيرِ بِطُولِ الْعُنُقِ، فَقَوْلُهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُؤَذِّنُونَ أَطْوَلُ النَّاسِ أَعْنَاقًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرِيدُ أَطْوَلَهُمْ أَعْنَاقًا لِتَأَمُّلِ الثَّوَابِ كَمَا قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِنِسَائِهِ: «أَسْرَعُكُنَّ بِي لُحُوقًا أَطْوَلُكُنَّ يَدًا» فَكَانَتْ سَوْدَةُ أَوَّلَ نِسَاءِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَحِقَتْ بِهِ، وَكَانَتْ أَكْثَرَهُنَّ صَدَقَةً، وَلَيْسَ يُرِيدُ بِقَوْلِهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَذَا أَنَّ الْمُؤَذِّنِينَ هُمْ أَكْثَرُ النَّاسِ تَأَمُّلًا لِلثَّوَابِ فِي الْقِيَامَةِ، وَهَذَا مِمَّا نَقُولُ فِي كُتُبِنَا: إِنَّ الْعَرَبَ تَذْكُرُ الشَّيْءَ فِي لُغَتِهَا بِذِكْرِ الْحَذْفِ عَنْهُ مَا عَلَيْهِ مُعَوِّلُهُ، فَأَرَادَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِقَوْلِهِ: أَطْوَلُ النَّاسِ أَعْنَاقًا، أَيْ: مِنْ أَطْوَلِ النَّاسِ أَعْنَاقًا، فَحَذَفَ مِنْ مِنَ الْخَبَرِ كَمَا قَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَحْكِي عَنِ اللَّهِ جَلَّ وَعَلَا: «أَحَبُّ عِبَادِي إِلَيَّ أَعْجَلُهُمْ فِطْرًا» أَيْ: مِنْ أَقْوَامٍ أُحِبُّهُمْ وَهَؤُلَاءِ مِنْهُمْ، وَهَذَا بَابٌ طَوِيلٌ سَنَذْكُرُهُ فِي مَوْضِعِهِ مِنْ هَذَا الْكِتَابِ فِي الْقِسْمِ الثَّالِثِ مِنْ أَقْسَامِ السُّنَنِ إِنْ قَضَى اللَّهُ ذَلِكَ وَشَاءَهُ»
Tercemesi:
Bize Abdullâh İbn Muhammed el-Ezdî haber verdi: Bize İshâk İbn İbrâhîm anlattı: Bize Abdurrezzâk haber verdi: Ma'mer bize Mansûr'dan, o da Abbâd İbn Üneys'den, o da Ebû Hureyre'den, o da Allâh'ın Elçisi sas'den haber verdi:
Müezzinler, insanların Kıyâmet günü en uzun boyunlu olanlarıdır.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (ra): Araplar, eli açık olan kimseyi 'eli uzun' diye, beklentisi çok olan kimseyi ise 'uzun boyunlu' diye nitelerler. Peygamber (sas), Müezzinler, Kıyâmet günü insanların en uzun boyunlu olanlarıdır, sözündeki 'en uzun boyunlu' ifadesiyle, onların sevap bakımından çok beklenti sahibi olacaklarını anlatmak istiyor. Buna benzer bir şekilde Peygamber (sas) eşlerine şöyle demişti: Bana en önce kavuşacak olanınız, eli en uzun olanınızdır. Nitekim Peygamber (sas)'e, eşlerinden ilk kavuşan, onlar içinde en çok sadaka veren Sevde olmuştur.
Peygamber (sas), yukarıdaki sözüyle, Kıyâmet günü en çok sevap beklentisi içinde olacakların yalnız müezzinler olduğunu kastetmek istemiyor; çünkü, kitaplarımızda söylediğimiz gibi, Araplar bir şeyi kendi dillerinde söylerken, cümlenin esas dayanağını düşürebilirler. Burada da Peygamber (sas), İnsanların en uzun boyunlu olanları demekle, 'insanların en uzun boyunlu olanlarından' demek istiyor, yani 'den' edatını cümleden düşürmüş oluyor. Buna benzer bir şekilde yine Peygamber (sas), Allâh Celle ve Alâ'dan şöyle aktarmıştır: Kullarımın bana en sevimlisi iftar etmede en aceleci olanıdır; yani 'bunlar da sevdiklerimdendir' demek istiyor. Bu uzun bir konudur; inşâllâh Allâh ecel ve aman verirse, bu kitabımızın üçüncü kısmında yeri geldiğinde açıklayacağız.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 1670, 4/556
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
231013, İHS001723
Hadis:
1723 - أَخْبَرَنَا عِمْرَانُ بْنُ مُوسَى بْنِ مُجَاشِعٍ السَّخْتِيَانِيُّ، حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَابِطٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ، أُعِيذُكَ بِاللَّهِ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ، إِنَّهَا سَتَكُونُ أُمَرَاءُ، مَنْ دَخَلَ عَلَيْهِمْ فَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَصَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ فَلَيْسَ مِنِّي، وَلَسْتُ مِنْهُ، وَلَنْ يَرِدَ عَلَيَّ الْحَوْضَ، وَمَنْ لَمْ يَدْخُلْ عَلَيْهِمْ، وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ، وَلَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ، فَهُوَ مِنِّي، وَأَنَا مِنْهُ، وَسَيَرِدُ عَلَيَّ الْحَوْضَ، يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ، الصَّلَاةُ قُرْبَانٌ، وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ، وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيَّةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ، وَالنَّاسُ غَادِيَانِ، فَمُبْتَاعٌ نَفْسَهُ، فَمُعْتِقٌ رَقَبَتَهُ، وَمُوبِقُهَا، يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ، إِنَّهُ لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ».
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: قَوْلُهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ» يُرِيدُ: لَيْسَ مِثْلِي وَلَسْتُ مِثْلَهُ فِي ذَلِكَ الْفِعْلِ وَالْعَمَلِ، وَهَذِهِ لَفْظَةٌ مُسْتَعْمَلَةٌ لِأَهْلِ الْحِجَازِ وَقَوْلُهُ: «لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ» يُرِيدُ بِهِ جَنَّةً دُونَ جَنَّةٍ، لِأَنَّهَا جِنَانٌ كَثِيرَةٌ، وَهَذَا كَقَوْلِهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: « لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ وَلَدُ الزِّنَى، وَلَا يَدْخُلُ الْعَاقُّ الْجَنَّةَ، وَلَا مَنَّانٌ» يُرِيدُ جَنَّةً دُونَ جَنَّةٍ، وَهَذَا بَابٌ طَوِيلٌ سَنَذْكُرُهُ فِيمَا بَعْدُ مِنْ هَذَا الْكِتَابِ إِنْ قَضَى اللَّهُ ذَلِكَ وَشَاءَ
Tercemesi:
Bize İmrân İbn Mûsâ İbn Mücâşi' es-Sehtiyânî haber verdi: Bize Hudbe İbn Hâlid anlattı: Hammâd İbn Seleme bize Abdullâh İbn Osmân İbn Huseym'den, o da Abdurrahmân İbn Sâbit'ten, o da Câbir İbn Abdullâh'tan, Allâh'ın Elçisi (sas)'in şöyle buyurduğunu anlattı:
Ey Ucre'nin oğlu Kâ'b, beyinsizleri işbaşına getirmekten Allâh'a sığınmalısın! Gün gelecek öyle idareciler olacak ki, onların yanına varıp, zulümlerine destek olan, yalanlarını doğrulayan kimse benden değildir; ben de ondan değilim ve Havuz'un başında benimle buluşmayacaktır. Her kim onların yanına gitmez, zulümlerine destek olmaz, yalanlarını doğrulamazsa işte o kişi bendendir, ben de ondanım ve Havuz'un başında benimle buluşacak olan da odur. Ey Ucre'nin oğlu Kâ'b, namaz kurbandır, oruç kalkandır, sadaka ise günahları yok eder; tıpkı suyun ateşi söndürdüğü gibi. İnsanlar iki grup halinde güne başlarlar: Bir grup kendini satın alarak özgürleştirir; diğeri ise, kendini satarak köleleştirir. Ey Ucre'nin oğlu Kâ'b, haramdan beslenmiş bir beden Cennet'e giremez!
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (ra): Peygamber (sas)'in, o benden değildir ben de ondan değilim sözü, 'bu işte o benim gibi değildir ben de onun gibi değilim' anlamındadır. Bu, Hicaz halkı arasında kullanıla gelen bir ifade tarzıdır. Haramdan beslenmiş bir beden Cennet'e giremez, sözüyle de cennetlerden birini kastediyor; çünkü birçok cennet vardır. Peygamber (sas)'in şu sözleri de böyledir: Zinâdan doğma çocuk, anne ve babasının haklarını çiğneyen evlat ve yaptığı her iyiliği başa kakan kimse Cennet'e giremez. Burada da, cennetlerden birini kastediyor. Bu uzun bir konudur; eğer Allâh diler ve takdir ederse, bu kitapta yeri geldiğinde işleyeceğiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 1723, 5/9
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
231306, İHS002015
Hadis:
2015 - أَخْبَرَنَا ابْنُ سَلْمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ: حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، قَالَ: حَدَّثَنَا الْأَوْزَاعِيُّ، حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ، حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي عَائِشَةَ، قَالَ: حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ أَبُو ذَرٍّ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، ذَهَبَ أَصْحَابُ الدُّثُورِ بِالْأَجْرِ، يُصَلُّونَ كَمَا نُصَلِّي، وَيَصُومُونَ كَمَا نَصُومُ، وَلَهُمْ فُضُولُ أَمْوَالٍ يَتَصَدَّقُونَ بِهَا، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «يَا أَبَا ذَرٍّ، أَلَا أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ تُدْرِكُ بِهِنَّ مَنْ سَبَقَكَ، وَلَا يَلْحَقُكَ مَنْ خَلْفَكَ، إِلَّا مَنْ أَخَذَ بِمِثْلِ عَمَلِكَ؟ » قَالَ: بَلَى رَسُولَ اللَّهِ، قَالَ: «تُكَبِّرُ اللَّهَ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتُحَمِّدُهُ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتُسَبِّحُهُ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتَخْتِمُهَا بِلَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ»
Tercemesi:
Bize İbn Selm haber verdi: Bize Abdurrahmân İbn İbrâhîm anlattı: Bize el-Velîd anlattı: Bize el-Evzâî anlattı: Bize Hassân İbn Atıyye anlattı: Bana Muhammed İbn Ebû Âişe anlattı: Bana Ebû Hureyre anlattı:
Ebû Zer: Ey Allâh'ın Elçisi, servet sahipleri sevapları alıp götürdüler; bizim kıldığımız gibi onlar da namaz kılıyorlar; bizim tuttuğumuz gibi onlar da oruç tutuyorlar; bizden fazla olarak, kendisiyle sadaka verdikleri malları var, dedi. Bunun üzerine Allah'ın Elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ey Ebû Zer, ne dersin, sana öyle kelimeler öğreteyim ki onlarla seni geçenlere yetişirsin, sana öğreteceğim bu amelin aynısını yapanların dışında kimse sana yetişemez. Olur, ey Allah'ın Elçisi, dedi. Buyurdu ki: Her namazdan sonra otuz üç kere Allâhü ekber, otuz üç kere Elhamdü lillâh, otuz üç kere de Sübhânallâh, dersin; sonunda da: 'Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerîke leh, lehül mülkü velehül hamdü vehüve alâ külli şey'in kadîr' (: Hiçbir ilâh yoktur, ancak bir tek Allâh vardır; Onun hiçbir ortağı yoktur; herşey onundur, övgü yalnız Ona yaraşır ve Onun herşeye gücü yeter), dersin.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2015, 5/358
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
231832, İHS002540
Hadis:
2540 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ بْنِ الْخَلِيلِ، حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ وَاقِدٍ، حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «فِي الْإِنْسَانِ ثَلَاثُ مِائَةٍ وَسِتُّونَ مَفْصِلًا، عَلَى كُلِّ مَفْصِلٍ صَدَقَةٌ»، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَمَنْ يُطِيقُ ذَلِكَ؟ قَالَ: «تُنَحِّي الْأَذَى، وَإِلَّا فَرَكْعَتَيِ الضُّحَى»
Tercemesi:
Bize Muhammed İbnü'l-Hasen İbnü'l-Halîl haber verdi: Bize Ebû Küreyb anlattı: Bize Zeyd İbnü'l-Hübâb anlattı: Bize Hüseyn İbn Vâkıd anlattı: Abdullâh İbn Büreyde bana babasından anlattı:
Allâh'ın Elçisi (sas) şöyle buyurdu: İnsanda 360 eklem vardır; her eklem için verilmesi gereken bir sadaka vardır. Ey Allâh'ın Elçisi, dediler, kim buna güç yetirebilir? Şöyle cevap verdi: Gelip geçenlere zarar verecek bir şeyi yoldan kaldırman ya da iki rekât kuşluk namazı kılman yeterli olur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2540, 6/281
Senetler:
1. Ebu Abdullah Büreyde b. Husayb el-Eslemî (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232139, İHS002845
Hadis:
2845 - أَخْبَرَنَا عُمَرُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ سِنَانٍ الطَّائِيُّ، بِمَنْبِجَ، قَالَ: أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّهَا قَالَتْ: خَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالنَّاسِ، فَقَامَ وَأَطَالَ الْقِيَامَ، ثُمَّ رَكَعَ، فَأَطَالَ الرُّكُوعَ، ثُمَّ قَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ فَسَجَدَ، ثُمَّ فَعَلَ فِي الرَّكْعَةِ الْأُخْرَى مِثْلَ مَا فَعَلَ فِي الْأُولَى، ثُمَّ انْصَرَفَ وَقَدِ انْجَلَتِ الشَّمْسُ، فَخَطَبَ النَّاسَ، فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ، ثُمَّ قَالَ: «إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرِ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَا يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلَا لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَادْعُوا اللَّهَ وَكَبِّرُوا وَتَصَدَّقُوا» وَقَالَ: «يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَاللَّهِ مَا مِنْ أَحَدٍ أَغْيَرُ مِنَ اللَّهِ أَنْ يَزْنِي عَبْدُهُ أَوْ تَزْنِي أُمَّتُهُ، يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ وَاللَّهِ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا، وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا»
Tercemesi:
Bize Ömer b. Said b. Sinan et-Tâî Menbic'de, ona Ahmed b. Ebî Bekr, ona Malik, ona Hişâm b. Urve, ona babası Urve, ona da Aişe Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakletmiştir: Hz. Peygamber zamanında güneş tutulması olmuştu. Hz. Peygamber hemen insanlara namaz kıldırdı. Namaza durdu ve kıyamı çok uzun tuttu. Sonra rükuya gitti, rükuyu da çok uzun tuttu. Sonra doğruldu ve kavmeyi de çok uzun tuttu, ancak rekatın kıyamı kadar da uzatmadı.Sonra rükuya gitti ve rükuyu yine uzun tuttu, ancak ilk rükudaki kadar da uzatmadı.Sonra doğruldu ve secde yaptı. Sonra diğer rekatta da ilk rekatta yaptıklarını aynı şekilde yaptı. Sonra namazdan ayrıldı, Güneş açılmıştı. Namazın akabinde insanlara (hitap etti) bir hutbe irad etti. Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle dedi: "Güneş ve ay Allah'ın varlığının delillerinden iki delildir. (iki ayettir.) Bir kimsenin ölmesi veya yaşaması sebebiyle tutulmazlar. Onların tutulduklarını gördüğünüzde hemen namaza durun, tekbir getirin ve sadaka verin." ve dedi ki: "Ey Muhammed (sav) ümmeti! Vallahi köle veya cariyesinin zina etmesi hususunda hiçbir kimse Allah'tan daha kıskanç olamaz. Ey Muhammed ümmeti! Şayet bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2845, 7/88
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ahmed b. Ebu Bekir el-Kuraşî (Ahmed b. Kasım b. Haris b. Zürare)
6. Ömer b. Sinan el-Menbici (Ömer b. Said b. Ahmed b. Sa'd)
Konular:
Adab, gülme adabı
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Küsuf Namazı Rekatları, Kılınışı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232140, İHS002846
Hadis:
2846 - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ سُفْيَانَ، قَالَ: حَدَّثَنَا حَبَّانُ بْنُ مُوسَى، قَالَ: حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، قَالَ: أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: انْكَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الصَّلَاةِ، فَأَطَالَ الْقِيَامَ جِدًّا، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ جِدًّا، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ، ثُمَّ انْحَدَرَ بِالسُّجُودِ، فَسَجَدَ، ثُمَّ قَامَ فِي الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ، فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَانْحَدَرَ بِالسُّجُودِ فَسَجَدَ، ثُمَّ قَالَ: «أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَا يَنْخَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلَا لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَصَلُّوا وَتَصَدَّقُوا وَكَبِّرُوا» «يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ إِنْ أَحَدٌ أَغْيَرَ مِنَ اللَّهِ أَنْ يَزْنِيَ عَبْدُهُ أَوْ تَزْنِيَ أُمَّتُهُ، يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا»
Tercemesi:
Bize Hasan b. Süfyan, ona Hibbân b. Musa, ona Abdullah, ona Hişâm b. Urve, ona babası Urve, ona da Aişe Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakletmiştir: Hz. Peygamber zamanında güneş tutulması olmuştu. Hz. Peygamber hemen namaza durdu. Namazda kıyamı çok uzun tuttu. Sonra rükuya gitti, rükuyu da çok uzun tuttu. Sonra doğruldu ve kavmeyi de çok uzun tuttu, ancak rekatın kıyamı kadar da uzatmadı.Sonra tekrar rükuya gitti ve rükuyu yine uzun tuttu, ancak ilk rükudaki kadar da uzatmadı.Sonra ayağa doğruldu. Sonra secdeye vardı ve secde yaptı. Sonra ikinci rekata kalktı. Kıyamı birinci rekatın kıyamı kadar olmasa da yine uzun tuttu. Sonra rükuya eğildi ve bunu da ilk rekatın rükusu kadar olmasa da yine uzun tuttu. Sonra doğruldu ve kavmeyi önceki kıyam kadar olmasa da uzun tuttu. Sonra tekrar doğruldu ve peşinden secdeye vardı. Secdeyi yaptıktan sonra insanlara şöyle dedi: "Ey insanlar! Güneş ve ay Allah'ın varlığının delillerinden iki delildir. (iki ayettir.) Bir kimsenin ölmesi veya yaşaması sebebiyle tutulmazlar. Onların tutulduklarını gördüğünüzde hemen namaza durun, sadaka verin ve tekbir getirin.""Ey Muhammed ümmeti! Köle veya cariyesinin zina etmesi hususunda hiçbir kimse Allah'tan daha kıskanç olamaz. Ey Muhammed ümmeti! Şayet bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2846, 7/90
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Hibbân b. Musa el-Mervezî (Hibbân b. Musa b. Sevvâr)
6. Ebu Abbas Hasan b. Süfyan eş-Şeybanî (Hasan b. Süfyan b. Amir b. Abdulaziz)
Konular:
Adab, gülme adabı
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Küsuf Namazı
Namaz, Küsuf Namazı Rekatları, Kılınışı