حدثنا إسحاق بن يزيد، أخبرنا شعيب بن إسحاق، قال الأوزاعي، أخبرني يحيى بن أبي كثير، أن عمرو بن يحيى بن عمارة أخبره، عن أبيه يحيى بن عمارة بن أبي الحسن: أنه سمع أبا سعيد رضي الله عنه، يقول: قال النبي صلى الله عليه وسلم: «ليس فيما دون خمس أواق صدقة، وليس فيما دون خمس ذود صدقة، وليس فيما دون خمس أوسق صدقة»
Bize İshak b. Yezîd, ona Şuayb b. İshak, ona el-Evzâî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Amr b. Yahya b. Umâre, ona babası Yahya b. Umâre b. Ebu Hasan, ona da Ebu Saîd'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beş okkadan az gümüş için zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısının da zekatı yoktur. Beş veskten az toprak ürünü için de zekât yoktur."
Açıklama: Beş okkadan yani 200 dirhemden (595 gr.) daha az gümüşte zekât yükümlülüğü yoktur. Beş devenin altında da zekât olmayacağı kaidesi de develer için nisab miktarıdır. Hadiste geçen vesk, 165 litrelik bir hacim ölçüsü birimi olup yaklaşık 132 kg. buğdaya tekabül etmektedir. Bu durumda toprak ürünlerinin nisabı, ağırlık ölçüsüne göre 660 kg.’dır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
241262, B001405
Hadis:
حدثنا إسحاق بن يزيد، أخبرنا شعيب بن إسحاق، قال الأوزاعي، أخبرني يحيى بن أبي كثير، أن عمرو بن يحيى بن عمارة أخبره، عن أبيه يحيى بن عمارة بن أبي الحسن: أنه سمع أبا سعيد رضي الله عنه، يقول: قال النبي صلى الله عليه وسلم: «ليس فيما دون خمس أواق صدقة، وليس فيما دون خمس ذود صدقة، وليس فيما دون خمس أوسق صدقة»
Tercemesi:
Bize İshak b. Yezîd, ona Şuayb b. İshak, ona el-Evzâî, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Amr b. Yahya b. Umâre, ona babası Yahya b. Umâre b. Ebu Hasan, ona da Ebu Saîd'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beş okkadan az gümüş için zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısının da zekatı yoktur. Beş veskten az toprak ürünü için de zekât yoktur."
Açıklama:
Beş okkadan yani 200 dirhemden (595 gr.) daha az gümüşte zekât yükümlülüğü yoktur. Beş devenin altında da zekât olmayacağı kaidesi de develer için nisab miktarıdır. Hadiste geçen vesk, 165 litrelik bir hacim ölçüsü birimi olup yaklaşık 132 kg. buğdaya tekabül etmektedir. Bu durumda toprak ürünlerinin nisabı, ağırlık ölçüsüne göre 660 kg.’dır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 4, 1/466
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Yahya b. Umare el-Ensarî (Yahya b. Umare b. Temim b. Abd)
3. Amr b. Yahya el-Ensarî (Amr b. Yahya b. Umare b. Ebu Hasan b. Abduamr)
4. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
5. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
6. Şuayb b. İshak el-Kuraşi (Şuayb b. İshak b. Abdurrahman b. Abdullah)
7. Ebu Nadr İshak b. Yezid ed-Dımaşkî (İshak b. İbrahim b. Yezid)
Konular:
KTB, ZEKAT Zekat, altın ve gümüşten Zekat, deve, koyun ve sığırdan Zekat, tahılın nisabı
Bize Muhammed b. Abdül'a'lâ, ona Muhammed b. Sevr, ona Ma'nmer, ona Asım, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivâyet etmiştir:
"Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; "- Ey Allah’ın elçisi; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!" dedim. "- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!" dedi. Sonra Hz. Peygamber; "- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak" buyurdu. Sonra da, "Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler…" (Secde, 32/16-19) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da; "- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ben de; "- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Şöyle devam etti: "- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır." Müteakiben, "- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?" dedi. Ben yine; "- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek; "- Buna sahip ol!" buyurdu. Ben; "- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?" diye sordum. "- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?" buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği sefer, Tebük seferidir.
"Oruç kalkandır" ifâdesi, oruç cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
"İşin aslı İslâm’dır" cümlesi, dinin aslı İslâm’dır anlamındadır. Bundan maksat da tevhid inancıdır. Nasıl ki başsız vücut olmazsa, tevhidsiz İslâm da olmaz demektir.
"Direği namazdır" ifâdesinde bir benzetme yapılmaktadır. Nasıl ki evleri ayakta tutan direkler ise, İslâm dinini ayakta tutan en temel ibadet de namazdır anlamındadır. Direksiz ev ayakta duramayacağı gibi, namazsız İslâm da yaşayamaz demektir.
"Zirvesi cihâddır" cümlesi de; cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermektedir. Cihâd sayesinde insan dinini hem de kendini yüceltir ve kuvvetlendirir.
"İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri" cümlesi teşbihî bir ifadedir; insanların pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan gibi pek çok büyük günahı dil ile işlenmektedir.
"Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; "- Ey Allah’ın elçisi; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!" dedim. "- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!" dedi. Sonra Hz. Peygamber; "- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak" buyurdu. Sonra da, "Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler…" (Secde, 32/16-19) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da; "- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ben de; "- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Şöyle devam etti: "- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır." Müteakiben, "- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?" dedi. Ben yine; "- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek; "- Buna sahip ol!" buyurdu. Ben; "- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?" diye sordum. "- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?" buyurdu.
Açıklama:
Muâz’ın sözünü ettiği sefer, Tebük seferidir.
"Oruç kalkandır" ifâdesi, oruç cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır.
"İşin aslı İslâm’dır" cümlesi, dinin aslı İslâm’dır anlamındadır. Bundan maksat da tevhid inancıdır. Nasıl ki başsız vücut olmazsa, tevhidsiz İslâm da olmaz demektir.
"Direği namazdır" ifâdesinde bir benzetme yapılmaktadır. Nasıl ki evleri ayakta tutan direkler ise, İslâm dinini ayakta tutan en temel ibadet de namazdır anlamındadır. Direksiz ev ayakta duramayacağı gibi, namazsız İslâm da yaşayamaz demektir.
"Zirvesi cihâddır" cümlesi de; cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermektedir. Cihâd sayesinde insan dinini hem de kendini yüceltir ve kuvvetlendirir.
"İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri" cümlesi teşbihî bir ifadedir; insanların pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan gibi pek çok büyük günahı dil ile işlenmektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Kübra, Tefsîr 11330, 10/214
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Sevr es-San'ai (Muhammed b. Sevr)
6. Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî (Muhammed b. Abdüla'la)
Konular:
Adab, sohbet adabı
حدثنا محمد بن مقاتل أبو الحسن أخبرنا عبد الله أخبرنا الأوزاعي قال حدثني ابن شهاب عن حميد بن عبد الرحمن عن أبي هريرة رضي الله عنه
: أن رجلا أتى رسول الله صلى الله عليه و سلم فقال يا رسول الله هلكت قال ( ويحك ) . قال وقعت على أهلي في رمضان قال ( أعتق رقبة ) . قال ما أجدها قال ( فصم شهرين متتابعين ) . قال لا أستطيع قال ( فأطعم ستين مسكينا ) . قال ما أجد فأتي بعرق فقال ( خذه فتصدق به ) . فقال يا رسول الله أعلى غير أهلي فوالذي نفسي بيده ما بين طنبي المدينة أحوج مني فضحك النبي صلى الله عليه و سلم حتى بدت أنيابه قال ( خذه )
Öneri Formu
Hadis Id, No:
241295, B006164
Hadis:
حدثنا محمد بن مقاتل أبو الحسن أخبرنا عبد الله أخبرنا الأوزاعي قال حدثني ابن شهاب عن حميد بن عبد الرحمن عن أبي هريرة رضي الله عنه
: أن رجلا أتى رسول الله صلى الله عليه و سلم فقال يا رسول الله هلكت قال ( ويحك ) . قال وقعت على أهلي في رمضان قال ( أعتق رقبة ) . قال ما أجدها قال ( فصم شهرين متتابعين ) . قال لا أستطيع قال ( فأطعم ستين مسكينا ) . قال ما أجد فأتي بعرق فقال ( خذه فتصدق به ) . فقال يا رسول الله أعلى غير أهلي فوالذي نفسي بيده ما بين طنبي المدينة أحوج مني فضحك النبي صلى الله عليه و سلم حتى بدت أنيابه قال ( خذه )
Tercemesi:
Bize Ebu Hasan Muhammed b. Mukatil, ona Abdullah (b. Mübarek), ona el-Evzâî (Abdurrahman b. Amr), ona İbn Şihab (Muhammed b. Şihab ez-Zührî), ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasulü! (sav) ben helak oldum!' Rasulullah (sav): "Yazık sana (ne oldu)?" O adam: 'Ramazanda eşimle birlikte oldum.' Bunun üzerine Rasulullah (sav): "Köle azat et" buyurdu. O adam: 'Azat edecek köle bulamam.' Rasulullah (sav) da: "Öyleyse aralıksız iki ay oruç tut." O adam: 'Buna güç yetiremem' deyince, Rasulullah da (sav): "Altmış fakire yemek yedir" buyurdu. O adam 'Bunu da bulamam' dedi. O sırada Rasulullah'a (sav) bir arak hurma getirildi. Rasulullah (sav): "Bu hurmayı al ve sadaka olarak dağıt." O adam: 'Ey Allah'ın Rasulü! (sav) Bunu kendi ailemden başkasına mı vereyim? Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki Medine'nin iki ucu arasında benden daha fazla ihtiyacı olan yoktur.' Rasulullah da (sav) adamın bu haline dişleri görününceye kadar güldü ve "onu (ailen için) al" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Edeb 95, 2/519
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdurrahman Humeyd b. Abdurrahman ez-Zühri (Humeyd b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Muhammed b. Mukatil el-Mervezî (Muhammed b. Mukatil)
Konular:
KTB, ADAB
Öneri Formu
Hadis Id, No:
238490, İHS005040
Hadis:
5040 - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ الْمُثَنَّى، قَالَ: حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا مُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ: قَرَأْتُ عَلَى الْفُضَيْلِ أَبِي مُعَاذٍ عَنْ أَبِي حَرِيزٍ، أَنَّ إِبْرَاهِيمَ، حَدَّثَهُ، أَنَّ الْأَسْوَدَ بْنَ يَزِيدَ، كَانَ يَسْتَقْرِضُ مِنْ تَاجِرٍ، فَإِذَا خَرَجَ عَطَاؤُهُ قَضَاهُ، فَقَالَ الْأَسْوَدُ: إِنْ شِئْتَ أَخَّرْتُ عَنْكَ، فَإِنَّهُ قَدْ كَانَتْ عَلَيْنَا حُقُوقٌ، فِي هَذَا الْعَطَاءِ، فَقَالَ لَهُ التَّاجِرُ: لَسْتَ فَاعِلًا، فَنَقَدَهُ الْأَسْوَدُ خَمْسَ مِائَةِ دِرْهَمٍ حَتَّى إِذَا قَبَضَهَا، قَالَ لَهُ التَّاجِرُ: دُونَكَهَا، فَخُذْ بِهَا، فَقَالَ لَهُ الْأَسْوَدُ: قَدْ سَأَلْتُكَ هَذَا فَأَبَيْتَ، فَقَالَ لَهُ التَّاجِرُ: إِنِّي سَمِعْتُكَ تُحَدِّثُنَا، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، كَانَ يَقُولُ: «مَنْ أَقْرَضَ اللَّهَ مَرَّتَيْنِ كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ أَحَدِهِمَا لَوْ تَصَدَّقَ بِهِ»
Tercemesi:
Bize Ahmed İbn Alî İbnu'l-Müsennâ haber verdi: Bize Yahyâ İbn Maîn anlattı: Bize Mu'temir İbn Süleymân anlattı: Ben el-Fudayl Ebû Muâz'a okudum, kendisine Ebû Harîz, İbrâhîm'in şöyle anlattığını aktarmış:
El-Esved İbn Yezîd, bir tüccardan borç para alırdı. Borcun süresi dolunca borcunu öderdi. Bir defasında, ödemeden önce: İstersen bu para bende biraz daha kalsın, ne de olsa bu borç almalar dolayısıyla aramızda bir hukuk var, dedi. Tüccâr ona şöyle cevap verdi: Hayır, yapamam. Bunun üzerine el-Esved ona, 500 dirhem borcunu nakit olarak ödedi. Tüccar parayı eline alınca: Al şimdi sana yeniden bunu borç veriyorum, dedi. Bunu duyan el-Esved: Demin ben de aynı şeyi senden istemiştim ama sen kabul etmemiştin! dedi. Bunun üzerine tüccâr şöyle cevap verdi: Ben, seni Abdullâh İbn Mes'ûd'dan şöyle aktarırken işittim: Peygamber (s.a.v.) şöyle derdi: Kim Allâh'a iki kere borç verirse, bu ikisinden birini sadaka olarak vermişcesine sevap alır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Buyû' 5040, 11/418
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
238654, İHS005204
Hadis:
5204 - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ الْحَسَنِ بْنِ يَزِيدَ بْنَ الْمِنْهَالِ ابْنِ أَخِي الْحَجَّاجِ بْنِ مِنْهَالٍ بِالْبَصْرَةِ، حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ الْقَيْسِيُّ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «مَنْ أَحْيَى أَرْضًا مَيْتَةً، فَلَهُ فِيهَا أَجْرٌ، وَمَا أَكَلَتِ الْعَافِيَةُ، مِنْهَا فَهُوَ لَهُ صَدَقَةٌ»
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: «فِي هَذَا الْخَبَرِ دَلِيلٌ صَحِيحٌ، عَلَى أَنَّ الذِّمِّيَّ، إِذَا أَحْيَى أَرْضًا مَيْتَةً لَمْ تَكُنْ لَهُ، لِأَنَّ الصَّدَقَةَ لَا تَكُونُ إِلَّا لِلْمُسْلِمِ»
Tercemesi:
Bize Süleymân İbnu'l-Hasen İbn Yezîd İbnu'l-Minhâl İbn Ahu'l-Haccâc İbn Minhâl, Basra'da haber verdi: Bize Hudbe İbn Hâlid el-Kaysî anlattı: Hammâd İbn Seleme bize, Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, Allâh'ın Elçisi (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu anlattı:
Her kim bir ölü toprağı canlandırırsa, bundan ötürü ona bir sevap vardır; bu topraktan gelip geçen yaratıkların yedikleri de onun hesabına bir sadakadır.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (r.a.): Bu haberde, bir zimmî'nin ölü bir toprağı işleyerek canlandırması durumunda, o toprak parçasına sahip olamayacğına dair sağlam bir kanıt vardır; çünkü sadaka ancak bir Müslüman için sözkonusudur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, İhyâu'l Mevât 5204, 11/615
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
238566, İHS005116
Hadis:
5116 - أَخْبَرَنَا عُمَرُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ سِنَانٍ، أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنِ الْقَاسِمِ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا أَنَّهَا قَالَتْ: كَانَ فِي بَرِيرَةَ ثَلَاثُ سُنَنٍ إِحْدَى السُّنَنِ الثَّلَاثِ أَنَّهَا أُعْتِقَتْ، فَخُيِّرَتْ فِي زَوْجِهَا، وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «الْوَلَاءُ لِمَنْ أَعْتَقَ»، وَدَخَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَالْبُرْمَةُ تَفُورُ بِلَحْمٍ فَقُرِّبَ إِلَيْهِ خُبْزٌ، وَإِدَامٌ مِنْ إِدَامِ الْبَيْتِ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أَلَمْ أَرَ بُرْمَةً، فِيهَا لَحْمٌ»، قَالُوا: بَلَى، يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَلَكِنْ ذَاكَ لَحْمٌ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ، وَأَنْتَ لَا تَأْكُلُ الصَّدَقَةَ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «هُوَ عَلَيْهَا صَدَقَةٌ وَهُوَ لَنَا هَدِيَّةٌ»
Tercemesi:
Bize Ömer b. Saîd b. Sinân, ona Ahmed b. Ebû Bekir, ona Mâlik, ona Rabîa b. Ebû Abdurrahmân, ona da Kâsım, Âişe’den (r.anha)rivayet etti. Âişe şöyle dedi:
Berîre hakkında üç hüküm gerçekleşmiştir:
Bu üç hükümden biri o âzat edilmiş ve kocası (ndan ayrılmak veya onunla kalmak) konusunda serbest bırakılmıştı. (Diğeri) Allah Rasûlü (s.a.v.)(onun hakkında) “Velâ hakkı köleyi âzat edene aittir” buyurmuştur. (Bir diğeri de) Rasûlullah (s.a.v.) (bir gün eve) girmişti. O esnada çömlekte et (yemeği) kaynıyordu. Onun önüne ekmek ve evde bulunan katıklardan biri kondu. Bunun üzerine Allah Rasûlu (s.a.v.):
– “Benim gördüğüm içinde et (yemeği) bulunan bir çömlek değil miydi?” diye sordu. Onlar da:
– Evet, yâ Rasûlallah. Ama o Berîre’ye sadaka olarak verilmiş bir ettir, oysa siz sadaka yemiyorsunuz, diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Rasûlu (s.a.v.):
– “O Berîre’ye sadaka, bizim için ise hediyedir” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Hibe 5116, 11/518
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
Konular:
Haklar, Vela hakkı
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
Hz. Peygamber, sadaka kabul etmemesi
Kadın, hak ve sorumlulukları
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Köle, mü'min köleyi azad etmek
KTB, NİKAH
Nikah, kölenin
Siyer, Berire (olayı)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
252123, NS005611
Hadis:
5611 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ الْمِصْرِيُّ، قَالَ: أَخْبَرَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ رَبِيعَةَ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَائِشَةَ، زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَتْ: كَانَتْ فِي بَرِيرَةَ ثَلَاثُ سُنَنٍ، فَكَانَ إِحْدَى السُّنَنِ الثَّلَاثِ أَنَّهَا أُعْتِقَتْ فَخُيِّرَتْ فِي زَوْجِهَا وَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «الْوَلَاءُ لِمَنْ أَعْتَقَ» وَدَخَلَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَالْبُرْمَةُ تَفُورُ بِلَحْمٍ، فَقُرِّبَ إِلَيْهِ خُبْزٌ، وَأُدْمٌ مِنْ أُدْمِ الْبَيْتِ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أَلَمْ أَرَ الْبُرْمَةَ فِيهَا لَحْمٌ؟» ، فَقَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ ذَلِكَ، وَلَكِنْ لَحْمٌ تُصُدِّقَ بِهِ عَلَى بَرِيرَةَ وَأَنْتَ لَا تَأْكُلُ الصَّدَقَةَ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «هُوَ عَلَيْهَا صَدَقَةٌ وَهُوَ لَنَا هَدِيَّةٌ»
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme el-Mısrî, ona İbü’l-Kâsım, ona Mâlik, ona Rabîa, ona da Kâsım b. Muhammed, Peygamber’in (s.a.v.) hanımı Âişe’den rivayet etti. Âişe şöyle dedi:
Berîre hakkında üç hüküm gerçekleşmiştir:
Bu üç hükümden biri o âzat edilmiş ve kocası (ndan ayrılmak veya onunla kalmak) konusunda serbest bırakılmıştı.
(Diğeri) Allah Rasûlü (s.a.v.) (onun hakkında) “Velâ hakkı köleyi âzat edene aittir” buyurmuştur.
(Bir diğeri de) Rasûlullah (s.a.v.) (bir gün eve) girmişti. Çömlek etle kaynıyordu. Onun önüne ekmek ve evde bulunan katıklardan biri kondu. Bunun üzerine Allah Rasûlu (s.a.v.):
– “Benim gördüğüm içinde et bulunan bir çömlek değil miydi?” diye sordu. Onlar da:
– Evet, yâ Rasûlallah. Ama o Berîre’ye sadaka olarak verilmiş bir ettir, oysa siz sadaka yemiyorsunuz, diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Rasûlu (s.a.v.):
– “O Berîre’ye sadaka, bizim için ise hediyedir” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Kübra, Talak 5611, 5/270
Senetler:
()
Konular:
Haklar, Vela hakkı
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
Hz. Peygamber, sadaka kabul etmemesi
Kadın, hak ve sorumlulukları
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
KTB, HEDİYELEŞMEK
KTB, NİKAH
Nikah, kölenin
Siyer, Berire (olayı)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
242532, N002536
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ: حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ ابْنِ عَجْلَانَ، عَنْ سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «تَصَدَّقُوا» فَقَالَ رَجُلٌ: يَا رَسُولَ اللَّهِ عِنْدِي دِينَارٌ، قَالَ: «تَصَدَّقْ بِهِ عَلَى نَفْسِكَ» قَالَ: عِنْدِي آخَرُ، قَالَ: «تَصَدَّقْ بِهِ عَلَى زَوْجَتِكَ» قَالَ: عِنْدِي آخَرُ، قَالَ: «تَصَدَّقْ بِهِ عَلَى وَلَدِكَ» قَالَ: عِنْدِي آخَرُ، قَالَ: «تَصَدَّقْ بِهِ عَلَى خَادِمِكَ» قَالَ: عِنْدِي آخَرُ، قَالَ: «أَنْتَ أَبْصَرُ»
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 54, /2251
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
242533, N002544
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ: حَدَّثَنَا يَحْيَى، قَالَ: حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ، قَالَ: سَمِعْتُ مُوسَى بْنَ طَلْحَةَ، أَنَّ حَكِيمَ بْنَ حِزَامٍ، حَدَّثَهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أَفْضَلُ الصَّدَقَةِ، مَا كَانَ عَنْ ظَهْرِ غِنًى، وَالْيَدُ الْعُلْيَا، خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى، وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ»
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 60, /2252
Senetler:
1. Hakîm b. Hizam el-Kuraşî (Hakîm b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay b. Kilab)
2. Ebu İsa Musa b. Talha el-Kuraşî (Musa b. Talha b. Ubeydullah)
3. Ebu Said Amr b. Osman el-Kuraşi (Amr b. Osman b. Abdullah b. Mevheb)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellâs (Amr b. Ali b. Bahr b. Kenîz)
Konular: