Bize Hennâd, ona Yunus b. Bükeyr, ona Ömer b. Zerr, ona Mücahid, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığın rivayet etti: (Peygamberimizin kurduğu) Suffa Okulunun öğrencileri, Müslümanların konuk severliği sayesinde geçimlerini sürdürüyorlardı. Onların ne bir aileleri ne de servetleri vardı. Tek olan Allah’a and olsun ki bazı zamanlar, açlıktan baygınlık geçirir ve karnıma taş bağlardım. Bir gün, insanların geçtikleri yol üzerine oturdum. Ebu Bekir yoldan geçiyordu. Ona Allah’ın kitabından bir ayetin manasını sordum. (Aslında asıl) maksadım beni doyurmasıydı. Ancak yoluna devam etti. İçimden geçirdiğim şeyi yapmamıştı. Sonra Ömer çıkageldi. Ona da, Allah’ın kitabından bir ayet sordum. Amacım belliydi, karnımı doyursun istiyordum. O da biraz sonra ayrılıp gitmişti. Beni anlamamıştı. Sonra Efendimiz Ebü’l-Kâsım Muhammed (sav) çıkageldi. Karşıdan beni görünce gülümsedi ve “Ey Ebu Hureyre” dedi. “Buyurun, Ey Allah’ın Rasulü!” dedim. Efendimiz (sav) “Haydi, benimle gel!” diye söyledi. Yürümeye başladı, takıldım peşine. Evine girdi. (Ben de gireyim mi?) diye izin istedim. (Durma gir) diyerek izin verdi. Evde bir tas süt buldu ve ‘Bu sütü size kim getirdi?’ diye sordu. “Falan kimse bize hediye olarak getirmişti” dediler. Bunun üzerine Allah’ın Resulü, “Ebu Hureyre !” dedi. Ben de “Buyur, Ey Allah’ın elçisi!” dedim. “Suffa öğrencilerine git ve onları buraya çağır” dedi. Suffa öğrencileri Müslümanların misafirleriydi. Onların ne servetleri, ne de aileleri vardı. Allah’ın Resulü, kendisine sadaka geldiğinde ondan hiçbir şey yemez, onu doğruca Suffa öğrencilerine yönlendirirdi. Hediye geldiğinde ise Suffa öğrencilerine haber gönderir, kendisi bu hediyeden alır, Suffa’dakileri de hediyeye ortak ederdi. Bu sefer Suffa öğrencilerinin çağrılması hoşuma gitmemişti. Peygamber’in elçisi olarak Suffa’dakileri çağırmaya giderken, bir taraftan da kendi kendime söyleniyordum: “Bir tas süt Suffadakilerin hangisine yetecek! Allah'ın Resulü, bir tas sütü onlar arasında dolaştırmamı emredecek ki, benim payıma bundan ne düşebilir? Ben açlığımı giderecek kadar ondan içmek isterdim, Ne yapalım, Allah’a ve Resulüne itaatten başka çare yok.” (Az sonra) Suffa’ya vardım. Suffa’da kalan öğrencilere Efendimiz’in (sav) davetini ilettim. Hz. Peygamber’in yanına girince herkes yerini aldı. Efendimiz (sav), “Ebu Hureyre! Süt tasını al, onlara ikram et” buyurdu. Ben tası alıp tek tek herkese vermeye başladım. Tası her eline alan doyasıya içiyor, sonra tası tekrar bana veriyor, bende bir başkasına veriyordum. Sonunda bardağı Efendimize verdim. Orada bulunan herkes doyuncaya kadar içmişti. Allah'ın Resulü, süt tasını aldı ellerinin arasına koydu, sonra başını kaldırarak gülümsedi ve “Ebu Hureyre iç!” dedi. İçtim. Sonra tekrar “İç!” buyurdu. Efendimiz “iç” dedikçe, içip durdum. Sonunda şöyle dedim: “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, artık içecek halim kalmadı.” Nihayet, Hz. Peygamber tası eline aldı, Allah’a hamd etti, besmele çekti ve O da sütten içti. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14345, T002477
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنِى عُمَرُ بْنُ ذَرٍّ حَدَّثَنَا مُجَاهِدٌ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ كَانَ أَهْلُ الصُّفَّةِ أَضْيَافَ أَهْلِ الإِسْلاَمِ لاَ يَأْوُونَ عَلَى أَهْلٍ وَلاَ مَالٍ وَاللَّهِ الَّذِى لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ إِنْ كُنْتُ لأَعْتَمِدُ بِكَبِدِى عَلَى الأَرْضِ مِنَ الْجُوعِ وَأَشُدُّ الْحَجَرَ عَلَى بَطْنِى مِنَ الْجُوعِ وَلَقَدْ قَعَدْتُ يَوْمًا عَلَى طَرِيقِهِمُ الَّذِى يَخْرُجُونَ فِيهِ فَمَرَّ بِى أَبُو بَكْرٍ فَسَأَلْتُهُ عَنْ آيَةٍ مِنْ كِتَابِ اللَّهِ مَا سَأَلْتُهُ إِلاَّ لِيشبعَنِى فَمَرَّ وَلَمْ يَفْعَلْ ثُمَّ مَرَّ بِى عُمَرُ فَسَأَلْتُهُ عَنْ آيَةٍ مِنْ كِتَابِ اللَّهِ مَا أَسْأَلُهُ إِلاَّ لِيَشبِعَنِى فَمَرَّ وَلَمْ يَفْعَلْ ثُمَّ مَرَّ بِى أَبُو الْقَاسِمِ صلى الله عليه وسلم فَتَبَسَّمَ حِينَ رَآنِى وَقَالَ « أَبَا هُرَيْرَةَ » . قُلْتُ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « الْحَقْ » . وَمَضَى فَاتَّبَعْتُهُ وَدَخَلَ مَنْزِلَهُ فَاسْتَأْذَنْتُ فَأَذِنَ لِى فَوَجَدَ قَدَحًا مِنْ لَبَنٍ فَقَالَ « مِنْ أَيْنَ هَذَا اللَّبَنُ لَكُمْ ؟ » . قِيلَ أَهْدَاهُ لَنَا فُلاَنٌ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَبَا هُرَيْرَةَ » . قُلْتُ لَبَّيْكَ . فَقَالَ « الْحَقْ إِلَى أَهْلِ الصُّفَّةِ فَادْعُهُمْ » . وَهُمْ أَضْيَافُ أَهْلِ الإِسْلاَمِ لاَ يَأْوُونَ عَلَى أَهْلٍ وَلاَ مَالٍ إِذَا أَتَتْهُ صَدَقَةٌ بَعَثَ بِهَا إِلَيْهِمْ وَلَمْ يَتَنَاوَلْ مِنْهَا شَيْئًا وَإِذَا أَتَتْهُ هَدِيَّةٌ أَرْسَلَ إِلَيْهِمْ فَأَصَابَ مِنْهَا وَأَشْرَكَهُمْ فِيهَا فَسَاءَنِى ذَلِكَ وَقُلْتُ مَا هَذَا الْقَدَحُ بَيْنَ أَهْلِ الصُّفَّةِ وَأَنَا رَسُولُهُ إِلَيْهِمْ فَسَيَأْمُرُنِى أَنْ أُدِيرَهُ عَلَيْهِمْ فَمَا عَسَى أَنْ يُصِيبَنِى مِنْهُ وَقَدْ كُنْتُ أَرْجُو أَنْ أُصِيبَ مِنْهُ مَا يُغْنِينِى وَلَمْ يَكُنْ بُدٌّ مِنْ طَاعَةِ اللَّهِ وَطَاعَةِ رَسُولِهِ فَأَتَيْتُهُمْ فَدَعَوْتُهُمْ فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ فَأَخَذُوا مَجَالِسَهُمْ فَقَالَ « أَبَا هُرَيْرَةَ خُذِ الْقَدَحَ وَأَعْطِهِمْ » . فَأَخَذْتُ الْقَدَحَ فَجَعَلْتُ أُنَاوِلُهُ الرَّجُلَ فَيَشْرَبُ حَتَّى يُرْوَى ثُمَّ يَرُدُّهُ فَأُنَاوِلُهُ الآخَرَ حَتَّى انْتَهَيْتُ بِهِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ رَوِىَ الْقَوْمُ كُلُّهُمْ فَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْقَدَحَ فَوَضَعَهُ عَلَى يَدَيْهِ ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَتَبَسَّمَ فَقَالَ « أَبَا هُرَيْرَةَ اشْرَبْ » . فَشَرِبْتُ ثُمَّ قَالَ « اشْرَبْ » . فَلَمْ أَزَلْ أَشْرَبُ وَيَقُولُ « اشْرَبْ » . حَتَّى قُلْتُ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا أَجِدُ لَهُ مَسْلَكًا فَأَخَذَ الْقَدَحَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَسَمَّى ثُمَّ شَرِبَ . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Yunus b. Bükeyr, ona Ömer b. Zerr, ona Mücahid, Ebu Hureyre’nin şöyle anlattığın rivayet etti: (Peygamberimizin kurduğu) Suffa Okulunun öğrencileri, Müslümanların konuk severliği sayesinde geçimlerini sürdürüyorlardı. Onların ne bir aileleri ne de servetleri vardı. Tek olan Allah’a and olsun ki bazı zamanlar, açlıktan baygınlık geçirir ve karnıma taş bağlardım. Bir gün, insanların geçtikleri yol üzerine oturdum. Ebu Bekir yoldan geçiyordu. Ona Allah’ın kitabından bir ayetin manasını sordum. (Aslında asıl) maksadım beni doyurmasıydı. Ancak yoluna devam etti. İçimden geçirdiğim şeyi yapmamıştı. Sonra Ömer çıkageldi. Ona da, Allah’ın kitabından bir ayet sordum. Amacım belliydi, karnımı doyursun istiyordum. O da biraz sonra ayrılıp gitmişti. Beni anlamamıştı. Sonra Efendimiz Ebü’l-Kâsım Muhammed (sav) çıkageldi. Karşıdan beni görünce gülümsedi ve “Ey Ebu Hureyre” dedi. “Buyurun, Ey Allah’ın Rasulü!” dedim. Efendimiz (sav) “Haydi, benimle gel!” diye söyledi. Yürümeye başladı, takıldım peşine. Evine girdi. (Ben de gireyim mi?) diye izin istedim. (Durma gir) diyerek izin verdi. Evde bir tas süt buldu ve ‘Bu sütü size kim getirdi?’ diye sordu. “Falan kimse bize hediye olarak getirmişti” dediler. Bunun üzerine Allah’ın Resulü, “Ebu Hureyre !” dedi. Ben de “Buyur, Ey Allah’ın elçisi!” dedim. “Suffa öğrencilerine git ve onları buraya çağır” dedi. Suffa öğrencileri Müslümanların misafirleriydi. Onların ne servetleri, ne de aileleri vardı. Allah’ın Resulü, kendisine sadaka geldiğinde ondan hiçbir şey yemez, onu doğruca Suffa öğrencilerine yönlendirirdi. Hediye geldiğinde ise Suffa öğrencilerine haber gönderir, kendisi bu hediyeden alır, Suffa’dakileri de hediyeye ortak ederdi. Bu sefer Suffa öğrencilerinin çağrılması hoşuma gitmemişti. Peygamber’in elçisi olarak Suffa’dakileri çağırmaya giderken, bir taraftan da kendi kendime söyleniyordum: “Bir tas süt Suffadakilerin hangisine yetecek! Allah'ın Resulü, bir tas sütü onlar arasında dolaştırmamı emredecek ki, benim payıma bundan ne düşebilir? Ben açlığımı giderecek kadar ondan içmek isterdim, Ne yapalım, Allah’a ve Resulüne itaatten başka çare yok.” (Az sonra) Suffa’ya vardım. Suffa’da kalan öğrencilere Efendimiz’in (sav) davetini ilettim. Hz. Peygamber’in yanına girince herkes yerini aldı. Efendimiz (sav), “Ebu Hureyre! Süt tasını al, onlara ikram et” buyurdu. Ben tası alıp tek tek herkese vermeye başladım. Tası her eline alan doyasıya içiyor, sonra tası tekrar bana veriyor, bende bir başkasına veriyordum. Sonunda bardağı Efendimize verdim. Orada bulunan herkes doyuncaya kadar içmişti. Allah'ın Resulü, süt tasını aldı ellerinin arasına koydu, sonra başını kaldırarak gülümsedi ve “Ebu Hureyre iç!” dedi. İçtim. Sonra tekrar “İç!” buyurdu. Efendimiz “iç” dedikçe, içip durdum. Sonunda şöyle dedim: “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, artık içecek halim kalmadı.” Nihayet, Hz. Peygamber tası eline aldı, Allah’a hamd etti, besmele çekti ve O da sütten içti. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 36, 4/648
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Ebu Zer Ömer b. Zer el-Hemdani (Ömer b. Zer b. Abdullah b. Zürare)
4. Ebu Bükeyr Yunus b. Bükeyr eş-Şeybanî (Yunus b. Bükeyr b. Vasıl)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Bereket, yiyecek ve içeceklerin bereketlenmesi
Hediye, Hediyeleşmek
Hz. Peygamber, mucizeleri
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
KTB, HEDİYELEŞMEK Sadaka, Peygamber (a.s.) ve Ehli Beytin yememesi
Sahabe, Ashab-ı Suffa
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, çektikleri sıkıntılar, yiyecek sıkıntısı
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ الْمِصْرِىُّ أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى نَمِرٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ فِى الْمَسْجِدِ دَخَلَ رَجُلٌ عَلَى رَحْلٍ فَأَنَاخَهُ فِى الْمَسْجِدِ ثُمَّ عَقَلَهُ ثُمَّ قَالَ لَهُمْ أَيُّكُمْ مُحَمَّدٌ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُتَّكِئٌ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ . قَالَ فَقَالُوا هَذَا الرَّجُلُ الأَبْيَضُ الْمُتَّكِئُ . فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا ابْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « قَدْ أَجَبْتُكَ » . فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا مُحَمَّدُ إِنِّى سَائِلُكَ وَمُشَدِّدٌ عَلَيْكَ فِى الْمَسْأَلَةِ فَلاَ تَجِدَنَّ عَلَىَّ فِى نَفْسِكَ . فَقَالَ « سَلْ مَا بَدَا لَكَ » . قَالَ لَهُ الرَّجُلُ نَشَدْتُكَ بِرَبِّكَ وَرَبِّ مَنْ قَبْلَكَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ إِلَى النَّاسِ كُلِّهِمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تُصَلِّىَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ فِى الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَصُومَ هَذَا الشَّهْرَ مِنَ السَّنَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَأْخُذَ هَذِهِ الصَّدَقَةَ مِنْ أَغْنِيَائِنَا فَتَقْسِمَهَا عَلَى فُقَرَائِنَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . فَقَالَ الرَّجُلُ آمَنْتُ بِمَا جِئْتَ بِهِ وَأَنَا رَسُولُ مَنْ وَرَائِى مِنْ قَوْمِى . وَأَنَا ضِمَامُ بْنُ ثَعْلَبَةَ أَخُو بَنِى سَعْدِ بْنِ بَكْرٍ .
Bize İsa b. Hammâd el-Mısrî, ona Leys b. Sa‘d, ona Said el-Makburî, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir’in rivayet ettiğine göre o, Enes b. Malik’i şöyle derken dinlemiştir:
"Bizler mescitte oturuyorken bir adam devesiyle gelip mescide girdi. Devesini mescitte ıhtırdıktan sonra yularını bağladı. Sonra oradakilere:
-Muhammed hanginiz? diye sordu. Rasulullah (sav) aralarında yaslanmış oturuyordu. Huzurda bulunanlar:
-Şu yaslanmış oturan beyaz tenli adamdır, dediler. Adam ona:
-Ey Abdulmuttalib’in oğlu, diye seslendi, Nebi (sav) cevaben:
-Söyle dinliyorum, buyurdu. Adam ona:
-Ey Muhammed, sana bazı sorular soracağım ve belki ısrarcı olacağım, inşallah rahatsız olmazsın, dedi. Rasulullah (sav):
-İstediğini sorabilirsin, buyurdu. Adam ona:
-Senin ve senden öncekilerin Rabbi adına söyle, bütün insanlara seni Allah mı elçi gönderdi? dedi.
Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Allah aşkına söyle, bir gün ve gecede şu beş vakit namazı kılmayı sana Allah mı emretti?
Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Allah aşkına söyle, senenin şu ayında oruç tutmayı sana Allah mı emretti? dedi. Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Allah aşkına söyle, zenginlerimizden zekat alıp fakirlerimize dağıtmayı sana Allah mı emretti? dedi.
Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Ben senin getirdiklerine iman ettim. Kabilemin geri kalanlarının da elçisiyim. Adım Dımam b. Sa‘lebe’dir, Sa‘d b. Bekir oğullarının akrabası olurum, dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14285, İM001402
Hadis:
حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ الْمِصْرِىُّ أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى نَمِرٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ فِى الْمَسْجِدِ دَخَلَ رَجُلٌ عَلَى رَحْلٍ فَأَنَاخَهُ فِى الْمَسْجِدِ ثُمَّ عَقَلَهُ ثُمَّ قَالَ لَهُمْ أَيُّكُمْ مُحَمَّدٌ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُتَّكِئٌ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ . قَالَ فَقَالُوا هَذَا الرَّجُلُ الأَبْيَضُ الْمُتَّكِئُ . فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا ابْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « قَدْ أَجَبْتُكَ » . فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا مُحَمَّدُ إِنِّى سَائِلُكَ وَمُشَدِّدٌ عَلَيْكَ فِى الْمَسْأَلَةِ فَلاَ تَجِدَنَّ عَلَىَّ فِى نَفْسِكَ . فَقَالَ « سَلْ مَا بَدَا لَكَ » . قَالَ لَهُ الرَّجُلُ نَشَدْتُكَ بِرَبِّكَ وَرَبِّ مَنْ قَبْلَكَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ إِلَى النَّاسِ كُلِّهِمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تُصَلِّىَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ فِى الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَصُومَ هَذَا الشَّهْرَ مِنَ السَّنَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَأْخُذَ هَذِهِ الصَّدَقَةَ مِنْ أَغْنِيَائِنَا فَتَقْسِمَهَا عَلَى فُقَرَائِنَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اللَّهُمَّ نَعَمْ » . فَقَالَ الرَّجُلُ آمَنْتُ بِمَا جِئْتَ بِهِ وَأَنَا رَسُولُ مَنْ وَرَائِى مِنْ قَوْمِى . وَأَنَا ضِمَامُ بْنُ ثَعْلَبَةَ أَخُو بَنِى سَعْدِ بْنِ بَكْرٍ .
Tercemesi:
Bize İsa b. Hammâd el-Mısrî, ona Leys b. Sa‘d, ona Said el-Makburî, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir’in rivayet ettiğine göre o, Enes b. Malik’i şöyle derken dinlemiştir:
"Bizler mescitte oturuyorken bir adam devesiyle gelip mescide girdi. Devesini mescitte ıhtırdıktan sonra yularını bağladı. Sonra oradakilere:
-Muhammed hanginiz? diye sordu. Rasulullah (sav) aralarında yaslanmış oturuyordu. Huzurda bulunanlar:
-Şu yaslanmış oturan beyaz tenli adamdır, dediler. Adam ona:
-Ey Abdulmuttalib’in oğlu, diye seslendi, Nebi (sav) cevaben:
-Söyle dinliyorum, buyurdu. Adam ona:
-Ey Muhammed, sana bazı sorular soracağım ve belki ısrarcı olacağım, inşallah rahatsız olmazsın, dedi. Rasulullah (sav):
-İstediğini sorabilirsin, buyurdu. Adam ona:
-Senin ve senden öncekilerin Rabbi adına söyle, bütün insanlara seni Allah mı elçi gönderdi? dedi.
Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Allah aşkına söyle, bir gün ve gecede şu beş vakit namazı kılmayı sana Allah mı emretti?
Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Allah aşkına söyle, senenin şu ayında oruç tutmayı sana Allah mı emretti? dedi. Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Allah aşkına söyle, zenginlerimizden zekat alıp fakirlerimize dağıtmayı sana Allah mı emretti? dedi.
Rasulullah (sav):
-Yemin olsun ki evet, buyurdu.
Adam:
-Ben senin getirdiklerine iman ettim. Kabilemin geri kalanlarının da elçisiyim. Adım Dımam b. Sa‘lebe’dir, Sa‘d b. Bekir oğullarının akrabası olurum, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 194, /227
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Leysi (Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemr)
3. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. İsa b. Hammad et-Tücibi (İsa b. Hammad b. Müslim b. Abdullah)
Konular:
Adab, Mescit, mescitte uyulması gereken edeb
Bilgi, öğrenmek için ehil olanlara sorulmalıdır
CAMİ, MESCİT
İbadet, Namaz
İbadethane, Mescid-i Nebevi
İbadethaneler, Mescidin önemi
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
KTB, ADAB
KTB, İMAN
KTB, NAMAZ,
Oruç Olgusu
Peygamberler, Peygamberlerin ayırıcı vasfı Zekat, farziyeti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14033, T002391
Hadis:
حَدَّثَنَا الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنَا مَعْنٌ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ خُبَيْبِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ حَفْصِ بْنِ عَاصِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَوْ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ :« سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللَّهُ فِى ظِلِّهِ يَوْمَ لاَ ظِلَّ إِلاَّ ظِلُّهُ :إِمَامٌ عَادِلٌ وَشَابٌّ نَشَأَ بِعِبَادَةِ اللَّهِ وَرَجُلٌ كَانَ قَلْبُهُ مُعَلَّقًا بِالْمَسْجِدِ إِذَا خَرَجَ مِنْهُ حَتَّى يَعُودَ إِلَيْهِ وَرَجُلاَنِ تَحَابَّا فِى اللَّهِ فَاجْتَمَعَا عَلَى ذَلِكَ وَتَفَرَّقَا وَرَجُلٌ ذَكَرَ اللَّهَ خَالِيًا فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ وَرَجُلٌ دَعَتْهُ امْرَأَةٌ ذَاتُ حَسَبٍ وَجَمَالٍ فَقَالَ: إِنِّى أَخَافُ اللَّهَ وَرَجُلٌ تَصَدَّقَ بِصَدَقَةٍ فَأَخْفَاهَا حَتَّى لاَ تَعْلَمَ شِمَالُهُ مَا تُنْفِقُ يَمِينُهُ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَهَكَذَا رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ مِثْلَ هَذَا وَشَكَّ فِيهِ وَقَالَ: عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَوْ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ وَعُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ رَوَاهُ عَنْ خُبَيْبِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَلَمْ يَشُكَّ فِيهِ يَقُولُ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ . حَدَّثَنَا سَوَّارُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْعَنْبَرِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالاَ: حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ حَدَّثَنِى حبَيْبٌ عَنْ حَفْصِ بْنِ عَاصِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ حَدِيثِ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ بِمَعْنَاهُ إِلاَّ أَنَّهُ قَالَ :« كَانَ قَلْبُهُ مُعَلَّقًا بِالْمَسَاجِدِ » . وَقَالَ :« ذَاتُ مَنْصِبٍ وَجَمَالٍ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: حَدِيثُ الْمِقْدَامِ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ . وَالْمِقْدَامُ يُكْنَى أَبَا كَرِيمَةَ .
Tercemesi:
Bize (Musa b. İshak) el-Ensârî, ona Ma'n (b. İsa), ona Malik (b. Enes), Ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona Hafs b. Asım, ona da Ebu Hüreyre veya Ebu Saîd (r.anhüma), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
Allah kendi gölgesinden başka gölge bulunmadığı bir günde yedi kişiyi kendi gölgesinde gölgelendirecektir; Adaletli devlet başkanı, Allah'a ibadetle yetişip büyüyen genç, mescidden çıktığında tekrar döneceği zamana kadar kalbi mescide bağlı olan kişi, Allah için birbirini seven bu sevgiyle bir araya gelip bu sevgiyle ayrılan iki kişi, kendi başına olduğu halde Allah'ı zikrederek gözünden yaşlar akıtan kimse, Güzel ve soylu bir kadının kendisini (ilişkiye) çağırmasına karşılık; ben, Allah’tan korkarım diyerek o kadına yaklaşmayan kişi, sadaka veren, verdiği sadakada sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli davranan kişi.
Ebu İsa (Tirmizî): Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadis başka senedlerle Malik b. Enes’den de rivâyet edilmiştir. Malik, hadisin senedinde şekk ederek, Ebu Hüreyre veya Ebu Saîd’den demektedir. Ubeydullah b. Ömer, ona Habib b. Abdurrahman’dan rivâyet etmiş ve senedinde şüphe etmeksizin; Ebu Hüreyre’den” demiştir.
Bize Sevvar b. Abdullah el-Anberî ve Muhammed b. Müsennâ, onlara Yahya b. Said, ona Ubeydullah b. Ömer, ona Hubey’, ona Hafs b. Asım, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den (sav), manaca Malik b. Enes’in hadisi gibi hadis rivâyet ettiler. Bu rivayette: "Gönlü mescidlere bağlı kişi" ve "Mevkî sahibi güzel bir kadın" ifadelerini kullanmıştır. Ebu İsa dedi ki: Mikdam hadisi hasen sahih garib bir hadistir. Mikdam’ın künyesi Ebu Kerime’dir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Zühd 53, 4/598
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Hafs b. Asım el-Adevi (Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Haris Hubeyb b. Abdurrahman el-Ensari (Hubeyb b. Abdurrahman b. Abdullah b. Hubeyb b. Yesaf)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Yahya Ma'n b. İsa el-Kazzâz (Ma'n b. İsa b. Ma'n)
6. Ebu Musa İshak b. Musa el-Ensari (İshak b. Musa b. Abdullah b. Musa b. Abdullah b. Yezid)
Konular:
İbadethane, Camii, mescitlerde ibadete teşvik
Kul, Allah'ın sevdiği / seçkin kulları
MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİNE KARŞI ÖDEVLERİ Sadaka, gizli vermek
Sevgi, Allah için sevmek
Yönetim, adaletli olmak
Zikir, gizli yapılması
Zina, Zina
"Dikkat edin ki, Rabbim bana öğrettiklerinden bilmediklerinizi bugün size öğretmemi emretti. (Buyurdu ki :)Bir kula verdiğim her mal helaldir. Ben kullarımın hepsini müslüman olarak yarattım. Ama onlara (insanlardan-cinlerden) şeytanlar gelerek kendilerini dinlerinden alıp götürdüler. Benim kendilerine helal kıldıklarımı, onlara haram ettiler. Benim hakkında delil indirmediğim bir şeyi, bana şerik koşmalarını emrettiler.
Şüphesiz ki, Allah yer halkına bakarak onların Arabına ve Acemine şiddetle buğzetmiştir. Yalnız ehl-i kitabtan bir takım kişler hariç! (Allah buyurdu:) Ben seni ancak imtihan edeyim ve seninle başkalarını imtihan edeyim diye (peygamber olarak) gönderdim. Sana (sahifelere yazılı olan yıkanıp silinse de kalplerdekini) suyun (silinip) yıkamayacağı bir kitap indirdim. Onu uyurken, uyanıkken okursun. Gerçekten Allah bana Kureyş'i cayır cayır yakmamı emretti. Ben : Yâ Rabbi! O halde benim başımı yararlar, onu bir ekmek parçasına çevirirler, dedim. Onlar seni nasıl çıkardılarsa sen de onları çıkar. Onlara savaş aç ki, sana yardım edelim. İnfakta bulun, biz de sana lütuf ve keremde bulunalım! Sen bir ordu gönder. Biz onun beş mislini gönderelim! Sana itaat edenlerle birlikte isyan edenlere karşı savaş, buyurdu. Cennetlikler üç kısımdır :
1- Kuvvet sahibi, adaletli, insanlara iyilikte bulunan ve bu isteğine muvaffak kılınan!
2- Her akrabaya ve Müslümana karşı ince kalpli, merhametli bir adam!
3- Bir de iffetli (haram olan şeylerden kaçınan), dilenmeyen (rızkı için Allah'a tevekkülden vazgeçmeyen), çoluk çocuk sahibi (olup kimseden yardım istemeyen), buyurdu.
Cehennemlikler ise beş kısımdır :
1- Aklı (veya malı) olmayan kişidir. Böyleleri sizin aranızda size bağlı bulunurlar (haram işlemekten kaçınmazlar). Hiç bir aile ve mal edinmezler.
2- İsteğini yüze vurmayan hain, kapıyı çalsa (en ufak bir fırsatta) ona hıyanet eder.
3- Akşam-sabah ailen ve malın hakkında seni aldatmaya çalışan adam, buyurdu.
4 Cimriliği yahut yalanı da zikretmiştir.
5- Bir de kötü huylu küfürbaz.
Ebu Ğassân kendi hadisinde: 'İnfak et, biz de sana infak edeceğiz...' cümlesini rivayet etmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cennet ve sıfatü neîmihâ ve ehlihâ 7209, /1174
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kalplere tasarrufu
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ - قَالَ مُسَدَّدٌ - حَدَّثَنَا الزُّهْرِىُّ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ أَتَى رَجُلٌ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ هَلَكْتُ. فَقَالَ "مَا شَأْنُكَ." قَالَ وَقَعْتُ عَلَى امْرَأَتِى فِى رَمَضَانَ. قَالَ "فَهَلْ تَجِدُ مَا تُعْتِقُ رَقَبَةً." قَالَ لاَ. قَالَ "فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تَصُومَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ." قَالَ لاَ. قَالَ "فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا." قَالَ لاَ. قَالَ "اجْلِسْ." فَأُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِعَرَقٍ فِيهِ تَمْرٌ فَقَالَ "تَصَدَّقْ بِهِ." فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا بَيْنَ لاَبَتَيْهَا أَهْلُ بَيْتٍ أَفْقَرَ مِنَّا فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى بَدَتْ ثَنَايَاهُ قَالَ "فَأَطْعِمْهُ إِيَّاهُمْ." وَقَالَ مُسَدَّدٌ فِى مَوْضِعٍ آخَرَ أَنْيَابُهُ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14576, D002390
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ - قَالَ مُسَدَّدٌ - حَدَّثَنَا الزُّهْرِىُّ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ أَتَى رَجُلٌ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ هَلَكْتُ. فَقَالَ "مَا شَأْنُكَ." قَالَ وَقَعْتُ عَلَى امْرَأَتِى فِى رَمَضَانَ. قَالَ "فَهَلْ تَجِدُ مَا تُعْتِقُ رَقَبَةً." قَالَ لاَ. قَالَ "فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تَصُومَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ." قَالَ لاَ. قَالَ "فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا." قَالَ لاَ. قَالَ "اجْلِسْ." فَأُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِعَرَقٍ فِيهِ تَمْرٌ فَقَالَ "تَصَدَّقْ بِهِ." فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا بَيْنَ لاَبَتَيْهَا أَهْلُ بَيْتٍ أَفْقَرَ مِنَّا فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى بَدَتْ ثَنَايَاهُ قَالَ "فَأَطْعِمْهُ إِيَّاهُمْ." وَقَالَ مُسَدَّدٌ فِى مَوْضِعٍ آخَرَ أَنْيَابُهُ.
Tercemesi:
Bize Müsedded ve Muhammed b. İsa, -mânâ aynıdır- onlara Süfyan, ona ez-Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Nebî'ye (sav) gelip helâk oldum dedi. Hz. Peygamber (sav); "ne oldu" buyurdu. (Adam), Ramazan'da hanımımla beraber oldum dedi. Rasulullah (sav); "azat edeceğin bir köle bulur musun" buyurdu. O, hayır dedi. Nebî (sav); "iki ay peş peşe oruç tutabilir misin" buyurdu. O, hayır dedi. Hz. Peygamber (sav); "(peki), 60 fakiri doyurabilir misin" buyurdu. (Adam), hayır dedi. Rasulullah (sav); (adama), "otur" buyurdu. (Derken), Nebî'ye (sav) içerisinde hurma olan bir sepet getirildi de (o adama) "bunu infak et" buyurdu. O, ya Rasulullah! (Medine'nin) iki taşlığı arasında bizden daha fakir bir aile yok ki dedi. Rasulullah (sav), (bu söz üzerine) ön dişleri gözükene dek güldü! Nebî (sav); "(o halde), onu ailene yedir" buyurdu. Müsedded, başka bir rivayette azı dişleri demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Savm 37, /555
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdurrahman Humeyd b. Abdurrahman ez-Zühri (Humeyd b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Muhammed b. İsa el-Bağdadî (Muhammed b. İsa b. Necîh)
Konular:
Din, din kolaylıktır
KTB, ORUÇ
Oruç Olgusu
Oruç, bozan şeyler, cinsel ilişkide bulunmak
Oruç, kaza ve keffareti
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلاً أَفْطَرَ فِى رَمَضَانَ فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُعْتِقَ رَقَبَةً أَوْ يَصُومَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ أَوْ يُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا . قَالَ لاَ أَجِدُ . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "اجْلِسْ." فَأُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِعَرَقٍ فِيهِ تَمْرٌ فَقَالَ "خُذْ هَذَا فَتَصَدَّقْ بِهِ." فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا أَحَدٌ أَحْوَجَ مِنِّى . فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى بَدَتْ أَنْيَابُهُ وَقَالَ لَهُ "كُلْهُ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ ابْنُ جُرَيْجٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَلَى لَفْظِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً أَفْطَرَ وَقَالَ فِيهِ "أَوْ تُعْتِقَ رَقَبَةً أَوْ تَصُومَ شَهْرَيْنِ أَوْ تُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا".
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14583, D002392
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلاً أَفْطَرَ فِى رَمَضَانَ فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُعْتِقَ رَقَبَةً أَوْ يَصُومَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ أَوْ يُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا . قَالَ لاَ أَجِدُ . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "اجْلِسْ." فَأُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِعَرَقٍ فِيهِ تَمْرٌ فَقَالَ "خُذْ هَذَا فَتَصَدَّقْ بِهِ." فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا أَحَدٌ أَحْوَجَ مِنِّى . فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى بَدَتْ أَنْيَابُهُ وَقَالَ لَهُ "كُلْهُ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ ابْنُ جُرَيْجٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَلَى لَفْظِ مَالِكٍ أَنَّ رَجُلاً أَفْطَرَ وَقَالَ فِيهِ "أَوْ تُعْتِقَ رَقَبَةً أَوْ تَصُومَ شَهْرَيْنِ أَوْ تُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا".
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona İbn Şihab, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Ramazan'da oruç bozdu da Rasulullah (sav), ona, köle azat etmesini ya da iki ay peş peşe oruç tutması veya 60 fakiri doyurmasını emretti. (Adam), hayır, yapamam dedi. Hz. Peygamber (sav), (ona), "otur" dedi. (O esnada), Rasulullah'a (sav) içerisinde hurma olan bir sepet getirildi de "bunu alıp infak et" buyurdu. (Adam), ya Rasulullah! Benden daha muhtaç bir yok ki dedi. Rasulullah (sav), (adamın bu sözleri üzerine) azı dişlerini görünene dek güldü ve "onu sen ye" buyurdu. Ebû Davud şöyle demiştir: (Bu hadisi) İbn Cüreyc, ez-Zührî'den, Malik'in rivayetinin lafzına uygun olarak nakledip "bir adam oruç bozdu'' diyerek ''ya köle azat edersin ya da iki ay oruç tutarsın yahut da 60 fakiri doyurursun" demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Savm 37, /556
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdurrahman Humeyd b. Abdurrahman ez-Zühri (Humeyd b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Din, din kolaylıktır
KTB, ORUÇ
Oruç Olgusu
Oruç, bozan şeyler, cinsel ilişkide bulunmak
Oruç, kaza ve keffareti
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Bize Sadaka ve Müsedded, onlara Yahya, ona Sufyân, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah b. Mesud; (T) Yahya der ki: Bu hadisin bir kısmını bana Amr b. Mürre rivayet etmiştir; (T) A'meş de der ki: Bu hadisin bir kısmını bana Amr b. Mürre, ona İbrahim ve babası, (Yezid b. Kays), ona Ebu Duhâ ona da Abdullah b. Mesud rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) bana "Kur'an oku bana" buyurdu. Ben “Kur'ân Size indirildiği hâlde, ben mi size okuyayım?” dedim. Rasulullah (sav) "Kur'an'ı benden başkasından dinlemeyi arzu ediyorum" dedi. İbn Mesud der ki: Bunun üzerine ben Nisâ Suresini okudum ve "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!"(Nisâ, 41) ayetine geldiğimde, Peygamber (sav) bana "yeter dur" buyurdu. Bir de gördüm ki Hz. Peygamber'in iki gözünden yaşlar süzülüyor.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287376, B005055-2
Hadis:
حَدَّثَنَا صَدَقَةُ أَخْبَرَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ عَنْ سُلَيْمَانَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبِيدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ يَحْيَى بَعْضُ الْحَدِيثِ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ قَالَ لِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم . - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ عَنْ يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبِيدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ الأَعْمَشُ وَبَعْضُ الْحَدِيثِ حَدَّثَنِى عَمْرُو بْنُ مُرَّةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ وَعَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى الضُّحَى عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اقْرَأْ عَلَىَّ » . قَالَ قُلْتُ أَقْرَأُ عَلَيْكَ وَعَلَيْكَ أُنْزِلَ قَالَ « إِنِّى أَشْتَهِى أَنْ أَسْمَعَهُ مِنْ غَيْرِى » . قَالَ فَقَرَأْتُ النِّسَاءَ حَتَّى إِذَا بَلَغْتُ ( فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاَءِ شَهِيدًا ) . قَالَ لِى « كُفَّ - أَوْ أَمْسِكْ - » . فَرَأَيْتُ عَيْنَيْهِ تَذْرِفَانِ .
Tercemesi:
Bize Sadaka ve Müsedded, onlara Yahya, ona Sufyân, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah b. Mesud; (T) Yahya der ki: Bu hadisin bir kısmını bana Amr b. Mürre rivayet etmiştir; (T) A'meş de der ki: Bu hadisin bir kısmını bana Amr b. Mürre, ona İbrahim ve babası, (Yezid b. Kays), ona Ebu Duhâ ona da Abdullah b. Mesud rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) bana "Kur'an oku bana" buyurdu. Ben “Kur'ân Size indirildiği hâlde, ben mi size okuyayım?” dedim. Rasulullah (sav) "Kur'an'ı benden başkasından dinlemeyi arzu ediyorum" dedi. İbn Mesud der ki: Bunun üzerine ben Nisâ Suresini okudum ve "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!"(Nisâ, 41) ayetine geldiğimde, Peygamber (sav) bana "yeter dur" buyurdu. Bir de gördüm ki Hz. Peygamber'in iki gözünden yaşlar süzülüyor.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fezâilü'l-Kur'an 35, 2/324
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Duhâ Müslim b. Subeyh el-Hemdanî (Müslim b. Subeyh)
3. Ebu Süfyan Said b. Mesruk es-Sevrî (Said b. Mesruk b. Hamza)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Kur'ân, güzel/ doğru okumak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14177, T000724
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ الْجَهْضَمِىُّ وَأَبُو عَمَّارٍ وَالْمَعْنَى وَاحِدٌ وَاللَّفْظُ لَفْظُ أَبِى عَمَّارٍ قَالاَ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ أَتَاهُ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلَكْتُ . قَالَ « وَمَا أَهْلَكَكَ » . قَالَ وَقَعْتُ عَلَى امْرَأَتِى فِى رَمَضَانَ . قَالَ « هَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تُعْتِقَ رَقَبَةً » . قَالَ لاَ . قَالَ « فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تَصُومَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ » . قَالَ لاَ . قَالَ « فَهَلْ تَسْتَطِيعُ أَنْ تُطْعِمَ سِتِّينَ مِسْكِينًا » . قَالَ لاَ . قَالَ « اجْلِسْ » . فَجَلَسَ فَأُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِعَرَقٍ فِيهِ تَمْرٌ - وَالْعَرَقُ الْمِكْتَلُ الضَّخْمُ قَالَ « تَصَدَّقْ بِهِ » . فَقَالَ مَا بَيْنَ لاَبَتَيْهَا أَحَدٌ أَفْقَرَ مِنَّا . قَالَ فَضَحِكَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم حَتَّى بَدَتْ أَنْيَابُهُ . قَالَ « فَخُذْهُ فَأَطْعِمْهُ أَهْلَكَ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنِ ابْنِ عُمَرَ وَعَائِشَةَ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ أَبِى هُرَيْرَةَ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا الْحَدِيثِ عِنْدَ أَهْلِ الْعِلْمِ فِى مَنْ أَفْطَرَ فِى رَمَضَانَ مُتَعَمِّدًا مِنْ جِمَاعٍ وَأَمَّا مَنْ أَفْطَرَ مُتَعَمِّدًا مِنْ أَكْلٍ أَوْ شُرْبٍ فَإِنَّ أَهْلَ الْعِلْمِ قَدِ اخْتَلَفُوا فِى ذَلِكَ فَقَالَ بَعْضُهُمْ عَلَيْهِ الْقَضَاءُ وَالْكَفَّارَةُ . وَشَبَّهُوا الأَكْلَ وَالشُّرْبَ بِالْجِمَاعِ . وَهُوَ قَوْلُ سُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ وَابْنِ الْمُبَارَكِ وَإِسْحَاقَ . وَقَالَ بَعْضُهُمْ عَلَيْهِ الْقَضَاءُ وَلاَ كَفَّارَةَ عَلَيْهِ لأَنَّهُ إِنَّمَا ذُكِرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم الْكَفَّارَةُ فِى الْجِمَاعِ وَلَمْ تُذْكَرْ عَنْهُ فِى الأَكْلِ وَالشُّرْبِ . وَقَالُوا لاَ يُشْبِهُ الأَكْلُ وَالشُّرْبُ الْجِمَاعَ . وَهُوَ قَوْلُ الشَّافِعِىِّ وَأَحْمَدَ . وَقَالَ الشَّافِعِىُّ وَقَوْلُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لِلرَّجُلِ الَّذِى أَفْطَرَ فَتَصَدَّقَ عَلَيْهِ « خُذْهُ فَأَطْعِمْهُ أَهْلَكَ » . يَحْتَمِلُ هَذَا مَعَانِىَ يَحْتَمِلُ أَنْ تَكُونَ الْكَفَّارَةُ عَلَى مَنْ قَدَرَ عَلَيْهَا وَهَذَا رَجُلٌ لَمْ يَقْدِرْ عَلَى الْكَفَّارَةِ فَلَمَّا أَعْطَاهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم شَيْئًا وَمَلَكَهُ فَقَالَ الرَّجُلُ مَا أَحَدٌ أَفْقَرَ إِلَيْهِ مِنَّا . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « خُذْهُ فَأَطْعِمْهُ أَهْلَكَ » . لأَنَّ الْكَفَّارَةَ إِنَّمَا تَكُونُ بَعْدَ الْفَضْلِ عَنْ قُوتِهِ . وَاخْتَارَ الشَّافِعِىُّ لِمَنْ كَانَ عَلَى مِثْلِ هَذَا الْحَالِ أَنْ يَأْكُلَهُ وَتَكُونَ الْكَفَّارَةُ عَلَيْهِ دَيْنًا فَمَتَى مَا مَلَكَ يَوْمًا مَا كَفَّرَ .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali el-Cahdamî ve Ebu Ammâr, -mânâ aynıdır ancak hadisin lafızları Ebu Ammâr'a aittir- onlara Süfyân b. Uyeyne, ona ez-Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Bir adam Hz. Peygamber'e (sav) gelip "Yâ Rasulullah! Helak oldum!" dedi. Nebî (sav), "Seni helak eden de nedir?" buyurdu. (Adam), "Ramazan'da hanımımla münasebette bulundu" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Bir köle azat edebilir misin?" buyurdu. (Adam), "Hayır" dedi. Rasulullah (sav), "Peş peşe iki ay oruç tutmaya güç yetirebilir misin?" buyurdu. (Adam), "Hayır" dedi. Nebî (sav), "60 fakiri doyurabilir misin?" buyurdu. (Adam), "Hayır" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Otur" buyurdu. (Adam) da oturdu. (O esnada) Rasulullah'a (sav) içinde hurma olan büyük bir sepet getirildi. -Râvilerden biri "el-'Arak (الْعَرَقُ), büyük bir sepettir" açıklamasında bulunmuştur- Nebî (sav), (adama), "(Bunu alıp) sadaka olarak dağıt" buyurdu. (Adam) da "(Medine'nin şu) iki siyah kayaları arasında bizden daha fakiri yoktur" dedi. (Bunun üzerine) Rasulullah (sav), azı dişleri gözükene dek gülüverdi. (Ardında da) "Onu al, ailene yedir" buyurdu.
Bu konuda İbn Ömer, Aişe ve Abdullah b. Amr'dan da hadis nakledilmiştir.
Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahih bir hadistir.
İlim ehli nezdinde, Ramazan'da bilerek cinsel münasebette bulunup orucunu bozan kimse hususunda amel bu hadise göredir. Orucunu yeyip içmek suretiyle bile bile bozana gelince, ilim ehli bu hususta ihtilaf etmiştir. Onların bir kısmı, o kişiye kazâ ve keffaret gerekeceğini ifade edip yeme ve içmeyi cinsel münasebete benzetmiştir ki bu, Süfyân es-Sevrî, İbn Mübârek ve İshâk'ın görüşüdür. Onların bir kısmı ise, ona keffâret değil, kazânın gereceğini benimsemiştir. Çünkü, Nebî'den (sav) cinsel münasebet hususunda keffâret nakledilmiş, ondan yeme ve içme hususunda rivayette bulunulmamıştır. Onlar, "Yeme ve içme, cinsel münasebete benzemez" demişlerdir ki bu, Şâfiî ve Ahmed (b. Hanbel'in) görüşüdür.
Şâfiî, Nebî'nin (sav), orucunu bozup kendisine infakta bulunduğu adama "Onu al, ailene yedir" sözünün pek çok anlama gelebileceğini ifade edip şunları demiştir:
Keffâret, muhtemelen güç yetirebilene gereklidir. Bu adam ise keffârete güç yetirememektedir. (Çünkü), Nebî (sav) kendisine bir şey verip (adam) ona sahip olduğunda "Benden daha fakiri yok" demiştir. Hz. Peygamber (sav) de "Onu al, ailene yedir" buyurmuştur. Nitekim keffâret, ancak azığın fazlalığında sonra (söz konusu) olur.
Şâfiî, bu gibi durumda olan bir kimsenin (o azığı) yemesini ve keffâretin de onun üzerinde bir borç olarak kalacağı (görüşünü) tercih etmiştir. (Ona göre kişi), ne zaman güç yetirebilirse o zaman keffâreti eda eder.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Savm 28, 3/102
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdurrahman Humeyd b. Abdurrahman ez-Zühri (Humeyd b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
KTB, ORUÇ
Müslüman, Hoşgörü, müsamaha
Oruç Olgusu
Oruç, bozan şeyler, cinsel ilişkide bulunmak
Oruç, kaza ve keffareti
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14248, M007207
Hadis:
حَدَّثَنِى أَبُو غَسَّانَ الْمِسْمَعِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارِ بْنِ عُثْمَانَ - وَاللَّفْظُ لأَبِى غَسَّانَ وَابْنِ الْمُثَنَّى - قَالاَ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ قَتَادَةَ عَنْ مُطَرِّفِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الشِّخِّيرِ عَنْ عِيَاضِ بْنِ حِمَارٍ الْمُجَاشِعِىِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ذَاتَ يَوْمٍ فِى خُطْبَتِهِ « أَلاَ إِنَّ رَبِّى أَمَرَنِى أَنْ أُعَلِّمَكُمْ مَا جَهِلْتُمْ مِمَّا عَلَّمَنِى يَوْمِى هَذَا كُلُّ مَالٍ نَحَلْتُهُ عَبْدًا حَلاَلٌ وَإِنِّى خَلَقْتُ عِبَادِى حُنَفَاءَ كُلَّهُمْ وَإِنَّهُمْ أَتَتْهُمُ الشَّيَاطِينُ فَاجْتَالَتْهُمْ عَنْ دِينِهِمْ وَحَرَّمَتْ عَلَيْهِمْ مَا أَحْلَلْتُ لَهُمْ وَأَمَرَتْهُمْ أَنْ يُشْرِكُوا بِى مَا لَمْ أُنْزِلْ بِهِ سُلْطَانًا وَإِنَّ اللَّهَ نَظَرَ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ فَمَقَتَهُمْ عَرَبَهُمْ وَعَجَمَهُمْ إِلاَّ بَقَايَا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَقَالَ إِنَّمَا بَعَثْتُكَ لأَبْتَلِيَكَ وَأَبْتَلِىَ بِكَ وَأَنْزَلْتُ عَلَيْكَ كِتَابًا لاَ يَغْسِلُهُ الْمَاءُ تَقْرَؤُهُ نَائِمًا وَيَقْظَانَ وَإِنَّ اللَّهَ أَمَرَنِى أَنْ أُحَرِّقَ قُرَيْشًا فَقُلْتُ رَبِّ إِذًا يَثْلَغُوا رَأْسِى فَيَدَعُوهُ خُبْزَةً قَالَ اسْتَخْرِجْهُمْ كَمَا اسْتَخْرَجُوكَ وَاغْزُهُمْ نُغْزِكَ وَأَنْفِقْ فَسَنُنْفِقَ عَلَيْكَ وَابْعَثْ جَيْشًا نَبْعَثْ خَمْسَةً مِثْلَهُ وَقَاتِلْ بِمَنْ أَطَاعَكَ مَنْ عَصَاكَ . قَالَ وَأَهْلُ الْجَنَّةِ ثَلاَثَةٌ ذُو سُلْطَانٍ مُقْسِطٌ مُتَصَدِّقٌ مُوَفَّقٌ وَرَجُلٌ رَحِيمٌ رَقِيقُ الْقَلْبِ لِكُلِّ ذِى قُرْبَى وَمُسْلِمٍ وَعَفِيفٌ مُتَعَفِّفٌ ذُو عِيَالٍ - قَالَ - وَأَهْلُ النَّارِ خَمْسَةٌ الضَّعِيفُ الَّذِى لاَ زَبْرَ لَهُ الَّذِينَ هُمْ فِيكُمْ تَبَعًا لاَ يَتْبَعُونَ أَهْلاً وَلاَ مَالاً وَالْخَائِنُ الَّذِى لاَ يَخْفَى لَهُ طَمَعٌ وَإِنْ دَقَّ إِلاَّ خَانَهُ وَرَجُلٌ لاَ يُصْبِحُ وَلاَ يُمْسِى إِلاَّ وَهُوَ يُخَادِعُكَ عَنْ أَهْلِكَ وَمَالِكَ » . وَذَكَرَ الْبُخْلَ أَوِ الْكَذِبَ « وَالشِّنْظِيرُ الْفَحَّاشُ » . وَلَمْ يَذْكُرْ أَبُو غَسَّانَ فِى حَدِيثِهِ « وَأَنْفِقْ فَسَنُنْفِقَ عَلَيْكَ » .
Tercemesi:
Bana Ebu Ğassân (Malik b. Abdulvahid) el-Mismeî', Muhammed b. Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr B. Osman -Bu hadisin metninin lafzı Ebu Ğassân'a ve İbn Müsennâya aittir.-, onlara Muaz b. Hişam, ona babası (Hişam b. Ebu Abdullah), ona Katade (b. Diame), ona Mutarrif b. Abdullah b. Şihhîr, ona da İyaz b. Himar el-Mücâşi'î, Rasulullah'ın (sav) bir gün hutbesinde şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Dikkat edin ki, Rabbim bana öğrettiklerinden bilmediklerinizi bugün size öğretmemi emretti. (Buyurdu ki :)Bir kula verdiğim her mal helaldir. Ben kullarımın hepsini müslüman olarak yarattım. Ama onlara (insanlardan-cinlerden) şeytanlar gelerek kendilerini dinlerinden alıp götürdüler. Benim kendilerine helal kıldıklarımı, onlara haram ettiler. Benim hakkında delil indirmediğim bir şeyi, bana şerik koşmalarını emrettiler.
Şüphesiz ki, Allah yer halkına bakarak onların Arabına ve Acemine şiddetle buğzetmiştir. Yalnız ehl-i kitabtan bir takım kişler hariç! (Allah buyurdu:) Ben seni ancak imtihan edeyim ve seninle başkalarını imtihan edeyim diye (peygamber olarak) gönderdim. Sana (sahifelere yazılı olan yıkanıp silinse de kalplerdekini) suyun (silinip) yıkamayacağı bir kitap indirdim. Onu uyurken, uyanıkken okursun. Gerçekten Allah bana Kureyş'i cayır cayır yakmamı emretti. Ben : Yâ Rabbi! O halde benim başımı yararlar, onu bir ekmek parçasına çevirirler, dedim. Onlar seni nasıl çıkardılarsa sen de onları çıkar. Onlara savaş aç ki, sana yardım edelim. İnfakta bulun, biz de sana lütuf ve keremde bulunalım! Sen bir ordu gönder. Biz onun beş mislini gönderelim! Sana itaat edenlerle birlikte isyan edenlere karşı savaş, buyurdu. Cennetlikler üç kısımdır :
1- Kuvvet sahibi, adaletli, insanlara iyilikte bulunan ve bu isteğine muvaffak kılınan!
2- Her akrabaya ve Müslümana karşı ince kalpli, merhametli bir adam!
3- Bir de iffetli (haram olan şeylerden kaçınan), dilenmeyen (rızkı için Allah'a tevekkülden vazgeçmeyen), çoluk çocuk sahibi (olup kimseden yardım istemeyen), buyurdu.
Cehennemlikler ise beş kısımdır :
1- Aklı (veya malı) olmayan kişidir. Böyleleri sizin aranızda size bağlı bulunurlar (haram işlemekten kaçınmazlar). Hiç bir aile ve mal edinmezler.
2- İsteğini yüze vurmayan hain, kapıyı çalsa (en ufak bir fırsatta) ona hıyanet eder.
3- Akşam-sabah ailen ve malın hakkında seni aldatmaya çalışan adam, buyurdu.
4 Cimriliği yahut yalanı da zikretmiştir.
5- Bir de kötü huylu küfürbaz.
Ebu Ğassân kendi hadisinde: 'İnfak et, biz de sana infak edeceğiz...' cümlesini rivayet etmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cennet ve sıfatü neîmihâ ve ehlihâ 7207, /1173
Senetler:
1. Iyaz b. Himar el-Mücaşi'i (Iyaz b. Himar b. Ebu Himar)
2. Ebu Abdullah Mutarrif b. Abdullah el-Haraşî (Mutarrif b. Abdullah b. Şıhhir b. Avf b. Ka'b b. Vakdân)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
5. Ebu Abdullah Muaz b. Hişam ed-Destevâî (Muaz b. Hişam b. Senber)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Cehennem,
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs. İnfak, Tasadduk, infak kültürü
KTB, CİHAD
KTB, YARATILIŞ
Şeytan, aldatıcılığı
Teşvik edilenler, İffetli olmak
Yaratılış, fıtrat üzere doğmak