Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyir şöyle rivayet etmiştir:
Hakîm b. Hizâm "Ey Allah'ın Rasulü, cahiliye döneminde, sılayı rahim, köle azat etme ve sadaka gibi yaptığım ibadet ve iyilikler hakkında ne buyurursunuz?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de "daha önce yapmış olduğun hayırlar sayesinde İslam'a girdin." buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15331, B002220
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّ حَكِيمَ بْنَ حِزَامٍ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَرَأَيْتَ أُمُورًا كُنْتُ أَتَحَنَّثُ - أَوْ أَتَحَنَّتُ بِهَا - فِى الْجَاهِلِيَّةِ مِنْ صِلَةٍ وَعَتَاقَةٍ وَصَدَقَةٍ ، هَلْ لِى فِيهَا أَجْرٌ قَالَ حَكِيمٌ - رضى الله عنه - قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَسْلَمْتَ عَلَى مَا سَلَفَ لَكَ مِنْ خَيْرٍ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Urve b. Zübeyir şöyle rivayet etmiştir:
Hakîm b. Hizâm "Ey Allah'ın Rasulü, cahiliye döneminde, sılayı rahim, köle azat etme ve sadaka gibi yaptığım ibadet ve iyilikler hakkında ne buyurursunuz?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de "daha önce yapmış olduğun hayırlar sayesinde İslam'a girdin." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 100, 1/628
Senetler:
1. Hakîm b. Hizam el-Kuraşî (Hakîm b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay b. Kilab)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Amel, müslüman olmadan önceki ameller
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِىُّ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الْقَاسِمِ حَدَّثَهُ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ جَعْفَرِ بْنِ الزُّبَيْرِ حَدَّثَهُ أَنَّ عَبَّادَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم تَقُولُ أَتَى رَجُلٌ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى الْمَسْجِدِ فِى رَمَضَانَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ احْتَرَقْتُ . فَسَأَلَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مَا شَأْنُهُ قَالَ أَصَبْتُ أَهْلِى . قَالَ "تَصَدَّقْ." قَالَ وَاللَّهِ مَا لِى شَىْءٌ وَلاَ أَقْدِرُ عَلَيْهِ . قَالَ "اجْلِسْ." فَجَلَسَ فَبَيْنَمَا هُوَ عَلَى ذَلِكَ أَقْبَلَ رَجُلٌ يَسُوقُ حِمَارًا عَلَيْهِ طَعَامٌ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "أَيْنَ الْمُحْتَرِقُ آنِفًا." فَقَامَ الرَّجُلُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "تَصَدَّقْ بِهَذَا." فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَعَلَى غَيْرِنَا فَوَاللَّهِ إِنَّا لَجِيَاعٌ مَا لَنَا شَىْءٌ . قَالَ "كُلُوهُ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14588, D002394
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِىُّ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الْقَاسِمِ حَدَّثَهُ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ جَعْفَرِ بْنِ الزُّبَيْرِ حَدَّثَهُ أَنَّ عَبَّادَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم تَقُولُ أَتَى رَجُلٌ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى الْمَسْجِدِ فِى رَمَضَانَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ احْتَرَقْتُ . فَسَأَلَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مَا شَأْنُهُ قَالَ أَصَبْتُ أَهْلِى . قَالَ "تَصَدَّقْ." قَالَ وَاللَّهِ مَا لِى شَىْءٌ وَلاَ أَقْدِرُ عَلَيْهِ . قَالَ "اجْلِسْ." فَجَلَسَ فَبَيْنَمَا هُوَ عَلَى ذَلِكَ أَقْبَلَ رَجُلٌ يَسُوقُ حِمَارًا عَلَيْهِ طَعَامٌ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "أَيْنَ الْمُحْتَرِقُ آنِفًا." فَقَامَ الرَّجُلُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "تَصَدَّقْ بِهَذَا." فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَعَلَى غَيْرِنَا فَوَاللَّهِ إِنَّا لَجِيَاعٌ مَا لَنَا شَىْءٌ . قَالَ "كُلُوهُ."
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Davud el-Mehri, ona İbn Vehb, ona Amr b. Hâris, ona Abdurrahman b. Kasım, ona Muhammed b. Cafer b. Zübeyr, ona Abbad b. Abdullah b. Zübeyr, ona da Nebî'nin (sav) hanımı Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, Ramazan'da (iken) mescitte(ki) Rasulullah'ın (sav) yanına gelip ya Rasulullah! Yandım dedi. Nebî (sav), ona ne olduğunu sordu. O, (oruçlu iken) hanımımla beraber oldum dedi. Hz. Peygamber (sav), "infakta bulun" buyurdu. O, Vallahi! Benim bir şeyim yok. Ona güç de yetiremem dedi. Rasulullah (sav) "otur" buyurdu. O da oturuverdi. O, bu hâlde iken, üzerinde yiyecek olan bir eşeği süren adam geldi. Nebî (sav), "az önce yanan nerede" buyurdu. O adam (hemen) kalktı. Hz. Peygamber (sav), "bunları infak et" buyurdu. O, ya Rasulullah! Bizden başkasına mı (infak edeceğim)? Vallahi! Bizler açız; bizim (yiyecek) bir şey(imiz) yok dedi. Rasulullah (sav), "(o zaman), onu siz yiyin" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Savm 37, /556
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Abbad b. Abdullah el-Kuraşi (Abbad b. Abdullah b. Zübeyir b. Avvam)
3. Muhammed b. Cafer el-Esedi (Muhammed b. Cafer b. Zübeyir b. Avvam)
4. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Kasım et-Teymî (Abdurrahman b. Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir Sıddîk)
5. Amr b. Haris el-Ensarî (Amr b. Haris b. Yakub)
6. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
7. Süleyman b. Davud el-Mehri (Süleyman b. Davud b. Hammad b. Sa'd)
Konular:
Din, din kolaylıktır
KTB, ORUÇ
Oruç Olgusu
Oruç, bozan şeyler, cinsel ilişkide bulunmak
Oruç, kaza ve keffareti
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15197, T002610
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو عَمَّارٍ الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ الْخُزَاعِىُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمُرَ قَالَ : أَوَّلُ مَنْ تَكَلَّمَ فِى الْقَدَرِ مَعْبَدٌ الْجُهَنِىُّ قَالَ : فَخَرَجْتُ أَنَا وَحُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحِمْيَرِىُّ حَتَّى أَتَيْنَا الْمَدِينَةَ فَقُلْنَا لَوْ لَقِينَا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلْنَاهُ عَمَّا أَحْدَثَ هَؤُلاَءِ الْقَوْمُ . قَالَ فَلَقِينَاهُ يَعْنِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَهُوَ خَارِجٌ مِنَ الْمَسْجِدِ قَالَ : فَاكْتَنَفْتُهُ أَنَا وَصَاحِبِى قَالَ: فَظَنَنْتُ أَنَّ صَاحِبِى سَيَكِلُ الْكَلاَمَ إِلَىَّ فَقُلْتُ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ إِنَّ قَوْمًا يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَقَفَّرُونَ الْعِلْمَ وَيَزْعُمُونَ أَنْ لاَ قَدَرَ وَأَنَّ الأَمْرَ أُنُفٌ قَالَ : فَإِذَا لَقِيتَ أُولَئِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنِّى مِنْهُمْ بَرِىءٌ وَأَنَّهُمْ مِنِّى بُرَآءُ وَالَّذِى يَحْلِفُ بِهِ عَبْدُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ أَحَدَهُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا قُبِلَ ذَلِكَ مِنْهُ حَتَّى يُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ . قَالَ: ثُمَّ أَنْشَأَ يُحَدِّثُ فَقَالَ: قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ حَتَّى أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَلْزَقَ رُكْبَتَهُ بِرُكْبَتِهِ ثُمَّ قَالَ : يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ فَمَا الإِسْلاَمُ ؟ قَالَ « شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَحَجُّ الْبَيْتِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ » . قَالَ فَمَا الإِحْسَانُ ؟ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فِى كُلِّ ذَلِكَ يَقُولُ لَهُ صَدَقْتَ . قَالَ فَتَعَجَّبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ ؟ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا ؟ قَالَ أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ أَصْحَابَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبُنْيَانِ » . قَالَ عُمَرُ فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ذَلِكَ بِثَلاَثٍ فَقَالَ « يَا عُمَرُ هَلْ تَدْرِى مَنِ السَّائِلُ ؟ ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ » حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا كَهْمَسُ بْنُ الْحَسَنِ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ عَنْ كَهْمَسٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ . وَفِى الْبَابِ عَنْ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ وَأَنَسِ بْنِ مَالِكٍ وَأَبِى هُرَيْرَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ قَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ نَحْوُ هَذَا عَنْ عُمَرَ . وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالصَّحِيحُ هُوَ ابْنُ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ebu Ammâr el-Hüseyn b. Hureys el-Huzâî, ona Veki’, ona Kehmes b. el-Hasen, ona Abdullah b. Büreyde, Yahya b. Ya’mur’un şöyle anlattığını rivayet etti: Kader konusunda ilk konuşan kişi, Ma’bed el Cühenî oldu. Bunun üzerine ben ve Humeyd b. Abdurrahman el Hımyerî ile birlikte yola çıkıp Medine’ye geldik. Hz. Peygamber’in (sav) ashabından bir kişi ile karşılaşırsak ona şu kimselerin ortaya attıkları kader konusunu soralım dedik. Derken Abdullah b. Ömer ile karşılaştık. Abdullah mescitten dışarı çıkıyordu. Arkadaşımla birlikte onun yanına vardık. Arkadaşımın bu konuda konuşmayı bana bırakacağına inandığım için İbn Ömer’e “Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler Kur’ân okuyorlar ve ilimde derin meselelere dalıyorlar, kader diye bir şeyin olmadığını her işin (ezelde takdir edilmeyip) hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu söylüyorlar” dedim. Abdullah b. Ömer şöyle dedi: “Onlarla bir daha karşılaşırsan benim onlardan uzak olduğumu, onların da benden uzak olduklarını kendilerine bildir. Abdullah’ın yeminle söyleyebileceği bir gerçek varsa oda şudur: Onlardan biri Allah yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa kadere ve kaderin hayrına ve şerrine iman etmedikçe kendisinden kabul edilmez. Yahya b. Ya’mur dedi ki: Sonra Abdullah b. Ömer bir hadis rivayet etmeye başladı ve şöyle anlattı: Ömer b. Hattâb bize dedi ki: Rasûlullah’ın (sav) yanında bulunduğumuz bir sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk belirtisi görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini tanımıyordu. Bu kimse Rasulullah’ın (sav) yanına geldi ve dizini onun dizine yapıştırdı ve “Ey Muhammed! İman nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem (sav) şöyle cevap verdi: “İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır.” Sonra o adam “İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasulü (sav) şöyle cevapladı: “Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet edip, namazı kılmak zekat vermek haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” Sonra o adam “İhsan nedir?” diye sordu. Rasulullah (sav) bu soruya da şöyle cevap verdi: “Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o seni her an görmektedir.” Ömer dedi ki: Tüm bu sorduğu sorularda Rasulullah’ın (sav) cevabı üzerine o kimse hep “doğru söyledin” diyordu. Biz de bu adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de aldığı cevabı doğruluyordu. O adam tekrar sordu: “Kıyamet ne zaman kopacaktır?” Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle dedi: “Kıyamet hakkında soruya muhatap olan kişi, sorandan daha bilgili değildir.” Bu sefer o adam “Kıyametin alametleri nedir?” diye sordu. Rasul-i Ekrem de (sav) şöyle dedi: “Cariyenin hanımefendisini doğurması, (yani doğan çocukların ana ve babalarına köle muamelesi yapmaları) yalın ayak, çıplak ve fakir koyun çobanlarını yaptırdıkları binalarla boy ölçüşürken görmendir.” Ömer dedi ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasulullah (sav), benimle karşılaştı ve “Ey Ömer! O (gün) soru soran kimdi! biliyor musun? O Cibril idi, size dini konuları öğretmeye gelmişti” dedi.
Ahmed b. Muhammed, İbn’ül Mübarek vasıtasıyla Kehmes b. el-Hasen’den aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Bize Muhamed b. el-Müsennâ, ona Muaz b. Muaz, ona Kehmes aynı senedle mana itibarıyla benzer rivayette bulunmuştur. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen-sahihtir. Ömer’den değişik şekillerde de bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir. Aynı hadis, İbn Ömer vasıtası ile Hz. Peygamberden rivayet edilmiştir. Sahih olan rivayet, İbn Ömer’in (babası) Ömer’den yaptığı rivayettir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 4, 5/6
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları, Kitaplara iman
İnanç, Cibril Hadisi
İslam, islam nedir?
KTB, İMAN
KTB, KADER
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14846, T000850
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَزِّمِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى حَجٍّ أَوْ عُمْرَةٍ فَاسْتَقْبَلَنَا رِجْلٌ مِنْ جَرَادٍ فَجَعَلْنَا نَضْرِبُهُ بِسِيَاطِنَا وَعِصِيِّنَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « كُلُوهُ فَإِنَّهُ مِنْ صَيْدِ الْبَحْرِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ . لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ أَبِى الْمُهَزِّمِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ . وَأَبُو الْمُهَزِّمِ اسْمُهُ يَزِيدُ بْنُ سُفْيَانَ وَقَدْ تَكَلَّمَ فِيهِ شُعْبَةُ . وَقَدْ رَخَّصَ قَوْمٌ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ لِلْمُحْرِمِ أَنْ يَصِيدَ الْجَرَادَ وَيَأْكُلَهُ وَرَأَى بَعْضُهُمْ عَلَيْهِ صَدَقَةً إِذَا اصْطَادَهُ وَأَكَلَهُ .
Tercemesi:
Bize Ebu Kureyb, ona Vekî’, ona Hammâd b. Seleme, ona Ebu’l-Mühezzim, Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bir hac ya da bir umre yapmak üzere Rasulullah (sav) ile birlikte yola çıkmıştık. Karşımıza bir çekirge sürüsü çıktı, kamçılarımızla, sopalarımızla onları vurmaya başladık. Nebi (sav): “Onu yiyebilirisiniz, çünkü o, deniz avındandır” buyurdu.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu garip bir hadistir.
Biz bunu ancak Ebu’l-Mühezzim’in Ebu Hureyre’den rivayet ettiği bir hadis olarak biliyoruz. Ebu’l-Mühezzim’in ismi, Yezid b. Süfyan’dır. Şu‘be, onun hakkında bazı tenkitlerde bulunmuştur. İlim ehlinden bazı kimseler, ihramlı bir kimsenin çekirge avlayıp yemesine ruhsat vermekle birlikte, bazılarına göre çekirgeyi kendisi avlayıp yiyecek olursa sadaka vermesi gerekir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Hac 27, 3/207
Senetler:
()
Konular:
Avlanma, av hayvanları
Avlanma, avlanmayla ilgili hükümler
Hac, ihramlı iken avlanma,
Hac, İhramlıya mübah olan şeyler
Hac, İhramlıya Yasak Olan Şeyler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15199, T002611
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا عَبَّادُ بْنُ عَبَّادٍ الْمُهَلَّبِىُّ عَنْ أَبِى جَمْرَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَدِمَ وَفْدُ عَبْدِ الْقَيْسِ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا : إِنَّا هَذَا الْحَىَّ مِنْ رَبِيعَةَ وَلَسْنَا نَصِلُ إِلَيْكَ إِلاَّ فِى أَشْهُرِ الْحَرَامِ فَمُرْنَا بِشَىْءٍ نَأْخُذُهُ عَنْكَ وَنَدْعُو إِلَيْهِ مَنْ وَرَاءَنَا . فَقَالَ « آمُرُكُمْ بِأَرْبَعٍ : الإِيمَانِ بِاللَّهِ ثُمَّ فَسَّرَهَا لَهُمْ شَهَادَةَ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامَ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ وَأَنْ تُؤَدُّوا خُمْسَ مَا غَنِمْتُمْ » . حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَبِى جَمْرَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِثْلَهُ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ وَأَبُو جَمْرَةَ الضُّبَعِىُّ اسْمُهُ نَصْرُ بْنُ عِمْرَانَ . وَقَدْ رَوَاهُ شُعْبَةُ عَنْ أَبِى جَمْرَةَ أَيْضًا وَزَادَ فِيهِ أَتَدْرُونَ مَا الإِيمَانُ ؟ شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ وَذَكَرَ الْحَدِيثَ . سَمِعْتُ قُتَيْبَةَ بْنَ سَعِيدٍ يَقُولُ مَا رَأَيْتُ مِثْلَ هَؤُلاَءِ الأَشْرَافِ الأَرْبَعَةِ : مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ وَاللَّيْثِ بْنِ سَعْدٍ وَعَبَّادِ بْنِ عَبَّادٍ الْمُهَلَّبِىِّ وَعَبْدِ الْوَهَّابِ الثَّقَفِىِّ . قَالَ قُتَيْبَةُ كُنَّا نَرْضَى أَنْ نَرْجِعَ مِنْ عِنْدِ عَبَّادٍ كُلَّ يَوْمٍ بِحَدِيثَيْنِ وَعَبَّادُ بْنُ عَبَّادٍ هُوَ مِنْ وَلَدِ الْمُهَلَّبِ بْنِ أَبِى صُفْرَةَ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Abbâd b. Abbâd el-Mühellebî, ona Ebu Cemre, İbn Abbas’ın şöyle anlattığını rivayet etti: Abdulkays heyeti Rasulullah’a (sav) geldi ve “Biz Rabia kabilesinin şu boyu olarak seninle ancak haram aylarda görüşebiliyoruz. Bize bir şey emret ki onu senden öğrenip arkamızda olanları da ona davet edelim” dediler. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: “Dört şeyi size emrederim: Öncelikle Allah’a iman.” Sonra Allah’a imanı şöyle tefsir etti: “İman, Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de Allah’ın kulu elçisi olduğuma şehâdet edip, namaz kılmak, zekat vermek ve ganimet olarak ele geçirdiğiniz şeylerden beşte birini vermektir.”
Kuteybe, Hammad b. Zeyd, Ebu Cemre isnadıyla İbn Abbas’tan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 5, 5/8
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Cemre Nasr b. İmran ed-Duba'î (Nasr b. İmran b. Asım b. Vasi)
3. Ebu Muaviye Abbad b. Abbad el-Mühellebî (Abbad b. Abbad b. Habib b. Mühelleb)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
İman ve Amel, İman-amel bütünlüğü
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
İslam, İslamın Şartları
KTB, İMAN
حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ - رضى الله عنهما - قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ جَاءَ رَجُلٌ مُشْرِكٌ مُشْعَانٌّ طَوِيلٌ بِغَنَمٍ يَسُوقُهَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « بَيْعًا أَمْ عَطِيَّةً أَوْ قَالَ أَمْ هِبَةً » . قَالَ لاَ بَلْ بَيْعٌ . فَاشْتَرَى مِنْهُ شَاةً .
Bize Ebu Nu'man, ona Mu’temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
Biz Hz. Peygamber (sav) ile birlikteydik. Sonra saçı dağınık, uzun boylu müşrik bir adam koyunlarını sürerek geldi. Hz. Peygamber (sav), ona “satılık mı yoksa bağış mı?” diye sordu. Adam: “satılık” dedi. Hz. peygamber (sav) de, ondan bir koyun satın aldı.
Açıklama: Hadisin tamamı için B005382 numaralı hadise bakılabilir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15182, B002216
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ - رضى الله عنهما - قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ جَاءَ رَجُلٌ مُشْرِكٌ مُشْعَانٌّ طَوِيلٌ بِغَنَمٍ يَسُوقُهَا فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « بَيْعًا أَمْ عَطِيَّةً أَوْ قَالَ أَمْ هِبَةً » . قَالَ لاَ بَلْ بَيْعٌ . فَاشْتَرَى مِنْهُ شَاةً .
Tercemesi:
Bize Ebu Nu'man, ona Mu’temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
Biz Hz. Peygamber (sav) ile birlikteydik. Sonra saçı dağınık, uzun boylu müşrik bir adam koyunlarını sürerek geldi. Hz. Peygamber (sav), ona “satılık mı yoksa bağış mı?” diye sordu. Adam: “satılık” dedi. Hz. peygamber (sav) de, ondan bir koyun satın aldı.
Açıklama:
Hadisin tamamı için B005382 numaralı hadise bakılabilir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 99, 1/626
Senetler:
1. Abdurrahman b. Ebu Bekir es-Sıddık (Abdurrahman b. Abdullah b. Osman b. Amir)
2. Ebu Osman en-Nehdî (Abdurrahman b. Mül b. Amr b. Adiy b. Vehb)
3. Ebu Mu'temir Süleyman b. Tarhân et-Teymî (Süleyman b. Tarhân)
4. Ebu Muhammed Mu'temir b. Süleyman et-Teymi (Mu'temir b. Süleyman b. Tarhân)
5. Ebu Numan Muhammed b. Fadl es-Sedûsî (Muhammed b. Fadl)
Konular:
Ticaret, müşrik/kafir/ehl-i kitab'la
Bize İbn Ebî Ömer, ona Abdullah b. Muâz es-San'ânî, ona Ma'mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir yolculukta Rasûlullah (sav) ile beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
“- Ey Allah’ın Rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için şüphesiz kolaydır: Allah’a kulluk yapar, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!”
Sonra Hz. Peygamber;
“- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? diye sordu ve şöyle devam etti: Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de insanın gece karanlığında namaz kılmasıdır.”
Sonra Hz. Peygamber şu âyetleri okudur: “Onlar, korku ve ümit içinde Rablerine ibadet etmek üzere yataklarından kalkarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık onlar için ne mutluluklar saklandığını kimse bilmez. İman etmiş kimse, günaha batmış kimse gibi olur mu? Bunlar elbette eşit değildirler. İman edip dünya ve ahirete yararlı işler yapanlara, yapmış olduklarına karşılık, hazır olarak onları bekleyen, huzur içinde kalacakları cennetler vardır." (Secde, 32/16-19).
Sonra,
“- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?” diye sordu. Ben de;
“- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Şöyle devam etti:
“- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır.” Sonra;
“- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?” dedi. Ben yine;
“- Buyur, ey Allah’ın elçisi!” dedim. Dilini göstererek;
“- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben;
“- Ey Allah’ın elçisi, konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum.
“- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasadından başka bir şey midir?” dedi.
Ebû İsa şöyle dedi: Bu hadis, hasen-sahihtir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15213, T002616
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ الصَّنْعَانِىُّ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ أَبِى النَّجُودِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ قَالَ : كُنْتُ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ فَأَصْبَحْتُ يَوْمًا قَرِيبًا مِنْهُ وَنَحْنُ نَسِيرُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِى بِعَمَلٍ يُدْخِلُنِى الْجَنَّةَ وَيُبَاعِدُنِى مِنَ النَّارِ . قَالَ « لَقَدْ سَأَلْتَنِى عَنْ عَظِيمٍ وَإِنَّهُ لَيَسِيرٌ عَلَى مَنْ يَسَّرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ تَعْبُدُ اللَّهَ وَلاَ تُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمُ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِى الزَّكَاةَ وَتَصُومُ رَمَضَانَ وَتَحُجُّ الْبَيْتَ » . ثُمَّ قَالَ « أَلاَ أَدُلُّكَ عَلَى أَبْوَابِ الْخَيْرِ: الصَّوْمُ جُنَّةٌ وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ وَصَلاَةُ الرَّجُلِ مِنْ جَوْفِ اللَّيْلِ » . قَالَ ثُمَّ تَلاَ ( تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ ) حَتَّى بَلَغَ ( يَعْمَلُونَ ) ثُمَّ قَالَ « أَلاَ أُخْبِرُكَ بِرَأْسِ الأَمْرِ كُلِّهِ وَعَمُودِهِ وَذِرْوَةِ سَنَامِهِ ؟» . قُلْتُ بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « رَأْسُ الأَمْرِ الإِسْلاَمُ وَعَمُودُهُ الصَّلاَةُ وَذِرْوَةُ سَنَامِهِ الْجِهَادُ » . ثُمَّ قَالَ « أَلاَ أُخْبِرُكَ بِمَلاَكِ ذَلِكَ كُلِّهِ ؟ » . قُلْتُ بَلَى يَا نَبِىَّ اللَّهِ قَالَ فَأَخَذَ بِلِسَانِهِ قَالَ « كُفَّ عَلَيْكَ هَذَا » . فَقُلْتُ يَا نَبِىَّ اللَّهِ وَإِنَّا لَمُؤَاخَذُونَ بِمَا نَتَكَلَّمُ بِهِ ؟ فَقَالَ « ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا مُعَاذُ وَهَلْ يَكُبُّ النَّاسَ فِى النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ أَوْ عَلَى مَنَاخِرِهِمْ إِلاَّ حَصَائِدُ أَلْسِنَتِهِمْ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize İbn Ebî Ömer, ona Abdullah b. Muâz es-San'ânî, ona Ma'mer, ona Âsım b. Ebî'n-Necûd, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir yolculukta Rasûlullah (sav) ile beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek;
“- Ey Allah’ın Rasûlü; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için şüphesiz kolaydır: Allah’a kulluk yapar, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın! Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!”
Sonra Hz. Peygamber;
“- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? diye sordu ve şöyle devam etti: Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de insanın gece karanlığında namaz kılmasıdır.”
Sonra Hz. Peygamber şu âyetleri okudur: “Onlar, korku ve ümit içinde Rablerine ibadet etmek üzere yataklarından kalkarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık onlar için ne mutluluklar saklandığını kimse bilmez. İman etmiş kimse, günaha batmış kimse gibi olur mu? Bunlar elbette eşit değildirler. İman edip dünya ve ahirete yararlı işler yapanlara, yapmış olduklarına karşılık, hazır olarak onları bekleyen, huzur içinde kalacakları cennetler vardır." (Secde, 32/16-19).
Sonra,
“- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?” diye sordu. Ben de;
“- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. Şöyle devam etti:
“- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır.” Sonra;
“- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?” dedi. Ben yine;
“- Buyur, ey Allah’ın elçisi!” dedim. Dilini göstererek;
“- Buna sahip ol!” buyurdu. Ben;
“- Ey Allah’ın elçisi, konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?” diye sordum.
“- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasadından başka bir şey midir?” dedi.
Ebû İsa şöyle dedi: Bu hadis, hasen-sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 8, 5/11
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Abdullah b. Muaz es-San'ânî (Abdullah b. Muaz)
6. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Adab, sohbet adabı
İbadet, Gece ibadeti
İbadet, Namaz
İslam, İslamın Şartları
KTB, CİHAD
KTB, NAMAZ,
KTB, TEVHİD
Takva, eline ve diline sahip olmak
Tevhid, Cennete götüren ameller
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15191, T002607
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ : لَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاسْتُخْلِفَ أَبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ كَفَرَ مَنْ كَفَرَ مِنَ الْعَرَبِ فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لأَبِى بَكْرٍ: كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا : لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَمَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ عَصَمَ مِنِّى مَالَهُ وَنَفْسَهُ إِلاَّ بِحَقِّهِ وَحِسَابُهُ عَلَى اللَّهِ » . قَالَ أَبُو بَكْرٍ وَاللَّهِ لأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ الزَّكَاةِ وَالصَّلاَةِ فَإِنَّ الزَّكَاةَ حَقُّ الْمَالِ وَاللَّهِ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً كَانُوا يُؤَدُّونَهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَقَاتَلْتُهُمْ عَلَى مَنْعِهِ فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : فَوَاللَّهِ مَا هُوَ إِلاَّ أَنْ رَأَيْتُ أَنَّ اللَّهَ قَدْ شَرَحَ صَدْرَ أَبِى بَكْرٍ لِلْقِتَالِ فَعَرَفْتُ أَنَّهُ الْحَقُّ . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ وَهَكَذَا رَوَى شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ . وَرَوَى عِمْرَانُ الْقَطَّانُ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِى بَكْرٍ وَهُوَ حَدِيثٌ خَطَأٌ وَقَدْ خُولِفَ عِمْرَانُ فِى رِوَايَتِهِ عَنْ مَعْمَرٍ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona el-Leys, ona Ukayl, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abbdullah b. Utbe b. Mess’ud, Ebu Hüreyre’nin şöyle anlattığını rivayet etti: “Rasulullah (sav) vefat edip de Ebu Bekir halife seçilince Araplardan kafir olup İslam’dan çıkanlar oldu. Ömer b. Hattâb, Ebu Bekir’e şöyle dedi: “Rasulullah’ın (sav), ‘Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur) deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Kim lâ ilâhe illallah derse –haklı olma durumu hariç- malını ve canını benden korumuş olur. (İçinde taşıdığı gerçek inancın) hesabı Allah’a kalmıştır’ şeklindeki sözü ortada iken insanlarla nasıl savaşacaksın?” Ebu Bekir de şu karşılığı verdi: Namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlara karşı vallahi savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Allah’a yemin ederim ki Rasulullah’a (sav) verdikleri bir deve yularını bana vermeseler bunun verilmemesi yüzünden kendileriyle savaşırım. Bunun üzerine Ömer b. Hattâb şöyle dedi: Vallahi Ebu Bekir’in görüşünü kabul etmemin nedeni, Allah’ın savaş konusunda onun göğsüne genişlik verdiğini görmem ve kendisinin hak üzerinde olduğunu anlamam olmuştur.”
Tirmizî: Bu hadis, hasen-sahihtir. Şuayb b. Ebu Hamza, Zührî, Ubeydullah b. Abdullah vasıtası ile Ebû Hüreyre’den bu şekilde bir rivayette bulunmuştur. İmran el Kattan, bu hadisi Ma’mer, Zührî, Enes b. Mâlik vasıtası ile Ebu Bekir’den rivayet etmiştir. Ancak bu rivayet yanlıştır. İmrân’a Ma’mer’den yaptığı rivayette muhalefet edilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 1, 5/3
Senetler:
()
Konular:
KTB, TEVHİD
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği Zekat, vermemenin cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15203, T002613
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ هُرَيْمُ بْنُ مِسْعَرٍ الأَزْدِىُّ التِّرْمِذِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَطَبَ النَّاسَ فَوَعَظَهُمْ ثُمَّ قَالَ « يَا مَعْشَرَ النِّسَاءِ تَصَدَّقْنَ فَإِنَّكُنَّ أَكْثَرُ أَهْلِ النَّارِ » . فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ : وَلِمَ ذَاكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ « لِكَثْرَةِ لَعْنِكُنَّ » . يَعْنِى وَكُفْرَكُنَّ الْعَشِيرَ . قَالَ « وَمَا رَأَيْتُ مِنْ نَاقِصَاتِ عَقْلٍ وَدِينٍ أَغْلَبَ لِذَوِى الأَلْبَابِ وَذَوِى الرَّأْىِ مِنْكُنَّ » . قَالَتِ امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ وَمَا نُقْصَانُ دِينِهَا وَعَقْلِهَا ؟ قَالَ « شَهَادَةُ امْرَأَتَيْنِ مِنْكُنَّ بِشَهَادَةِ رَجُلٍ وَنُقْصَانُ دِينِكُنَّ الْحَيْضَةُ تَمْكُثُ إِحْدَاكُنَّ الثَّلاَثَ وَالأَرْبَعَ لاَ تُصَلِّى » . وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ وَابْنِ عُمَرَ . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ حَسَنٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Abdullah Hüreym b. Mis’ar el-Ezdî et-Tirmizî, ona Abdulaziz b. Muhammed, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası, Ebu Hüreyre’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Rasulullah (sav) insanlara bir konuşma yaparak öğüt verdi ve şöyle buyurdu: “Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz, çünkü Cehennemin çoğunluğu sizdendir.” Bunun üzerine içlerinden bir kadın “Ey Allah’ın Rasulü! Bunun sebebi nedir?” diye sorunca Rasul-i Ekrem (sav) “Çok lanet okumanızdır” yani kocalarınıza karşı nankörlük etmenizdir dedi. Rasulullah (sav) şöyle devam etti: “Akıllı ve dirayetli erkekleri; siz akıl ve dini noksan kadınlardan daha çabuk yoldan çıkaranı görmedim.” İçlerinden bir kadın “Kadının dininin ve aklının eksik olması ne demektir?” diye sordu. Allah Rasulü (sav) şöyle dedi: “Sizden iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine eşittir. Dininizin eksikliği ise âdet görmenizdir ki âdetli olduğunuz günlerde üç dört gün namaz kılamazsınız.”
Bu konuda Ebu Said ve İbn Ömer’den de hadis rivayet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih-garib-hasendir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, İmân 6, 5/10
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Yezid Süheyl b. Ebu Salih es-Semmân (Süheyl b. Zekvan)
4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
5. Ebu Abdullah Hüreym b. Mis'ar el-Ezdî (Hüreym b. Mis'ar)
Konular:
Kadın, ahiretteki durumu
Kadın, akıl ve dini eksik mi?
Nankörlük, kadının kocasına karşı nankörlüğü
Oruç, hayızlı kadının oruç tutması
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - سَأَلَهُ رَجُلٌ شَهِدْتَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعِيدَ أَضْحًى أَوْ فِطْرًا قَالَ نَعَمْ لَوْلاَ مَكَانِى مِنْهُ مَا شَهِدْتُهُ - يَعْنِى مِنْ صِغَرِهِ - قَالَ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى ثُمَّ خَطَبَ ، وَلَمْ يَذْكُرْ أَذَانًا وَلاَ إِقَامَةً ، ثُمَّ أَتَى النِّسَاءَ فَوَعَظَهُنَّ وَذَكَّرَهُنَّ وَأَمَرَهُنَّ بِالصَّدَقَةِ ، فَرَأَيْتُهُنَّ يَهْوِينَ إِلَى آذَانِهِنَّ وَحُلُوقِهِنَّ يَدْفَعْنَ إِلَى بِلاَلٍ ، ثُمَّ ارْتَفَعَ هُوَ وَبِلاَلٌ إِلَى بَيْتِهِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
15087, B005249
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - سَأَلَهُ رَجُلٌ شَهِدْتَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعِيدَ أَضْحًى أَوْ فِطْرًا قَالَ نَعَمْ لَوْلاَ مَكَانِى مِنْهُ مَا شَهِدْتُهُ - يَعْنِى مِنْ صِغَرِهِ - قَالَ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى ثُمَّ خَطَبَ ، وَلَمْ يَذْكُرْ أَذَانًا وَلاَ إِقَامَةً ، ثُمَّ أَتَى النِّسَاءَ فَوَعَظَهُنَّ وَذَكَّرَهُنَّ وَأَمَرَهُنَّ بِالصَّدَقَةِ ، فَرَأَيْتُهُنَّ يَهْوِينَ إِلَى آذَانِهِنَّ وَحُلُوقِهِنَّ يَدْفَعْنَ إِلَى بِلاَلٍ ، ثُمَّ ارْتَفَعَ هُوَ وَبِلاَلٌ إِلَى بَيْتِهِ .
Tercemesi:
Bize Sufyân es-Sevrî, Abdurrahmân ibn Âbis'ten haber verdi (o, şöyle demiştir): Ben îbn Abbâs(R)'tan işittim. Bir adam ona:
— Sen Rasûlullah (S) ile beraber kurbân yâhud ramazân bayramına çıkışta hazır bulundun mu? diye sordu.
İbn Abbâs da ona şu cevâbı verdi:
— Evet (bulundum). O'na olan yakınlığım da olmasaydı orada hazır bulunamayacaktım.
Râvî: Yaşımın küçüklüğünden dolayı bulunamayacaktım, demek istiyor, demiştir. İbn Abbâs:
— Rasûlullah (S) namazgaha çıkıp bayram namazını kıldırdı. Sonra insanlara hutbe yaptı, dedi de bu namazda ne ezan, ne de ikaa-met zikretmedi.
Yine îbn Abbâs şöyle devam etti:
— Sonra Rasûlullah, kadınların bulunduğu tarafa geldi, onlara da va'z etti, hatırlatmalar yaptı ve sadaka vermelerini emretti. Bu emir üzerine ben kadınları gördüm ki her biri ellerini kulaklarına, boyunlarına uzatıp zînetlerini Bilâl'e veriyorlardı. Sonra Rasûlullah kalkıp Bilâl ile birlikte kendi evine döndü
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Nikah 124, 2/361
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abdurrahman b. Abis en-Nehai (Abdurrahman b. Abis b. Rabî'a)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Ebu Abbas Ahmed b. Muhammed el-Mervezî (Ahmed b. Muhammed b. Musa)
Konular:
Kadın, Hz. Peygamber döneminde